m YAKI) in 7 efrika sı: 20 mamamummzuuuzuuuuzzzz Ölüme Susayan Gönül p İM mumun Yazan : Selâmi İzzet | > Bu sabah. > Size bir şey söyledi mi?. > Eve gelen adamı anlattı. > Siz o adamı nasıl görmedi - » Bütün gece İohusanın yanın- kalmadınız mı?, dey >> Kalmadım efendim. Saat i- ben de çıktım. Meyhaneye Hirayıp biraz su içtim, sonra evi» gittim, '*yhaneci rahat nefes alacağı ilâve etti: ”—Ö zaman saat üçe geliyordu. Meyhanede efendiler vardı. Hâlâ Şiyorlardı.. Hatta birde araba Vardı. Arabacısı.. ahir bey yerinden sıçradı; i — Vardı ya, inanmazsanız me; #ciye sorunuz. — Peki, siz dışarı çıkım. kadın memnundu. Önüne Ne ene anlatacak lâf çıkmıştı. Bu *dikodu ayara yeterdi. Müddeiumumi döndü; > Araba okimindi?. ll meyhaneciye İçinde mler vardı?. — Bilmiyorum efendim. — Arabacı buralı mı?. — Bilmiyorum. — Ötekiler?. — Zannetmem. Üç arkadaş Bezmeğe gelmişlerdi sanıyorum. > Onları ilk defa mı görüyor- dun?, — Evet efendim. >— Meyhaneye kaçta geldiler? — Gece yarısını geçiyordu. >— Ya,. Ne zaman gittiler?. — pe kadından biraz sonra. gta mi7. — Öyle olacak. * — Ne tarafa gittiklerini gör - ün mü?, — Evet, — Orman köşküne mi gittiler. — Hayır. Şey.. — Müddeiumumt baktı, a — uzunu tuttu: > Bu meselede senin bir suçun ve 9nun için bildiklerini, gör- Müklerni söyle, — Sövliyeyim beyefendi. a şöyle. na > Evvelâ orman köşküne doğ- gittiler, Sonra geri döndüler, #rya, deniz kenarma indiler. ada- > Demek buraları biliyorlardı? Wak — Her halde efendim.. Çünkü ACI sızmıştır. iyi kim kullanıyordu? $ arkadaştan ufaktefeği. M arif et, bi, €yhaneci “Ayr, ile “Tilki,, yi * tarif etti, ta e gidebilirsin. Fakat sa- Yakı 'Yacım olacak, köyden u - Aşma, | yi bey ,katillerin izlerin ma funa kanidi. Doğru yolda “a Üğüne emindi. özlen t geldi. Ebe kadınn i tasdik etti. Kırmızı cüz- yün On lira almıştı. Sonra Yİ geldi. Yüzlerce lira ver- — ğin il kayıkla geldiğinizi —K dir elbette!., imse görmedi beyefendi.. Taa az bir yerine yaklaştık. —B, le istedi. Dine em Mehmet.. Senin bir İğini, sonra yalnız bs yi İni bana kim din .- Ee Ne bileyim efendim?. | Seyi ne Tın evde doğururken, ge- | Mn? *Ye denizde geçiriyor i kerede evinizi l — Bir çocuğum daha oluyor du.. Para lâzımdı. Balık boldu.. Dayanamadım. — Balıktan döndükten: sonra bir beyin gelip para bıvaktığını öğrendin?. — Evet efendim. Mahir bey gözlerini Mehme - din gözlerine dikti: — İşte size iyilik olsun diye pa- ra bırakanın, katillerden biri ol- duğunu zannediyorum. Mehmet sarardı. titriyerek: — Eğer keyfiyet böyleyse, ben o parayı istemem, lânet olsun! — Heyecanlanma.. Senin ma - | sum olduğuna eminim.. Fakat bir arıyayım,. Her halde o bey size geldiği zaman cinayet işlenmişti. Belki sizin ev- de bir delil buluruz. — Ne münasebet! — Belki acele ile bir şey düşür- müştür, Sen bir şey görmedin mi? — Hayır efendim. — Etrafa iyice baktın mi?. -- Zaten evde saklı bir köşe | yok ki.. Bir toprak.. — Ne olursa olsun. Karınıda sorguya çekmeliyim.. Beraber gi- delim. — Nasıl dim. Dudakları emredersiniz o efen- gani Babası (o