Ticaret Zekâsı ayet Zekâsı kitap zekâsı değildir. Ga Şok para getiren ticaret mesleğini değil ok başarabileceğimizi tutmalıyız. — dükle bir tesadüf işi midir? — Bakkal OYaş yok bakkal dükkânları vardır! aş irlikuyu'da Tokatlıyan açanlar! — Ti- $tte şahsın oynadığı büyük rol. ismail! Hakkı Baltacıoğlu irat ve endüstri #Adi Uzerinde ve bü- klik < » Yirap, ta; iy, A seçmeliğim ki daha çok başa - &ı | rabileyim, diyeceğinize, benim bir yyçil0 Öğretecek | şahsım hangi meslekte daha ME kerez,,, <0 fiilen çalış. | çok başarabilir? demelisiniz. Ancak insan en çok müstait olduğu mesleği nasıl bulabilir? Bu hayli güç bir şeydi. Bunu o zamana kadar yağsa - dığınız hayatın gidişi, vakaları İ başarıları, başarısızlıkları öğ.- retecektir. Yapılacak şey ban - “SYtnie şer ve işleyimler üzerinde Ri İbaşarı gösterdiğimizi * bulmak” ür. Kime satacağımızt, hangi sınıfin ihtiyacına hizmet ede- ceğimizi de bilmemiz gerektir. Ticaret bir tesaduf değil bir zaruret işidir. Bana bir tay- yara piyangosu vursa bir dük- İkân açarım, der. Nerede nasıl, f kimler dersiniz, hiç boca- Ismadan: Nerede olursa, nasıl olursa kim için olursa... Ö Bu kafada bir adam eline pa İra geçer geçmez bu işi yapar se dükkânın bir yanına “elkâ- sibü babibullah,, Jâvhasinı a- sar. Bu biçim adamlarda ger çek duygusu hakikaten yoktur. Bilmiyorlar ki, meselâ bakkal iraz da pratik gö- » Ne kötü anlayış yüksek ticâret SY, temel iş, he de Y, temel iş, her da vay kada, büroda, ma ta, sak birşey, önem. Sank; Mi an O, si ea bir yüksek Naşa un açtığı kır iy, >! batarken, ora- MI yaş Pfendinin un de- Ut erzak deposu * Bune garip çin basit ve açık; tara , gerekli olan ilk de yaş kâsı Hacı'da var, Sga bir kitap zekâ- im İyi patron Ada, Eriş kurulur, £ kur g yi bir işçi üzerine e işe iyi bir iş- İN Yenı Aşlamalıdır, Mek » ii Taba bir mağazada ği Time istiyen bir gence, da e tek bir Adettir; . ©lsiz bir âdet değil böyle bir adam çi be eğersizdir de, bu Sok bilgi e iğ, kazandığı p vardır. diği gibi, Zincirlikuyu (istanbu! da, Fatih civarında bir mahal le) Tokatiryan açılmaz. Bunun Ha Mrakize me) gibi Tokatiryanım olduğu yerde Ke, keler, <itepee kaza -İde aşçı dükkânı işlemez. Tür - tang Sikatıdış. ne devamı, 6 kiyede hayatını herhangi eko - "ay, (sinde oy, belki her $ey!İnomik işle kazinan tecrübeli Sy ke, rın kullandığı: “Burada v ast kaldırmaz, bura nla nlai © cinsinden bir bik gitmez, bu da sürgmü'yoktur, bizim müşteri. tutmaz gibi İsme &y'nf inai üzerinde çalı” şan türlü menş değer hüküm lerinin, sosyal zarurelerin yar gösteriyor, Bu şuurları $N çoy Siyam insanlar İsonuna kadar götürdüğümüz yer Kile Ai eriş, en parlak, baş- . Uçgy a başardığı işide ” An, #6vebileceğiniz, en İk iza, ŞAbileceğiniz, size en İş Sita #İ seçiniz. Ekonomi hjığını N Ki Yardıy; ider Mey klir kazandıran,, me8-İ zaman ne göreceğiz? Sosyete A Sa pek yanlış da) içindek! ayrı ayrı sınıfların &y- 5 Tahut mühendis-| pr ayrristekleri vardır. Her dük ne de olsa