“ Vakit'ın Edebi Tefrikasi: 21 İ Baba-Oğul Nakleden: Selâmi izzet zn Muallâ Ali Naki v ş | ve düşmekten kurtar» İ © Ali Naki, çıkmıştı. O gece S karşı © karşıya geldiği zaman, gençliğin- e geçirdiği tehlikeler gözünün önüne geldi. Bir bıçakla omuzun- bu sefer de >üstün! Nazımla İip olar imuştu. Hayatta, küstehlığı Ari galip olmuştu. Selim Nazım vurulup öldük- len sonra, Ali Naki eve geldi. O- dasma çıktı. Masasının başına o - turdu. Ve Selimden aldığı mek- tubu, mektubunu okudu. Bu mektupta, borcunu ödiye - Ceğini, bu borcu bir namus, bir şeref borcu telâkki ettiğini yazı- ordu. Ali Naki mırıldandı: “Ben de bazan çok ai ediyorum. Hiç insan böyle şeyl Yazar mı?.,, Ve gene zihninde itiraf edi- du: 9 ya.. İnsan çileden çık- tığı, irin her yer — za man yazar, Sonra, her a mü rekkebi, bir kan sea satın alır. Bir satır yazının ammada değeri var... Ve a gene okudu; Mekti eiyeli bir inderie em biz ini re ii ve eli “Ali Naki, e nil bu satır! okurken Zarıyordu. Bu mina bir yalvarma merhamet dilenmeydi. akkak eliz eN Ye söylendi. Sobanın kapağını açtı, mektu bu attı. Yalaza ortasında, kâğıt büküldü, kıvrandı, bir tomar kül egrürsre bir maşa vurdu, İleri dağı Ve sarvaz yi ündü. Şu bir a- ül için bir gencin kanına gir- azabı, teessür, onun için lüzumsuz, füzuli hislerdi. 4 O yalnız birini eğ Se lim Nazımı vuracağı esnada “karşısına çıkan lay 0 adam, cesedin yanında, sanki: “Ben bu demizlispceğim, bu kanın eceğim!,, desi gi bi durmuştu. Mazi ile “dar değildi. Fakat cinayete olan adam tehlikeli olabilirdi. i günü, Selim Nazımın Mel Kaya Hasan isminde biri - in tevkif an duyunca ra - <a bir nefe: i ardı. Ertesi günü iyi uyan - Üstünden ağır bir yük kalk - Kocasını çağırttı. Ali Na - dı, Sabırsızlıkla kocası- e bm du. Önun bi dikilecek ve acı bir istihza i Fİ ün yur bir feryatla © Maykır Ölüümek istediğiniz. genci i a Ali Naki geç geldi. Muallâ, sobanın başmda otur » ydi?. endişesi uzun sürmüyordu. Asabı “> Bülarğrdu Selim Nâzım her halde ve bu alğğdeleği Ali Naki mağlüp ol- u. 3 g — Kocası girince kalktı, ona doğ- ru yürüdü, karşısında durdu ve âmir bir istihza ile sordu: — Selim Nazım bey randevuya geldi mi?. Ali Naki, ağır ağır, rek: — Selim Nâzım mı?.. dedi. heceliye- Ve rm her rine baka rak, Muallâni lerim, gözle - riyle şiş olark ei etti: — Se ım Bey öldü! Muallâ; büriledi Bir an sersem baktı. — Öldürdün!.. Onu öldürdün! Ali Naki, elindeki gazeteyi aç- tı, uzattı: im Nâzım, dün gece, Ce- milin evini soymak için giren bir! ,. tmiş.. Yersiz katlet — Ya! 1, okü. Hâdise bütün taf- ai var. b GR sapsar sarıydı. Zangır Zan kari PrüdeğŞe bir söz attı. 