3 gel Piyano ii Bir salonda toplantı... Konser ve- < ki, Piyano konseri!.. Piyano me- yi My kız, eri musikinin # iy mir mi7, li) isterseniz, mii Çünkü bu kiz, daha piyano - Ne Şalamıyor. Bir gürültü, bir pa- * Hülâsa, falsolu bir çalışla hem ruhuna eza veriyor, PİNE li içlerine sıkıntı Ban, sebep oluyor. Buna rağ - ÜN üste çaldığı bir kaç parça A ne nezaketen bol bol al- mz Tane meraklısı kiz, memnun mu Ta en ise ağzı kulakla - » Memnun oluşunu pek a Bol bol alkış- sonra... Hakkı da var, ya! İRİSİ deaş parçayı seziş ve çe” anamda kimseye o danışmıyan Piyanonun dişlerinden par- b ların çekmede hafif tertip yana çevirdi. istiyorsunuz? teşekkür 1 Ee efendim! ederiz. Lükin, pek zevk duyarım. Hatti, ip zamana kadar çaldığım olur. ara vermeden! Faciat, Bereket versin ki, bahçe i- bir köşkte oturuyor. Altta, üst- N “ağda, solda konu komşu yek! Ul ve irler, onu konsere devamdan daha yaptılar: > İnşallah, e zaman gene ra- Me ederiz sizi. Şimdi bizim için ?ahmete girmenize gönlümüz İN olmiyor. Değil mi, efendim?.. NE En e Öyle... Bu seferlik bu Mate, ne derlerse desinler, | de değil.. Konsere devam et - rahatsız olmam piyano çal- Demin de anlatim, ya. ayrı ayrı en sevdiği » Ziyade hoşlandığınız parçayı sıraya koyup hepsini çala - facia!., Saat bire gelmiş... i kısa.. Herkesin gözünden « Salonda kadmlı,erkekli Viyi oturuyor, misafir olarak... hanım, bunların her biri le salacak olursa, konser al sabahlamak lâzim gelecek! ortalık ağarıyor! Belki de üm ni bitmiş olmıyacak... Le. iz kızım,.. Ferbünde Ha - İ ola bir şeyi işitmek is- Eğer bu ricamı kabul eder EE İ ve pyliyen ak sakallı bir zattı. Paşa, mütekait bir paşa... Yani RR diğer misafir - İ Mm göz diktiler ve he - y kaşlarını çattılar. Paşa, ada APıYordu. Konserin devamı- Kl Artık, dangıl dun - Hişecekti! iğ Hanım, bu sada Paşa- Btediği şeyi söylemesini KO Ri arka bekleyişi demek, Paşa Hazretle- eminiz Söyleyin, neyi işit- Bürme ye de Paya Hazretleri pek Mağ. teyi işitmek istese!.. hep bu temennide Di Mümtaz Paşa, geniş Mirken) bir tutam enfiye - ii nihayet intihap işini dinliyenlere | çekmeden, üzerine iliştiği | ie siz söyleyiniz. Daha neyi | b 7” Hayır, hayır!. Ben, piyano çal- Şiir yokken de sabah erkenden ak- | çiriş yolunda müşterek 'bir te «|: © Musiki Bahir, yeni taşındığı evde disini ziyarete gelen © arkadaşma odaları birer birer © gösteriyordu. Bu suretle birkaç odaya girilip çı- kıldıktan sonra, köşeleme bir ©- daya gelindi. Bahir, bu odanm kapısını açarken, arkadaşına şöy- | lededi: — İşte, buda musikiye mah - sus odam! Arkadaşı, merakla içeriye gir- di. Etrafına şöyle bir göz attı. Merakı artmış bir halde, Bahire döndü: Yaman Dişçi! Yolu köye düşen (o bir adamın dişi (o şiddetle ağriyordu. © Öyle her dişçiye emniyet gösteremiyen, hayli vesveseli olan bu adam, ağ- rıya daha ziyade dayanamıyarak, dişini çektirmeğe karar verdi. Fas kat, kime çektirecekti? Orda dişçi yoktu. o Çaresizlik; içinde dört dönen adama, köylü- lerden biri şöyle dedi: — Efendi, burada şehirdeki gi- bi dişçi yok, ama köyün berberi de bu işi yapar sana! — Diş çekmesini bilir, demek?.. Ona güvenebilir miyim? — Güvenmez olur musun hiç!.. Elbette!.. O, güçlü kuvvetli a damdır. Tuttuğunu koparmasını bilir. Şöyle bir yapıştı mı dişine kerpedenle,.. tamamdır!. — Bu adam... hiç... Dişçi yanın-| da bulunmuş mu evelce? — Hayır, ama... Berberlik et- mezden evel namlı bir pehlivan- dı! ———— 2 yi tuttuğu iki parmağını bir arada u- zatıp, elini kaldırdı ve istediği şeyi | söyledi: İ — Piyanonun kapağını indirirken çıkan hafif,,. gayet hafif ve hoş sesi! | dik in vi. milli lu Çift Film Gören Tek Seyirci! | gemi denizin altma dalınca ıslan- Suphi, ağustosun başmdanberi Büyükadada bir pansiyonda bulu- nuyor. Şöyle biraz yazın keyfini çıkarıyor! Pansiyonda iki kız var. Biri- biri kadar güzel... Kardeş olan bu iki kız, ikiz doğmuşlar ve biri- birine tıpkr tıpkısma benziyorlar ! Geçen cuma akşamı, rıhtım bo- yunca ( dolaşırlarken, Suphinin, bu kızlarla selâmlaştığmnı