ayni| kân, hor tecimevi bu zaruretle- yek lay ler. Ancak, her mıya mecburdur. Büyük SAĞ pap, © bir insanın ka bakkal yeleğin 5 79 Genel durumu) tipi kabul edelim. Pek tabildir e bir syete içindeki ta-| ki, burada mallar yalnız yiye * ki pp 8 adamın şahsiye | ceğe değil, luks eşyasına ben - İşin #eydir. zer. Hor taraf mermer ve kris- Mi Metaş Mtsiyeti o dahr ©-İ tal içindedir. Garsonlar: terte- © müessirdir. O- İm bembeyaz, sağla- © 46 hangi mesleği İri tâ garip deği Bİ MUAMMASI N m YAZAN: Refik Ahmet Sevengil nr. e . öy mah, ada öyle olur olmaz kadınlardan sayı- tüh; Yurup, güzelliği tasvir öden ve müfekkireyi uzun vi 4 NE şey #evklendiren bir sanat eseri gibi, tablo gibi, hey- a gi hareketli, heri de öldürkicü bir cazi- ol rik eden, uyandıran bir güzellik. v Yaa e tenha otelde, müsait hava ve dekor içinde, zeki Sn ağız Un ahbaplığını kazanabilirdim. a imde her şeyden önce fevkalâde ter- Ni Nr ala pa siarımdır. Terbiyeli, zarif ve hoşa gider bir — imalı; buraya kadarı temin edil ; ondan sonra, bırakın, kadm si şçlde, bu yabancı şehirde, bizi birbirimize tanıta- * dost bulunmadığına göre, kaba sayılmatlan ken- nek için ne yapmalıyım? Salonda, koridorda, * site doğrudan doğruya hitap edip konuşmağa Sakla yürürken lâf atmaktan farksiz ve ayıp değil mi? karşıyı varmda bulunmak ve herhangi bir ihtiyaç ve iş > eg etmeden hizmet etmek, böylece teşek- Ea” görür, sini kazanmak lâzmmde. Ondan sonm tekrar e hey, <9 bir ikinci fırsatı beklemem icap edecekti. Ne in başlı ber çok zaman istiyen bir iş! , müşteriler gelmişlerdi; temiz bir lokalde ter- yemek ve sohbet etmek istiyen böş altı kişilik İdukkânı yok, bakkal dükkân -| ları vardır! Bir gören zatın de-| değil, | Günlerin Peşinden: Amerikada Türk | , çesmesi Türkleri ellerinde narkile, baş larımda kavuk insanlardan mürek- kep bir millet gibi tasavvur eden eenebiler gördükçe hayret, ve bi- raz da hiddet ederiz. Fakat Nev- york Türk sergisine üç yüz sene evvelki Türk medeniye temsil Jeden büyük bir çeşmeyi gönder. İmekte hiç bir mahzur görmeyiz! Nevyork sergisinin müddeti bit- ükten sonra yeri bir park haline getirilecekmiş. Oraya gönderile- cek Türk çeşmesi de bu parkın içinde daima Türkleri hatırlatacak bir sanat eseri olarak kalacakmış; yani büyük masraflar ve emekler jile vücuda getirilerek Nevyork sergisine gönderilecek olan çeşme o parkta Türk medeniyetinin en mütekâmil bir eseri olarak görü- necekmiş! Türkiyeye gelen ecnebi seyyah Isra diğer tarihi eserler arasında | eski Türk çeşmeleri de gösterile- bilir. Bunda mahzur değil, fayda olduğu şüphesizdir. Fakat Nev- york sergisi kalktıktan sonra ye- rinde yapılacak parka Türkiyeyi ve Türkleri tanıtmak veyahut ha- trlatmak için eski bir Türk çeş| İmesi koymak asıl maksadı öldür! mek değil midir? | HASAN KUMÇAYI Ümi, güzel, parlak İnsanlardır. Örada büyük bir fabrika Intiza- mına b er bir intizamia cebri bir sessizlik de vardır. Hele: size yaramaz, iyi değildir, ikin-| i