ntisi Zâkim deki Ağ 5 a der il ndan, Yüz on altı yaşında olduğu te Svzüu bahis bir ihtiyar, dün ak-| Bini,“ üzeri Sultanahmet ikinci sulh şe ile kia; mahkemesinde sorguya çe- endi” “ lar Sİ iy okla peşine takılarak kendi- AY * alay eden çocuklardan on beş di Aşındaki Reşadı yakalayıp elin- ye ri i sopa ile dövdüğü iddia edilen| i Baba, jandarma refakatin- arak mahkeme salonuna girdi.| ndafi| “nsenin yardımma muhtaç ol- i çok) *dan yürüdü, hakim Salâhattin ke karşısına geldi, durdu.| zlüklerinin camları arkasından! Afa göz gezdirdi. — Aadınız? ae Ali... Bana “Ali Baba,, der- — Babanızın adı? ri — Mustafa! âl pi Kızıl — Kaç yaşındasınız? lal > Yüz on altı!... n A — Yüz on altı mı? Te — Evet, ben ne dersem, ger- *r. Rahmetli Zaro Oağadan lerin? Aha gencim! retir” f Hakim, bu sırada tekrar etra- bakınan ve oturacak yer arı- d ihtiyarm oturmasına müsaa-| elti, mübaşir bir iskemle ge- rd. Ali Baba, iki avucunu aça » hakime dua etti: | — Allah sana zeval gösterme- te Yin. Uzun ömür yersin, evlâdım! — Evlimisiniz, Ali Baba? Ya —Elbette.. İkide çocuğum r. İkisi dekız. Rabbim, sağ Yün 5, selâmet ihsap buyursun! yer — Bir iş yapıyor musunuz? dik >—Ben tenbellikten hoşlan- “Osmanlı bankası,, nda | — Şimdi de mi? >> Şimdi de, ya! >— Peki, nerede oturuyorsun? — Buyur?... ”— Nerede yatıp kalkıyorsun? | Baya Ha,.. şimdi anladım. Cerrah- a beş numaralı konakta. O- a “Bulgur Palas,, diyorlar! zy Okuyup yazma bilir misi » i, © Simdi yazı seçemiyor gözle- dim! ti Şimdiye kadar Sıktanız mı? / Big Hayır, hayır!.. Mahkemeye br#i daş elmişlüğim yok bu yaşa ka Gİ ya l hiç hapse| Yal zamanda biz g ve Plarmaların; ya SAY ziyafeti üracaak etmiştir, Re diyor:“—Bunadığınıza dair rapor vermişler aba.. ,, Verdiği cevap şu: “— Allah ömürler versin, Efendim! Pek iyi etmişler! , i nimle alay ettiler ve... Ce za mahkemesinde 116yaşında ihtiyar arar verildi: Suçlu aile- Sine teslim edilecek! | Halim, mahkemeye getirilme den adli tıp işleri müdürlüğünde bir hafta müşahedede alıkonulan Ali baba hakkında verilen raporu okudu. Bunda Ali babanın yaş ilerlemesi dolayısiyle “Atehi şey - hi,, ye uğradığı ve kendisine cezai mesuliyet gelmesi caiz olmadığı, ailesine teslimi icap ettiği yazılı - yordu. İ — Sizin bunadığmıza dair ra) por vermişler, Ali baba efendi? | — Allah ömürler versin, efen- dim! Pek iyi etmişler! — Sizi ailenize teslim edelim mi? Ne dersiniz? — Pek isabet olur, pek muva- fık, efendim! — Ama bir daha kimseyi döv- miyeceksiniz, değil mi? — Haşa!.. Birdaha kimseye elimi bile dokundurmam, Zaten hep iftira bunlar.. Çocuklar, be- Hakim Salâhattin Bey, raporda- ki esasa göre, Ali babanın aile- sine teslimine karar verdiğini bil- dirdi. | — Teşekkür ederim. Allaha ısmarladık... Size de Allaha 1s- marladık.. Sizede... Siz de bize buyurunuz. o İnşallah. “Bulgur Palas,, ın yeri malüm... Hepiniz birlikte buyurun, ziyafet çekeyim sizlere.. Beklerim, e ha!.. Hadi, şimdi hepiniz berhordar evlâtlarım ! Mahkeme huzurunda iken res- minin alınmasına müsaade eden hatta poz veren Ali baba, hakim- den başlıyarak, zabıt kâtibi hanı- ma, mübaşir efendiye, yanında duran jandarmaya, resmini çeken fotoğrafçıya, muhakemesini not eden gazeteciye, muhakemesini dinliyenlere, bunların hepsine te- ker teker baka baka © bu sözleri