4, VAKIT 8 ŞUBAT 1935 mmm Kararını vermesi için birkaç sâ- niye kalmıştı. Dönmek, kurtuluş yerine ölüm tehlikesi doğurabi - lirdi. Ki O halde? Atını mahmuzladı ve dörtnalla Kara Halilin yanma doğru ilerle - di. Bi a kararını da verm ti.sİnkâr etmenin mânası yoktu. Evet, : Eliso ile konuştum. Onu sevdim. Bana mükâfat olarak onu ver, başka hiçbir şey istemem. diyecekti. KARA HALILİN PLANI Esirci Kara Halil, tlikonun ezi- le büzüle yalvarmasını büyük bir neşe ile dinledikten sonra; -—- Ben deği, arkadaşlarımın gönlünü daima yaparım. Sen gizli gizli iş gördüğün için kızmıştım. Yoksa seni bir değil Elisoya değişmem.. dedi. Sonra ilâve etti: — Şimdi Potiye gönderdiğimiz kızlar yedi yüzü buldu, Artık is- tediğimiz gibi rahat edebiliriz. Yo ruldun değil mi?.. İliko: — Ne yorulması, dedi, Bunlar bizim alıştığımız işler... Gecesi gündüzü dağda geçen insan için yorgunluğun mânası yok.. — Ya tehlike. — Bu işler *. soygunculuk ka dar tehlikeli değil. — Yök İliko öyle deme.. Daha tehlikeli.. Fakat biz kolay taral- larına rastladık. Allah yardım et- &. Sonra Gürcistanın vaziyeti de karışık... Harpler bu milleti mah vetimiş. Eli silâh tutan kalmamış. İliko, Kara Halili dikkatle sü- zerek: — Hepsinden fazla dedi, bu iş- lerde sizin drayetiniz bizi kazan- dirdı. Aldığınız tertibat olmasay- dı, muhakkak kan akard:, — Götüyorsun ya, diyordu. Tif Misi senden daha iyi öğrendim. İliko, Kata Halili dinliyor, bir an önce şaraba kavuşmak için a- cele ediyordu. Kararlık bir sokaktan geçiyor- lardı. Birden ö ine iki atlı çık- &. Kara Hali: — Hey yoldaşlar. Diye haykırdı. Fakat süvariler cevap vermemişlerdi. Kara “Halil bir daha seslendi; iniz?,. — Biz yolcuyuz.. Gürellce cevap vermişlerdi. Bi- fi atını sürmeğe bile davranınış Kara Halil piştevunu çekti: —— Kımıldamayın, ateş ederim. Diye bağırdı. Sonra İlikoya: — Yaklaş şunlara, kim oldukla | rını anla. İliko.birkaç adim atmış varilerden birinin ila oldu görünce birden itidalini ka: İtia ise kralını görmüş olmaku vellit sevinçle haykırmak zere idi. Gürcü haydut, üzerine yürüdü. Yavaşça, sını işaret ettikten sonra, sert bir mü süratle susma» sesle: — Böyle gece yarısı nereye gi- diyorsunuz?.. Sualini sordu. ŞEREFE VERİLEN ZİYAFET Kara Halil ile İliko büyük bir merasimle karşılaştılar. Evin ka- sında külâkir Yeniçeriler dolaştı yordu. İçerden şakrak bir musiki sesi, kadın kahkahaları geliyordu. İsi arkadaş, evin büyük bir sâ- Jonuna girdiler. Meşalelerle ay- dınlanan odada ilk göze çarpan uzun bir sofra, iki tarafımda şarap bıçrları vardı. İliko gözlerini oğuş- turarak etrafı daha dikkatle sü- zünce bir kenarda yarı çıplak genç ..2 Dili 2! bir ni miğ, yanımda bie de — Pfendimiz d Leylâ sebebini sormuş. Memu: acamatçi: zi keseceğim.. & sin,, diye emir gönderdi; cevabını vermiş. oluyor, anladın mı Tarihten bir yaprak: kızların hallar üzerine serilmiş ol y: duklarını götdü. e mami sa, Kara Halil; — işte Dağlar Kralı dedi, bü- tün bu eğlenceler senin şerefine larına rastlamadım.. İsterdim, Elisoyu da burada bul fakat daha evvelden dü im. Eğer onu bu kadar çok sev- ğini bilse idim, muhakkak su- rette o genç kızı kafileden ay! senin için bu ziyafete getirirdi Fakat bu akşam da onsuz eği