4 — VAKIT 22 HAZIRAN 1939 Bugünkü —« Hâdiseler ve şahıslar hakkında faydalı malümat Macera romanı mükâfatını kazanan : Pierre A Fransada Pigas isminde Paris- li bir tabi on sene evvel bir ma. cera romamı mükâlatı ihdas el- mişti. Ön senedenberi bütün ki gusu bu müküfa hakiki suçlu- yu mümkün mertebe giz! karli caniyi ha lerde aratmağ müellife verm nan jilri heyeti bu sene ile maceraperi bi çok daha verimli bir ne de etmiştir. Bu genenin macera romanı mü küfatını “Çoller K getiyle Pierre AF mıştır. Pierre — Apesteguy, :nuu—r:ı,xı' masa başında yaşamaktan zevk almıyan bir ramancıdır. ona ramocera kelimesinin bütün | manasını anlatmıştır. 1” islmli e- guüy kazan Apesteguy, 1902 senesinde Bin- ritede dün 1 k yüksek fa mensub olan ai | lesi ona endişesiz bir istikbal te. min ediyordu. sana muhakkak gülmez. Genç mi | rasyedi kısa bir zamanda mete- liksiz kalmış ve goförlük yapan eski bir spor arkadaşı ile birlik- te kaçakçılığa başlamıştı. Bu sı- ralarda kendisi de goförlüğe a . lışmış, fakat no göförlük ne do kaçakçılık ona servet temin etm mişti. Bunun üzerine artık ümild- siz kalan Plerre Apesteguy Pa- ris kaldırımları üzerine düşerek | hakikf bir serseri olmuştu. Bu şekilde, gayesiz bir halde Pariste dolaşırken birisi kendisi- ne Amerikaya giderak konfe. ranslar vermeği teklif etmiş, böy lece müstakbel romancı yeni bir maceraya atılmıştı. Fakat, ne yazık ki, Üç şehir do- laştıktan sonra ustası bu acemi çocuğu yalnız bırakarak kaçmış, | Plerre bu kerre-do Amerikada gerseriliğe namzed bir va girmişti. Fakat, hem karnını doyurm hem de memlekete dönm para kazanmak ihtiyacımı çok şe did bir gekilde hisseden müst bel ro: 1, Nev-York rıhtim! rında hamallık yapmağa ba mıştı. Filhakika bu şekilde çok bü- yük dersler görüyordu, Yalnız, bu dersler faydalı oldukları ka- Fransaya — döndilkten — sonra kitlerinde de ta ti. İşte, bu tarihlerde yazmağa bi n genç ve fakir romancı “Alçak Gönüller” ile femina, jüri likkatini celbet hsiline devam et- eyetinin nazarı Bu tarihten itibaren gazeteci- liğe intisab etmiş olan Pierre A- pesteguy artık rahatça yaşamak imkânlarına kavuşmuştu. Böylece bir meslek sahibi olan | romancı, gazeteci sıfatiyle £ ye veFilistini gezmiş, Bugün rinciliği kazanmış ri- bi olan macera romanının dekorunu bu çöllerde bulmuştur. macera keli anı bütün mahru- Pierre Apesteguy, mesinin ma: Hayatı miyetleri ve güzellikleri ile his. | setmiş bir romancıdır. Mİ. A, Ticaret Odasında dünkü toplantı 'Ticaret odası mec idaresi bal in- îı' N toplanmış, bazı işler hakkın. | ra ar vermiştir. İlk olarak, İsonbaharda Ankarada toplanacak n Odalar Kongresi için 3000 Üra munzam tahsisat kabul edil Bundan sonra muhte yonlara yeni komis. &za intihapları ya- pılmıştir. Sarışın Güvercinler Ben de dışarıya çıkarak, Dik'le Hiç Mirayt atamaya — koyuldum. İbirisi ortalıkta görünmüyorlardı rt evi gizliyen fundal, çip sola doğru zak taşl ilerledim. isimli