müddeiumumi beyle gittikten sonra, küçük Ali anası- nm başını bekledi. « Melek uykuya, dalmıştı. Küçük Al, yeni Kn ça Kek zadu, Mahir bey fakir odaya girdiği man işte bu manzarayı gördü. Bir an, bu sükün ve huzuru bozmamak için eşikte durdu, Ma- ahaza, bu yoksul yerde işi uzun; miyecekti.. Ayak sesleriyle Melek uyandı, doğruldu. i hyan kederin, elemin, Endişeli gözlerle bir | istifham çizdi. (Devamı var) Balıkesirde yeni postahane binası Balıkesir, (Hususi) — Şehri - mizde bir postahane binası yaptı- | rılması düşünülmektedir. Posta ve Telgraf umum müdürlüğü baş- müfettişi Hayri Osman Bey şeh - rimizde bulunduğu #ırada bu hu- susta tetkikatta bulunmuştur. Postahane çarşıya yakın bir yerde Kuvayi milliye caddesinde belediye arafından istimlâk edile- cek arsa üzerine inşa olunacaktır. Postahane şehrin en güzel ve mo- dern bir binası olacaktır. Şehirde tesisi düşünülen telefon şebekesinin ancak postahane bi - nâsından sora yapılacağı anlaşıl - maktadır. Postahanenin sonbaharda in - şasına başlanması muhtemeldir. a Fındık mahsulü Trabzon, 15 (A.A.) — Yeni fındık Oo mahsulümüzün ihracına bugün O merasimle başlanmıştır. Vapur düdükleri ve büyük teza - bürat arasında Karadeniz vapu- runa 500 çuval iç fındık yüklen - miştir. Kabuklu fındık 17, iç fındık İ | idi ir derileşme Miran Sairi! Geçende Ercüment Ekrem Bey Ağabeyimizle Haberin “Va—Nâ,, su genç şairlerin atmasyon, yahut uydurmasyon tarafından bir — ta- kım, keder, elem istırap (şiirleri yazmıya kalkıştıklarından şikâyet ediyor ve onların bu yoldan vaz - geçmelerini söylüyorlardı. Doğrusu da bu değil miya? Hiç elemin, kederin, istrrabın uydur - masyonu olur mu, insan hiç yok - tan böyle apacı şeyleri kendi üs - tüne yorar mı ya? Keder., Elem.. İstırap... Peki a- ma, siz daha kaç yaşımızdasınız ki böyle zorlu şeylerden bahsediyor- j sunuz be çocuklar? Beni görüyor- sunuz işte.. Ben ki buapacı ve zor- lu şeylerle nice O zamandanberi o I kadar senli benli olmuş, o kadar | içli dışlı kaynaşmışken sırası gel- meyince ben bile bunları ağzıma almıyor, yüreğimdeki bütün o de- rin acılarm üstüne taş basarak hâ lâ yazılarımda çizilerimde tatlı dilli, güler yüzlü olmıya çalışıyo- rum, Demek ki benim başıma ge- | enler sizin başınıza gelse idi. Şiirlerinizin bütün başlıkların- da: “Yangın var!, diye bağıra caktmız! Sizin keder.. Elem.. İs- tırap.. diye zoraki duymak istedi» ğiniz şeyler, zannedersem bu duy- guların birer yalancı dolması ol- malı! Gençken o yalancı dolamalardan biz de bir hayli tatmış, fakat, işi adam sendeye Vurarak sonumu bep tatlıya bağlamıştık.... Siz de öyle yapm be çocuklar, siz de genç yaşınızda içinizi gıcıklamıya baş» istırabın yalancı dolmaları karşısında: — Böyle şeylere karnımız tok! Diyip işi şakaya boğmaya ba- | km! Keder.. Elem.. İstırap.. Siz bun- ları, galiba, çocuk oyuncağı, ya- hut gençlik fantazisi sanıyorsu- nuz. Halbuki onlar birbiri ardınca insanm başına bir kere gelmiye görsün... Bir gelmeğe (başladılar mıydı işte o zaman anlarsınız Han ya ile Konyayı! Ve o zaman