» tikkon ) — Biraz İlk aden Vakıt'ın Edebi Tefrikası: 26 Baba-Oğul Nakleden: ag izzet Haan Kaya Hasan dü: “Bir zamanlar. i iş ei siken di mütecessis gö: Müstant Evi Ste dindi 3 mlerini inkâr edenleri ii, le Fakat bunun kadar E spa sarp pek nadir tesa - düf e Hasana baktı.. Hasan kemikleri, sipsiv- ri, dışarı maria — Kaya Hasan, bu son sorgum olacak. Halâ inkâr edecek misin? — İnkâr <p beyim. O Meri ig geri dim.. Cinayeti ili Doğruyu söy- üyorum.. — Demek bu tarzda müdafaada berdevamsın... — Benim tarzım yok.. Ben doğ- Tüyu söylüyorum.. — Ke ki gece yoluna çıkan bir ye “Bomontiye git ve bekte; dedi, Demeli masanın üzerinde du- Tan bu bıç — Biri iii ve vurdu, Katil o- dur. mi ismini, cismi- kere öyle mi?. dm ale) bileyim efendim? .. Aa tanır mısın?. ni elbe tte.. Mustaniğin yanında oturan zat, ayak temposunu sıklaştırmış, sert 5 leştirmişti.. Yavaş sesle, sir ağır konuşan) ” aya , Hasan, bu son sözü hızla söylemi bap iğ tehdit eder gibi fırlatm Doğrulmuş, yumruğunu sıka - Tak ,kolunu uzatmak istemişti. Bu esnada, boğucu ( bir gıcığa yakalandı.. isime, bir öksürük ii Xx Z Tını parçaladı. Hasan, anki içinde'yanan ateşi sönd ark is- tiyormuş gibi, tuyordu nin şekli meydana çıkan © elleri korkunçtu... Mustantik Ml Biraz su getirtti. Hasan bi u aldı. ret ye ilki sonra vaz mantıki olalım Hasan. ehemmiyet vermedik ulut gi- sarhoş olduğu ve arabasını bir di direğine çarpıp parçala - $r anlaşıldı.. Hem © bu kadın Masalı doğru bile olsa, hemen he - Men cürmü meşhut halinde yaka» n.. se kaçıyormuşsu İliş sirdiğimi söyledim.. Man amma, sözlerine nasıl ım ?. Ne o kadına inanmak Si var, ne de katile.. yn yanında oturan zat > İspat edilir şel değil bul. t, görsem, görecek olsam| | kat bu, masum bir evden| meme | Kaya Hasan bir (o müdde ona | baktı, sonra başını önüne iğdi: —B biliyorum.. cağını söylüyorsun.. Nasıl tanır « sın?. Uzun boylu bir adam de - miştin. Uzun boyundan mı tanı - yacaksın? — Hayır, selde — Sesinden mi?. — Evet, sesi hâlâ kulağımda ... ardı.. Genci kamçı gihi Sert, hırçın bir sesi vai tehdit s0 sesi aklıyor: Bu vi tabiri tam yerindey - di. Fakat Kaya Hasan mahsus bir pe söylemişti. ATL ğin yı a oturan zat biraz sar - sıldı.. “Sol elinde tutuğu gümüş in ce kırbacı, dizlerinin üstüne bı - raktı. Gözlüklerinin ( üstünden Kaya Hasana daha dikkatli Vk: mağa başladı.. M bini — Maznuna bir tek şey sorma - ma müsaade eder misiniz?. — Buyurunuz.. Kâtibe, zapta geçirmesini, ten - bih etti. Uzun boylu, geniş omuz- lu zat kon uştu: — Ben ne hâkimim, ne müddei umumiyim, ne de müstantikim.. Burda misafirim. Sizi itham etme- ğe hakkım yok.. Ama, nasıl imi yörsünüz ki.... Daha değe sıl ümit e ki bir se: kurtarsın?.. Öyle ya, katilin, ike ile ile hapkırdıı pe sesini tanr- ormuşsunuz. — Hiddet... esnasında! Ais döğişir; başkaltinr-: Tabit.hal- de, o sesi tanımanıza imkân var- mıdır? Bu söz'er, acı bir istihza ile, 1- sırıcı bir ahenkle, bir nasihat gibi Hasan dinli- lenenler, eskiden duyduğu bir şe- in, boğuk bi barde; ir aksi (osedasına da Birdenbire, siken girmiş bir! adam tavriy! — Sahi, S8 hakkınız var. Bu- küm olurum. olmadığıma delâ, let etmez. Yavaş yavaş, mustarip : konuşu- ordu.. Elmacık kemiklerinin siv- riliklerine kan toplandı, Göğsü. hı- rıldadı. Başını sallıyarak: — Beni bu zaten mahküm et- miş, dedi, 'e