4— VAKİT 20 ŞUBAT 1 — Ağa, Ağa.. Diye sesleniyordu. — Ne var?. — Pehlivanları Kalfaya götür. YENİ BİR SEFER PLANI Raziye Kalfa, mükellef odasın- da iki ahbabı fevkalâde beşuş bir yüzle karşıladı. Bostancıbaşıya: — Sen git, Emrini verdikten sonra İliko İ- Je Dayıya yer gösterdi: — Oturunuz.. — Aman Sultanım. — Yok oturunuz., Sizinle ko- nuşacaklarım var. Başınız satırdan kurtuluyor. Şevketlâ çok sevdiği pehlivanının ölümünden sonsuz derecede gazebe geldi. Siz gazebi şahaneyi bilmezsiniz. Yalvardım. Her ikisi mert, babadır kimseler- dir. Ölen yerine gelmez. Bunları bağışla.. Bize faydaları olur, De. dim, Dayı: dayanamadı; — Sultanım, dedi. Beni bir ge- ce tehlikeli bir halden kurtardınız. Akla gelmez bir tehlikeye attmız. Gene sayenizde bu tehlikeden kur tulduk, Allah size uzun ömürler versin., Lâkin bizim kendimize faydamız yok, Bizi azat edin. Raziye kalfa kaşlarını çattı: — Azat mi?.. Bu hiç olmaz. O vakit benim başım gider, — Peki bizden ne istersiniz. Biz ne yapabiliriz. Raziye gülümsedi: -— Adam öldürebilirsiniz. — Bizi cellâtlığa almak isterse- niz bunu hiç birimiz yapmayız. Biz, düşmanlarımızı öldürürüz. Bigünahlara yardımımız olur. Kurnaz, entrikacı kadın, bu söz lere hiç ehemmiyet vermiyor gibi dinliyordu. — Size, dedi, sizin istediğiniz gibi iş vereceğim. Hem de çok pa. ra kazanacaksınız. — Para ımı kazanacağız?.. — Elbet.. Yapacağınız işi söy- lersem bana hak vereceksiniz. Mikos — Yapacağımı mi olacak? Diye sordu. — Hayır. Çok uzakta.. Istan- buldan bile uzakta. — Bu güzel, — Hem dünyanın en güzel ye- rinde. Kafkasyada.. İki arkadaş birden atılmışlardı: — Kafkasyada mı? — Ne o, korktunuz mu yoksa. Kafkasyada.. Bilmiyor musunuz, senelerdenberi Kafkasya geferi var. Bütün ordular orada harbedi yor. Siz de ordu ile oraya gidecek siniz. Ben Kafkasyayı iyi bilen rehberler katarım size.. Başkuman dan ordusunda sözü geçen adam olacaksınız. Raziye Kalfa, tatir anlatır gibi söylüyordu; — Yapacağınız iş çok kolay.. Ordunun zaptedeceği (o yerlerde genç ve güzel Kafkas kızlarını ya- kalayacak, onları bana gönderecek siniz, Bir kız için yirmi altın ala. caksınız benden.. Kafkasyanın bü- tün kızları güzeldir. iki arkadaş kendilerini güç zap tediyorlardı. z iş saray bir masal 939 İliko: — Bize de Kara Halil gibi mi kullanmak istiyorsunuz., Diye haykırmamak için kendini zaptediyordu, Dayı, arkadaşının, ağzından bir şey kaçırır korkusu ile? — Çok güzel, sultanım, dedi. Bu teklifi ikimiz de kabul ettik. Lâkin biz şimdiye kadar hiç kız kaçırmadık.. Nasıl yapacağız. Bi- ze yol bilen, yer bilen rehber ve- receksiniz ama, iş bilen adam da verseniz. — Durun size bunuda yapa. rim.. İş bilen bir adam gösteririm size.. Onunla konuşur, anlağırsı- nız, Adı Kara Halil Gene iki arkadaş birden; — Kara Halil mi?.. Diye bağırdılar. Fakat Raziye kalfa, bir başkumandan gibi mütemaf yen söylüyor ve