“83 A ike Mani) nehrine kadar iler- Mete, ordusu işgal ettiği © ba m erzak tedarik e - aa, amıştı. da, kalan ordu kuman - * kaş, Mezabizos) Dâ - y zay, dan mütemadiyen NN Yetiştirmekle meş - Vi N luk orduyu yabancı ti, “de beslemek kolay bir ba, kumandan (Me- | an tedarikinde a ediyordu. Trak i Mahsuldar kasabaların- ii ik ambar kalmamış - k gün Dârâ'ya kü. is iy kişi karştlıyan Trakya- Tan ordularının mağ- olması için, gizli v p dua ediyorlar. azla tazyık etmekten elde edilemiyecektir. N ordunun ihtiyacımı | U ava 3 ei h *, Kk olacak iti, ektubu aldığı zaman tiny, sakedonya toprak - Mak, bulunuyordu. nay oya havalisinde bile tedarik edemi- ii, ri. İşgal o ettiği Nİ Smiye iler tamamiyle dağ i Ye, erleri açlıktan te- / Yüksey, pe li korkı bir valide İla llimmebi Dâ - Sayi gözden geçi - Nİ kay, ölenleri ve soğuk örünce tüy- — buraya Okadar arslanlarım, bu memleketlerde Makedonya Zengin ve şirin bir Vi İNİ, Ne ia ve i i dağlık i otlar, Ni NS Va ürikere dinlendikten Na. ind, Dâ 4 Xİ “e derhap Tâya şu sözleri yere yıkılp öl mil TT ETE İNE DARA İZKENDER LE BINDA ğ MİNG YAZAN: IŞHAK FERDİ öbudu, Makedonyada senin inin sırtını ısttmıyaçak! “ öy Makedonya ) dan, perişan bir ordu ile ğ pi İran askeri, açlıktan, ordunun NI taşıyan hayvanları yemeğe başlamıştı İk, Tuna)dan dönüşü) arsusiyle hazırlanıyor ve sevini - yordu. Makedonya topraklarında yü » zü gülmiyen İran askeri şimdi neş'e ve heyecan içinde harekete gelmişti. Genç bir zabit: — Bu meş'um ülkeden selâmet- le uzaklaştığım gün, dünyaya ye- niden doğmuş gibi sevineceğim!. Demişti, e Makedonyaya ayak basan İraniler (Meşum bir ülke)- de yaşıyorlarmış gibi, keder ve 14- trap içinde boğuluyorlardı. Babilin ılık güneşine hasret çe- Ken gen zabitlerin de yüzleri gül - mez olmuştu. Herkes: — Burada kanlarımız uyuştu. Biraz daha kalırsak, hepimiz mumyalanmış Mısırlılar gibi can- sız ve hareketsiz kalacağız. Diyordu. Dârâ'nm hareket em- ri bu uyuşuk ordunun can dama - rını ateşlemişti. ... Dâra (Mavro) yu yakaladık - tan sonya, (İskender) e gönderdi- 8i köwlünü ilamı, bir âsi diyet selama. iye Hükümdar, köylünün . her #eyi (İskender) e anlattığınm fark » da değildi. (Mavro) İran ordusunda hiz - met almıştı. Trakyalı pehlivanın iki kolu da kmktı.. Fakat göğsü ve bacakları çok kuvvetliydi. O, göğsüyle de dövüşebiliyordu. Yemeğini hay - varlar gibi iğilerek ve ağziyle yer- di. Kollarından hiç istifade ede- miyordu., Dârâ (o (Mavro) nun İran ordusuna büyük hizmet etti - ğine kaniydi. e Halbuki (isken - der) e giden köylü işin iç yüzünü anlatıktan sonra, müstevli İran or- dusunu aç bırakmak üzere şehir ve köylerden dağlara çekilen Ma- kedonyalılar, bu tedbirleriyle İra- nileri en can alacak yerinden Vur” sanğlardı, i Dirü (Boğaziçi) inden Rumeli kıyısına geçerken ihtiyar bir ba - lıkçı ile görüşmüştü. K İhtiyar balıkçı, Dârâya şu s0Z “ leri işti: söylemişti “Makedonya - da insan yüzü göremiyecek sin | Açlıktan, ordunun ağı" - ğını , taşıyan hayvanları kesip yiyeceksin! Ve "(Güneş mabu 'du) o karlı dağ- ların soğuk © teklerinde senin ve askerinin gır- cak!. Makedon - yadan mağlüp 0- larak değilse bi- le, perişan ola » rak (odönecek- sin?.,, Dârâ Makedonya Iktısadi meseleler Danimarka Ticaret nazırının görüşleri