'emedi. Her şeyi bii yerdi Eşyalar gözünün ö - main dal ar tutul- al rdu. sireni Bilali da bir isim, yaln; sörüyordu. Selim Nâzım. Bildiği bir şey, bir tek şey vardı: Biçare genç ölmüştü. Onu kurtarama- mıştı.. Ve bir şeye kanidi, kanaa- ti e ve birdi: Katil, yakalanan m değildi, katil kocasıydı, Se lim Nâzımı öldüren Ali Naki idi. Buna şüphe yoktu. Bu muhakkak tı. Çıkmak, koşmak, Selim Nâzı- mın evine gitmek, gözleriyle gör- mek, anlamak istedi. Ali Naki mâni oldu. Sobanın başından ayrılmadı. Yanan, sönen, kül olan, sonra tek- rar tutuşturulan süsülüre baktı, durdu. Artık düşünemiyordu. Da- a doğrusu, zihninden — sanki rüyadaymış gibi — olmıyacak, i- nanılmıyacak şeyler: geçiyordu. Ona, sobanın içi kan doluy- muş gibi geliyordu. Şu pırıldıyan kızıl ateşler kor değildi, kandı ve bu kanın ortasında, ölenin solgun zü vardı.. < 5 Korkuyordu. Hizmetçisi Şadan ,geceyi yata- ğınm IN divanın üstünde geçirdi. Gece, karanlık, müprünleri hdi siyal —. onu mücrimmiş gibi ürperti - ordu... ıssızlık, Uykusu uyku değil, bir kâbus- tu. Her an gözlerini açıyor ve her an, ayni şeyi düşünüyordu. Dü- şündükçe, aklına geldikçe, kana» ati kökleşiyordu: Katil Ali Naki idi, (Devamı var) “Ne toutlu onlara,, .) seçme ege “Bizim Akdeniz,, Oz dilimizle; ; Gündeliğimizin baş ve güzel dir! bir yolculuktan topladığı özlü duy guları ba başladı. Tarihin uzak ve yakın çağların- stırmağa pini ger a ki: “Bir gün Gazi: e tafa Kömaller yirmi ya- şına girmişlerdir,, diyordu. Gazinin ne demk istediğini a an lerine eren çocukları, ne yerinde anlatıştır bu. Büyük ve parlak bir geçmişin üzerine yoz kaanların kısır ig m biriken toz yığınlarını gökçül bir basımla kaldırarak gelecek esi rinde engin kıranlar açan ulu: başbuğun bu sözü, g sençliğe eşsiz ve vi bir ei: — Düni n, bugünün ve yarının en üyük mi pi çıkan. bu değeri sözü, yirmi TANER basan “| öbür:tarafa geçirdiler. “| te bu saltanat 5— VAmıl 19 HAZİRAN 34 — Türk - İran hudutlarında ina EN Neler gördüm? Yazan: Erzincan mebusu Aziz Samih Dörtyüz kişilik çadırda verilen ziyafet Tepeleme doldurulmuş. pilâv lengerlerinin üstünde bütün koyunlar ve etraflarında belleri hançerli iki Fakat biz dinlemedik. az'al kendi dediğini yaptı. Arap yığını . omuzluyarak İngi izler bunun fotoğrafını aldılar. Şey at gösterişinden çok memnun oldu. Hududun nem nihayetinde- ki noktasına da işaret (koyarak döndük., Şeyh Haz'al Muhammere civa-| at tok tutacak kad rında büyük. bir çadır kurdurmuş idi. Bu ıniçi üç dört yüz ri alacak kadar büyüktü. Ça azırlanmıştı. Yemekte Şeyh. Haz'al, oğlu Kâsip ( mere hükümetinin Nasıriye ali) j Şeyh izbandut ... franga saat 6 da hep toplandık ve Yemek yedik, öğleyin gene bir ye- bi bunlarla . Fakat biz geceye kaldık, Bir şey görmüyorduk. aat dokuz buçuktu (Seb'i) ya geldik. Bir çay sofrası daha ku- lir Ne sakli onlara ki kendi â bağışladı. (Hakimiyeti Milliye) u söyde geçen sözlerden “bir ani bugünkü kullanılan dil- de-karşılığı; LU — mi önenme — İnkılâ; sea ül — erir Yoz — Mütereddi Kıran — Kenar; ufuk Ulurak — En bü; Sungü — yem. elim Bağatır — Kahı tu sözler Taran. Dergisin-| © çer! den ime Şild maçı İstanbul futbol heyeti riyasetin- ni 22/6/934 cuma günü yapılacak resmi şilt maçları: Beşiktaş (Şe- ref) stadında: şiktaş — e saat 9 da şilt maçı bakı em Şazi Bey. Hilâl spor elan kon ongre Hilâl spor verm reisliğinden: Nizam mucibince klü- bümüzün asik adi kongresi 22 haziran 934 cuma günü saat 