söyledikle lere kendini de kaptırıyordu. nun için Dayı ile İllkonun gayri tabi? hallerini merak etmiyordu. muzaffer — Evet Kara Halil, O şimdi Bursada oturuyor. Benden aldığı paralarla zengin oldu. Dayı, Potiden İstanbula dön- dükten sonra ordu işleri ile hiç alâkadar olmamış, fakat harplerin aldığı neticeleri bilenlerden dinle mişti, Raziye Sultana sordu; — Gürcistan hududunda gere! Mustafa Paşa mı harbediyor? | — Hayır.. Mustafa Paşanın ba l RE İİ anin i — Hapis bile yapıldı, Yediku le rindanlarında.. | Dayı, Mustafa Paşanın Kur meh rine atını sürerek geçtiğini batır-. ladr. O harplerde yeniçerileri is- yan ettirmek için ne kadar müca- dele etmişti. Hattâ bir gün Mus- tafa Paşa onu karşısına almış: — Dayı, demişti. Sen niçin böy le uğraşırsın. İstediğin nedir, Gö rürüm ki zorba heyetinde âma ce- sur yeniçerisin, Harbi kazanırsak seni memnun Gderim. | Fakat Dayı, Başkumandanm bu sözeirine aldırmamıştı. Gizliden gizliye yeniçerileri ayaklandırma-' da devam etmişti. Mustafa Paya, kendisini öldürebilirdi. Fakat bu- nu yapmamıştı. Zavalh Başkumandanın bütün ' emeli Gürcistanı fethetmek, nam almaktı. Rasiyeye tekrar sordu: —— Şimdi kim serdar olacak?, — Şevketlü bilir. — Mustafa Paşa nerede?.. — Yedikulerlen çıktıktan sonra ikinci vezir oldu. Dayr ile İliko Raziye kalfadan 'NİYAZI k KAFKAŞ İYAZAM aynürlârken Kara Halilin adresi- ni de almışlardı: — Biz yarn Bursaya hareket ederiz. Kara Halile namenizi ve- sir, Gürcistan ahvali ve nasıl kir kaçırıldığı hakkında bilgi alınız. — İstanbula tiz gelin. Sizi ye- oi başkumandan olacak paşaya göndereceğim. İki arkadaş, Bursa yolunu tut- tukları vakit kararların vermiş- lerdi. Kara Halilden Gürcü esirle- ti nereye götürdüğünü öğrenecek ler, Elişonun izini bulacaklar, kı- xi anasına iade için lâzımgelen her çareye baş vuracaklardı. Dayı; — Ah Kara Halil diyordu, bir yüzünü görsem, bilirim ona söyli- yeceklerimi. İliko: — Yok, diyordu. Onunla konu- şacak olan benim... Bana yaptık- larının cezasını çekecek... Raziye, Kara Halilin Bursada olduğunu biliyordu. Fakat nerede oturduğunu, ne yaptığını bilmi- yordu. — Kime sorsanız gösterir.. Demişti, İki arkadaş ilk rastladıkları ada ma ismi tekrar ederek sordular: — Bursada böyle bir kimse yok tur. Cevabını aldılar, Kara Halil Tarihlen bir yaprak: Eroin. kokain gibi £ we KIZLAR | — Arama üç gün sürdü. Kimse tanımıyordu. Halil sdmda kim var sa hepsini gördüler. Bir türlü ka- rasını bulamıyorlardı. Dayi ümidini kesmişti, İliko, a- ramakta devam etmek taraftar: i- di. Epey münakaşadan sonra bir gece daha geçirmeğe karar verdi- ler. Miko: — Dayı diyordu. İçimde derin bir his var ki Kata Halili bulaca- ğiz. Akşam kararıntaya kadar elle- rini kolların: sallayarak dolaştılar, Da; — Ben artık uyuyacağım.. Ya- rin yolculuk var,. Diye Hana gitti. İlikounn görü ne uyku girmiyordu. Atlarnı ver- dikleri Mi