Danimarka Ticaret nazırı Ta- cirler Birliğinin toplantısında "söylediği nutukta, Uluslararası Ticaret — politikası hakkında şunları söylemiştir: “ Iktisadi meseleleri halleyle- mek, gerek iktisadi buhranla ve gerek onün bu tahrip edici neti- celeriyle mücadele etmek için bütün memleketlerin geniş ölçü- de bir iş birliği yapmaları gerek- lidir. Danimarka, kendisini (mec - buren) tecerrüt politikası takip etmek mevkiinde görmüştür. Fa- kat bu vaziyetten kurtulmak için yapılacak her teşebbüsten ve atı- lacak her adımdan memnun © - lacaktır. o Tecerrüt siyaseti, er, geç terkolunması icap eden bir siyarettir. Devamı memleketi kül- tür ve iktısat bakımlarından fa- kirleştirir. | Bunun için Şimal memleketleri şimdiki iş birliğini genişletmeli ve kuvvetlendirme » lidir.,, Almanya, Romanya hububatını satıyor lan alacaklarına karşı ya pazarlarından aldığı 1,5 mil- yar leylik arpa ve mısırı Hollan- da ve İskandinavyada sattığı ha - ber verilmektedir. Almanya bu 1,5 milyardan ar- tık kalan alacağrna karşı da Ro- manyadan yeniden mal alacak - tır. J Bomania spekülâtörleri bu rını dünya piyasasına nazaran ağlarından | ER ai 7 $ — VAKİT 11 Teşrinisani 1934 em VAKIT'ın Edebi Tefrikası No. 77 “Kanadı Yaralı Kuş Nakleden : Selâmi Izzet yam ğe Selma artik Farukla sık sık bu- luşuyordu. Evde bir kişinin fazla olması işine gelmemeğe başlamış- tr. Kuvetli darbeye hazırlandı . Şefik seyahatteydi.. i Selma, büyük bir ( lokantanm küçük salonlarından birine beş ki- şiyi davet etti. Bu beş kişi ailenin büyükleridir. Tam vaktinde beşi de gelid. Bir kere Murat amca vardı.. Çok zengin olduğunu belli etmemek için biraz hırpani giyinirdi. Elbi - seleri daima leke içindeydi. Be - yaz sakalının bir kısmı, siğaradan sararmıştı. Karısı kara kuru, ya - Taner elmaslarla süslü bir kadındı. Etem Bey, Selmanm babası. Hastası olmıyan bir doktor. Fehmi Bey, Selman . kardeşi. hapisten, zabıtadan kurtulduğuna her zaman kendi de şaşan bir ma - ceracı.. Ve nihayet Şevki. Şefik'in ye - Zeni..... Öyle bir adam, ki daha yaklaşırken sorarlardı: — Kaç para istiyorsun? Çünkü o muhakkak para ister ve istemeden evevl de doksan de reden su götürürdü. Bir araya gelip oturduktan son ra Selma anlattı: — Size mühim bir şeyden bah - sedeteğim.. Bunun için sizi bir a- raya topladım. Evimizde yerleşen bir yabancı var.. Çocuklarımm ü- züldüğüne eminim.. Eğer bugünü zülmiyorlarsa, yarım muhakkak beşte bire kadar yükseltmekte - Faruk Bey dirler. i Murat amca: Bunun için Almanya bloke a- | —— Tanıdım, dedi, cumartesi gü- lacaklarına karşılık aldığı hubu- | nü saat altıya doğru sizi beraber batı Şimal ve Şimali garp Avr | gördüm. ya gal tank | ço e a eld bei diğer memleketler hububat fiat- om ne oldu, akrl mi- ları ile Romanya hububat fiatla» Şevki: DB arasında tevazün husule ge - — İyilik iyi dir, dedi.. i : rilmektedir. yilik iyı şeydir, tirmek için prim ve ” Selma devam etti: : si 2. EW - rilerken, (Boğazici) nde tan > Sih in gözlerini aşmak diği a balıkçının sözlerini | Zum. Amma nasıl? Sensi devriye - bab i ' mizde bir ziyafet vereceğim Oz man sofra da bu meseleyi ortaya Yola ye atacağım, siz benden tarafa çıkar- a i siz. (Tuna) nehri mmasbmı bul - . duktan sonra, bu havalideki köY - sey ge İerden erzak