4 — VAKIT Tarihten bir yaprak: (0 sene evvelki fikir Tam altınış sene evvel, 1879 yılı Haziranmda yazılan bir mek. tup, Romanya kralı Karl'ın imza- smı taşıyan bu mektubu Alman. yada çıkan Politik müzesi, kral heniz prens iken neşretmişti. Işte bazı cümleleri; “Umumi siyaseti müstakbel sü. kün ve amayişo hazırlanmış gör- müyorum, Ahtler ve yeni anlaş- maların her biri istikbal için buh. ranlar hazırlıyor. Bu buhranlar-| dan kavimler pek uzak bir vazi- yetis belki hayırlı neticeler elde | ederler, Fakat şimdiki hükümet. | lerden her birinin haline göre za- rar göreceğine kani bulunuyorum. Her biri tâbirinden maksadım, hiç | hir bükümet müstefit olmıyacak mânası değildir. Söylemek istedi- ğim şudur: Gelecekteki gavsil, | birtakrn memleketlerde urmumi harekâtm mucip olacağı fenalıkları, diğer bir takım memleketler de sosyalizm namma dahili harekâtı karşılıya. cak ve bu cihetle nefret umumile- şecektir, Her ne ise, bugünkü içtirmi he- 26 MART 1939 —21— ları da yok değil. Benim bir iki bildiğim bunu idare ederler ama büyük komisyon alırlar, İstersen seni tanıştırayım?.. İstemez mi?.. İstemez mi ?, Can attığı, bayıldığı şey imlerle teşerrüf edeceğim? — Biri kocam! — Ay! Siz evli misiniz?, — Onun gibi bir şey. — Hımm!. —A haftadır burada yok. Mühim bir iş için Şikagoya git. ti, Kendisi bir iki güne kadar ge. lir sanırım. Sen beni sık sık ara! İstersen içkileri buraya getir! 'Tabil emniyet edersen!.. — AT. tabii, O nasıl lâkırdı. Ben size değil malımı, canımı bi. le emniyet ederim. — O kadar kıymetsiz mi?. —izin uğrunuzda... — Yo!.. Çapkınlık istemez. Ve haddime?. yet, terakki ve asayiş için kendi. inş w bir mühlet verildiğini bilmelidirler. Avrupanın balihazır terakkisi ©n dokuzuncu asra göre pek na- kastır. Bu noksanı fark ve tahmin de diplomatlığı meslek ittihaz e- denlerin mazereti dergârdır. Bu noksanı fark ve temyiz, siyasi fel. sefe ile iştiğal edenlere mahsus- tur, Prens sulkün bekasını millet. lerin ittifakımda bulduğunu uzun uzun anlatarak bu fikrini şu cüm. le ile-hülâsa ediyordu: “En lâzım şey ittifakı ukalâyı akvam ve mi- leldir.,, Romanya prensinin altmış sene evvelki fikirlerini bugünkü hâdi- seler önünde okumak ciddeh en. teresandır. N.A. — Kaç şişe var? — İki yüz şişe.. Otuz beşi şam- panya.. — Sandıklar büyük mü?, — Hepsi hepsi on sandık. — Sen getirebilir misin?, — Bir arkadaşım var, Onunla yollamağa çalışacağım. — Emniyetlidir al, — Elbette! — O hzlda bu iş olmuş demek. tir. Sen hiç merak etme, Hem şu akşam verdiğin on dolarını alda ileriki işlerde hesaplaşırız. Belki sana lâzmı olur, Norton iade edilen parayr al. mayı daha tabii buldu. "Teşekkür edip yine aynı itina ile kirli cüz. danma yerleştirdi. Resim orada duruyordu. Kadma hitaben: — Fakat resminizi ben geri ve- Temiyeceğim!.. dedi, Gülüştüler, “ Oz 6 ARKADASLIĞIM 7 HARPUTLU ŞERİFİN AMERİKA HATIRALARI Murakkar Ekrem Tal Üstü başı fevkalâde pejmürde güzel kadınla bu mevzuda konuş buk ve sıkı bir samimiyet hâsıl iki hamal kılıklı adamin sabah - tanberi taşımakta olduğu san - dıklar-köğedeki noktanm nazarı dikkatini