uğradı. Bir kenarda yaktırdığı çubuğu içiyor, yeni se- feri düşünüyordu. O, Kafkasyaya bir daha gitmek istiyordu. Sene- lerdir uzak kaldığı memleketini görmek arzusu içini yakmaya baş taştı, Bir aralık hanım içinden gürül- tüler gelmeğe başladı. Iki kişi kav ga ediyordu. İliko gayri ihtiyari yerinden fırladı. Hanct yumrukla- rını sıkmış, durmadan tepiniyor- du: — — Bana hayvan deyenin başın: hirli maddeler kullanarak hem kendi. lerini yehirliyen, hem de cemiyete muzir olan İnsanların ısla- hı. son günlerin . dediko: sürülmeli, sürülmemeli? ni oldu, «kaşası devam ediyor. Bu gibiler Hayırsızadaya Elbette bunun bir çaresi bulunacak. Yalnız bu işlerle uğ. raşanlar, bu zehire alığanların bundan bir türlü vazgeçemedik. lerini söylüyorlar, Aranacak çarç tiryakileri, iptilâlarından vaz. geçirmek olmalı, İptilâ ne fena şeydir, Özdemir Osman Paşa. Osman'ı ordusunda bir çok muvaf, fakıyetler kazanmış bir kumandandı ve vezirdi. Zamanında #e- fahat almış yürümüştü. Padişah Üçüncü Murat, gece gündüz afyon alır, günlerini sarhoşluk içinde geçirirdi. Padişah Osman Paşanın da afyona müptelâ olduğunu sânmış, onu imtihan için dört saat karşısında kopuşturmuştu. Murat hareme gitince kız. lar ağasına: — Arlık Osmanın afyona müptelâ olmadığına şüptem kal, madı, Çünkü öyle bir iptilâsı olsa dört saat yorulmaksızın ko. nuşmakta devam edemezdi, Osman Paşa getçi afyonla mestolmazdı, Fakat şarap içerdi. Tarih onun içi nşu satırları yazarı “Osman delikanlılarla, ha- nendelerle muhat olduğu halde dokuz on kadeh içerdi. Badehu mestolunca bir yastık istiyerek başmı koyup iki saat kadar uyurdu. Bu suretle def'i mesti ederek sonra abdest alır ve göz. lerinden nedamet yaşları dökerek dua ederdi.., N. 4. | — Karar Halil mi?.. Demek sen Üoparırım. Hayvan | ceşsin. Seri; İdim oluyorsun.. Karşısındaki iri yarı dam, so- ğukkanlılığını kaybetmiyor: — Sanâ beş dakika mühlet ve-| riyorum. Eğerli bir at hâzırlamaz- san ben senin başını koparacağım. Anladın mı?.. Hem en İyi atların dön olacak.. İliko bu sörbüya ders vermek işin kolundan tutarak çekti, İşle- rin aksi gitmesi zaten kâfi mik- tarda canımı sıkmışıtı. Bir kavga ise sıkıntısını giderecek bir ilâç sanıyordu. Kolundan tuttuğu adam, hancı-| ya karşı takındığı hiddeti bırak» | mış, İlikonun gözlerinin içine ba-| kıyordu. İliko da, bu yüzü tarıyor| gibi bakıyordu. Fakat kalas o ka| dar karışıktı ki, bir türlü kim ol | duğunu, nerede tanımış bulundu-| gunu hatırlayamıyordu. İ Gincin bakışı uzun sürmedi, Birden: İ — Vay Kralım. Sen misin? Diye h ykı:arak İlikonun boy- nuna atilir; — ila. — Sen bürada — Seni bekliyordum Kralim.. i — Beni mi bekliyorsun?.. | — Elbet.. Bir gün gelip bulaca-! ğını biliyordum. — Çıldırdın mi ten seni nere- den bulacaktım? — Niçin çıldırayım.. İşte bul- dum yâ.. Tliko onu bir daha kucaklayarak yüzünden öptü. Sorra kolundan tutarak: — Haydi