maldır. sözlerine de sik.sık tesaduf edersiniz. Bu zaruret - ler k nda için aptığımızı bilmemiz gerektir. Masal der ki:"Köşenin birin- de herkesin köse diye ad taktı- gı bir mahalle bakkalı va İ Herkes ondan alışveriş ederdi. n sayesinde çok işi kimin K para kazanıyordu. Onun bu ka- cını akkal gelip.dedi kiz Köse, eğer bu dük kânın Hinvasını bana çatafdan tam bin lira veririm. Köse buna razi oldu. Rin lrayı alıp gitti, sokağın İçinde, eski bir evin al- tında ufak ve karanlık bir dük- kâna yerleşti. Aradan bir hay- li zaman geçti, köşedeki dükkâ- İnn yeni Kir, 1 günden güne kaybetti, sonunda işi büsbütün bozuldu ve bat Ama Kösonin işi hiç bozul madı, eskisi gibi iyi kaldı. Ba- tan bâkkal çok merak etmişti; gidip Köseyi buldu ve sordu: Allahını seversen söyle, bu İş nedir? Köse şu cerabı veriver- öşede un baska bir t 1939 3— VAKİ 25 ŞUBAT Son İ Parla, 24 (A.A.) — Amerikan| klübünde r nutuk iyleyen Amerika sefiri Bullitt, bilhassa demiştir kiz “Dunya o kadar küçülüyor ve taarruz silâhları o kadar süra kesbediyor ki büyük bir millet tek başıma şikâyetini mucip o- lan noktaları masa başında bal-! letmekten imtina ettiği müddet- çe hiç bir millet sulha olan bağ lığna rağmen kendini emni- yette bissedemez. Çünk herhan- gi bir hükümet tepeden tırna- ga kadar silâhlanıp kuvvet siyn- setinde isrâr ettiği takdirde em- et yalnız müdafaa orduların- | da mevcut olabilecektir. Amerika, bunun için tekrar silâblanıyor. Ne gibi bir zihni- yetle silâhlandığımızı Reisicum hur Ruzvelt, bundan evvel de söylemişti: “Hayatta öyle bir an gelir ki © zaman İnsanların yalnız yurt İlarını deği, (kiliselerinin, hükümetlerinin ve medeniyet lerinin temeli olan in sanlık prensiplerini de mlidafaa etmek için hazırlanmaları lâ- ndır.” “Amerikan « Fransız dostlu- gu Iki millet için mazide büyük bir mana ifade eden bir dostluk” | tw. Bu dostluk şimdi de büyük İbir mana ifade etmektedir. Yer | le sulhu tesis edebilirse yüzün n ve İn İne mutlu Paris Amerikan klübünün re İsi Shoop da şöyle demiştir; “Biz Paristek! Amerikalılar, karşıkoymağa hazırlandığımız taarruzun İlk çarpışma hattının Fransizları istihdaf ettiğini pek | AlA biliyoruz. Bunun için aske. İri malzememizin en iyi parçala rını Fransızlara vermeliyiz.” AMERİKANIN REN'DEKİ HUDUTLARI... | Vaşington, 24 — Mecliste cum huriyetçi mebuslardan biri A- İ merikan hudutlerının Ren neh- rl üzerinde midafaz edilip edil- miyeceğini sormuştur. Demokrat mebuslardan İzâac etin alkışları arasın bu suale müsbet bir cevap Yer kadınlı erkekli bir grup, — Bursadaki memur ailelermden filân olacak — salonun ortasındaki büyük masada neşeli neşeli konu- şap gülüşüyorlardı; bir aralık gramofon çalıp dansetmeğe başla” dılar ve onlar dansa kalkınca benim meçhul hüviyetli güzel yol ve otel arkadaşım da annesiyle birlikte sofradan kalkıp salonun kapısına doğru sinirli sinirli ilerlemeğe başladı; fazla neşeden ra- hatsız olduğu anlaşılıyordu, Bir endişesi, kederi, ıstırabı vardı