celbetmiş adamlardan birini istintak ediyordu, Lâkin bu da mürettep bir numara idi. Polis hafiyesi Norton Arcanti- hânın yanından ayrılır ayrılmaz evvelâ Şerifi bulup vaziyeti an - İatmış sonra da emniyet âmirli - ğine giderek tertibat almışlardı, Norton pek yakında hırsızları tâ mâmen ele geçireceğine emindi, Muavinlerini ve ayrıca resmi teş- kilâtta çalışan birkaç memuru emri altına aldı. Ertesi sabah er. kenden faaliyete başladılar. Sandıkları şimdi taşımakta o. lanlar da bu memurlardan başka kimse dğeildi, Polis noktasile münakaşalarını da kasten prog - rama sokmuşlar, etraftr hicbir ufak şüphe uyandırmamak için her noktaya azami itina gösteril- mişti, Nitekim bu mülâhazaların da pek haklıymışlar. Barım bu - Junduğu mevkiin biraz ilersinde polis müdahalesine maruz kalı - nan mahal, pencerelerden görü . lebiliyordu. Bir sazttenberi ca . min arkasında vaziyeti helecan - hı nazarlarla takip eden iki kişi vardı. Bunlarm bir tanesi dan » söz ve yatak Arcantina, diğeri ise kısaca boylu, tıknazca bir er- kekti, Polis noktasile uzun süren mü- nakaşayı atlatan hamallar teker teker getirdikleri sandıklardan yedincisini de getirip teslim 6 . derlerken: — Biz bügün başka sandık ge. tremeyiz. Polis anamızı ağlattı, Diyerek serzenişte bulundular. Arcantinanm, erkek arkadaşi ( BUGÜN GÖRECEĞİNİZ BUYUK FRANSIZCA FİLM Melek SEVEN - AŞKİN, ZEVKİN ve ACILARIN YAŞAYAN BİR KADININ HARİKULADE VE MUESSIR ROMANI Sinemasında DAMGALI KADIN, Baş Rollerde : GLADYS GEORGE - VWAREEN VVİLLİAM-JOHN BEAL Ayrıca: EEE Memleket gazetesi Paramunt Rİ ve dünya havadisleri — Saat ancak on bir. Mademkio- 8 m mak lüzumunu hissetti: — Derisciğim!, — Canım”. — Sen bu adama çabuk itimat ettin! Benim içi i — Bir şey mi şüphe ediyorsun? — Sana güvenirim. Öyle ko * oldu. Benim vaziyetimden isti - fade etmek istedi. Biraz safça ama o kadar iyi kalpli ve yumu- şak başlı ki İ — Ah! Derviş,. Bilmezsin! Bi-| zim meslekte iyi kalpli ve yumu şak başlılardan dajma kötülük . gelir. İster misin bu herif hafiye rifmiş ki bu kadar kârlı bir işi başkasına kaptırsın.. — Sana dün gece yatakta an - lattımi! A evvelâ bana abayı yakar gibi oldu. Ben katiyen yüz vermedim. Sonra aramızda ça - olsun da bizi tongaya bastırsn? — Aman A... 1!.. Hiç seni böy- le bilmezdim, Weitsey işinden sonra sâna bir şeyler oldu. Be - nim aslan Al'im, benim cösur Kapone'm, delik arayan fareye | döndü. (ama wswiuyp) > Buğin SAKARYA sinemasında LENI RİEFENSTAHL'ın Olimpiyad oyunlarına tahsis edilen ve sabırsızlıkla beklenen ve bütün dünyada gösterilmiş ve gösterilmekte olan (1936 Berlin Olimpiyadlarının tam, hakiki Türkçe iğ zahatlı STAD ve yegâne filmi) İLÂHLARI Gençlik, güzellik ve Spor filmi, Fiyatlarda zam yoktur. | a BAY TEKİN YENI DÜNYALARDA BUSTER KRAP TARAFINDAN Önümüzdeki CUMA gününden itibaren Taksim Sinemasında Ny» ILK DEFA 30 KISIM TEKMİLİ BİRDEN <iNiB Memleket Mem içinde dı, 95. 