gel bizim hana.. Ba- sından geçetileri anlat. — Şimdi gelemem. Çok İşim var. ” — İşin mi2. Ne işi. Nereye gi- deceksin... — Çavuş çok basta.. Ona cer- rah getirmiğe gidiyorum., — Çavuş kim?2.. — Karar Halit. nun yanındasın?.. , . İ — Çabuk beni onun yanına £ö — Eğer cerrah yetştiremezsem ölür. — Onun canını ben alacağım iİlia.. O hain âdam parmaklarının arasında ölecek,. — Yok Kralım.. O çok iyi adam dır,, Onu öldürme.. | — iyi adam mı?.. — Ben anlatırım Kralım.. O va kit iyi adam olduğuna sen de ira- nırsın.. Şimdi müsaadect bana cerrahı götireyim.. — Evi nerede çavuşun.. Tlia Kara Halilin evini tarif et- sikten sonra hapcinin korkudan hazırladığı ata Atladı, Dörtnale uzaklaştı. İliks duramıyordu. Doğru Day nın yattığı hana gitti, Çılgın gib: iği. Zavalı arkadaşını tatlı uyku- iv F VAKİ ABONE TARİ Memiektt de “ 200 15 Ağitık 3 aylık 6 aylık 1 yıllık v0 Tarifeden Balkei, için ayda otuz kuru? Posla birliğine girmeğii ayda yelmiş beşer medilir. Abone kaydını pm tep ve telgraf ücreti parasının posa vey yollama ücretini idef€ aerive ahır, Türkiyenin her poslü YAKIT a abone BEÜ Adres değiştirme © 25 kuruşu İLAN ÜGR Ticaret ilğnlarımei gi satırı sondan itibarei falarında 40; iç kuruş; dördüncü ikinci ve üçüncüde 2 45 başlık yanı kese dır. Büyük, çok devami, reakli ilin verenler? indirmeler yapılır. Resi rın sanlir » satırı TİCARİ MAHİY vir KÜÇÜK İLANİ Bir defa 30, iki del delası 65, dört olasi e defası 100 kuruştur. ilân verenlerin bir d€X vadır. Dört satırı ge fazla satırları beş ku? sap edilir, Hizmet küçük ilân İndirilir. Vakıt hem doğruğaf endi idare yerinde » esddesinde VERİ altında KEMALEDDİİ ilin Bürosu eliyle , İİ kuponu tarifesi eder. (Büronun telefo, yastık yapmış, bir üstüne kavrılmıştı. Kara Halil, belkesi le çikan bir çıbanı de kıvranıyor, müteri” rıyordu. Dayı ile İliko Burs nahallesinde evini K# Vardı. Çünkü Çavuşu yordu. Yanma kadı” sokuklular. Ev balk cerrah bekliyordu. JK Sesleri duyulmayf Belki bunlar da cer” kesmek için hiçbir 18 yan terrahlardan.. İliko yatağın ucun” ya dslan ev halkını *, — Hepiniz dvi Diye bağırdı. Seni i omuzundi”” saldırdı “ — Haydut. Alçak ğini kaldrç da yüzl” sundan sarsarak uyandırdı, — Dayı.. Dayı. Ben gidiyorum. İstersen sen de gel.. — Nereye İliko.. Ne oklu?.. — Kara Halli buldum. Evini öğrendim.. Dayr, zaten hazirdı. Heybesini | olduğumu görünee öbür dünyaya boy | defa pişman olacaksi” O, mütemadiyen rini açamadan a “te yes Tea iş e Be “4 Karamazof Kardeşler Yazan; Dostoyevski Çevireni Hakkı Süba Gezgin w& (0 rüşemedik. Karısı beni gözetliyordu. Kulağıma fısıldadı: — Sana gece yarısı geldiğimi hatır. iyor musun? Hani şu sana tekrar tek tar unutmmamanı söylediğim geliş... Ni- çin gelmiştim biliyor musun?,. Seni öl dürmek için dönmüştüm. Bu sözler, beni titretti, — Odandan çıktıktan sonra, karan- klar içinde deli gibi dolaşıp