Bak ne güzel, ne şirin kızla Doğtusu ben Kafkas kızlarına ba- Kesme Dil insanın başına ne saadetler ve ne felâketler getirir, Gü. dile ortaya çızlığı halde ceza daima bin bir misali var: Haccacın bir Ki ası rok Si Hicretin birinci ıdurayım, iL GMİŞ” ım. Misırdan ne güzeller getir dim e pazarlarına. Ne boylu poslu kızlar sattım ama, içlerinde | Kafkaş kızları kadar cana yakın- ) Sİ Kaydi, geç gimdi masanın başı na, al maşrabayı eline ve istedi- ğin, beğendiğin kızı da dizlerine ! oturt, günlerdir çektiğin yorgun- luk sona ersin. Bak unutuyordum, burada güzel çalgı çalan kızlar da var, hangi şarkıyı istersen söyle- tebilirsin.. İliko, şaraba yaklaşırken içinde garip bir hüzün duydu. Kendi yur du bir yabancı hükümet tarafın-| dan istilâ edilmişti. Genç kızları zorla eğlence yerlerine getirilerek zevklere âlet ediliyordu ve kendi- si bunu göre göre, bile bile eğle- necek, hattâ düşmariların yaptık- ların; kendisi de yapacaktı. Hiddetle maşrabasını kaptı. Ba! şına kadar doldurarak bir defada bitirdi. Sonra bir daha doldurdu. | onu da içti. Kara Halil: — Acele etme Kralım, dedi, bü| tün fıçılar bizim. den alamar. Yavaş yavaş, eğlene eğlene iç. Fakat İliko Kara Halilin söyle- Kimse elimiz- VAKİ ABONE TARİFESİ Memleket ME içinde Için ayda ot Posta birliğine gi: ayda yelmiş beşer medilir. Abone kaydını bildi top ve telgraf eri parasının posta VE: yollama ücretini idare * zerine j Türkiyenin her posta M5 VAKIT a abone yaz Adres değiştirme 25 Luruştufe İLAN ÜCRET Ticaret İlânları? satırı sondan itibare9 0; iç sayi kuruş; dördüncü sl ikinci ve üçüncüde 7: a 5 4; başlık yanı kesme dır. Büyük, çok devamli renkli ilân verenlere vr indirmeler yapılır. Res” m . TİCARİ MAHIYETTE O vE KÜÇÜK İLANL gi Bir defa 30, iki deli di defası 65, dört defasi defası 100 kuruştur. ilân verenlerin bir detiğiğ vadır. Dört satırı gec eg fazla saırları beş kurs” sap edilir. , Hizmet kuponu si küçük idm tarifesi indirilir. i Vakıt hem doğruda” ya kendi idare yerinde kara caddesinde YAK altında KE, BMD İlân Bürosu eliyle eder, (Hüromun telef p ge İlia gülemiycrdu. İliko arkada” Arap gairesi gülümsemiş. sonra hiddetle: şına dönd — Budala herif, demiş, Emir sana mi ıtye ile kesesin 2 köylü, dedi, dillerini yut diye r etti.. Hacamatgı vasıtasile değil, Bilmez misin ki e. Korkak kera mir ve nehi erbabmea bü manada kullanılır bir tabirdir. — Demek drayetimi be — Hem çok.. — Öyle ise bu akşam eğleniyo- dikelrini duymuyordu bile. Bir ü- İ çüncü maşrabayı son damlasına kadar içmeğe haz rken Kara! muşlar galiba. | ruz. Sabaha kadar şarap içeceğiz... İnsan gibi ata da binmişsiniz. Şim 'Ta bu cevap karşısmâ memur geri dönerek cevabı Hac- Halil omuzundan tutarak: Sen de yakında Elisona kavuşaca- ğın için neşeli oi, Kara Halil, o gece için mükel- lef bir sofra hazırlamıştı. Günler- dir &li kolu bağlı bir halde ordu- nun içinde, bin bir korka ile yaşa- yan İliko, hâlâ korkudan kurt mamış olmasına rağmea sevinmiş 4. Nerede ise ağzının suyu aka- çaktı. O an için Kara Halile duy- duğu kin ve nefreti unutmuştu; — Yaşa Kara Halil. diye hay- kırdı, — Demek sevindin?.. — Sevinmez olur muyum?,. Şa- rabın tadını: bile unutuyordüm, — Dut hele senin için daha