söyledi. Daha da söyliyecekti. Lâ- kin, kapıdan temiz giyinmiş, çar- şaflı, şişmanca bir hanım, seslen- di: — Hadi, artık gel, eve gidelim, baba! — Geliyorum, evlâdım, geli-| yorum. Hadi, güle güle gidelim eve.. Siz de berhordar olunuz! Yüz on altı (o yaşında olduğu mevzuu bahis Ali baba, kapıda koluna giren hanımla birlikte, ko- ridor boyunca yavaş yavaş uzak- DARÜLÂC ae hü bii ZE'de kısa “ 7 — VAVIT 10 TEMMUZ 1954 zem tetkikler Süt ve oyun çocukları arasında.. “ Gece yarısı “belediye otomobili kapıda durur, gelen bir polis Efendidir, kucağında bezlere sarılmış ağlıyan bir yavru vardır.. ,, Darülâcezede süt çocukları, yemek bekliyorlar? Bahçede mürebbilerinin nezaretinde oyniyorlar, köşede küçük bir bebek. Dün Darülâcezedeki ihtiyar ka! cukları birkaç günlükten beş yaşı-| nın çözülmesi için ağlıyordu. Ba- dınların bulunduğu kısmı yazmış-| na kadar olanlardır. Halen süt e- zısı da bu feryatlara rağmen mışıl, tm. Bu gün de süt ve oyun Ç0-! men 90 çocuk vardır. Bu yüz yet-| mışıl uyuyordu. cuklarının bulunduğu kısmı yazı» yorum; miş çocuk kimsesiz çocuklar oldu- ğu gibi ekserisi sokakta bulunmuş Darülâceze müdürü Cemil Bey-| çocuklardır. le ihtiyar kadınların pavyonundan Gece yarısı, sabaha karşı bele- Süt nineler başlarında dolaşı- yor, ağlıyanları susturmıya uğra « şıyordu. | Benim pavyonu gezdiğim za- ayrıldıktan sonra bahçeden karşı| diyenin sıhhi imdat otomobili ka- man çocukların ikindi uykularının tarafa geçtik, Ve iki numaralı) pıda durur. Müessesenin büyük zamanı imiş... Süt ve meme mu» pavyona girdik. Bu © pavyonun| kapısı vurulur. Uykudan uyanan ayyen zamanlarda verildiği için önündeki bahçede yedi, sekiz! kapıcımız odasından fırlar, kapıyı! hiç birine meme olunuz,| yaşlarında yirmi beş kadar çocuk| açar içeri giren bir polis efendidir | koşuyor, gülüyor, top oynuyor -| Kucağında bezlere sarılmış bir verilmiyordu. Buradan çıktık. Başka bir büyük odaya geçtik. Burada da bir iki lardı, Bahçenin ortasinda - etrafı) yavru ağlar.. Hemen yavru ku: yaşındaki çocuklar bulunuyordu. demir parmaklıklarla kum havuzunda da on, on beş'kü- çük çocuk biribirlerine kum atı- yor, yumuk elleriyle dağıtıyordu. Pavyonun iç kapısı- nın duvarı dibine konmuş sıralar- da gene yedi, sekiz yaşlarında ço- cuklar oturmuş, hep bir ağızdan cümhuriyet marşını söylüyorlardı. Kum havuzunda oynıyanları biraz seyrettikten sonra oynıyanların a- rasına girdik. Cemil Bey sarı saç- İr, güzel, gürbüz bir çocuğun çe- nesinden tuttu, başını okşadı ve sonra bana dönerek: — Bu benim Osmanımdır. Os- man Balrkeşirden geldiği zaman henüz göbeği üzerinde idi. Göbe- ğini burada kestik. Tam yedi se- ne evel, Cılız, zayıf bir yavru o- lan Osman şimdi bu hale geldi... avuçladığı kumları önüne istif ediyor, sonra! de, çamurlar arasında kalmıştır. Caret gemileri kaptanları birlik kurdular m en : Balıkesirde babası ve anası öl- düğü için hükümet tarafından Da- rülâcezeye gönderilen küçük Os- man da Cemil Beyin elini öpüyor- du. Osmanın bu halini öteki ço- cuklar Okışkandı. Teker, teker yaklaştılar, müdürün elbisesini ok- suyorlar, elini öpüyorlardı. Cemil Bey seslendi: — Zorba nerede? Gelsin bura- ya! Altı yaşında bir kız yavaşça ilerledi. Cemil Beye sokuldu. — Bunun şimdi bu kadar uslu durduğuna bakmayın. Yoksa bü- tün çocukların