— 9 — VAKİT nz idman Sm i önel si kd 24 Teşrinlevel 1934 VW AN Za e le ? 7 İ Ni Cemil Beyin karısı evinden çıktı. Seke seke ta ilerideki köşke kadar gitti, Nihayet Kâmilin ricalarına da- yanamamış, bu randevuyu kabul etmişti. -Otömöbille ta uzaklara gidecekler, hoş bir gün geçirecek- lerdi Kâmil, küçük otomobille köşe- de bekliyordu. Salime otomobile bindi, yol al- dılar,. — Nereye gidelim canım? — Nereye istersen? — Kilyosa uzanalım mı? — Hay hay.. Uzandılar. Kilyosa Okadar gittiler. Akşama kadar eylendiler. Mesuttular. Geç vakit yola.çıktlar, Salime saat sekizde evde bulunmağa mecbur olduğunu söylüyor... — Merak etme, saat daha altı buçuk... Fakat aksiliğe bakmız. Yarı yolda otomobil durdu. Kâmil in- di, motörü muayene etti. Fena ve esaslı bir © bozukluk olacaktı. Motörleri işletemiyor « du.. Eyvah!... Şimdi ne yapacak- lardı. Allah vere de bir otomobil geçse... Fakat otomobil © geçmiyordu. Bir motosikletli geçti, indi, yardı- ma koştu. Motöre baktı, Başını salladı: — Çaresi yok, dedi, ben size bir otomobil yollıyayım'da, bunu bağlayıp çeksin.. Tamiri artık garajda... Ve motosikletine binip uzak * laştı. Salime perişan bir Kocasına ne diyecekti? — Geç kaldım dersin! — Malüm... Fakat neden geç kaldım?.. Ya Şahendeye telefon ederse?.. Beni orada zannediyor.. | Yapacakları (o şaşırmışlardı. Motosikletlinin göndereceği oto « mobili beklerlerse, gece yarısını bulurlardı.. . Neyse, gene talii varmış, Boş bir otomobil geçti. Hemen atla - dılar. Hiç konuşmadan şehre geldiler. Salime köşede indi, (heyecan içinde apartmana girdi. Saat do - kuz buçuktu. Hizmetçis'ne: — Geçiktim, dedi, Beyefendi merak etti mi? haldeydi. iyi tesadiif Nakleden : İzzetoğlu — Büyükderede mi?.. Büyük - derede ne işin vardı? Kiminle be- raberdin? Cemil sustu, verecek bulamadı. Sevdiği bir kadınla o gün Bü- yükdereye gittiğini, (o dalgınlıkla bir kamyona çarptığmı, kadına bir şey olmadığı fakat kendisinin başı ile kolunun yaralandığını an- İstamazdı ya,. » cevap Karısının telâşını görünce me- yus olmuştu. Bu geçici bir heves uğruna karısının o kıskançlığını tahrik ettiğine çok müteessirdi.. Salime artık hıçkırıyor, söz söy liyemiyordu. Artık kendinin ge- çikmesini düşünmüyordu. Bir da- ha görmiyeceğ', görüşmiyeceği Kâmili düşünmüyordu.. Bundan böyle yalnız ve sade kocasiyle meşgul I olacaktı... İ Yeni Eserler 7 A amli Yurt tarihinden bir parça: Sahip Ata ile oğulları Konya Halkevi Reisi tarih muallim. lerinden M, Fuat ve Dil Edebiyat, tarih Komitesi Reisi M. Mes'ut Beyler yuka- rıda adını haber verdiğimiz adla Mili tarih ve yurdumuzun bir "kısmını aydın», latacak bir kitap çıkarmışlardır. 