ki, İstanbuldan, kalabalıktan, belki de tanıdıklarından kaçıp buraya, tenha ve sakin muhite ve galiba sinirlerini yatıştırmağa gelmiş- ti; burada dansla, kahkaha ile, gürültülü bir neşe ile karşılaşmak canını sıkılmıştı. O, salonun kapısma doğru yürürken, arkasından, baştan ayn- #a kadar vücudünün çizgilerini bakışlarımla okşayıp sararak sey- rettim, Bu taze, güzel, zengin, hareketli vücudü kollarının arası- na alacak olan adam sinirleri zevk ve hazla gerilip erirken ru- hunda bir yangın gecesinin kızıl akislerini seyredecektir. —$ o Yemekten sonra oturma salonuna geçtim; demin hararetli bir hesap bahsi içinde kendisinden geçmiş bir halde gördüğüm tüccar, şimdi köşedeki koltuğa yatar gibi otunmuş, keyifli keyifli kahvesini içiyor, ecnebiler masanın üstünde buldukları dünyanın dört bir tarafından gelmiş turizm reklâmlarının sayıfalarmı çe- viriyorlar; ihtiyar karı koca odalarma çekilmek üzere asansörün gelmesini bekliyorlar. Bu ölü süküt içinde bir şey, canlı bir var. lik, taze bir hayat arıyorum; bir şey, bir varlık, bir hayat ki bu soğuk havayı sarsıp dalgalandırsın; sabahtanberi sinirlerimi ih- tilâle veren ve geçip gittiği yerlerde bakışları arkasından şürük- liyen dipdiri uzviyetinin güzel ve dolgun manzarasiyle şu lâüba- li tüccarı olduğu yerde toplanıp daha terbiyeli oturmağa mecbur etsin, şu genç yabancıların ebedi bir hayretle dolu olarak yarı açık duran ağızlarını bir. karış daha açtırıp başlarını döndürsün, gu ihtiyar kadının haset ve tezyif nazarlarmı çiğneyip geçsin... Ve o, işte şimdi erkenden üst kattaki odasına istirahate çekilmiş- : Haberler Amerika ne gibi bir zihniyetle silâhlanıyor Paristeki Amerikalılar diyorlar ki: Amerika Askeri Malzemesinin En İyi- sini Fransaya Vermelidir ! dikten sonra demiştir ki; sisini reddetmesine Tağ- mleketler, bu hudu men askeri makanilar ayan meç sinin bu teklifi kabul edeceği ni ümit “Bazı m du müdafaa etmeğe hazir bulün dukları takdirde Amerikan da ade etmemesi tmektedirler, için arı si- uyan» günler müzake- ta- raftar olanların, aleyhinde bus ardan çok olduğu anlaşıl- makta idi ntonun bu h r sebep yoktur.” ç Pp yoaçuk ahfellerde hayret AMERİKA NEYE BİR HAVA USSÜNDEN VAZGEÇTİ? Vaşington, 24 (A.A.) — Per. lâmento, Büyük Okyanusta A- adalarında Çünkü son n ede laska”*- ve Ka 48 milyon 800.000 dolar 4 le 12 hava ve z üssünün taks viyo ve inşasına dâir Vinson tarafından tevdi edileh kanun lâyihasını 4 reye karşı 368 rey- e kabul ederek ayan meclisine h am âda& © da ir olan fıkrayı lâyihadan çıkar Japonyanın Şanghaydaki bey nelmilel im mıntakasını zaptetmek arz askeri n Amerika kıta kün olduğu kadar üzak bir mahajde bir deniz mü“ dafaa hattı teslal aleyhinde bu- lunmasına teessüf etmektedir. ği şu sira parlâmenton sından mıştır, Parlâmentonun Guam'da bir Lehistan kendini Italya ile bir tutuyor Ve Müstemleke İstiyor Italyan Hariciye Nazırı ile Varşo- vada bu meselede konuşulacak var Polonyalı Yahudinin Mada- kar adasında