romanı | eve girdi. Bazı kestirmece saptı; kenarımma gelerek, rinden birinden dedi. İşte bu enfesti. — Hem de — tereya Biraz so: karı çıktı. fundal aklı ka kmeğimize mekti, Pat ceketi. sin düğmelerini ilikleye, ilikliye | yanımıza geldi: — Yahu bizimkine neler yu | murtladın, diye homurdandı. Pi jamalarımın Üstüne bir palto attı. Elbiselerimi ve beni de paldır gül. Biz de efendimizin keyfi olsun diye yol. da giyindik.. Ben neşeli neşeli Wdu: içine tıktı, âzat ett gülümsedim: — Birâaz daha oturursak senin- ded bi le ağlaşırız, ten son fazlaca merakta madım, KE Biraz evvel Mira Banbrol İbir kilâr penceresinden — sarı eve| dedim. Elvüd da bir saat >beri erada.. Haydi basalım. Pat ile birlikte dolu yoldan geçerek kapısına vardık ve zili çaldık. f..nıl.ıl»mnna sokak Okuyucu mektupları Radyoda alaturka musiki saatlart Bir okuyucumuz yazıyor: “İstanbul radyosunun, Ankaraya naklü den sonra zengin bir programla faaliyete başlıyacağı ilân edildi. Programıt tet. kik ederseniz hakikaten akşam saat 18,30 dan itibaren gece yarısı saat 24 e kadar devam eden dolgun bir program görür. sünüz, Fakat, programn beni tatmin etmediği nun edici bir vaziyeti olmadığı muhteviyatını inceleyecek olursanız ibi bir çok kimseleri de me seli alatı musıki programını ele alalım: Her ıkı am saat | 20 Neşriyatın devam ettiği 24 kestra temsil ve diğer eğlencel 20,40 arasmda Türk müziği vardır. de kadar da program caz, or. r vardır. Ben alâturka musi. kinin fazla veya eksik oluşu üzerinde duracak değilim. lemek istediğim değiştirilmesidir. se alaturka ünkü akşam kta alaturka musıki saatlerinin evine 7 ve 8 de dönen bir kim. musıki dinlemek istedi radyodan yerine getirmesi mümkün olamıyor. Radyo programlarımı hazır! vei Pierre Apesteguy hallerde hamal, hık yaparak para kazandı, bog va.» den sonra başlamak ve 10 veyn sini temin etse çok da an heyet bunu dikkate ..Is.. kısım olan alaturka musıkinin hiç olmazsa birini saat 2: on buçuğa kadar devam etme. nasıl tardan Çeviren : Kırmızı fesli, karmızı r, ipek kırmızı atlas ceket dev gibi bir zenci kapiyı açlı ve bütün heybetiy dü. — Mister e aralıkta gör Makisveli v mi?.. dedim. Siyahi başını salladı ve anlamar | Hedi, İ İ da mı?.. dedim. Herif tekrar zında birtakım — kelimeler yuvar. tandı, Israr ettim: vvi e ise evde kimler var ba kalım? Siyahinin bir araba lâkırdısı a anlayabildiğim, - evde... sında efendi. kelimeleri oldu. Kapı kaanı Bit ayağımı içeriye attım. Dik de polis rozeti. Herif dil bilmiyordu ama, polislerin işaretle: lryordu. Bir ayağını geriye doğru atmış, bir nevi mukavemete hazır. lanıyordu. E doğru ordu. ni gösterdi. kulakları sağır eden bir gönk sesi geldi. Yukarı katlara doğru bir tabanca patladı. Biz he i itip ieriye daldığımız zama: xi hedefliyerek ateşlemişti ama ıuumımımxı-.