—ö— VAKIT 19 Teşrinievel 1534 Çeviren Selâmi izzet — Yazan: ivan Turgönef Dünkü sayımızdan devam Onu teskine çalıştım. Okşa- | dım, göz yaşlarını sildim. Dün ak- şamki gibi mukavemet etmiyor, fakat sorduklarıma cevap vermi- yor, hep ağlıyordı. Nihayet müte- esir olmağa başladım. Kalktım, dışarıya çıktım. Yahudi ile karşı laştım. — Al dedim, işte vadettiğim parayı veriyorum, Sarap olup git. Yahudi içeri girdi. Kız ona sarıl dı, sustu. — Güle güle Sara, dedim, gide» bilirsin, başka sefere görüşürüz. Hirşil selâm verdi. Sara elimi tuttu, öptü. Ben başımı çevirdim. Beş altı gün yahudi cenapları görünmedi.. Ben uyku uyuyamı « yorum. Kızın kara gözleri gözleri- min önünden gitmiyordu.. Birgün, bir müfreze askerle, bir araştırma yapıyordum. Asker- ler evleri ararlarken atla sokakta durmuştum. Biri (o bacağımdan tuttu. — Vay, sen misin Sara? Sapsarıydı. Heyecanlıydı: -— Bizi kurtarınız, askerler bizi dövüyorlar. Beni tanıdı, kızardı.. — Burada mı oturuyorsun? — Evet, —Nerede? Sara bana harap bir ev göster- di. Atımı mahmuzladım. Evin av- lusuna girdim. Saçı başı darma» dağınık ihtiyar bir yahudi, başça- vuşun elinden bir domuz yavrusu- nu almağa çalışıyordu. Brraktır- | dım. Askerlere yahudiden bir sey almamalarını emrettim. o Saraya sordum: — Benden memnun musun? Gülümsiyerek baktı; sik i yeni yetişen çocuklarımızınkine ben - — “Hangisi?,, sa, kimse om bundan sa — Nerelerdesin? A arta dedi, bu. . adamı zer mi? Bizimle şimdi ilk okumadan Di a hasta bakıcı | Dünyada hiç bir kimse! yi Önüne baktı, am ldı; üniversite sıralarında çalışanlara ka- | olarak kliniğe yerleştirilen ve Si- M. Ruselen sert bir rd uş mzldz dar olan on beş yıllık, Türk gelecek * > : erine (o oturdu. Kâğrt — Yarın gelirim. — Ben yakaladım. günlerini dolduracakların artık eski | Don Loriyanı tedavi. mizi olan üzerine şiddetle Vİ — Hayır sabahleyin. — Âlâ, aferin sana... yazı ile bir tanışıklıkları yoktur. Zi - | matmazel Fostinin Simon Loriya- ; Masanın rez e inde SY -— Dikkat et, yalan söyleme. Yahudiye döndü: ra: Dil ve yazı değişikliği pek sıkı bir | Dın metresi olduğunu zannettire- | büyük bir heyecan iç — Yalan söylemi n Se iyücelein? şey olur, iş bu ki dil işi gibi yazı işi de | cek emarelerimiz vardır. Bu doğ: | Numeydana koyan boğü” : a yy ,,, | her gün biraz daha çokça yayılıp de-| ,, mu?,, dedi ki: ceğim. — Ben... Günahsızım... Zabiti- | rinleşiyor. e len ka — “ir mukabele olf Ertesi sabah erkenden kalktım. ! nize sorunuz. Ben namuslu bir a- Dün, bir Yerde dört beş genç gör- | â söy rrnrik : z İFedi uz Sabah fevkalâde güzeldi. Yürü - | damım.. düm. Ellerinde taş basması bir şey o- | | — Onun için gündüz komiser siz me teki Gir düm. Yeşillik bir tepeye çıktım. | | — Lâfı bırak, bu işi nasıl yap. | küyorlerdi. Baktım. Eski yazıile | Guso kızt isticvap © etmek üzere| o — “Neye mukabele o” Otusdulm Birdenbi d , tın? 2 yeni basılmış taş basması yirmi forma | kliniğe gitmişti. Fakat kız kaçırıl”| re?,, 5 ötelerde bi ila 2 wi j i kadar vardı, si mıştı. Öğleyin kıza Mösyö d' A-| » — “Rica