gü- Zel eğlenceler hazırladım.. Akşam karanlığı çökerken iki arkadaş, Tiflisin tenha mahallele- rine doğru yürüdüler. Kata Ha- âli sizin atlarımızı alıp yaya bıra- kalım da aklınız başımıza gelsin... Tia, bir aralık dudün kendi. sini tanıyâmadığını, sana: — Ben, ben.. Demeğe başlamıştı. Miko, Kara Hal — Varsın gitsinler, dedi. Bir maşraba şarap fazla içeriz. Doğ- rusu bunların yüzünden şarap iç mekten olmak hiç işime gelmez. Kara Halil, piştovunu tekrar beline sokarken karanirkta dalga dalga uzayan bir kahkaha attı: — Haydi öyle ise, bırak onla rı.. Yolumuza devam edelim.. de- di, İliko atlattığı tehlikeden dola- yı derin bir nefes aldı. Kendi ken- dine: bu aksilikler.. taca gü züz olarak şairi taltif etmiş, , ürmüş. Haccaç ta Leylânın cevabından son derece mah. N.A — Dur, dedi, Senin kim oldu. Hünu bütadi Hülüdanlara arma yım. Yeni Efgün sefirinin Cumhur reisimize itimatnamesini verdiğiz | madığı için üzülüyor Sonra yüzsek sesle ve Gür cet — Hey kızlar, diye bağırdı. Bu | gördüğünüz kahramanı tanır mr sınız, Ben size kim olduğunu söy- Tiyeyim.. Bu, Gürcistan dağlarının krak İlikodur, Onun asıl adın: çok kimse bilmez. Ona yalnız “Dağla- rw Kralı, derler.. Ne o,niçin öyle körkuyorsunuz. Yoksa onun her| tarafa dehşet salan adını siz de mi duydunuz. Fakat korkmayınız. Dağların Kral: şimdi eski huyun- dan vazgeçti. Haydutluğu da br raktı. Güzel bir sevgilisi de var. Adı Elise, Şimdi o yanında bulün- 1 | ÇAMURDA ZAMBAK £ ŞEHİR KOMEDİ KS Sant 14 de ÇOCİ UK 7 & 20.30 da (Yanlışlıklar HALK orERiTi ; Bu akşam 9 da: (lol ki: — Nedir Diye| yazmıştık, İ girerken Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski — Şu halde bu mel'ün Çermânçiya- ya beni, siz kendi elinizle atıyorsunuz öyle mi? Dedi. Fiyoder, oğlunun sorusunda ki mânayı anlamadı, yahut anlamak is- temedi. Sevinçle; — Gidiyorsun değil mi, aferin sana... Bir'tezkere de yazarak lâzım gelen İ- zahatı vereceğim. — Bilmem... Bakalım, karar vereceğim. — Yolda mı?.. Şimdiden kararlaş- tirsan olmaz mı? Git işi bitir, parayı papasa te: et. Bana da bir iki sa“ terle işi alat. Sonra Allah selâmet ver- sin, Git gideceğin yere. Papas seni is- tasyona kadar araba ile götürür. İhtiyar, ortalığı telâşa veriyordu. Otorup bir mektup yazdı. Masaya kah vali hazırlandı, Konyak şişeleri açıldı. Araba koşturuldu, Aralarında birçok göyler konuşulduğu halde ad: geçmemişti, Fiyodor İvarın bu ani kararından Btürü; — Galiba onu sıkıyorum! belki yolda Dimitrinin Çeviren Hakkı Süba Gezgin © 89 Diye düşünüyordu. Ayrılma sırasın- da oğluna sarılacakmış gibi bir tavır takındı, fakat delikanlı, onunla öpüş- mekten kurtulmak için hemen elini u- zattır. İhtiyar bunu anladı ve durdu. — Hadi Allah selâmet versin. Yine gelirsin inşallah, Bilirsin, ki seni gör- mek beni her vakit sevindirir. İvan “Tarantas,, a bindi. (1) Babası son bir kere daha: — Güle güle oğlum, sakın bana gü- lendi. Grigöri, Marta, Smer- diyakov da vedalaşmak için geçirmeğe çıkmışlardı. İvan her birime onar rub- İle verdi. Smerdiyakov, halıyı düzelt- mek için koştu. İvan, kararının aksine: — Görüyorsun a, işte Çermançiyaya gidiyorum. Dedi, Bunu sontalar: uzun müddet hatırlamıştı. Smerdiyakov, onun gözleri içine da “arak; — Zeki adamlarla konuşmanın bir resmimiz, sefiri Çan kayada riyaset Cumhur köşiime Tünü alır, eğlendirirsi: österiyor zevk olduğunu işitmiştim. Meğer doğ- ru imiş. Cevabını verdi. 