Jean Carel bir eserinde Kafkasya için şöyle diyor; « “Ruslar, arzu ederlerse, efsanelerin orada sakladı- Ör altın putu bulabilecek- lerdir. Ben bu memleketin Sohum ile Movrosisk ara- surda dar bir şerit gibi çık muş olan parçası için dört Madagaskar veririm.,, Bir şark seyahatname- sinde şu satırlar vat: “Kaf kasyada his ve hassasiyete hâkim yalnız kadın, kadın sesi ve sâzdır. Fakat ora da kadın, hiç bir vakit a" çık bir şehvaniyet iade etmez. Kadın, esatiri aşk- İarın doğurduğu bir in- san şeklidir... Kafkasyanın “Kafdağı, için şöyle bir efsane var: Allah Meleklerinden bi rine: — Git, demiş. Cerneti- Alâ derelerinden bir lâci- vwert cevher çıkar ve.yer- yüzünün etrafına bastır. Tâ ki dünya sükünet bul sun. işte bu lâcivert cevher den “Kafdağr., peydahlan mış. Promete'nin 3000 yıl esir yaşadığı Kafkas dağ İarı, daima “Tılsımlı efsa” neler diyarı,, diye anılır. Efsanesi başlı başına bir #lem olan Kafkas; yüz yıllarca Türk harsi altında yaşamış, Türk hâ- kimiyeti le beslenmiş bir diyardır da, Türk matbuatı “Kaf kas,, mevzuunu hemen he men hiç | işlememiştir. Ben, “Kafkas Kızlar, “ nda tarihin bize ait, fakat bize meçhul kalmış baş tan başa aşk ve maccra dolu vakalarını Kafka serlerini tetkik oçderek danlandırmağa uğraştım. —BİRİNCİ KISIM — BIR KONUŞMA VE IKİ TİP — Padişahım, İstanle'da esir kız kalmadı... — Bütün esircileri toplaym.. En güzel kızların: on misli, yirmi misli fiyatla alın. — Yüz misli veriyoruz. Üçüncü Murat, bu son sözlerini bir ruya âleminde imiş gibi miri dandıktarı sonra gerindi. Kollarını uzattı. — Afyon. Diye inledi. — Şaraptan sonra afyon. — Nasihat istemiyorum, afyon.. Üçüncü Murat, damarlarını, bey nini uyuşturan bu zehirlerle artık kendini kaybetmişti. Genç Şucca, eline boşlukta bir kavis çizdirdi Sonra, bir köşede dalgın dalgm bu manzaraya bakan genç bir ka- dın gözlerinin içine baktı. Ağır adımlarla ona doğru yaklaştı — Raziye. Kadın cevap vermeden yüzüne baktı — Bugün çok yorgun görünü- OLSUN. — Hep ayni hal, ayni eğlence, ayni hayat.. Bunların sonu tez ge- tir. Şeyh, bu bâdiselere kendisinin de yabancı kalmadığını anlatan 3- | ct bir gülümseyişle; — Sonu mu gelir.. Geldi bile. — Şevketlü padişahı memnun etmek gerek Şucca... — Arzettim, ki şebirde esir !“: kalmamış. İ Genç kadın asabi bir halde aya a kalktı. O esnada Üçüncü Mu: rat, dairesine götürülmek Üzere salondan çıkarılmıştı. — Çok fena yaptın. Nice güzel getirmek, benim için en büyük sa- adettir, Ben her zaman sizin.. — Sus Şuoca, sus. Her vakit bunlardan bahsetme.. cariyeler buluruz ararsak,, Ara malıyız Şucca,. Aramak ve bul- malıyız, — Baş siniz ki sizin emirlerinizi ... şeyhin üstüne sultanım.. Bilir yerine — Sultanım, elimde çok mühim bir emir var.. Bu, bize birçok ca riye kazandıracaktır. — Emir mi?. — Evet sultanım. Şuhmeşrep sahibi kadınların ümumunu Boğaz haricine nefyedeceğim. Şevketlü Padişahın da emri var. Raziye kadın, gene asabi idi; — Şucca.. diye bağırdı. Bunlar dan bir şey çıkmaz. Bizim istediği miz bunlar değildir.