€—VAKIT 19 HAZİRAN 1939 Hâdiseler ve şahıslar hakkında faydalı malümat Dost Mısırın Hariciye Nazırı Abdülfettah Memleketimiz 1 guııLenbc.. — gök yüksek bir mixafire malik ol. makla bahtiyarı Dost Mısırın kiymetli Hariciye Nazırı Abi — memleketimizii Umumi harbe kadar manlı vilâyeti olan harbin nihayetinde tamamen ayrılmış Velkekk, bir Oş- Osmanlı imparatorluğunun w | — zun müddet hâkimiyet sürd Oasır, genç Türkiye Cumhurtiyeti ile de daha on beş sene evvel doz. Kat bugüne kadar bir se: ibaret olan bu yakınlık ar — mi bir dostluğa kalbolacaktır. Dost Mısır Hariciye Nazırı, Ab. dülfcmh Yahya Paşanın memle reti yakm Türk — gunun — çok beliğ bir ifadesidir. Memleketimizi — şereflendirmiş volan dost memleket Hariciye Na: — BiT cski ve krymetli bir diplomat. | / ter, Abdülfettah Paşa hakikatte bukukçudur. Diplomasi mesleği- ne bilâhara intisap etmiştir. Bir- /gök adli vazifelerde çalışmış, hâ. kimlik etmiş olan Abdülfettah Pa- ga nihayet mesleğin en yüksek ' mertebesini de hak ederek Adi Vazırı olmuş ve böylelikle kabine- giren kıymetli nazır muhtelif kabinelerde çalıştıktan sonra Ha.| . Ticiye ve bilâhara da Başvekâlete / getirilmiştir. - Memleketin en mümtaz ve li- / yakatlir şahsiyetleri arasında bulu- man “Abdülfettah — Yahya Paşanın uzak, Haatlerini her şeyin fevkinde tu- tan bir vatanperver oluşudur. Bütün vazifelerinde büyük mu' vaflakiyet göstererek herkesin iti. Omallırı kazanmış — olan Abdülfet- “tah Yahya Paşa, Mısırın henüz İstiklâlini kabul ettirememiş oldu- senesinde — Başvekâlete geldiği zaman, hariçte memleke- istiklâlini tanıtmış ve her tür” Yahya Paşa hasta olduğu bir sıralarda öldüğü takdirde oğlu rüşdünü isbat edin- | kadar kimlerin niyabet mec lisini teşkli edeceğini bir vasiyet name ile bildirmişti. Bu vasiyetname - tabii utuluyordu. — Muhteviyatın cak hasta kral vakıftı.. gil: sını öğrenmek istiyor, Başvekili tazyik ediyorlardı. Abdüli u teşebbüsüne şiddetle mukave met etti. Fakat İngilizler hükü- met mekanizmasını durdurmak i. in tedbir almağa başlayınca da | gizli a an. -| cekilmeğe mecbur oldu ve yazdığı istifanamede — sudan mazeretler göstermedi. Bilâkis hakikati bü- tün çıplaklığı ile ve çok acı ola- rak anlattı. Abdülfettah Paşanın bu hare keti karakterini anlatan ne güzel bir misaldir. Mısıtın bug: ü Har € Nazırı yalnızca bir idare ve| , aynt zaman. siyaset adamı değ da cesareti medeniye sahibi, çok yüksek bir insandır da.. Abdülfettah Paşa asil bir kanın İ * Babası Ahmet Yahya Paşa da M a millt —iktısadın korunması için yabancı sermaye- ler ile uzun müddet mücadele et- miştir. Dost Hariciye Nazırının babası ve kardeşi Mısırn belli başlı fabri. kalarını ellerinde tutarak, yabancı piyasa ile rekabet etmekte ve memleketin menlaatine çalışmak- tadırlar, Kıymetli diplomat Abdülfettah Paşa da Maısır'da birçok hayır mür esseselerinin kurulmasına âmil olmuştur. Şimdi de bu müessese. lerin birçoklarında çalışmakta ve vatanı için hayırlı her harekete iş- tirâk etmektedir. Abdülfettah