ederim bo gördüm. Bu Hirşel. | O — Benim günahım yok. Bunlarm okudukları, üniversite or- di.. Etrafına endişe ile bakınıyor, koşarak ilerliyor, durup gene bas kıyordu. Bir aralik haykırdı. Ye- re yüzü koyun yattı. Göğsünden bir tomar kâğıt çıkardı. Bir şeyler yazdı.. Hem yazıyor, hem de ba- şını kaldırıp etrafı kolluyordu. Ya» zısını bitirdi. Kundurasını çıkar» di. Kâğıdı içine koydu. Kalkma- ğa vakit bulamadı. Yanına başça- vuşla muavini geldiler. Başçavuş elini yahudinin omuzuna koydu. Yahudi haykırdı... Konuştuklarını işitmiyordum, fakat (yahudinin yalvardığını anlıyordum, Bira - iç su; ralık cebinden para çıkardı, baş « va büyğk budun kurultayının yaptığı en N Ni “ N mini,,, gul” çavuşa verdi. Başçavuş parayi als — Hayır ben değilim... Ben gereki yasaların makine basması, es. | b takdim edeyim: Zabıtai adliye — “İşte kalem kâğıt” dı, fakat gene yahudiyi sürükle - | değilim... ki yazılı olanlarını da o gün görmiye: | komiseri Moleon. Siz komiser Mo- | ,; yazmıs; > mceğe başladı. Yahudi kaçtı. Baş — Düşmtna daha başka malü « | yim mi? Dedim ki bugün benim içim, | ammenrerssssnssassasssay Ye gin serial çavuş koşup yakaladı, omuzladı, karargâha doğru yürümeğe başla» 4. Kalktım, önlerini önledim. — vuşı e bir casus getiriyorum, Vi Jeneralin çadırına girdiler. Mese- leyi anlattım. fakat casus sözünü ağzımdan kaçırmadım. İşi ehem- miyetsiz gösterdim. Jeneral kaşla» rını çattı; mesele çok mühim, ama çok mü « him... Nerede o herif? du: plân? kalan'im. Sözüne inanmak güç. / Bir plân çiziyor, düşman tarafın » dan gönderilmiş bir casussun. nı ben çizmedim. Zabitimiz bu kâğıdı kundurasının mat verdin mi? ği —Devamı ve sonu yarmki sayı- mızda Yahudinin gözleri yerinden uğ- vi ire ez yok e bayi id ti, $ manlı imparatorluğunun ne bir arte « - İn ei ime kidir.ne onun bir sürenidir. (1) Türk Pek Slâ anl ği ele budunu, başa, en başa büyük öndür. Deça , anlatayım: Bu ma- — Pabucunu çıkarınız görürsü- nüz. Çıkardım. Kâğıt düştü. Bu kâğıtta karargâhın plânı, yeni ka- zılan sperlerin yerleri vard... Bir takım da İbranice yazılar (yazıl mıştı. Yahudi gözlerini açtı. Be- ni görünce ayaklarıma kapandı. Küğıdı gösterdim: — Bu nedir? — Hiç.. Şey.. Öyle bir şey işte. — Bizi mi gözlüyordun, bizi mi Larassut ediyordun? Anlamıyormuş gibi yüzüme ba- kıyordu: — Sen casussun. — Katiyen!.. Ben casus deği » lim. Hazırım, hemen para vere - bilirim... Gözleri gene kapandı... Ben evvelâ yahudiyi kurtara- cak, sonra başçavuşun ağzını ka- patacaktım. Fakat yalnız değil - dik. Etrafımızı askerler sarmış» tı. — Jenerale götürünüz, dedim. Yahudi yalvardı: — Ben günahsızm... Söyleyi - niz beni bıraksınlar.. Arkamı döndüm, uzaklaştım. — Sen daha beceriksizsin.. Bu Yahudiyi getirdiler, eneral sor- — Nerede üstünde (o bulunan Kâğıdı verdim. Baktı. — Cürmü meşhut halinde ya - — Hayır, ben değilim. Bu plâ- Jeneral başçavuşa baktı.. — Yalan söylüyor jeneralim.. inden eliyle aldı. Jeneral bana baktı; — Evet, dedim. Jeneral yahudiye döndü: — Şüphe kalmadı, sen casus * m! ü di —Hayır,hayır, hayır.. ” — Sen