içinde en yarama- zıdır. Hem de kız olmasına rağ- men.... anları Galata da Ortahan merke Tüp tesis etmişlerdir. Prmişlardır. Bu içtimada sıra numarasiyle aza ka Verilmiştir. Birlik tescil edilmek ü smimiz bu toplantıda alınmıştır. eri olmak üzere bir Dün bu münasebetle kap-| zere hükümete ri seviyor, bir yandan yai| izahat veriyordu: Cemil Bey bir yandan küçükle- da bana çevrilmiş) caktan alınır, muayene edilir, kış- sa. daima sıcak bulundurulan tec- rithaneye konur. Bu gibi çocukla-| rın ekserisi saatlerce kar üzerin - Üşümüştür, hatta donmak üzere- dir.. Hemen doğunca veya birkaç gün sonra fırsat düştüğü bir sıra- da meçhul kimseler ( tarafından karanlıkta şuraya buraya bırakı- lan bu gibi çocukların O sıhhatleri ekseriyetle bozulmuştur. Anası, i babası belli olmıyan bu çocukları on gün tecrithanede tutar, diğer çocuklarla temas ettirmeyiz. Ba - zan bunları kurtaramadığımız © lur.. Kurtarırsak bu pavyona alır, hususi karyolalarına yatırırız. Şim diki süt çocukları 90 dır, Bunları 27 süt nine emzirmektedir. Bu süt ninelerden başka ayrıca hemşire- ler, hademeler vardır. Dört, beş yaşına kadar olan çocuklarla da- i ha büyüklerine bakan hemşireler de ayrıdır.,, Cemil Bey birden izahatını kes- ti: — Haydi yukarı çıkalım da süt di. İki numaralı pavyonu gezmi- ye başladık. Alt kataki yemek - haneleri, istirahat ve eğlence sa -| i lonlarmı gördük. Bu sırada kreş kısmının genç tabip muavini dok- tor Aziz Bey karşıladı. Hep bera- ber yukarı kata çıktık. Sağlı, sol- lu odalardan küçük çocuk sesleri, ağlamaları geliyordu. Sağdaki geniş bir odaya girdik.! Yüksek parmaklıklar temir karyo- lalarda küçük yavrular yatıyordu. Bazı küçükler ise daha büyüktü.! “Bu pavyonda 137 süt çocuğu, 41 de oyun çocuğu vardır. Süt ço-! kundaklanmış olan el ve ayakları- Kimisi ağzındaki yalancı emziği, kimisi parmağını emiyor, kimisi | Bunların da karyolaları munta « Zam ve asri idi. Başka bir odaya geçtik. Bura- sı da diğerlerile teması sıhhi nok- tadan doğru görülmiyen küçükle- re ayrılmıştı. Başka bir odada yedi yaşında (olmasına rağmen ancak beş aylık çocuk zanedilen bir yavru... Maçka Tramvayında bulunmuş ve mütemadiyen başını seri bir surete sallıyan diğer bir yavru karyolalarında oturuyorlar- dı. Kreş kısmının modern ve süt- hanesini, makinelerini, bulaşık yıkama yerlerini gezdim. Yerli buz makinesini gördüm. Müesseseye ancak beş ay evvel gelen arkadaşım Doktor Aziz pavyondan çıkarken dedi ki: — Yekta... Bu müessesenin bu kadar mükemmel ve asri bir kreşi bulnacağını ben aklıma bile getir- mezdim. Simdi içinde çalıştığım bu müessesenin hakikaten iftihar edilecek bir yer olduğuna kanaat getirdim.,, !' Küçük çocukların sıhhatlerine çok dikkat ve itina edilmektedir. çocuklarını yakından görelim, de-| Müesseseye pek fena bir şerait altmda gelen yavruların sıhhatle- rini korumak, idame ettirmek di- ğer çocuklara nazran çok güçtür. İstirlize edilen sütleri Yalovadaki Baltaci çiftliğinden gelirildiği gi- bi ayrıca müessesenin ineklerin « den de süt alınmaktadır. Yedi yaşını geçen çocuklar mü“ essesenin mektebine veriliyormuş. Bunlara orada ilk mektep tahsili gösteriliyor, bir yandan da iş öğ- retiliyormuş.. Üçüncü yazımda büyük çocuk- larla müessesenin erkekler kısmı- nı ve imalâthaneleri yazacağım. Yekta Ragıp