Paşa Hariciye Ve- kâletine 1937 senesinde gelmi: Yeni vazifesindeki — muvafi yetlerile memleketine çok büyük hizmetler etmiş olan Abdülfettah -| Paşa, aynı zamanıda Filistindeki Arap davasını da müdalaa etmiş- tir. Kiıymetli misafirimiz, döst Ha- riciye Nazırı, Mısırın nadir yetiş. tirdiği kıymetli simalardandır. M. Fakat İn-| | ler bu vasiyetname muhteva- | De ttah Paşa İngilizlerin ği Sarışın Güvercinler Çeviren: İbrahim Hoyi mmama lım yeni 11 ra Va: nuşacağım. B yakkcında bazı şeyler öğrenirim. Dedim ve talktık. Bizim idareye gelen raporlar |işe yaramadı. Oradan Patı da ala- |rak Madam Banbrok'un evine uğ- radım, Madam Banbrok ila ko- ... Mister Banbrok, Madam Korel. ölümünü karısına telelonla ha- vermişti. Mallam Banbrok ga- zeteleri de ” okudu. rek: —M.ıııîı'ıı Korel'in neden intihar anlayamıyorum.. Kızlarımın kaybolmasiyle bu inti haz arasında da hiç bir münase- |bet göremiyorum.. dedi, devam etti: Maldamı iki üç hafta evvel gör- düğüm zaman her vakıtki g neşeli ve hayatından memnundu. Fakat tuhaf bir tab Hiç bir şeyden memnun gö memek gibi bir söyliye- cc:k b.r şekilde kı wvetli d: arasında bir ge- çimsizlik filân — olduğunu biliyor musunuz?,, — Hayır.. Benim bi dar pek mesut idiler. Yalnız., Madam Banbrok birtlen sgustü. Gözletinde, tereddüt, şaşkınlık âmetleri, ışıkları yandı söndü Tekrtarladım: — Yalnız... — Genç kadın, şakadan ziyade asabiyet ifade ellen kısa bir gü- | lüşle gülerek; mi saklamakla itham edeceksiniz, Orümr KN antetryorum. Hiç bir bir aslı, esdsr'yok ama.,-Ben İz- müthiş sürette kıskanırdım. Vaktiyle kocam onunla evlene- cekmiş. Yani beni almadan pekaz evvel... Bu kıskançlığımı hiç açı: ğa vurmadım ama. Her nedense her zaman içimi bir kurt yerdi. Ve İrmanın yani Madam Korel'in kocası ile sırf bir inat yüzünden ir. 'evlendiğini, ve daha Hâlâ Alfrede yani Mister Banbrok'u sevdiğini sanırdıra. — Sizdeki bu kanaati kökleşti- recek katf bir alâmet, var mrydı? — Hayır.. Esasen, böyle bir şe- ye katiyetle inanmış değilim. Bir Madam Banbrok'dan ayrıldığımız Madam Korel|z ve şöyle 4 | yan kıskançlık, müphem bir histi bu... | icabeden malümatı elde ni söyledim. ne dair , işe yaramayan ba. rdan sonra, belki ir ip ucu elde edebilirim di ye idareye rclcfon ettim. Şef, ne- şeli b — Gözün a)'d'ı dostum, dedi. Biraz evvel M ez'in mişeri telefon etti. varında üzüm bağları bulunan bir İtalyan, yakılma netlcesi kav- Tulmuş bir resim bulmuş, Bu sa. bahki gazetelerde kaybolan kızla- Tn resmini görünce, bunun Rut| Banbrok'a ait olduğunu anlamış. | İstersen Oraya kadar uzan. İtal- yan z&t İle komiser muavini ve bir de buranın | yotlar. Eteklerim zil çala çala odaya muştum. Korucuyu uzaktan ırdirm. 40 yaşlarında kadar gör zeki suratlı muavin ve an ile de el sıkıştım. Muavin korucusu seni bekli. İt .