öğre- nirsiniz kederin, elemin, istirabın I mânasını... Yoksa öyle toy genç- liğin nanemollavari o kıvır zıvır içsıkıntılarına bakıp acımtırak şi- irler yazmaya kalkmakla kendi - nizi keder, elem, istirap terennüm ediyor sanıyorsanız aldanıyorsu- nuz! Hani: “Kedi kuyruğunu gör“ müş te derdim var!,, demiş diye kadınların bir sözü vardır, darıl- mayın ama, sizin o acımtırak, bed bin ve malihulyalı ifadelerle kara ladığırız uydurmasyon İstırap: şi- irleri de işte buna benziyor, * Osman Cemal Yurttaş: Ankarayı görmedin mi?, Cümhuriyet bayramında » “lacak sergi mi'nasebetile w pılacak tenzilâtlı tarifelerder istifade ederek yeni Devlet me kezimizi mutlak gör: Hem zi yaret, hem ticaret! Milli İktısat ve Tasarrı Kİ alabinkkk l Ba namesinde Von Papen, “ölen Gelen haberlere göre Başvekil muavini Von Papen, müteveffa denbürg namma Mareşal Hinden- den mühürlü zarfı M. Hitlere ver- miştir, Von Papen, Başvekilin Alman milletine hitaben beyannamesini neşretmektedir. Beyannamenin birinci kısmı Hindenburgun 1919 da yazdığı vasiyetnameyi ihtiva etmektedir. Hindenburg, bu vasiyetname - sinde, harbi ve son felâketi takip ederek, 19 uncu aarm (karanlık günlerinden (sonra davalarının yatanı, umumi menfaat çerçevesi içinde ferdin serbest inkişafı esa- sına müstenit olarak nasıl kur- duklarını hatırlatmakta ve: “Bugün ayni yolu takip etme- liyiz.,, demektedir. “Hars ve insan medeniyetinin pek çok eserlerine merkez olan Almanya, tarihi vazifesine olan imanını muhafaza ettiği müddet - çe ölemez. İyi Almanlar, yeni fi - kirleri eski zamanların hazineleri ile mezcetmeğe her halde muvaf- fak olacaklardır.” Hindenburg, siyasi O ihtiraslar dalgasmm bütün mukaddes anane leri mahvolmak tehlikesine ma - Füz bıraktığını görerek, bu dalga- nm geçeceğini kaydediyor ve di- yor ki: Babalarımızın Oümidini teşkil etmiş olan ve vatanın istikbalini üzerine kurmuş olduğumuz sağ- lam kayanm tekrar zuhurunu gö- receğiz. Bu kaya, Alman vatanı - dır. Milli fikir ve milli şuur avdet ettiği vakit yapılan fedakârlıklar ve dökülen kan beyhude olmam olacaktır. Hindenburg, vasiyetnamesinin bu kısmını Alman gençliğine iti- mat ve ümidini beyan ederek bi - tirmektedir. Hindenburg, 1934 Mayısında yazılmış olan (ikinci kısmında, Reisicümhurluğu uhdesine | alır - ken yegâne endişesinin münka - sim ve nevmit Alman milletini i - timadaver bir birliğe (götürmek olduğuhuve milleti bu birliğin ta- hakkukuna ve en iyi meziyetleri - ni tekrar idrake hali kalmadığını bildirmektedir. Hindenburg, zaaf anlarında doğmuş olan teşkilâtı esasiye ka - nunu ile hükümet şeklinin mille- tin hakiki ihtiyaçlarına uymadığır nı görerek, bu fikrin umumi bir hale geleceği (o vakti bekliyor ve mileti bu anın mevcudiyetini tehlikeye (düşür - meden idare etmeği bir vazife o - larak telâkki ediyordu. “Ordunun, dahili siyaset mü - cadelelerinden uzak o ve vatanı müdafaaya amade bir halde dev- letin bekçisi ve hükümetin bir va- sıtası olması icap (ediyordu ve öyle oldu.” Hindenburg, yeni nesilden ec- dadına lâyik olduğunu isbat et - mesini ve sulh ve memleketin şe- refi için her şeyi fedaya amade Reisicümhurun oğlu Miralay Hin- | burg'un vasiyetnamesini ihtiva e- | sette zalim bir istirap yolu takip eden müfrit nevmitlikten şikâyet | kutsiliğine inanan kimselerin yeni | davet etmekten | hulülüne kadar | AY mm mean. $ — VARTT 17 AĞUSTOS 1934 maas Hindenburg'un vasiyet- neler var ? Mareşalın vasiyet- namesini M. Hitlere gösterdi | bulunmasını istiyor ve Alman or- dusunu tekrar kuranlara teşekkür ettikten sonra diyor ki: “Alman milletinin harici siya» etmesi icap ediyordu, Korkunç bir muahede üzerine çökmektey- di. Dünya, Almanyanın yalnız kendisi için değil, ayni zamanda bütün Avrupa için garp harsınm bayrakçısı olarak yaşamak istedi- ğini anlamıyordu. Almanyayı taz- yik eden zencirler ancak tedricen atılabilirdi. Bu benim (milletin hayatıni muhafaza uğurunda itti » haz ettiğim müteaddit mukarre « ratın lüzumunu izah eder. Alman- ya, dahilde sıhhatin tesisi ve kuv- ketlerin iadesi ile müvazi bir hal- de milli şeref esası üzerine müş « tenit olarak bütün Avrupayı alâ - kadar eden (meselelerde deima daha mütezayit bir surette teşriki mesai ediyordu. Hindenburg, vasiyetnamesinin ikinci kısmını, kendisine Alman - yanın tekrar kuvvetli Obir hale geldiği zamanı gösteren Allaha teşekkür ederek bitirmektedir. Hindenburg, menfaat endişe « sinden uzak bir aşkla Almanya - nın kalkınması için çalışanlara te- ve diyor şekkürlerini bildiriyor ki: Başvekilim Hitler ve onun İ- Ha ettiği hareket”Afüin mille - tini bütün ibtilâfların üstün- de dahili birliğe sevki için arihi bir şümul ve ehemmiyeti haiz kati bir adım atmışlardır. “Okuyuc ularımızdan £ | MEKTUPL R Neler içiyoruz ? M. Ş. imzaşiyle şu mektubu aldık: “Geçen gün Yakacığa gitmiştim. tenekelere, tenekelerden de hortun:la damacaralara boşaltılıp o mühürleniyor. Bu tarafı iyi.. ne göreyim; bir hamal tenekeden su içi etti ve eve gelince ilk işim evde de kul» landığımız bu içme suyunu boşaltmak ve dökmek oldu. Bu su ile alâkadar olanların ve bele- diyenin dikkatini celbetmenizi rica ede- riley, buluyortüz. Okuyucumuz müşahedesin- de eğer yanılmamış ise umumi shhat noktasından bu vaziyetin ne kadar açık- k olduğunu işarete bittabi hacet yok- tur, Silivri kazasında işler yürümeyor mu? tubu aldık: “Buradaki dairelerin bir çoğunda durgun gitmekte ve bir bakıma yürü- memektedir. Binmetice iş sahipleri sa- atlerce ve günlerce kapılarda dolaşma- teşkil edenlerin çoğu çiftçi ve köylüdür. Bunların da işlerinin peşinde dolaşarak tarlasından günlerce uzak kalması doğ- ru değildir. Vilâyetin ve Silivri kaymakamı be- yin işleri çabuk yürütmek için tedbirler almasını rica ediyoruz.,, ya mecbur kalıyorlar. Silivri halkım Buranın maruf bir suyu var. Su, evvelâ Fakat bir aralık birde 3 yor ve ağzından taşan sular gene tene- keye ve tenekeden de bittabi damacana: lara boşa'ıyordu. Bu iğrenç hâdise, bü tün günümün zevkini, neşesini berbat Yukakiki hödiseyi pek dikkate değer Silivriden M. K. imzasiyle şu mek- bilhassa yazı İşleri kaleminde işler pek j