ı. Yukarı katta inceli, kalınlı bir. takım sesler: birbirine karışıyor- du. Bağırışmalar, feryatlar, çığ. kklar düyulüyordu. Birden mavi ışlklarla dolu bir odaya girdik. Oda baştan başa eflâtün ve altın sarrsı renklerle bezenmişti. Mor bilyeler devrilmiş, yerlerdeki ha- İrlar kaymış, kıvrılmıştı.Odanın en dipteki kapılardan birinin tâ ya. mında eri bit terlik duruvordu. O. danın ortasında da ipekli, yeşil bi elbise atılmıştı. Odada kimseler yoktu. Pat'r terliğin bulunduğu perdeli tarafa koşturdum. Kapı li de. gildi. Pat bir dayanışta — kapıları ardına kadar açtı ve bir köşeye korkudan titreyerek büzü kızla bir erkeğe rastladık. Bun: lardan — hiç birini tanımıyorduk. Aralarında Miraya, Elvud'a ben zer birisi yoktu, Odanın bir köşesinde âçık du. ran bir kapı nazarı dikkatimizi çekti, Burası cesetlerle dolu ve karmakarış:k küçücük bir i de kıvranan, cezbe | İlunan canlı insanlar va: âdeta kadın ve erkeklerin doldu- | ruldukları bir bacayı andırıyordu. Bu şuurunu kaybetmiş insanlar, delikanlılar, erkekler ve Wgad,q]ar_ bağırarak, çağırarak kavga ederek, birbirlerini tırma> kızlar, oluyor da son çizgili -| biricik menfezi € kırmızı şalvar ve pabuçlu, ! m bir lisanla bir şeyler söy- | — O halde Mister Elvud bura. başınr salladı. Ağ-| n arka taraflarına siyahi tabancasını arkamızdan bi- | mmüş üç | — Fve( memnundum ; İbrahim Hoyi tip kakarak, bu bacanın olan — pencereye| yu âdeta yuvarlana yuvarlana, | Jsanki bir anafora tutulmuşlar gi- yarak bi kaynaya kaynaya ulaşmaya ça. rlardı. t kulağıma bağırdı: — Gidip pencereyi tutalım, |di ve daha de imı açmadan önüm. Ben de arkasından | tinde bud. Zira bu yarı delilerle uğraşmak değildi. Beş, hat on kişi bile onlara karşı koyamaz | |dr. Kendisine şu manzara İ lalığından menetmekti. kimsenin har karşılaştım: Pat, o güçlü kuvvetli boyuna | ağmen pestil gibi yere serilmiş, | — bir çocuk denecek kadar —| yarı çıplak bir kız elindeki topuk. babire indiriyor, ayaklariyle tekineliyor, bir eliyle de, rastgelirse tırmalıyordu. Kadının bileklerine ne tabancamın kabzasi, Ülu ayakkabısiyle, yüzüne | neresi dizleri « vurarak | şımı kurtardım ve geri çe kerek ayağa kaldırırken kula; haykırdım; — Mira görmedim.. Geldiğimiz tarafa dönerek mer- diven başına kadar geldik. Kim- | yi görmedik. Bitişik odadaki er kekle kızlar da kaybolmuşlardı. ... orada yok. ud'u da Merdivenlerin başında durduk. Uzaktan kaçmaya, birar | kendilerini dışarıya atmaya çalı- şan zavallı maynakların g—;lgulel;' sesleri geliyordu. Birden, bir taraftan birisi çıktı. Arkamdan bir şeyler indirdi, ve ü Yüzüme inekli hir sevin dakunduğunuş ve kara kuru bir elin boğazıma doğ. Fy uzandığını hissettim. Taban> İcam aşağı doğru şakult bir vazi yet alıncaya kadar bileğimi bük. | İtüm. Namluyu yanağıma daya- dim, ve kulağımı nişanlıyarak te. tiği çektim. Yukarıda trabzanın başında kır- mitzı ipekle örtülü iki kal gördüm; ve iki el ateştettim, Pat da taban casını i Ve zenci, bir derviş gibi kolları açarak aşa. ğıya döğrü kaydı ve gümleyerek yere düştü. Yukardan gelen sö: ışıklar arasında, Elvud'un bir gö- tünen ve anide kaybolan başını görür gibi olduk. Benden daha i- terde olan Pat bir sıçrayışta aşa- |ğrya indi, ben de arkasından ta- ;kıp etti | Pat iki &tüm olarak bir eliyle iskemleye yapışmıştı. Diğer eli de | karnında idi. Yüzü evvel | yere seri defa ateşledi. mosmor ol.