|resmi gösterdi. Bu bir kâğıt lira boyunda bir resimdi. Her tarafı amıştı. Rut Banbrok'un yü- zü apaçık belli oluyordu. Muavin başiyle İtalyamı işaret ederek: — Evvelisi gün bulduğunu söy. lüyor. Bu sabah kasabaya inmiş, San Fransisko gazetelerinde kız- ların resmini görünce, resim aklı- İna gelmiş, doğru komisere çıkmı | meseleyi anlatmış, Wedi. İtalyana baktım. Muavin, kafa: dan geçenleri anlamış gibi sözü: ne devam et —Sinyor Cerigeno tepeed otur rur. Orada büyük bağları var. Beş altı senedenberi buralarda yerleş. iye kadar da kimseyi — Söylemesem, beni bildikleri-| | — Sizin kızımıza tbazı eğlence. ler lâzım, — Ne cins eğlence doktor? — Müzekker olması şarttır. e- fendim.. Aliyoşa, derin bir ısrarla: polis ko.; Küob ovası ci-| "|ladı. Otomobilin arkasından dola- i|radan dönerek geçtiğini isbat e- öklürdüğünü bilmiyorum. İtalyana sordum; — Resmi bulduğunuz yeri ha- tırlayabilir misiniz?. Pos bıyıkları yana doğru uzan- dı, ve İtalyanın sırıttığını farket. tim: Adam keçi gibi başını salla- | yarak: — Şüphesiz rüm!.. dedi. Muavine: — Oraya kadar bir uzansak fe. |ha olmaz!.. detlim. | Ve birlikte bir otomobile atla- | dik. Bir gaat kadar Şeytandağı bayırıma doğru kıvrılan — şosede Bgittik. Bir müddet sonra İtalya- | nın işaretiyle şoseyi bırakarak da. ha tozlu ve berbad bir yola sap> || tık, İki kilometre kadar katettiği- | miz bu yolun bir yerinde İtalyan; — İşte burası deyince, direksi. | yonda bulunan komiser muavini otomobili durdurdu. Yolu kapla- yan ağaçlar — ve çalılıklar azalı. yor, ve ormana doğru bir daire vücuda getiriyordu. İtalyan: — İşte resmi buralarda bulmuş- | |tumt.. Diye tekrarladı. Muavin, buzanın yerlisi idi, Buraları elbet- te ki benden daha iyi bilecekti. Onun için onun kımıldamasını bekledim. Muavin şöyle bir etza. fına bakındı. Birden gözleri par- gayet iyi biliyo- şarak dairenin en uzak kısmıma doğru ilerledi, İtalyan ile birlikte onu takibe koyulduk, Çalılıkların sıklaştığı bir noktaya gelince dur. du, ve dikkatle yeri muayeneye koyuldu. Yerde bir otomobilin bur den izler görünüyorlu. Muavin ormarın içine di â!_ıl an da peşinden gidiyaor: ön ' de 'ohla, rı takip ediyorum. “Müfvin emnlei beklediği, umduğu bir şeyi bulmuş gibi: — Ol. Ol. diye söylendi. Ben de o tarafa baktım, ve bir ağacın dibinde, ayakları yana doğ ru kıvrıilmış bir kız, ve yahut ka- dınm cesedi yatıyordüu. — Üzerinde yarı kesilmiş kahverengi bir man. to vardı. Yüzünü iyice muayene etmek İ cesedi sırtüstü çu-lx- | meye hacet kalmadan evvel, bu- |avn Rut Banbrok olduğunu anla. nuştım. ... Muavin cesede ehemmiyet ver- meden fundalıklar arasında kay- Ho!du Cesedi muayene edip bitir. On Öteki de kim? Anlamryorum TARİFESİ Wemlek dişindi 155 Kt 4215 « 820 w 1600 « Birliğ için ayda otuz kuruş — düşülü Posta birliğine girmeyen yerle! ayıla yetmiş beşer kuruş — zâft medilir. Abone kaydını bildiren meh tüp ve telgraf ücretini, aböf parasının posta veya banka İl yollama ücretini idare kendi | zerine alır. Türkiyenin her posta merkezind VAKIT a abone yazılır. Adres değiştirme ücreti 25 huruştur. İLÂN ÜCRETLERİ Ticaret Ilânlarının santiri ! salırı sondan itibaren ilân s4X falarında 40; Iç sayfalarda