Şukmeşrep ka dınları istersen cehenneme at.. İs- tersen hepsini öldür. Ne kâr, ne | rarar getirir. Ben saraya güzel bâ kireler istiyorum anladın mi, gü- sel bâkireler.. NİYAZİ AHMET tiği Raziye kadınım son sözlerini tekrar ettiz — Güzel bâkireler.. Raziye daha şiddetle ve emre der gibi; — Evet, güzel bâkireler.. Ona tarihte adiyle rastlarsırız. O, padişah ikin- di Sultanın en parlak müş bir kadındı sarayda vekilharçlık vazifesini görüyordu. RAZİYE VE ŞUCCA Ayni zamanda Üçüncü * ka 1 Ball: Romarımızda, mihim rol öyna- nun, Safiye Sultanın yanında mühim nüfuzu da vardı. Tarihten bir yaprak: i Ergani bakırı Muhtelif vesilelerle birçok bakır madenlerimizi gezdim. Ça hşmaları, muazzam izabe fırınlarını gördüm. Mühendislerder izahat aldım; ve neticede şu kanaati cdindim: Bir maden ocağı nı tari! için sayıfalar dolusu yâzılar yazmak lâzım, Ergani madeninin faaliyeti başlı başına bir âlemdir. Dün elime elli sene evvel yazılmış bir seyahatname geçti Mumarrir, Erganiyi gezmiş. Gördüklerini anlatıyor. parçalarını aynen alıyorum; “Bu madenler dünyanın hemcn hiç bir tarafını yacak derecede zengin ise de civarda ormanları bulunmadığı ve binaenaleyh lezavımı ihrakiye derecei k;fiyede istihsal olu namadığı cihetle yalnız ham bakır imal olunabilmekte ve imalâ tn miktarı senevi altı yüz bin kıyye raddesinde bulunmakta po Bakırın sureti istihsal ve imali; isayes derin mağaralardan çıkarılan bakır cevherleri dağ tepsis sinde bulunan ve folika tâbir olunan âdi ocaklara naklolunup İcin ödün ile beraber Ihrak olunuğör ki'bü imeliyat İle tevlicrir ij derununda bulunan kükürt izale edilmiş i İ cevher ki aya on dakika mesafede kâin mahali kledilerek İburada mevcut ocaklarda izâbe ediliyor. Ocaklar bir srra odun e gelince: Evvelemirde oluyor dan song bir # ta cevher istif edilmek suretiyle doldurulduktan sonra ateş verilip Dicle nehrinin kıyısından çıkarak buradan akan su vası tasiyle ve cesim dolaplar ianesiyle işletilen gayet büyük körük İler bu ateşi tezyide hizmet ettiğinden bu sufetle bakır cevherle- ri müzab haline geldikten sonra ocağın açılıp harice çıkarılmaktadır.,, Bugünki önden ocakları götenler, bu iptiğet iekihieii Bİ gocuk oyuncağı gibi telâkki ederler. İ Ergani için yazılan gâtırların enteresan bir n> “Bu imalâtı shaliden arzu edenler İcra ederek ietikenl eyledi | altında bulunan delik si bakırı ciheti hükümete teslim ile mükannen olan esmünını is» tifa etmektedir. Sonra bu bakırlar Tokada sevkolunup oradak' kalhanede tasfiye edilmekte ve yahut hariçten zuhur edecek ta Tibine haliyle füruht olunmaktadır.,, Bugün, yurtta bir servet menba: olan madenin dünkü hal cidden acınacak vaziyette değil midir? Şucca, “Sultanım, diye hitap et | N. A. | | | ! i ve seve kabul edeceğini size isbat ede- KIZLARI yın en nüfuzlu kadınlarından biri Sultanm hariçle olan temasını da “Raziye Kalla,, büyük bir mahar — İyi bir muabbir bulmalı, — En iyi rüyayı Şeyh Şucca tâ bir eder. Raziye Kalfa, hemen Şeyhe ha) ber göndermişti, Kurnaz Şeyh, ha yatının en mühim ânını yaşadığını nlamış, hattâ, devlet kuşunun ba na konmak üzere olduğunu d? issetmişti. Genş şehredenin kar İ şısna büyük bir vakarla oturmuş: — Şehzadem, demişti, yakında | zatinize sultanlık müyesser olaca! tr. Murat, la parlayıvermişti. Şeyh Şucca kurnaz adamdı, O, biliyordu ki, fzinci Selim ölünce taht Murada kalacaktı. Bu bari hakikati niçin evvelden söylemek ten çelrinsin? Yele söylemenin zâ namütenahi kâr getire- ..