e, RI | “KAğe; İN gra ni 0 na ( Böğaz- e #vçerken se Üzeri >» ten aldığı m: a ur kralına bir e hada, Lakedonyalı (b Sü bildirmek üze e © hazırlandığı Y ne Suriyeye sokma- “iş ns€ yapacağı- ) Ayı il, . “gal O veistilâ et n m (Sit) ler ile de çar- ala, vtinde kalmıştı. Karadeniz ile Ha- orasındaki iç ve araziye e de havale oturan il — Sit) derlerdi. i a den Karadeniz, ve . nek adar uzanan arazi- br, üzere dağmık kuv- “rdularnı her cep - n geri durmu- karşr hareketet- Yoni) şehirleriyle a- *$1 yardımcı kuvvet- PE, *Wir milyona erkar- m e Mi © Sitler üzerine v iler taraftan da N Mağ ile birlikte Ka- doğru harekete Iğını yaparak yo- | uhaşaslarında konak- Ne aç a, İ içi rün ordusundan ölen ekire icap en leketimi tatil teh ve için, İsken- la, 5 i veli, Yanmda ol lerini göğe kaldı - uu Mr! San ki, be- İRİ tüyü vlden gelin. Sa lar nie a, Z üşüdi A bizi ekme sonra da yo- va Osüdüğümüz 49MM vi ula akedonyalı serseril Şimdi, Bosforu haykırıyorum : Haydi, ordumu karşı yolları kır çiçeklerile süsle! ,, | | l i | beraber bir milyonu geçen askeri BABİL ve PERJEPOLİS DAR A * ir O We g İ iyiyi © geldikten sonra, Dârâ ordusiyle Boğaziçine gelerek: geliyorum!" Demişti. Halbuki, tacini yere vuruyor ve (Persepolis) şehrini yıkıyor. ketini istilâya YAZAN: İSHAK FERDİ — bir milyon askerle Boğazı P“cerek Makedonyaya gidiyordu n en yüksek tepesinden senin lamağa çık ve geçeceğim “Ey Makedonya serserisi! Memle (İskender) bilâhara Dârânn Gördüğünüz resim yeni keş- fedilen bu harabeler arasındaki tarihi âbidelerin ihraç ameliyesini gösteriyor. atıldığımız saman sen bizi ölüm.| den koru!,, Diye yalvarmıştı. Arzames o gün ilk defa Dürâ-| nın (Güneş) e yalvardığını görü: | yordu. Dârâ (Tuna) nehrini geçerek Makedonyaya gececek ve (İskem der) in memleketini baştan başa istilâ edecekti. O devirde bir milyonluk bir or- du ile yalnız Makedonya ve Bal kanlar değil; bütün Avrupa istilâ edilebilirdi. Dârânm bir gizli düşüncesi da» ba vardı: Dönüşte hem Sitleri te- peliyecek, hem de (Yunanistan) * »... İran ordusunun ağırlıklariyle kırk yedi gün sonra (o (Bosfor — Boğaziçi) nin Anadolu sahillerine gelmişti. Dârâ, Perint tepesinden (Şim- diği Beylerbeyinin üstündeki te pe) Bosforun iki tarafına baka - rak: “ — Yılan gibi kıvrılmış olan bu güzel manzarayı Babile gö“ türmek mümkün olsaydı, Babil şehri, melekleri bile coşturan bir aşk ve şiir beldesi olurdu!,, Diyerek Boğazın bu güzel manzarasını saatlerce süren bir hayranlık içinde seyretmişti. Ger- İ zın bu vahşi güzelliklerini çek o vakitler Boğaziçinde insan ayağı basmamış ormanlardan ve sahillerde dikenli yollardan başka bir güzellik yoktu. Fakat, Boğa” zın hiç bir suda bulunmıyan lâci- vert rengi, ve mavi göklerinde her zaman göze çarpan tatlı bir aydınlık ve uzaktan görünen yeşil tepeler Dârâyı bu vahşi srtlarda günlerse teshir etmiş ve oyalamış- Denilebilir ki o devirde Boğa- kadar yakmdan gören ve takdir & den hiç kimse çıkmamıştı. Diârâ (Perint) tepelerinden Bo- ğaza doğru kollarımı sallıyarak: “.. Ey Makedonyalı serseri! Kulağını bana ver ve beni dinle! Sen nasıl yüksek Makedonya dağ- larının tepesinden (Babil) i sey -/" rettinse, bende şimdi (Bosfor) ün en yüksek bir noktasından 