1308 tarihleri arasında Anadolunun mer- kez ve garbında yani o vakite göre mühim bir parçası üstündeki ovak'aları hulâsa etmişlerdir. Müellifler 142 sayıfalık metni yaz- mak için 31 kitabı mehaz olarak kul landıkları gibi 41 sayıfa da 82 tabloyu vücuda getirmek için, Konya, Sivas, Et zurum, İlgm, Akşehir, Kayseri, Afyon- karahisar şehirlerini dolaşarak Sahip Ata ve hanedanın ve hattâ köleleri- min mimari eserlerini tetkik ile malü- mat toplamışlardır. Yukarıda gösterdiğimiz tarihler ara" sındaki 64 yılda Anadolunun geçirdiği hal göz önüne getirilirse Sahip Ata de- nilen Acem oğlunun zekâsıma, çalişması- na hem dağa, hem dona kalınır. (1) O asırda Anadolu br taraftan Mogol isti. İâsr altında ezilmiş ve nihayet Selçuk hükümeti urun bir can çekişmeden son. ra münkariz olmuş, memleket dere bay- lerin elinde parçalanmıştı, Sahip Ata ile evlât ve kölelerinin vü- cuda getirdikleri hayırlı eserler milyon- larca liralık bir iştir. Millet ve memleke- tin ezim ezim ezildiği felâketli bir devir- de bu paraları elde etmek ve hükümetin imüsaderesinden kurtarmak için vakıf) |; duygularını bu suretle yükselt - haline getirmek hiç de kolay bir şey de- ğildir. Bununla beraber hâlâ yerlerinde duran bu eserler Türklerin son nefesle rine kadar nefis sanat eseri vücuda ge tirmekteki istidatlarımı o göstermektedir. Bence Sahip Ata ve avenesi öyle bir de- virde külâh kapmanın yolunu bulmuşlar, halin icabı olarak o güzel eserleri vücuda -— Beyefendi yok efendim. — Nasıl olur?.. o Telefon etti mi? -—- Hayır... Ona çeyrek kala (o beyefendi geldi. Cemilin başı sargılı kolu sargılı idi. | — Ne oldun Cemil?.. Nedir bu halin Cemil... Kolun?.. o Başın?.. Söyle, anlat... Zemil biraz tereddütlü idi: — Bir şey değil... Hafif bir ka za... Telâş etme... — Ne kazası? Nerede? Otomo- bilde miydin?.. Nerede otomobi- lin? — Anlatâcağım.. Yalnız telâş etme... — Anlat, çabuk söyle. getirmişlerdir. Osmanlı devrinin sonraki o zenginler Sahip Ataya göre pek bayağı kalıyor. lar. Mes'ut ve Fuat Beylerin böyle bir *er vücuda getirmek için gösterdikleri himmete teşekkürler eyler ve eserlerini tarih ve antikacılık meraklılarına tavsiye eylerim. Necip Asım aydınlığın gösterdiği acayip hale hayran olmak, dona kalmak pek çirkin bir hal — Bir işim ciktı, Acele gidiyor- | önünde derin düşünceye varmak. dum, bir kamyona çarptım.. Ben hafif atlattım, fakat otomobilden hayır kalmadı.. Otomobili Büyük- ta» mm fa Holivut Holivut'un 24 Teşrinievvel nüsha- sı çok güzel resimler ve bir çok film mevzuları ile intişar etmiştir, Hicri 644 — 708, mil;di 1245 — (1) Daga kalmak güneş doğarken! İ “Bulgarlar ——— ,Ziştooda bir istiklâl âbidesi diktiler Sofya, (Hususi) — Meşhur Bulgar komitecilerinden Hristo Botef, 1868 tarihinde, kırk arka- daşiyle beraber bindiği, Tunada işliyen Avusturya vapurunu Tuna sahilinde ufak bir köy olan Koz - luduy yanında zorla durdurmuş ve oradan Draca balkanlarıma çık- mıştı, Hristo Botefin bu şeklde mem- lekete gireteği, dahilde olan ko miteçilerce biliniyordu. OHristo Botef'n gelişi umumi isyan hare - ketinin başlaması için bir işaretti. Fakat vaktinde haber alınarak ta- kibine gönderilen skeri kuvvetleri tarafından Hristo Botef te dahil olduğu balde komitecilerin bir kısmı Drace balkanlarında yapı - lan musademe neticesinde öldürül müş ve d'ri yakalananlar da di- vanı harpçe idama mahküm edil- mişlerdi. Bu komitecilerden idama mah küm olanların Ziştoyda asılanları için ayni yerde yapılan büyük a- bide