10 da C.H. F. Erenköy mon ocağı sa- lonunda toplanacal Klüpte isimleri çiriş azanın t hasebiyle gelemiyecek olanların #eylerini o gün kongrede buluna- cak arkadaşlarıma imzalı salâhi- yetname ile vermeleri lüzumu bir kere daha tebliğ olunur. Bir taş ocağı bulundu Bakırköyünde yeni bir taş o - cağı bulunmuştur. Bu ocaktan çı- kan taşlarla kaldırım inşası müm kün olduğu belediyeye haber ve- el ı Müşir ve hu-| ruldu. Bunu da yedik. Bu kadar duttaki arazinin sahibi olan Seyit| müteaddit yemeklerin bi dı Galip ve bütün delekelerle zabi yoktur. Bunlarm İngilizce isimle- vardı. Sofra yerdeydi. Ortaya| rini 1 Vilsona sordum. Gü ki sami gayet Obüyük| rek bana not ettirdi. Sabahleyin lenger! — muştu. Pilâvlatın| Thee ik Fest esine de kızarmış tam bir ko-| lunteh ikindi vakti thee sonra di- n vardı. le bir koyun sı- iz ğa Tibilee ek bir a büGİN kaidesinin ne kadar olduğunu tahmin edersi-| TİZ. sgibi arala ; tabaklar -| İlsiler mai sütlâçlar vi zilmişti. Bu yemek sergisinin ke- narında olan davetlilerin tâ mah- rutun re$ine sayi et ve pilâv al- ması kabil deği çi UNU Tülü sofranın a kolları sıvalı, belleri han- ları parçalıyarak herkesin tabağı- na birer, ikişer okkalık et parçala-| rı koyuyorlardı. Fotoğraf maki- nesi olanlar bu yemeğin de bir res-| çı mini aldılar., Biz yemek yedik, kalktık. Dört süvari bölüğünün efradı girdiler. Kalandan onlar da yediler. Sonra mekkâreciler ve hizmetçiler girdi. Onlar da yeyip çıktıktan li fukara içeriye hücum ettiler, lar da çıktığı vakit o muazzam sof rada gemik ve boş tabaklardan m bir lokma kalmamıştı. bir noktası (Köşk o ia yerde idi, Köşk Bas riye bizim araziden geçerek git: mek mümkün değildi. Bir çok be taklıklar vardı. İran tarafmdan ek mecburiyeti vardı. Fakat İran tarafı da çölden ibaretti, Su ve ağaç yoktu. Meskün değildi. Bu nun için yiyecek içecek ve hayvan» lar için arpa ve samanı beraber gö sonra yer 9 » Bu kadar bir gün daha yesem 3 K dan çi Sini ütün uy! gaçları sallandıkça yağmur yağması gibi bir ses çıka- rıyor. Hulâsa aralıklı ve n| bir uyku uyudum. Pazartesi sabahı sekizi çeyrek latmıya uğraştı. Çölde yol alıyor- . Yeknasak bir manzara hafif arazi dalgaları var, Bazı Arap ça- Hace korkuyorduk. Bir sa at beyhude takipten . sonra döndü, Saat on ikide bir su birikin tisinin yanında souniye denilen e”. lâzınidı. gesi gide ek heyetin pek mahı âzadan ibâret olmasına karar e Bi. nek hayvanlarmı —. teda» rik edeceklerdi. bizim Basrada en ere gi- bi ufak vapurlar vardı. Bunlara rilmiş, daimi encümen azala riyle belediye mühendisleri ma» alline giderek tetkikat yapmış- lardır. binip (Seb'i) denilen noktaya çıkacak ve oradan £ hayvanlarla Köşk Basriye gidecektik. 19 Kânunusani Pazar günü al rinde| ve OE Mi hut oluyor. la» mevkide kurulmuş çadırlarımıza | geldik. Bu çadırlarda ln derilip hazırlanmıştı. Çadır! za giderek kıyafetimizi pisi si sonra sofra- ya otu Yemekten sonra (Se- rap), ii hâdise burada artık iyi görünüyor. Her tarafta in- sanı edi lâtif manzaralar meş (Deva var) . sıkıntılr