16- nin kulağına haykırıyorum: Tuna» dan'geçtiğimi duyunca ( ordumu karşılamağa çık ve geçeceğim yol- ları kır çiçekleriyle süsle! Ben harbe giderken, ya kahra- manlarınm kestikleri düşman ka- faları üzerinden yürür, ve yabut bana sulh ve sükün vadeden çi- çekli yollardan geçerim, Eğer Kel- leni ölümden kurtarmak istiyor” san, baydi durma, hemen, yolu- mun üstüne çık ve atmam basacağı toprakları yeşil yapraklarla ört!,, Dârânm ordusu Bosfor sahille- rinde konaklamıştı. Sisam mimar- larmın hazırladığı dubalar biribi » rine eklenerek, Boğazm en dar ye- rinde bir köprü vücude getirilmiş- ti. İran ordusu bu köprüden ta- mam on yedi günde geçebildi. O güne kadar, Makedonyanın işgalini bir boş arzudan ibaret gi- bi gören kumandan (Arzames) İran ordusu Boğaziçinden Rumeli kıyışma geçtikten « sonra, Make donyayı işgal ve istilâ edebilece - ğine de inanmıştı. ş Arzames, o gün ilk defa aske rine: -— Dârâ yalnız hürmet edile- cek değil, ayni zamanda da kor- külacak bir hükümdardır. Demişti. (Devamı var) Dârtr! —— — 5 — VAKİT 31 Teşrinlevel 1934 sam Vilâyetler evi.. Bütün vilâyetlerimizin merkezi, her birinin, inşasında şayien hissesi olan bir yurt “İlk duygular, en iyi duygular- dır,, şeklinde bir (Fransız atalar sözü var. Ben de, şimdi vilâyet- ler evi ve emniyet abidesinin açılış resminden geliyorum, duyguları" mı sıcağı sıcağına (VAKİT) kari» lerine yazmağı münasip gördüm. Ankara, yüz bini (ogeçmiyen nüfusile büyük bir Metropole şek- lini alıyor. Yedi bin, sekiz bin sene evel yapılmış Mısırı Karnak sarayına benzer. Bir saray, bugün, yeni Ankaranm göbeğinde, her geçene, her görene heybet iras e- diyor. Ankara bir kat daha gü - zelleşti. İnsanlar, hatta milletler göçüyor, lâkin binâlar kalıyor. İş- te Karnak, işte Akropol, işte Ko» ize! Bir milletin medeniyete hizmetine bazı hususlarda bir destandan, bir manzumeden ziya” de, bir taş, bir bina, bir sütun alâ- mettir. İşte Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Beyin inşasına da, ikmaline de muvaffak olduğu bu kocaman saray Türklerin imar kabiliyetine, Edirnedeki Sultan Selim camii, İs- | tanbuldaki Süleymaniye camii gi- bi bir Burhandır. Mimar değilim. Benden bu hu- susta bedil mütalea beklemeyiniz. Yalnız harici gözle (gördüğüme nazaran, yeni Ankaranın ortasın- da, köhne Babıâliden birkaç kat büyük ve geniş ve ondan nisbet- sizce hoş ve güzel olan bu saray, etraf, heykelleri, mermer döşe- meli havuzları bizim de zevk sa - hibi bir millet olduğumuzu ispata yetişir. Bu gibi binalarla biz de Yazan: Celâl Nuri adalete, intizama, dahili salâha verdiğimiz ehemmiyeti gösterir. Insana emniyet ve ferahlık verir. Devlet mefhumunu iyice anladığı- mıza delâlet eder, Ankaraya geldiğimizde şimdi (Yenişehir) denilen yer adeta bir çöldü. O zamandan kalma bir fo- toğrafı var, (Sahrayıkebir) veya (Sudan) gibi bir boşluk. Şimdi, o yer, cümhuriyetin feyzi ile zarif ve lâtif bir Avrupa şehri oldu. Te- miz bir ruha, tükenmez bir emele, İ halis bir ideale timsaldir. Vilâyetler evi.. Bu terkipte bir düşeştir. Alelâde bir Dahiliye Ve kâleti değil! Bütün vilâyetlerimi- zin merkezi, her birinin inşasında şayien hissesi olan bir yurt.. Üslüp da, ruh gibi, yenidir. Ye- ni