durürken, sana karşı dayanılmaz korkunç bir kin duydum, Kendi kendime: “O, şimdi benim hakiki hâkimimdir. İster İste- mez itirafa mecburum. Çünkü her $€- yi tiliyor.,, diyordum. Sanma ki cina. yetimin duyulmasından çekiniyordum. Hayır, bu umurumda bile değildi. İf- şanı düşünmüyordum. Yalnız; “Eğer dediği gibi kendimi ele vermezsem, bir daha onun yüzüne nasıl bakacağım? endişesi beni çileden çıkarıyordu. Sir- rımın bir başkası tarafımdan bilinmesi- ne tahammül edemiyordum. İşte bu yüzden sana kin bağladım. Çünkü bü- tün bu belâlarm hep senin yüzünden geldiğine inanıyordum. Masarm üstünde bir hançer olduğu. nu düşünerek, döfdüm. Hatırlarım, ya ben oturmuş, sana da oturmanı söy lemiştim... Bir hamlede bıçağı göğsü” ae saplıyabilmek için... “Tam atılaca- ğım sırada Allah, içime gire iblisi sö- küp çıkardı. Yalnız şunu bil, ki hiçbir zaman ölüme, #en o akşamki kadar yaklaşmamışsındır... Esrarlı misafirim, bir hafta sonra öl dü. Tabut arkasmdan bütün kasaba hürmetle yürüdü, Papas mezarı başın- da müessir bir nutuk söyledi. Onun gi bi değerli bir adamı mahveden bain hastalığa atıp tutuldu. Herkes bana fe »a gözle bakmağa başladı. Kimse artık beni evine kabul etmiyordu. Ama, yi. ne fena bir tecessüsle yanıma sokulu- yorlar ve onun hakkında bir şeyler öğ tenmeğe çalışıyorlardı. Tabil bir tek söz söylemedim ve az sonrada o kâ- sabadan ayrıldım. Beş ay sonra, Allah nasip etti ve bu mübarek mesleğe gir- dim, Zavallı Mişel için de hâlâ her gün kü dualarımda Tanrıdan mağfiret di derim, RUS ZAHİTLERİ VE VAZİFELERİ Sevgili kardeşler, bir zahidin ne de- mek olduğu acaba biliniyor mu? Çağır mızda bu kelime, biraz alaylı bir eda ile söylenir, Bu alay, bazan bir küfür halini bile alır. Ne yarık ki, halk ara- sırıdaki itimatsızlık günden güne artı- yor. Papatlar, kilise adamları içinde bile bu türlü adamlara rastlıyoruz. Bu şehvetşeres cahil ve serseri keşiş ler yüzünden hakk olarak bize kırıyor lar ve: — Siz tenbel, başkalarınm arttından geçinen tufeyli herifler, âdi, utanmar dilencilersiniz! Diyorlar. Halbuki hak yolunda tam ve mutlak bir ibadetç ömrünü vakfe. den zahitlerimiz de çoktur. Fakat on- Yardan bahsetmezler. Hattâ bu dini bü- tün zahitler sayesinde Rusyanın kur- ika, v — - Sti tulabileceğini söyliyenlere #9 ik yolunda şehitliği göze alan “4 suzlığa, yoksulluğa, perhif katlananlar onlardır. Vakti din yıldızi şarkta parla; Benim zahit sözünden 40” na İşte budur. Şu yüksek diklerinize hele bir bakın” ve hakikatin halini bul#9” mı? İlimleri var, tenleri Se ifim hisse mahkümdur. p nıklar #leminde ise burlif bulamıyorlar, Dünya, bele son dere e te susamış görünüyor. F* >” A yetin esirlik ve intihard” : ge, yaradığı var?.. Herkes * — Muhtaçsın. Yahut cin olacak. Şimdiden ei nin de büyükler ve pi hakkm var. Onlarla ça ya ma. Çekinme. a Mİ iyor. Şimdi öğreti Diyor. Şimdi öğre! (en ; EE İSİSESİZ