bu ayın yedisinde muazzam tezahüratla açılmıştır. MMerasime memlekette mevcut milli leşek- küller mümessil göndererek işti » rak ettikleri gibi, hükümeti unf'a ve münakalât nazırı G. Nikola Za- hariyef, orduyu da Ceneral G. Filipof temsil etmişlerdir. Pek muazzam olan merasimde on beş binden fazla insan bulunmuştur. Çar Boris te merasimi, telgraf çekmek suretiyle selâmlamış ve tebrik etmiştir. Tarih, coğrafya ve edebiyat derslerinde kâfi derecede doldu - rulmak suretiyle Bulgar çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilmek le kalmıyor, abideler çoğaltıla - rak gözlede ayni terbiye kuvvet - lendiriliyor. Bu gibi abidelerin açılma merasiminde söylenen nu tuklarla Türkler aleyhindeki duy- gular tazelenmekte ve tahrik edil- mektedir.. Böyle abidelerin yapılmasna bundan evvel de ehemmiyet veril- miyor değildi. Fakat 19 mayıs 1934 tarihindenberi Bulgaristanı idare eden bugünkü devlet ricali bu cihete daha büyük bir ehem - İmiyet vermeğe başlamışlardır. | Bugünkü rejim, Bulgar milletini, Bulgar gençliğini yalnız koyu ve mutaassıp bir milliyetperver ola - rak yetiştirmeği kâfi görmiyerek söven yapmak istiyor. Ve umumi harpten sonra Bulgar gençlerinin zayıflamağa yüz tutmuş olan mil- i meğe çalışıyor. Bu maksatla mu- “allimler arasnda bile tasfiyeler yapılmıştır. Ziştoyda d'kilen abidenin açı- İliş merasiminde, emsalinde oldu - ğu gibi, aleyhimizde bir çok söz- ler sarefdilmiştir. Fakat her ne- dense bu merasimden bahseden matbuatta, söylenen nutukların / en canlı yerlerini teşkil eden aley- himizdeki kısımlarma yer veril - memişt'r. Bu da, hükümetin za- | hiri kurtarmak icin bir tedbiri ol- sa gerektir. EESESEREER EREM SEE RESAEELAŞI SEE KESAESASAAEERŞ ŞdEr ye r2ee Saray (Eski Glorya) Sinemasında i Raşit Riza Tiyatrosu 24 Teşrinievvel Çarşamba akşa- mı saat 2030'da (Onlar Ermiş) Vodvil 3 Perde. Yazan: Bedia H., Vasfi Riza Bey. Fiatler: 500 - 400 - 300 - 100 - 76 - İ s0 —30.. Bar RaRa ERA MAREA Sinir alarmda dama de ve Jerome,,, Jerome kızın üzerine atıldı, kol-| zerine atıldı, elerinden yi ve yüzüğü kızın parmaği” katarak baktı. Ondan #9 ve dudaklarını | lariyle sıkıştırdı | öpmeğe çalıştı. Rolande onu ta « savvur edilmiyecek bir (| şiddetle itti ve bağırdı: — “Hayır.. Hayır.. Okşadığını bile istemem.. Hiç bir | şey iste-| mem...,, Jerome kızı zorla kucaklamak» ta devam etmek istemişse de, on - da gördüğü mukavemet © üzerine bundan vazgeçmeğe mecbur ol - muştu. Ondansonra £titriyerek Rolande'ye demişti ki: - — “İşte başka bir şey var, de « ğil mi? Öyle olmasaydı bana kar şı bu suretle hareket © etmezdin. Evet, başka bir şey var.,, — “Yalnız başka bir şey değil, başka bir çok şeyler var Bunların içinde yalnız. bir tanesi vaziyeti sana anlatmağa kâfi gelecektir.,, — “Hangisi?,, — “Ben başka birisini seviyo - rum. Şimdiye kadar benim ken - disine teslim olmamı istememesi bana çok hürmet etmesinden ileri geliyor.,, Rolande bu itirafını (gözlerini Jeromeden ayırmağa lüzum his - setmeden yaptı. Jerome (siması fena halde bozulmuş bir halde de- di kiz — “Neden