| dt:h A:nı bu ABÜNE TARİFE Memleket & içinde 95 260 413 900 Aylık $ aylık 6 aylık 1 gillik Farileden — Kalkan için üyda oluR kuruŞ Posta birliğine girmeyet ayıdu yelmiş beşer kurü medilir, Abüne kayılımı bildiri tüp ve telgral Ücretiti parasının posla veya Di yollama ücretini idare | zerine alar. Türkiyenin hez posta mef VAKİT'a abone yazıli Adres değiştirme Ü 23 huruştur. İLAN — ÜCRETLEİ Ticaret İlânlarının $i satırı sondan Vlibaren İt fatarında dü; İç soylalar kuruş; dördüncü — sayli ikinci ve üçüncüde 2; bi 4; başlık yanı kesmece dır. Büyük, çok devarolı, renkli ilân. verenlere 49 neler yapılır. Restil rin söntim - satırı 30 kuf TİCARİ MAHİYETTE OL/ KUÇÜUK İLANLAR Bir dela 30, iki delasi delası G5, dört defası 75 kuruştur. Ü6 im bir defasi vadır. Dört satırı geçen ilİ 2 satırları beş kuruşl$ sap edilir. gelit yüzt Hizmet Hân rilir. kuponu Hi torifesi öm Vakıt bem dağrudan di ya kendi tılare yerinde, bt kara caddesinde — Vakıt | altında KEMALEDDİN Hllân Büresu eliyle eder. (Büronun teleju muştu. Gözlerinde derin & izleri okunuyordu. Sanl | yemiş gibi idi Sırıtmaya çalış'ı. Olmat le evin arka işg O tarafa yollandım. Küçü' dehlizde Elvud'a rastladı hıçkıra ağlıyor, ve $i ırla kilitli bir kapıyr yordu. Yüzü korkud tarafmı daki mesafeyi he::p[ıd sıçrarken © da dönüverdi Sanki bir ton kadar etv€ sırtımda :'Jmled Nefesint rak, sersem — bir. — hale vara yapıştım. Bir çift ip€ kara kol belimden ka kıskıvrak sardı. Vay canm evde bir zenci ordusu mü Yoksa, her seferinde aynt mi karşılaşıyordum. (Devamt Ağabeyim, katil ve hırsız AD T ER TTT K— Karamazof Yazan: Dostoyevski Kardeşler Çevirem Hakkı Süba Gezgin G 54 4 — Bunu açıkça söylemeli idin ser. semi Korkudan bu sözlerimle ilirdim?.. ödüm patlıyordu. Sonra sizi kızdırmaktan da çeki — Nasıl söyliyet ordum. vet, ağabeyiniz Dimitri Fiyodoroviçi: bir rezalet çıkararak şu üç bin rubleyi zorla almağa gelmesinden korkuyor dum. Fakat işin kanlı bir cinayete ka” dar varacağı kimin ana gelirdi?.. ordum, ki yastık altında bir zarf- rubleyi alacak ve bu iş bu karzlarla kalacak. Hesabım — yanlış çıktı. Babasının kanımı da Göktü. Bunu önceden nasıl kestirebilirdim ben? — Tşin içinde olduğun halde, bu ne- ticeyi sen kestiremezsen, bilebilirdim? , Nereden — Moskovaya gitmekten sizi vazge. çirmeğe çalışmamdan anlayabilirdiniz. — Çermançiya ile Moskava arastnda ne fark var ki?.. Çok yorgun görünen uşak, yine bi- raz sustu, sonra: — Sizi Çermançiyaya — gönderirken, dedi, oranın yakımlığını, her dakika çı- kageleceğinizi düşünüyordum. Halbuki Moskovaya giden adam, meydanı boş bırakmış olur, Dimitri