bizi aldatamazsın, sen v0 Çok gücüme gitti! Büyük Gazi yeni bir Türkiye ya- rattı. Her yerde, sırası düştükçe yaz- dım ve haykırdım ki Gazi Türkiyesini Arsen Lüpen, oğlunun düğün Geçerek bu yepyeni, dipdiri Türk var- ığını yaratmıştır. Bunun için, Türkü yerinde saydı. ran, her yeniliğe, iyi ve (yararlı her şeye karşı arka çevirten bütün geçmi- şin Türk olmıyan durdurucu bağları- nı bir hızda koparan Gazinin beyin ve yüreğinde kaynıyan büyük Türk sev- gisi, bu işleri yapmış ve büyük Türk değişikliğini yaratmıştır. Türk büyük değişikliği öyle rast ge- lenin rasgele işi değildir. Hayır, bun. lar, tarihi (2) baştan başa bütün a- cun (3) tarihini dolduran Türklüğün tarih yolunda binlerce yıl o durarak, sonra bir hızda atılmasından doğ muş büyük bir iştir. Gazi büyük değişikliğin o başında ve hepsinden önce dil işi gelir. Yer yüzünün dört çevresine ok salmış bü- yük bir budunun İçinde sayısı olmıyan bu kadar büyük düşünücüler, büyük yaratıcılar, büyük yazıcılar yetişmiş iken, bunların bıraktıkları ölmezler- den birisi bugün Türk usta işi olarak neden anılmıyor? Bunu hiç düşündüğümüz var mı? Zira: O büyük işlerin hepsini oyapan ve yazan Türk çocuğu iken, dil Türk değildir. Ya salt o Arapçadır, ya şu yapmacık (o Osmanlıcadır. İşte Gazi Türke hep başka soylara yamandırı - lan büyük varlığını bulup © verirken bunun başmın dile bağlı olduğunu gösterdi. Artık başka tanuk (4) iste- mez, Dil işi inan işidir. Gelip geçici mo- da işi değildir. Türk O cocuğu buna inanmıştır. Geçmişin kof ve gönül ka- rartan, patırdılı gürültülü lâflarına kulakları alışmış olanların dil büyük değişikliğiyle bağlantısı yoktur. Bu karma karışık ölü dilde bir tat bulun- ceranın bütün neticeleri, verdi- ğim talimatın sureti inkişafı, To- mas Le Buk tarafından vaki olan bütün beyanat ve mesküt geçilen şeyler bende öyle bir his, daha | doğrusu öyle bir kanaat bırakıyor | ki hududunu çizemediğim bir de- , receye kadar bu işlerde doğrudan doğruya s'zin de dahliniz vardır. Şimdi müsaade ederseniz ben de size bir sual sorayım: Bu kana- atimde yanılıyor muyum? — Ben de size gayet açık ola- rak cevap veriyorum: Hayır, ya- nılmıyorsunuz. Fakat ben sizin | için çalışıyorum. — “Yolumu şaşırtarak değil mi?,, — “Bir misal söyleyiniz?,, — “Tomas le Buk'u tevkif etti- ren ve verdiği cevapları ona söyle- ten sizsiniz değil mi?,, i — “Öyledir, itiraf ederim.,, — “Niçin bunu yaptınız?,, — “Çünkü Felisiyeni o kurtar- mak istiyordum.,, — “Ne maksatla kurtarmak is- tiyordunuz?,, — “Adliyenin meydana çıkar- mağa muvaffak olamadığı işte o- nun oynadığı rolü öğrenmek için.,, — “Siz burolün ne olduğu» wu biliyor musunuz?,, — “Bana serbest hareket ver » mek şartiyle bunu (cumartesi ve yahut pazar günü öğreneceğim.,, — “Siz benim kararlarım hi - lâfında müdahalelerde bulunmak |t Size refakat etmek için bi i kadaş da çağırmız. söylediğim meselenin me” masını isterim. Sakın bir kelime bile çıkmasın, ** nız ya?,, döndü ve odada dolaşmağ”” dı. Yürürken kısa bacak!” nı göbek atıyordu. Raul e, karak kendi