——— ceği bilindikten sonra, Ikinçi Selim dünyaya gözlerini Mmütearif civanları ve D# vumunca, Raziye Kalfa İle Şeyh, gârları arasın da, zevk #8 Muradın vanmda en güvenilir ve yordu. daima yardımlarından istiiade-€- idare ederdi. Şeyh Şucca ile içli dışkı olma- ci Selim zamanında Nur Bunu sının sebebine gelince, bu da ayr:| lerini gör- VE başlıbaşına bir meseledir, Üçüncü Murat, şehzade iken bi rüya görmüş ve Raziye Kalfaya Muradın anlatmıştı. O vakit Raziye Kal bu sözlerden duyduğu sevinci saklayamamış, gözleri hire 4 salırı sond | — Şehzadem, demişti. Bu rüya- |) falarında 40; iç 32 vakar yan Raziye ve Şucca, tarihin de i- Çünkü Raziye kağın, Üçün Murat yı tâbir ettirmek gerek. Jj korun Yikdünee 2 4 ki meşhur simasıdır. Raziye, saza- kadar hattâ daha ziyade Valde O Şehzade heyecanla sormuştu: İZ a vede cz i , şlik yanı kesme | F VAKİT ABONE TARİFESİ Memleket Memi n yi Aşık 3 ayık 6 aylık 1 yillik Tarifeden Balkan için syda otuz kuruş Gİ Posta birliğine girmeyen i ayda yelmiy beşer kur9f medilir, Abone kaydımı bildiret v5 tup ve telşraf ücretini, parasının posta veya ba yollama deretini idare ke zerine Türkiyenin her posta mehi YAKIT a ahöne yazılı” küre de ücreti 25 kuruştur. | İLAN GcnerLeni Ticaret ilanlarının #9981 itibaren İl “ dır, ; çok devamli, Büyük ayr renklı verenlere BİT indirmeler yapılır. Resmi ti » satırı 30 kur Ticani MantverrE Oo14liğ KÜÇÜK İLANLAR Bir deta 30, iki defss delam 65, dört delasi defası 10 kuruştur. C& ilân verenlerin bir defa dır, Dört satırı geçen İl fuzla satırları beş kurus sap edilir. crm santim geri yüzü kuponu tarifesi Mizmel küçük ilân indirilir. Vakıt hem doğrudan - ÖĞ yu kendi idare yerinde, BİĞİ kura cadilesir Nakil altında KEİ Sİ İN İlin Bürosu etiyle İĞ İ eder. (Büronun telefon: yapıyordu. Kendisi de “if “e Şeyh Şucca, bu kadar © ir iki sima oldular. Artık Şuc- kiyetlerinin Raziye Kali za, Muradın eli kolu olmuştu. İS dımı ile olduğunu unut | tediğini yaptırabiliyor, istediğini na; (arka m Bu akşan SAKARYA Sinomasıt Yata Harri ve Martbe Richard'a lâyık emsalsiz bir film | a AŞKTAN DAHA KUVVE Fransızca sözlü şaheseri başlıyor. Baş rolde: Günün en fazla muvaffak olan Çekoslovak yıldı ULDA BAAROVA 3u film yalnız bir easusluk filmi değil, ayni zamand4 e büyük bir aşk filmidir. İlâveten; Paramount Jurssii Bugün matineleade : Aşka Tapan #8 Filminin son seansları burum.. Fakat acaba bu adamdan bah- Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Cesim: Hakkı Süt Cergin © 74 — Hayır, ölmiyecekler... Bugün reâ dettiklerini yarın kabul edecekler. Ben, bir hata ettimse bile netice iyi çıktı, — Nasil iyi çıktı? Hangi hata? — Bakınız niçin, Liz, bu, zayıf se- ciyeli, belki iyi kalpli fakat korkak bir adamdır. Birdenbire hangi sebeple öy le çıldırdığını ben de kendi kendime sorup duruyordum, Çünkü son daki- kaya kadar kendi de iki yüz rubleyi ayakları altına alıp çiğniyeceğini miyordu. Bunu kendimce birkaç sebe“ orum, Birincisi, para karşı” sında duyduğu sevinç onu, kendinden geçirdi, galiba. Eğer bir çokları gibi yapmacıklara kalkışsa idi, netice aslâ Hayır, o, bütün böyle çıkmıyacaktı. sevincini olanca samimiyetiyle ortaya koymuştu. Belki ondan utandı. Bana kızlarının halini, ailevi felâketlerini baştan sonuna kadar anlattı. Söyler söylediği için birdenbire tana düşman kerildi. Kefret etti. Çünkü ben, işte bu noktada istemiyerek bir pot kırdım. Ona eğer bu para yetişmezse, daha da verebileceğimizi söyledim. Birinci yar dımım ona dokunmamıştı. Fakat ikin ci teklif, onda, kinli bir hakaret hissi uyandırdı. Bir talihsiz için herkesin kendisine