üslüp, diyebilirim ki, bu binada kemalini göstermiştir. e Temenni edelim ki bu yurtta iyi işler görül sün. Küşat resminde yalnız İsmet Paşa birkaç söz söyledi. Fakat öz söyledi. Az, öz. Türkiye cüm- huriyetinin oemniyet ve asayişe verdiği ehemmiyeti, bizce huzur ve intizamın nasıl telâkki edildi- ğini anlattı ve ceman kırk elli ke limeyi geçmiyen bu hitabe bize gerçekten çok tesir etti. Eski ile yeni, Osmanlı ile Türk, menkul ile makul arasında fark göremiyenler, uyuyanlar, il- kin, Babrâlinin İstanbulu (hâlâ çirkinleştiren (Yakmda yeniler- mesini temin ettiğimiz) enkazını Rönesans tarihine giriyoruz. Biz tarihte Brüksel adliye sara- iştir, Saray, içinde görü” len davalara göre pek büyük. Se- bebini sordum: “Bu bina, adaleti temsil ediyor; onun için böyle bü- yük tutulmuştur... dediler. Va kra bizim vilâyetler evimiz o dere- ce büyük değil, lâkin geniş, te- miz, özametli. Dahili emniyete, aaa Tebrik ve tesekkür Istanbul konferan- görsünler, ondan sonra beş yüz kilometrelik bir seyahat ihtiyar e- dip Kemalizmin Anadolunun yü reğinde vücude getirdiği bu eseri görsünler, kıyas etsinler. Vaşington şehri, Amerika dev» letinin istiklâl bulmasından 11 se- nede bu kadar güzel olmamıştı. Celâl Nuri a er > “TEPEBAŞI ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Bu akşam saat O 20 de İatanbut Beledizesi sının güzel akislerimadamsanien Şehir Tiyaftoso Parlâmentolar birliği Istanbul kon- feransınım gerek tertibi, ve gerek çalışması bakımından büyük bir m - vaffakiyetle neticelendiği malümdur. Ecnebi deleğeler Türk grupu için bir şeref ve iftihar vesilesi teşkil eden bu muvaffakiyeti yurtlarma döndükten sonra da gönderdikleri mektuplar ve gazetelerde yaptıkları beyanat ve meş- griyat ile tebarüz ettrmekten geri kak mıyorlar. Konferans reisi Hasan ve Türk grupu reisi Necip Ali Beyler muhtelif gruplar tarafından tebrik ve teşekkür mektupları almışlardır. Parlâmentolar birliği umumi kâtibi M. Leopold Buvasiye Türk grupunun unyumi kâtibi mebusu Ze- ki Mesut Beye Cenevreden yazdığı bir mektupta da birliğin intiba ve duyğu- larına şu suretle tercüman olmakta « dırı “.. . Konferansın muvaffakiyet - le neticelenmesinden dolayı Türk gru- puna derin ve semmi minnet t ve teşek- kürlerimi sunarım. Bunların mühim bir kasmi, bütün delegelerin takdirini kazanan bir dikkat, otorite ve muvaf - fakiyet ile konferansın tertibine çalış- mış olan şahsınıza âittir. — Tertipteki büyük mükemmeliyet konferansın en iyi şartlar içinde cereyan etmesine ve bölün deleğeler arasmda çok samimi bir havanm husule gelmesine yardım ettiği gibi o Türkiye Cümhuriyetinin başımda bulunan şahsiyetlerin de teş- kilât hususundaki kudret ve kabiliyet» Komedi 3 Perde ve 1 başlangıç. Yazanlar: Vik- tor Sardu ve E- mil Moto. Çeviren: Seniha Sn ANN Eski Fransız Tiyatrosunda Bu akşam 20 de... Tstöebul Belediyesi YARASA ŞehirTiyafrosu rar ve ve vaa lerinin yakından takdirine fırsat ver - miştir. Bu münasebetle (bütün deleğeler memleketinizin geniş ve zengin istik - halinin en inandırıcı unsurlardan biri » ni kendi gözler. ile görüp anlamak im- kün bulmuşlardır. zamanda memleketinize de güzel bir hizmet ifa etmiş oldunuz.. Tebrik ve teşekkürlerimi tekrarlarım...”