kendine diy© olduğum anlaşıldı. Haki Lüpeni, hapse tıkabilirs€ * ne kadar memnun dinaryüsünün söylediğini tutan not - lar idi. Ancak bu notlar yepyeni taş basmasiyle ve eski yartlarla basılmış. tı, teli gençler bizim gibi yazının bir bir özüğünü © bile tam- masın? bu yazı İşini beceremeyiz, ya kötü alış kanlığımızdan, veya tenbelliğimizden gençler böyle midir? Bu wotları (Val. ! çeri girdi. türlü Türkleştirilemiyen şu (Babiâli) yokuşundaki Türk midir? Daha kötüsü var! Geçen yıl yüreğimi çok üzen bir gündür ve ina- rapların Türklen aldıkları, Araplaş - tırdıkları sözlerdendir. duğunu söyliyerek onun odurmadan dirileceğini umanlar, istedikleri ka - dar gökten tatlı yağmasını bekliyebi- tirler, Bunun için de Türk dili, Türk yazı: siyle heraber yürür. Biz kocalmışla - tım, yeni yazı ile olan bağlantımız, ta devam ettikçe bu omüsaadeyi veremiyeceğim.,, terebilir misiniz?,, — “Dünkü vaka da bir misal- dir.,, verni telefon etmişti. Bunun üze“ rine Guso kızın oturduğu pansiyo- na koşmuştu. Kız orâda da yok- tu. On iki buçukta kız yolda bir otomobile binmişti. Bu otomebil her halde sizindi, değil mi?,, — “Evet benim otomobilimdi.,, Bu esnada odanın kapısı vurul- du. Hakimin “Giriniz!,, emri ü- zerine kuvvetli bir Herkül vücu- Üniversiteli | düne malik olan genç bir adam i- Ben ister ve umarım ki, bu üniversi- olmasın, eski Geçmişe mihlanmıs bir çoklarımız İ şenerek (o çalışmayız. e hanımda) mi hasıyorlar, yoksa bir efendi?,, z — “Evet, sizden bir şey öğren- mek istiyorum. Evvelâ size bu za- olmıyanların işi ii 3 — Eksiksiz (Dünya, cihan) de - İ mektir. i 4 — Tanuk, demektir. Sanuk, teli lepuya girer maznun mala gibi Anadolu. 1— Süren: Mabat, da (İşi tanukladım, tanuğum var)der- 2? — Tarih sözü saltTürkçedir. A. | ler, . 5 — Üzük eksiksiz (Harf)) dersi tir. ? nız ki çok gücüme gitti. büyük zafer! Fakat bu! zi almağa cesaret edebi! —“ ha gös- 8 Sart BM PİER Bütün mesele burada. rekete geçer ve bir tevki”* & keresinin üzerine imzasi” & vakit geçirmiyelim. İ biliyorsunuz ya?,, ğunu ve pazarlığı nede” * 4 lunduğunu filhakika bil yi nun için Mösyö Rusele” 5 tekrar ettiği zaman vırla şu cevabı verdit yorsunuz? Basamaklar” li Mi İİ ; direği keserek Elizabet © —“Beni mi çağırdınız, hakim | ölümüne sebep olanın “*? ran, doha doğrusu öl diyorsunuç?,, vukua gelecek olan bir isimleri bana öğretece”” Yazan: Maurice L£ leonu, tanıyorsunuz değil yö d'Avemi?,, — “Yalnız ismen van Komiser Meleon müdafa? raları işinde meşhur nin hararetli hasıml — “Ya siz Mösyö de Mösyö d' Averniyi sunuz?,, Moleon sesini | çi Fakat gözlerini Rauldan ' yordu. Sonra durduğu nerek.bağırmağa başladi# — “Elbette... Elbette, #İ mam. Buzat..., i Hakim burada onun kesti, kolundan tuttu ve ra çekti, İkisi de biriki kadar hararetli hararetli * lar. Ondan sonra Mösyö l ona kapıyı açarak dedi kis — “Orada, sofada b j Hakim bunu söyledikt“ y ünden dışarıya doğru fel — “İşte korktuğum k lan şeyin ne olduğun" Raul bu mukabelerif — “Ne teklif ettiği isimleriyle Simon “Neden bu mükleti i “Çünkü o müdet di (Deva .