188 200 5 Ayık 3 aylık 6 aylık 475 1 yıllık 900 Tariteden Balkan İçin ayda otuz karuş di Posta birliğine girmeyen ayda yetmiş beşer kuruş medilir. Abone kaydını bildires tup ve telgraf ücretini, parasının posta veya banlâ gi yollama ücretini idare ken zerine ahır, | Türkiyenin her posta meri VAKIT a abohe yazilir. Adres değiştirme 25 kuruştur, â İLAN ÜCRETLERİ Ticaret ilânlarının sanli, satırı sondan itibaren id 20." 1609 #| kuruş; dördüncü sayfadi ikinci ve üçürcüde 2; bi 4; başlık yanı kesmece 5 dır. Büyük, çok devamlı, Kİ renkli ilân verenlere ayr! indirmeler yapılır. Resmi rın santim » satırı 30 kurü! TİCARİ MAHİYETTE OLM KÜÇÜK İLANLAR | ye Bir defa 30, iki dafası Sü İğ“üa defası 65, dört defası 75 VE ĞğİAe defası 100 kuruştur. Üç ilân verenlerin bir defası vadır, Dört satırı geçen ilân fazla satırları beş kuruştan sap edilir. Hizmet kuponr geti, küçük ilân larifesi yüzde indirilir. Tzn Yakıt hem doğrudan değdi p. ya kendi idare yerinde, hemi $l,, kara caddesinde oVakıt alında KEMALEDDİN İ/ Mân Bürosu eliyle ilân * eder, (Büronun telefonu; 20“ BURN ZPEK VE SARA Yone Bugüne kadar görülen TÜRKÇE konuşan filmlerin en güzeli — RACANIN i HAZİNELERİ — a BAŞROLDE: Şeyh Ahmet ve Şeyhin Aşkı filmlerini yaratan MUSİKİ KISMI; M. C, ve USTAT CEVDET KOZAN, ŞARKILAR: RAMON NOVARRO HAMİD DİKSES — K. SAFİYE Filme ilâve; 1 — Bursa Senfonisini » Türkçe sözlü ve musikili olarak. 2 — Memleket gaze” tesi: Bulgar Başvekili Ankarada. İstanbulda seçim, Pera - Şişli maçı. y Sipahi Ocağında Kahraman Süvarilerimizin epsiz yere zavallıcıklara sopa çeker NADİR iştirak ettikleri büyük yarışlar, nuz ki, âdeta korkuyorum., Karamazof Kardeşler İ Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Süha Gezgin & |...” Araba, mesafeyi yutarak koşuyor, bedefe yaklaşıyorken, delikanlının kal- binde yalnız o sevdiği kadın kaldı. Baş. ka her şey ruhundan eilinmişti, Kendi kendine: — Biraz sonra, onu, yeni ve ilk aş. kiyle Başbaşa göreceğim. Bundan geri- si benim nemelizim, diyordu. O uğursuz kadına karşı hiç bir za- #oan bu kadar büyük ve bu derece de- rin bir sevgi beslememişti. Uğrunda , onu serbest bırakmak için ken dini yok etmeğe can atıyordu. Vecde benzer bir hal içinde; — Evet yok olac Diye tekrarladı. Bir saattenberi yolda idiler. Mitya düşünüyor; geveze bir adam diye tanı» pan Andre de ağzını açıp lâf söylemeğe cesaret edemiyerek, doru atlarma dal- muş görünüyordu. ğun! Ansızın Mitya, keskin bir endişe ile haykırdı: -— Andre! Ya uyumuşlarsa?. O âne kadar bu ihtimali aklına getir. memişti, — Olabilir? Dimitri kaşlarını çattı. O, ne türlü duygularla böyle dörtnalla koşsun ve on Jar uyusunlar hal. Hem de belki de herifin koynunda... Kan başına sıçradı: — Kamçıla... Kırbaçla atları Andre!, Andre kısa bir susuştan sonra: — Belki de hehüz yatmamışlardır, Dimitri Fiyoderoviç... dedi, Timoto ka Jabalık olduğunu söylüyordu. — Handa mı? — Hayır, Plâstonovun otelinde! — Nasıl kalabalık?... Kimlermiş aca- ba?.. Bu umulmadık kalabalık haberi, Mit yanın câhil; sıkmıştr. — Timotohun dediklerine bakılırsa buralı iki kişi varmış. Üç te yabancı... Tanımadığı birinden daha bahsediyor- du. Kâğrt oynuyorlarıış. — Kiğit mı oynuyorlarmıs? — Evet! yun var, uyumamışlardır daha. Kamçı. la... Kırbaçla Andrel