gören Kabahat Kimde ? Yazı ile imtihan sırasında, mu- allim, küçük Cevada seslendi: — Cevat, ihtarlarıma rağmen, beşinci defa oluyor, ki yanımdaki sun! Cevat, mualliminin bu ihtarma karşı şöyle söyledi: — Ne yapayım, muallim bey?.. Kabahat bende değil. Cahidin yazısı kolay okunmuyor! Bozulan Ses! Bir radyo muganniyesi, bir ge- ce konserden sonra (bestesini ta- Odası ! o ganni ettiği bestekârla © bulurtu. e ayran i ?. Lâ-) Beraber yemek yiyeceklerdi. kin, burada ne keman, ne piyano.. kantaya gittiler, tenha bir Kayaya Ne de gramofon veya radyo var. Bu nasıl musiki odası?.. Bahir, bir kahkaha attı ve şöy- le izah etti: — Filhakika öyle... fakat.. Gel bak pencereden. Bu eve bitişik bir çekildiler. Muganniye, durgun bir tavırla oturan bestekârın eli üzerine eli - ni koyarak, gülümsedi: — Haberin var mı?.. Sesimi or bin liraya sigorta ettiriyorum! ev Var, ya.. — Evet,.. Nolacak? O geceki taganniden hiç mem- —İşte tam bu odanm yanındaki) nun olmadığı anlaşılan bestekâr, homurdanışla şu cevabı verdi: — Şu halde bir seneye vârmaz, ön bin lirayı çantana koyarsın. Si- gorta şirketi, zararda demek! Tavuklar Gibi! Anne, küçük kızına şöyle söy- ledi: — Haydi bakalım yatağa!. Ço- cuklar, kümeste tavuklar yattığı zaman, hemen yatıp uyumalıdır! Küçük kiz da annesine (o şöyle yalvardı: — Ne olur, anne, bırak ta ta- vuklar bu akşamlık biraz geç yat- smlar! odada komşunun radyo ve gramo- fonu bulunuyor. Bu itibarla. Bu- rasmı kendime musiki odası yap- tım! Deniz Altında ! İhtiyar bir kadın, bir deniz altı gemisi gördü. Su üstünde duran bu gemiyi uzun boylu gözden ge - girdikten sonra, o babriyelilerden birisine sordu: — Oğlum, şu yukarıdaki top, maz mı? Bahriyeli gülümsedi. vap verdi : — Hayır! Denize daldığımız zaman, içimizden birisi, bir şem- siye açar ve ıslanmasın diye to- Pun üzerine tutar! Rüzgâr Ve Saç! Meli yazlık bir ev tu- tan Sermet Bey, misafiri Haldun Beye pencerelerin vaziyetinden şikâyet ediyordu: — Hepsi biribirine müvazi, a- zizim! Düşün bir kere. Karşılıklı iki pencereyi açlın mı, o öyle sıkı bir cereyan yapıyor ki.. Rüzgâr insanın saçlarmı başından uçuru- yor! — Bunda şikâyet ( edecek ne var?.. Kârdasın, demektir! — Ne gibi? — Öyle ya.. Berbere para ver- mekten kurtuluyorsun! | hall özkan Giri e ie ie Şöyle ce- Pansiyondaki birinden güzel değil, ikisi de biri-| yanındaki arkadaşı, kızlar kolko-| arkadaşının defterine göz atıyor-| Sırasına Göre: Kızlar la geçip gittikten sonra, sordu: — Bu kızları biribirinden na « sıl ayırt edebiliyorsun?. İkisi de biribirlerine o kadar benziyorlar ki! Herhalde hayli güç bir mesele! Suphi, arkadaşı (o Necibin bu sualine şu cevabı verdi: — Bilâkis, gayet kolay!.. Biri» sini öpünce, gidip annesine şi- kâyet edeceğini söylüyor. Diğerini öpünce,.. o da babasma şikâyet e - deceğinden bahsediyor. Artık, iki- sini biribirinden aymt etmenin güçlük neresinde! Büyüyünce.. Muallim hanim, mektepte kü- çük kızlara ders veriyordu. Derste onlarağmazi, hal ve istikbalden bahseğiyor, bunları (o öğretmeğe çalışıyordu. — Kalk bakalım, Dürdane! Şimdi “Ben bir çocuğum!,, diyor - sun. Büyüdükten sonra ne diye- ceksin? Tarifime göre, söyle hadi! Küçük Dürdane, şu cevabı ver- di: — “Benim birçocuğum var!,, Arıyı Bulun! Kızıltopraktaki köşkünün bah- çesinde arı kovanları bulunan Mansur Bey, komşularından Saip Beyin hiddetini in Sİ dez yi vard ik sini oki İLAN — Arılarmızdan biri çocuğu- mun parmağını sokmuştur. Arının sahibi sıfatiyle bundan mesul olan sizsiniz! — Peki, efendim, kabul!.. Be- nim ne yapmam! istiyorsunuz? — Arınızın terbiyesini veriniz! Mansur Bey, gülümsedi: — Kabul! Fakat çocuğunuzun parmağını sokan hangi arı? Bu- yurun, gösterin de < terbiyesini... Hatta cezasını vereyim! Davet Yok! — Bu akşam Nerime hanımla» rın ziyafetine gidecek misiniz?.. Kibirli bir kadın olan Rana ha- nım, boyun kırarak, dudak bük- tü: — Hayır.. Gidemiyeceğim. Bu akşam evde kalacağım! Handan hanım, muzip bir tavır- la, gülümsedi: — Ben de sizin gibi.. Davet e- dilmedim!