sadaka vermeğe kalk'şması kalar ağır bir şey yoktur... Ama, da- va böyle çapraşık olmasına rağmen iş- ler yolundadır. Yarın vaziyet değişe- çek. Liz, şaşkın şaşkın Aliyoşaya baka- rak: — Nasıl olur?.. var mi). Dedi. — Liz, eğer bu adam parayı çiğne- yeceği yerde kabul edip götürse idi, eve varınca, çocuğu ile karşdaşınca ağlayacak ve yarın rubleleri getirip Hiç buna imkân, rim, Belki buna da ihtiyaç kalmıyacak, bana karşı takındığı dan ötürü al dilemek i O zaman; “Vekarlı hir adam olduğu” nuzu isbat ettiniz, Fakat hastalarmız- la çocuklarınız; kurban etmeğe de hak kınız yaktur. Artık kabulünüze bir mâni kalmadı., diyerek parâyı verec& ğim. alacak. Delikanlı bu; — Alacak! Sözünü ken en mişti. Liz ellerini Çırpı ve” — Sahi, dedi; beni de inardırdınız.. Ama siz,'bu kadı genç olduğunuz halde Ipean kalbinin derinliklerine böy le nasl girebiliyorsunuz? Şaş'yorum doğrusu. Aliyoşa, vecde benzer bir hal içinde: — Bütlin mesele, parayı ahır rim seviyemizden aşağı dütmediğine, hattâ kabulü ile yükseldiğine onu inan dırmaktadır. Dedi. — Yükseldiğine mi?.. Mükemmel!.. Mükemmel Ajiyoşa.. Ne gürül konuşu yörsenuz?.. Söyleyin, söyleyin. — Beğenliniz mi? m başla şerler de var.. Meselâ ben, şimdiye kadar size ka hürmet duymamıştır gererek söyle ssderken, biz, kendimizi ondan yüksek tutuyor gibi konuşuyoruz çaliba, — Hayır, Liz, böyle bir şey yok. Buraya gelirken, ben de bu noktayı düşünmüştüm... Onden niçin kendimi” i üstün tutacağım? Bunun için nasıl bir sebep var?.. Böyle bir hâdise ka: sinla onun hareketi fcna mı? Kü ve.âdi mi meselâ?.. Stareç, bana; “in- srilara bazan çocuk gibi, bazan da kasta giti muamele etmek lâzmdır., im Aliyoşa, ister misin Ki biz de İnsanlara karşı hastalara yapılan muâmeleleriş idare edelim? — Peki Fakat ben tamamiyle buna hazır değilim. Bazan sabırsızlır ğım tutuyor... Bazan da hallerinden an lamaz oluyotum. Siz de böyle misiniz? — Hayır, değilim. Olmamak ne iyi, ne iyi! — Liz, in böyle konuştuğunuzu işitmek te büyük bir zevk! — Aliyoşa, sizin çok iyi bir kalbiniz iz bazan inatyılığınız tepreşi- usulca açınız ve bakınız annem bizi dinlemesin, Cürü- tâ etmsyin ama... Liz, bunları hizi bir fısıldama ile , kızın İstediğini kimsecikleri linizi de bana verin, Heh şöyle di dinleyin, size yazdığım tes” ka falan değildi. Dosdoğru içi idi, Aliyoşar. avi Dedi ve sonra elleriyle yüzülÜ padı. Bu itirafm ona pek pahtl9yfi olduğu anlışılıyordu. Birdenbi” 4 kanlının elini aldı ve üç kere Ö öptü. Aliyoşa, büyük bir sevinçie$ — Alerin Liz, dedi... Ben olduğunu biliyordum. onun elini itti, fakat b” Nazlı bir sitemle: — Hele şuna bak... Ben e öpüyorum ve o bunu hiç fev$ miyor da mektubumun sahici nu söylüyor... Ne kendine bu böyle)... Bu kere de kızarmak sır8$f Iya gelmişti : j — Size kendimi veğendirni i ilterdim ama... Ne yapacağ ği buna varacağımı bilemiyoru dl — Azizim Aliyoşa, hiç genç değilsiniz... Bir yandi” olarık seçiyor, bir yandan d8 gi uk duruyorsunuz... Küçük “© dialni sevdiğimden . emin iMİSUNİR. ". şey olur mu hiç?.. ğ Aliyoşa gülere — E'nin olmak kabah suratımıza atacaktı, Fakat bugün ar tk o muzaffer olmuş, huncını almıştır. Yarından tezi yok, iki yüz rubleyi #e- alli Sim yda a akk N KN ken sesinin gülmekle ağlamak arasın- ki sizi kendimle bera) da garip bir âhergi vardı. Sanırım, Xi bunları bir heyecan coşkunluğu içinde Diye sordu.