Andre; — Eğer sizi darıltmıyacağımı bilsey- dim, bir şey soracaktım elendim. Dedi. — Ne soracaktır? — Biraz evvel, Fenya, ayaklarımıza kapanarak hanımma ve yanındaki ada- ma fenalrk etmemenizi diledi. Sizi ora- ya ben götürdüğüm için... Affeli fendim.. Bir vicdan âzabına uğramak- tan korkuyorum... Mitya onu omuzundan yakaalyıp sor du: — Sen arabacısın değil mi? — Evet efendim! — O halde yol vermenin... Geçidi baş kasına bırakmanın ne demek olduğunu bilirsin! Elâlemi çiğnemek lâzım değil arabacı!... Başkalarının ömürlerini ber bad etmek adam olana yakışmaz. Eğer sen böyle bir suç işlemiş, birine kıymış san, hemen cezanı kendi elinle ver. Ka. fana bir kurşun sik ve geber. Delikanlı, müthiş bir heyecan içinde söylüyordu. Andre şaşmakla beraber yine konuşmaktan kendini alamadı: — Haklısınız, efendim. Hiç kimseye eziyet etmemeliyiz... Değil yalnız insan Jara, hayvanlara bile... Onlar da A'la. hin yarattığı mahlüklardır... Meselâ İş- te beygirler... Öyle arabacılar var, ki ler... Onlar cehenneme gidecekler... Mitya hırçın bir kahkaha ile: — Cehenneme mi?., Diye haykırdı. Ve tekrar arabacının omuzuünu kavra- yarak, Andre, söyle bana bakayım sen- ce, Dimitri Karamazof cehenneme gi- decek mi, gitmiyecek mi? — Bilmem... Bu sizin amelinize bağ. kı bir şey... İsa, salibin üstünde canve. rince, doğru cehenneme gitmiş ve ora- daki günahkârların hepsini âzaptan kur tarmıştı, O vakit, cehennem boş kala- cağından korkarak inlemişti. Tanrının oğlu dönüp; “İnleme-cehennem inle- me... Sen yine hükümdarlar, 'derebeyle- ri, hâkimler, nazırlarla dolup taşacak. sm. Tâ ben gelinceye kâdar bu, hep böyle sürüp gidecek!,, dedi. — Ne güzel bir halk masalı!.. Andre! Soldaki hayvanı kırbaçla! — Sire gelince... Muhterem ölen. dim... Gerçi sert bir adamsınız. Ama bizler, sizi çocuk kadar masum tanırız. İyi yüreğinizden ötürü Tanrı sizin suç- larınız: bağışlayacak... — Ya sen Andre?... Sen de beni af- fediyor musun? — Ben mi?.. Fakat siz bana bir şey yapmadınız ki.. — Zarar yok.. Başkaları için sen af- fet beni! — Aman efendim.. Neler söylüyor- sunuz... O kadar acaip lâllar ediyorsu. Mitya bu sözleri duymadı. O, * dinden geçmiş, vecd içinde dua © du. — Allahım sen, beni kusrlarıml4 likte kabul et... Divanına sürme Pİ Ben bu işi kendim yaptım..!Cezamt Wim vereceğim. Seni seviyorum hrmi Kötüyüm, aşağılık bir mahlöf. fakat seni severim, Tanrım! Bu ” kıyamete, ebediyete kadar sönrni)" Yalnız birak, yeryüzünde de son Vİ re seveyim... Önümde daha ancak saat var. Güneş doğuncaya kadi memi hoş gör! Ruhumun sultan, Seviyorum... Sana her halim mal” Onun huzurunda dize gelerek: — Kendine bir yol seçmekte sın. Hadi uğurlar olsun. Kurbs” rut... Hiç gam yeme! Diyeceğim. Bu sırada Andre “ cile göstererek: j — Makroi!.. Diye haykırdı. G£“ daha karanlık yığınlar halinde bi gözüküyordu. Burada iki bin kifİ rur, Fakat bu saatte herkes uykuğ” Tek tük ışıklar karanlığı bulandı” dir. . Mitya bif setma nöbeti içinde $İ — Çabuk Andre! Çabuk! Diye bağırdı. Andre, tekrar Vİ ağzındaki otelin ışıklı altı pencef” işaret ederek: (Devamı var)