yalan söylüyorsun? Nasıl kabul edebilirim ki sen Ro- lande...,, — “Tekrar ediyorum, Jerome, ben başka birisini, hem de her şe- yin fevkinde seviyorum, — “Sus! Sus!,, Jerome kendinden O geçmişti. Birdenbire yumruklarını Rolan - de'ye karşı sıkarak bağırıyordu: — “Sus!... Bunun yalan oldu - ğunu pek âlâ biliyorum. Anlıya- madığın sebeplerden dolayı beni tahrik etmek için söylediğin bes - belli.. Buna rağmen aklımı ba - şımdan alabilirsin, sen Rolande!,, Jerome ayağı ile yere vuruyor, bir mecnun gibi tepiniyordu. On dan sonra Rolande'ye doğru gele- rek dedi ki: — “Ben seni bilirim Rolande. ! ki: Söylediğin doğru olsaydı, o yüzü” ğü parmağında taşımazdın.,, Rolande yüzüğü parmağından çıkararak Jerome'nin yüzüne doğ- ru fırlattı, Jerome büsbütün ka- balaşarak dedi ki; — “Ne yapıyorsun? Bu hareke- tin müthiş bir şey olduğunu gör - müyor musun? Nişan yüzüğünü de fırlatıp atacak mısın? Kabul etti - ğin yüzüğü? Kendi elimle parma- ğına gecirdiğim yüzüğü? — “Parmağımdaki yüzüğü bas na sen takmadın, başkası taktı. Bu »işan yüzüğü senin yüzüğün de | gil, — “Yalan söylüyorsun, gene ya- lan söylüyorsun! OO yüzüklerin inçinde isimlerimiz yazılı: Rolan- — “Hayır, hiç te yazılı değil. Parmağımdaki yüzüğün içinde büsbütün başka isimler yazılı... — “Yalan söylüyorsun.,, — “Evet başka isimler yazılı. Rolande ve Felisiyen.,, Bu söz üzerine Jerome kızın ü- İİ een ri ide is Kanlı İntikam! Arsen Lüpen, oğlunun düşmanıf Yazan: Maurice — “Rolande.,. isimlerini ki: — “Yaptığın şey bir € O halde neden benim Çünkü sen şimdi benim # gi Bunu hiç bir şey değiştir. vet, karimsın.. Se.nii hakkım var. Şimdi ni geçiriyoruz, ben Daha doğrusu senin Karımla beraber,..,, Rolande sakin ve hararetle cevap verdi — “Sen evinde de zifaf gevesini geçirmiy? benim için bir yabancı#(” mansın.. Söylenecek bi” var, onları söyliyecek ol“! radan çıkıp gidersin. — Ben, gitmek mi? * ( olmuşsun !,, — “Yerini diğerine *© için gideceksin. Buran” ötekidir ve şimdi bur: dir.,, — “Gelsin bakalım gö sareti varsa gelsin!,, — “O geldi bile J Elizabetin öldüğü gece buldu.. Ben onun koli da ağladım.. Beno betbahtım ki kendisine settiğim aşkı itiraf ettim” kittenberi iki defa bana ? ; buradadır, Jerome, da, bundan sonra kendi! Bira# lacak odadadır. ğin şey onun ayak artık buradan gitmi mırıldanarak 7 Biraz sonra basık bir a <4 a < Fel le ew yfaf Ni ada 4 âğ N ij günkü zifaf onun siff s dir.,, meleriyle, yumruklar mağa çalıştı. — “Nafile yorulms: Kapının anahtarı be kapıyı kendim açaca Jerome kapıya yaslar” Roland? © iyle sen geri çekil, on adım £ Jerome bu emre İ reddüt içinde idi. Od künet sürdü, Balkor neyi seyreden Raul diyordu ki: — “Felişiyenin od duğunu nasıl iddia 86 demki ben onu Clair * sıkı bağlı bir halde b" radan da ancak on b€? vd tie, Fakat bu gibi her türlü muhakeme Şimdi Raul, tehevvür içinde yaP can içinde seyredi”' gehç adam Rolande'” yacak, elinden Zor lacak ve ondan son bir surette Felisiyen€ * decekti? Fakat Rolande ; - bırakmadı. Jerom© çük bir revolver teşhisi rar dedi ki: a nt) a da Jerome pl or rs Nİ b