tedariki kolaylaşa “| © v. kapıya döndü! caktı. — Kapi .. Dirâ burada ciygari mai “İ Murat ke mırıldandı: nün muhafazası İçin, kumandan | o pikiŞefiktir. (Histiyezos) u (Perut) ta birak- | Selma korktu: mıştı.. — Giriniz... Gilistiyezos) becerikli, çalışkan | © fçeriye garson girinceralist bir ve sevimli bir cengâverdi. Ördü - | nofen aldı. Konuşacak şey kalma- nun ileride “| diğinden haberdardı. Dönüşte as- i kal için bütün er - İS barlara zahirelerle dol - durmuştu. (Perut) Tuna mansabında kü - çük, şirin bir kasaba idi... Make - donyadan dönen ordu bu kasa” bada konaklıyacaktı. Dirâ (Perut) a kendinden ev - el bir müfreze göndererek (His - tiyezos) un hazırlık görmesini ve orduyu karşılamağa çıkmasını bil- dürmişti. Dârâ ordusunu burada dinlen - direcekti. İRAN v (Devamı ver) erzak tedarik edeme - işin mek başladı. Ön senedir rakı iç- miyen Murat amca şarap istedi. — Şarap içecek değilim.. Fakat içenleri seyretmek te (keyiflidir. Görüyorsunuz ya, (dendiği gibi ben yalnız kendimi düşünmem, Yemekten sonra kahveler içil « di.. İkiden itibaren Selma sabırsız- landı... İkiyi çeyrek geçe garson ha - ber verdi: — Faruk Bey geldi.. — Buyursun, buyursun.. Selmanm, Faruk Beyin karşı - smda kızarıp bozardığını gören aile erkânı iş ianladılar, / e ali a pa Selma Farukun ellerini sıktı: — Geldiğiniz için hepimiz na » mına teşekkür ederim.. Siz yalnız iyi gün dostu değilsiniz.. — Ben size teşekkür ederim. Murat amca düşündü; “Bu herif de nenin nesi?..,, Murat amca yüzüne gülünme « sine tahamül edemiyen bir adam- dı. Selma tekrar söze başlayınca dedi ki: — Ya Şefik? Sen söyliyeceksin, biz senden tarafa çıkacağız, Fa - ruk Beyefendi Ootasdik edecek... Bunların hepsi iyi.. Fakat bütün bunlardan sonra oŞefik hepimize kapıyı gösterip: “Defolun bura » dan!,, derse ne olacak? — O zaman bir çare düşünü - tüm. — Kocandan ayrılır mısın? — Öyleyse... Yok yere Şefik'le darılacağız... Hiç bana gelmez. Bundan sonra hepsi gitti.. Küçük otel odasmda Faruk'la “ni başbaşa yalnız bıraktı - Murat amca Selmanm babasiy- le kardeşini savdı. Ötekilerle bir birahaneye girdi ve bundan bah - settiler. — Garson, birer bira getir. Çok güldüler. Süheylâyı unut - muşlardı bile.. Hep Faruk'tan bahsediyorlardı. & Güzel, zarif &- damdı.. Amma konuşmaşmı bil - miyordu. (Buişin içinde biraşk vardı. İrini en — Âdeta sersemlemiş... Muhakkak keyif verici zehir kul - Tanıyor... — Herhalde ziyafete gidece « #iz ve şöyle yarım ağızla ondan tarafa çıkacağız.» Lokantada Selma hesap iste - di. Para dolu çantasmı açtı. Fa - ruk çantaya şöyle bir baktı. Am - ma ne bakış!,. yım.. Bırakır mısmız?. Bütün ge- ce bu yüzüğe bakarım... Yarın i- ade ederim... — Rehin mi istiyorsun.. Ne gocuksun! —— İtiraf Aile toplandı. Murat amcanın dediği gibi ol du. Selma daha söze başlar baş- lamaz, kocası yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı. Eğer biraz anla - yışı olsaydı, susardı. Devam et - mezdi. Fakat Faruka olan aşkı ile çileden çıkmıştı. Asabileşmiş- vw. Pot Neyse, konuştu, söyledi, an « lattı. Ötekiler ondan tarafa çıktı - lar. Fakat pek taraftar görünmi- yerek taraftar çıktılar. Selma or lara, bir hafta evvelki sözlerini hatırlatmak üzere ağzmı açar » ken, Şefik ayağa kalktı, (Devamı var),