İskân edilmesi ler, Paris, 24 (A.A.) — İyi malü t mis için Fransa ile müzakereler yö pılmıştı, fakat bu müzakereler, bir netice vermemiştir. temlekeler meselesinin B. Cia- uonun Varşovada B. Beök ile yapacağı görüşmeler esnasında müzakere edileceğini sörlemek- tedir. Poloüya mahafili, Tolon- ya ve İtalyanın yetlerin!n Yekdiğerine benzemekte oldü- gunu ileri sürüyorlar, Fakir bir B. Beck'in Londra seyahati, iyi malümat almakta olan ma iz hafilin beyanatına nazaran, Po- lonya hükümetinin bu mesele hakkında İngiltere hükümeti ile memleket olan Polonya, müsalt| tomasa girmesine medar O şartlarla iptidai maddeler tede- | caktır. Ayni makafil, Polon- rikl için bazı müstemlekelor 6 yanın esasen resmi surette &er- de etmek istemektedir. dedilmemiş olan İtajyan muta- Diğer taraftan Polonyanın | lebatına iştirak etmesine iht nüfusu senede takriben 400.000 | mal vermemekte ve Kont Clano- kişi artmakta ve Polonya, buj avwn sadece Polonyanım arzula- nüfusa muadil Yahudi nüfusu) rının İtalyan emellerini ne de- nu memleketten çıkarmak İste-| receye kadar takviye edeceğini i öğrenmeğe çalışacağını ilâve et- vel birmik | mek ir, —— tir; belki de sinir buhranı içinde sabaha kadar uykusuz geçecek bir geceye başlamak üzere uyuma tecrübelerindedir! mek sna er Ertesi sabah, kahvaltımı da odamda ettikten sonra, tembel ve rahat geçen saatlerin zevki içimde, yıkanmış, giyinmiş, öğleye doğru salona inmek üzere odamdan çıkmıştım. Koridorda onun- h Hacim bitişik odanm kapısını kapıyordu; komşuyuz de- mek! Başında ucu ponponlu yün bir şapka, boynunda fular, arka- sında zarif bir manto vardı. Kenara çekilerek yol verdim. Gi ser gibi bakışlarla, dinlenmiş, memnun ve neşeli bir yüzle tâ göz lerimin içine bakarak önümden bir ilkbahar havası gibi geçip git- ti. Vapurda ve yemek salonunda gördüğümden çok daha gençti; tam bir inkişaf ile sere serpe büyümüş bir genç kız ki henüz yir- mi yaşının kemali içindedir. Bon onu dün akşam bir yaz gecesinde bulutların gölgelen- dirdiği bir ay parçası gibi derin bir melânkolinin uçurumunda gö- rüp şürlendirmiştim; halbuki işte tenha koridorda tâ gözlerimin içine bakarak geçip giden cesaretli bir genç kız ki belki de şu, kö- şede bucakta, hoşlarma giden erkeklere tecavüz ettikleri işitilen modern dişilerdendir! Merdivenleri indiğim zaman onun annesiyle birlikte otelden dışarıya çıkmak üzere olduğunu gördüm. Bu işte zannettiğim kadar güçlük yoktu; fazla hülyaya ka- şım, her amman, her yerde rastgelinen kolay kadınlardan bi- , pek genç olmasından başka tehlikesi yoktur. Yemeği ye- dikten sonra şehirdeki işlerimi görmek üzere sokağa çıktım ve bütün gün hayatından memnun bir adam tavriyle, belli belirsiz bir sevinç içinde dolaştım. Akşam yemeğinde onu daha yakından görebilecek, daha doğ rusu ona daha yakından görünebilecek bir yere aturacaktım; ye- mekten sonra da plânımı tatbik sahasına koymak imkânlarım ka- zanmak üzere civarlarından ayrılmıyacaktım. palı (Devamı var)