sizi yakınlarda bilince, eve girmeğe cesaret edemerzdi. Beni de müdafaa edebilirdiniz. Çünkü siz Grigorinin hasta olduğunu — ve bir sar'a nöbetine uğramaktan korktuğumu söylemiştim. Sonra ağabeyiniğin babar nıza kapıyı açtırmak hususunda birta- krm işaret ve parolaları öğrendiğini, bunları kullanarak — eve girebileceğini de anlatmıştım. Zeknızdan emihdim. Her şeyi sezeceğinizi urmuyordum. İvan, Smerdiyakovun muhakemesin. deki inceliğe şaşarak kendi kendine; sar'a nöbetlerinin bunu zihni tir şaş- kınlığa uğrattığını söylüyorlar? Diye sordu. Ve nihayet dayanamıyarak: — Benimle eğleniyorsun galiba ke. ra Diye bağırtdı. Smerdiyakov tavırların en masumiy" Açık söyliyeyim, ki maksadımı an: ladınız sanıyordum. — Eğer anlamış olsaydım, bir yere Halbuki ben, korktu. nizi sanmıştım. — Sen, herkesi kendin gibi alçak mı sanryorsun? — Affedin efendim, siz de benim gi- yorsunuz sanmıştır — Bunu önceden kestirmem gerekti. Gerçi işin içinde kötü bir şey sezer git olmuştum... “İvan burasında, bir şey katırlıyarak parladı., ama sen, yine, şimdi de yalan söylüyor. sun... Tam gideceğim sırada “Zeki ar damla konuşmak zevkli oluyor..,, de miştin. Şu kalde gidişimden dun. Öyle olmasaydı böyle demezdin. Smerdiyakov, birkaç kere içini çekti, fazardı; sonra; bi düşön! zünün ansızın memnun. sevincim Moskovadan vazgeçerek, Çer- mançiyaya gideceğiniz içindi... Yakın. Jığı hoşuma gitmişti. Ama o cümle zan" nettiğiniz gibi bir iltifat değil, bir <- temdi. — Sitem mi? Nasıl sitem? Niçin? — Çünkü tehlike içinde bulunduğu. muzu bildiğin halde, bizi müdafaaya yanaşmıyordunuz. Herkes babanızın parasını benim çaldığımdan şüphe ede- cekti. — Beni şeytanlar alsın.. Birak bu ge. wezeliği de anlat bana, parolalardan, şu işaretli kapt çalışlarından hâkimlere hiç bahsettin mi? — Evet, hepsini söyledim. İvan, ga bir tehlike ağlıma gelmemiş" ti. Yalnız senin bir edepsizlik edeceği- ni düşünmüştüm. Çünkü bence, Dimit. i, belki kızgınlıkla babamı öldürürdü. Ama hırsızlığa tenezzül edeceğini um- mayordum... Söyle bakayım, sen bana niçin sar'a taklidi yapabildiğini anlat. ca öğünmek-için böyle demişimi zi çok seviyor ve her vesile mağa çalışıyordum. diyor. Sinerdiyakov, acı bir gülüşle$ — Bugünkü halii ne gelir ki... dedi; ama kimi Grigori, kapının açık olduğu Şimdi korktuğu ve başını mağ; için suçu — banf Allah taksiratını affetsin. müş. çalıştığı Uşak, bizaz düşünür gibi durt — Evet suçu bana yükleme! gini biliyorum. Bunuy evveke € muştum. Fakat akıl var, yakıri ğer benim böyle kötü bir miy' saydı, tutar da hiç size sar'a fi pabildiğimi söyler miydim?.. budalalığı benden bekliyebilir £| Hem kurbanımin oğluna kar$'- canım burtun neresi hakikate P Olacak şey mi bu?.. Burada ikimiz.yanlızız. Allak' ka bizi dinleyen yok. Rica *& sar'a taklidi meselesi, ye bildiriniz. Beni müdafaa «#7| sunuz. Çönkü hiç bir câni böyle fet gösteremez. Bütün düny ceği büküm budur, (Devamı var)