'Tarantas, dörtnala hareket etti cu, meşguldü, Fakat buna rağme! pelete, ovaalra, ve yüksekten uçan ya- ban ördekleri sürüsüne ba tatl bir huzur durgunluğu duyyu. Seyisle konuşmağa çalıştı ve müjikin verdiği bir cevap, pek hoşuna gitti. Fakat biraz şorra rih ninin meşgul olduğunu anladı ve sus- tu. Temiz havayı derin derin teneffüs etmeğe koyuldu. Aliyoşayı, düşündü. Fakat küçük bir silkinişle bunların ha” yalleri hafızasından uçtular. Kendinde “Zeki bir ağamla konuşmaktaki zevk nedir?.. Bu ne demektir? Bana niçin böyle dedi?.... diye bir iç sorgusu be- Birmişti. Sonra başka Mir şey zihnini tir maladr: — Ne diye ona Çermânçiyaya gitti- Zimi söyledim? Yol- İvan ansızın içinde “Valovya,, istasyonuna varınca, İvan indi, Başka bir arabacı ile pazarlık et- ti, Sonra her nedense fikrini değiştir- di: — Möskova trenine beni yetiştirebi- lir misiniz? Diye sordu. Birkaçı birden: — Başistüne! Dediler. Tekrar sordu; — İçinizden hiç kasabaya dönecek kimse var mı? — Evet Dimitri bu akşam dönüyor. — Dimitri, sen bana bir hizmette bü- Junabilir misin? Git babam, Fiyodor Pavloviç Karamazovu gör ve ona be- nim Çermançiyaya gitmediğimi söyle, — Başüstüne. Ben, zaten kendileri” Bi tanırım. İvan gülerek: — Öyle ise şu bahşişi al. Madem tanıyorsun... Ondan bir şey koparamı- yacağını da biliyorsun demektir. Arabacı gülerek: Doğru söylüyorsunuz... Dedi. Gerçek öyledir. Emrinizi yerine geti- receğim efendim. Akşamın saat yedisinde İvan Mos- kova katar'na binmişti. “Geçmiş, ar- tık geride kaldı. Ben, yeni hayata, başka muhitlere doğru gidiyo- rum.,, diye kendi kendine konuşan İ- van, daha cümlesini bitirmeden, yüre- ğinde 5 vakte kadar duymadığı dere- cede şiddetli bir iç sıkıntısının kabar- dığını sezerek çarpındı. Bütün gece gamlı geçti ve tâ Moskovaya varınca- ya kadar gönlündeki bulutlar dağılma» dı, Kendine geldiği dakikada verdiği hüküm de şu oldu: — Ben, sefil herifin biriyim! Fiyodor ise, oğlunun hareketinden sonra, içinin ferahladığını duymuştu. iki saat keyif çattı, Konyak içti. Fakat sonra fena bir hâdise keyfini kaçırdı. Mahzene bir şey almak için giren Smer yepyeni bir YAZAN: Mahmit Pek yakında Macsf sd Teni ve büyük b#l?” ov ilk basamakta sürgü İanmıştı. Marta, düşüşü gö “ sara nöbetinin başlangıçınıda gıkardığı acı çığlığı duydu nerken sarast tutup da m yoksa düşüş mü hastalığın ei sebep olmuştu, Bunu ime du. Onu merdivenlerin alt dinden geçmiş bir halde bU” Müthiş ıstıraplar içinde kiV ağzından köpükler saçılıyo" ce sandılar, ki düşüş 5 nee bir tarafı kırılmıştır, Fakat A rumuştu. Me) Onu mahzenden çıkarmak e le oldu. Komşular yardır ©* belâ çıkardılar. İşe nezaret € dor, hastaya bir kendinden geçmiş ş bir böl seneki buhran gibi bir NÖ Başma buz koymuşla” Akşama doğru Fiyedor d9 ti, Bu hükümetin en çok” bir hekimdi. Dikkatlice # Fevkalâde bir nöbet oldü lar yapabileceğini, ilâçlaf? mesini, ertesi güne nde Jik olmazsa başka bir *“İ si söyledi. ik gorinin pavyonunda e giti tacağını —— (1) Tarantas,, Rus bir nevi yaylı yol arab3*"