kuruş; dördüncü suyfada ikinci ve üçüncüde incidi 4i başlık yanı kesmece 5 li dir. Bi ren ADONE Memleket içinde 05 260 415 900 Balkan Aylık 3 aylık 6 aylık 1 yüllık Tarifeden yük, çok devamlı, — klişek lân verealere ayrı 89 indirmeler yapılır. Resmi ilânli rın santim « satırı 30 kuruştüur! TİCARİ MAHİYETTE OLMUYA” KÜÇCÜK İLÂNLAR Bir defa 30, IKi defası $0, © delası US, dört delası 75 ve #f| defası 100 kuruşlur. Oç at ilân verenlerin bir defası bedi vadır. Dört satırı geçen ilânlartf| fazla satırları beş kuruşlar — BE| sap edilir. Hizmet kuponu — getirenli küçük ilön tozifesi yüzde ) indirtlir. Vakıt hem doğrudan — doğrür ya kendi idare yerinde, hem AF kara caddesinde — Vakıt Yürdfi allında KEMALEDDİN İREN Nlân Bürosu eliyle ilân kabi eder, (Büzonun telefonu:; 20388 | — Bay muavin, dedim. yur muşlar. Tabanca ile öldürmü! Başının sağ taralına hir kuf')| Ülmalke. Sandımza; MüRa M de bir çekişme, bir mücadele ; muş. Vücudün altında kalmif lan kollarda bazı emmarelere 17 ladım. Üstünde hiç bir şey, * cevher, paraya dair hiç bif |bulamadım.. Muavin, kendi düşüncesini lattı; —Dairenin o köşesinde iki ” iki kadın otomobilden — inmi sonra da buraya kadar gelmii Eğer bunu, buraya taşrmışlar © zaman otomobilde üç kadıfi mast ihtimalini kabul ededti (Devamı yar) e | Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski KA "R, ğ - Çeviren: Hakkı Süha Cezgin ©M 514 mek lâzım. Eğer şimdi ondan ayrılır. sam, korkarım ki, inat olsun, öç alem diye yarın o canavar; mahvetmek için — Evet... Mahkemode Dimitriyi kur. —Otarmak için mi, yoksa mahvetmek için “mi şahitlik edecek?.. İşte bunlardan bi- İşine karar vermek için dua ediyor. Çün. Hı henüz ne yapacağını kendi de bil. miyor, Görüyorsun ya, bu da bir başka Çocuk. Bu da beni sütnine yerine koya. Yak, kendisini sallamamı istiyor. Çattım bunlarla ben... Aliyoşa, mahzun mahzun : — Katerin, seni seviyor kardeşim! 'Dedi, — Olabilir, ama bu kız benim hiç ho: şuma gitmiyor. — Hoşuna gitmiyor mu?.. O halde niçin bazan tatlı ve sıcak şeyler söylüyor, ümide düşürüyot, sonra da böyle kıvrandırıyorsun? Evet kızma bana böyle konuştuğum için ağabey, — fakat doğrü aöylüyorum. Zavallr kıza etmediğini bırakmıyorsun. İyan kızarak: — Ona her şeyi olduğu gibi açıkça söyliyerek, münasebetimi — kesemem. Çünkü katilin hüküm giymesini bekle. elinden geleni arkasıma koymuyacak. Nefret ediyor katilden. Hem haklı ola. tak. Şimdi hepimiz bir yalan dolabı i* gindeyiz. Katerin, ümit besledikçe, Di. mitriyi mahva çalışmayacak. Çünki nim onu kurtarmak İstediğimi bi Ah şu uğursuz muhakeme bir bitse! *“Canavar,, ve “katil,, kelimeleri, Ali. yoşanın içine işlemişti: — Mityayı mahvetmek onun elinde mi? Şahitliğinde korkulacak nasıl bir şey var? Diye sordu. — Sen, iyorsun. Katerinanım e“ Nade Dimitrinin katil olduğunu su gö- türmez bir halde isbat eden bir Helil, bir mektup var. Aliyoşa, — İmkânı yok! Diye bağırdı. — İmkânsız da ne demek?. bu ben kendim okudum. . Mektu. — Böyle bir mektup olamaz. Çünkü Mitya katil değildir. Babamızı o öldür- medi, Dedi, İvan hırçın hirçin #ördü; — Sence katil kim o halde? Aliyoşa dokanaklı bir tavırla: — Sen onu pek iyi bilirsin! Cevabını verdi. — Kim, o sersem sara'lı mı demek istiyorsun? Yoksa serile mi ağızlarda dolaşan budala — rivayetlere — kapıldın? Aliyoşa, mriyotdu, nefes nefese tek- rarladı: — Kim olduğunu sen de pekâlâ bili. yorsun! — Kim tbu canım?.. Kim? Bunu soran İvan artık kendine hâkim değiddi. Sesi kuduz bir kızğınlıkla kö- pürmüş gibiydi. Aliyoşa alçak sesle: — Şunu biliyorum, ki babamızı öl- ren sen değilsin. Dedi, — Sen değilsin, mi? mek? Aliyoşa kati clarak no) ledi; — Katil sen d din? Az süren bir susuştan so! — Allah Allah!.. dedi; mi ben de biliyorum elbette.. Dedi. Yüzü sapsarı kesilmiş, ağzı 2cr bir sırıtışla gerilmişti. Gözünü kırpma. Bu da ne de. in dibine varmışlardı. — Hâayır, Ivan merak etme sen katil değilsin Birçok kereler bu zanna kapıl dığın için temin ediyorum: İvan şaşkın şaşkın: — Böyle bir şeyi ben ne vakrt söyle- dim?.. İş olduğu gece ben Moskovada idim.... Ne alâkam var benim bu cina. yetle?.. Diye tekrarlayıp duruyordu. — Aliyoşa, görünmez bir kuvvetin tesiri altında kenidini tutamıyarak, usul usul: — Şu son iki aydır, dedi, yalnız kal dıkça, hep bunu zihninden geçirdin durdun. Kenldini katil sanıyor, buna inanıyor ve âzap çekiyordun, Fakat ar- tık yeter, Bil, ki sen öldürmedin. Sana beni Allah gönderdi. Biran sustular. İkisinin de renkleri atmıştı, ,Gözgöze kalmışlardı. Anarızın İvan titretli ve kardeşini omuzlarından yakalayarak, dişleri arasından; — Demek, sen, onun bana geldiği geceler, bizde saklanmıştın? Ttiraf et, ki saklanmıştın!.. Gördün değil mi? Bu sözlerden hiç bir şey anlamayan Aliyoşat — O, dediğin de kim?.. Mitya mı? Diye sordu. — Hayır Mitya Heğil.. O canavarı şeytanlar götürsün... Öteki... Öteki... Onun bana geldiğini nasıl öğrendin? Aliyoşa bu kere artık fellenerek; - diyorsun ağabey! Diye inledi. el — Hayır, biliyor, mahsus inkâr yorsut.. Eğer bilmeseydin, görmest | din, zihnimden geçenleri nerclen, bilebilirdin ki?... İvan burada sözünü kesti. DÜŞÜ? yor ve garip bir gülümseyişle dudü hükülüyordu. Aliyoşa titreyen bir sesle: » — Kardeşim, dedi; sana b_mll"“,, na inandığını bildiğim için söylüy0 Evet, bütün ömrümce inandığım bif FJ kikat olarak diyorum, ki “Sen df sin!, ,İşitiyor musun?.. Bütün öm ’d kaplayan bir hakikat halinde ıoıll“ rüm. Bunu bana Allah ilham edi Hem benden nefret ettiğini bildii diği halde inanışım değişmiyor. Artık kendini toplamıştı; soğuk tavırla: — Aleksi Fiyodoroviç, dedi pilirsi ki ben, ne peygamberleri, ne ılf'ı severim. Bilhassa resüllerden hiç ” lanmam. Bu dakikadan itibaren ÖlÜ” ye kadar sizinle alâkamı kui)'"“m'*; köşe başında benden ayrılmanız! 'd ederim. İşte evinize giden yol- bu gece bana sakın gelmeyiniz. Y“' sokulmaktan çekininiz. Anladınız. V M İvan sert sert döndü ve hoyrat 20 | larla, bir kerecik olsun dönüp arka* bakmaklan uzaklaştı. (Dovamı var) yıı’ ’