gözlerini yere dikip sustu.. Müstantik emir verdi. Hasanı odasına götürdüler, Yalnız kalmca, müstantik misa- firine döndü: — Bu katili ne diye merak et- tin — Naki?.. Bayağı adi bir a- ek âdiliği kabul etmez. Bir antomolojist.. Bütün bir günü- nü, bir pirenin önünde geçirir. Ben de, cinayet mahkemelerinde mu- hakeme dinlemeğe bayılırım, Bu tahkikatı sonuna kadar takip et- — Evet. Sen daha çıkmazsın değil mi? -- Çıkamam,, El sıkıştılar, Müstantik sordu: Ne dersin? Acaba katil mi? iz dilimizle: Ey sevimli kuşçağız, ey gözümün ebeği; Ey ilk yazın şaklıyan, san bâylan giçeği: Sant gibi karşımdan geçip gitme çarçabik(i) Biraz eğlen, dur artık. ye şağı gibisin; Niçin böyle iversin?... Gel oçurnma, a ye Senin için çok g Çok kirpi e ii R Yüksek uçma o denlü; gör e mi bir ende Körpe dallar üstünde durma şakı ül, oyna; Coşkun yeşilliklerde hopla, uç, gez boyuna Dinlet tatlı sesini; dinle çağlıyan arı Gönüllere sevinç ver, güldür ağla- yanları. Gel güzel kuş öp; kokla istediğin ten; Yuva kurdum dallarda sana yeşil ipekten. Gitme kuru kırlara, uçma ie eyi ki Ra seni orda bekler e birdenbire, e Köparırlar tüylerin; kırılır Gri - larm; Gel gitme uzaklara, korkarım yok olursun: İnan bana, yüreciğin, pek olsun. Korkma, tutsak ve cağ ii Tiksinirim bk frenini çi - tiden. İyi bil körpe yavru yalnız kutun uy diye; Tapınırım erdeme, taparım erkin- Tiğe BESİM ATALAY e Bahar. — Nazlı, mi ayal, meki Acele etmek. ö — Görünüş, vere Anklamak > Hazırlamal Kadar. ilindendir. “ t de courteille” lü gatında müzük se hâter, courir” de- miştir. “Redhouse” “to run” diye göster- miştii ir adlof, Zanker ve daha bir çok 10- gatçiler bu kelimeye hep bu manayı vermektedirler. Türkçemizde Çapan, çapar, çapkın, gapmak, lamak - gayret etmek me- nasında - ve daha çok dalları budak rr bulunan bu kelimenin Acemcede kelime çok kere “ sağ emi Silik kullanılır ki, uri” sahibi buna işaret etmiş- iğ g Bağ) kelimesi Türkçedir. (Diva- nü Siler - it - Türk) ün üçüncü cil- ai (113) üncü sayfasnda geçmek ir. (Bahçe) kelimesi de sonuna (€) ini getirilerek yapılmaktadır. Akçe: kökçe, uma, gibi. rr Ali Naki dudak büktü: — Kimbilir Merdivenleri inerken, rdu: düşünü- iu: “Biçare adam!... Yollara dökü- len taşları yapmak için az mı & dam eziliyor? Ha bir fazla ol muş, ha bir eksik! İnsan budala:| #ami larla zayıflara acımağa kalkarsa VAKIT. 18 HAZİRAN 1934 m Şeyh Gazban iz mu- kataa işlerini gördükten sonra En- ver Paşaya bir mektup Salik bunları izah ettim, Buralarda gö- receğim idari ve siyasi hususları kendisine yazmak istediğimi ve muvafık olup olmadığını sordum. Yazdıklarımdan istifade ettiğini ve yazmağa devam cevaben © bildirdi. (Ben de ikinci bir Basra ların bu mektupla hallerini © ve İn- larda Me ğunu yazdım. Fırka erkânı harbiyesini bir yüzbaşı idere ediyordu. Bunu da ziyaret ettim. Fırka islim şifresini kendisinin Talibe vermiş 1 rakı beni bu raki! süreli rd: ir hiç vi bu halleri öğ- 'k m Salı günü Muhammereye N nüyordum. - Şeyh Haz'alin Bagaj ile Muhammere arasında işliyen| vapuruna rasgeldik. vr vapur- da imiş. Basraya gidiy: Çarşamba günü ni yaptık, e Me olan r ver- in İagiliğler ir harp ve sini teklif ettiler. Bi- m Marmaris ganbotu ( Basrad olduğundan bu seyahati bizim > mi ile yapmaklığımız daha muv: fik olduğunu söyledim. Kabul et- tiler. Pazar günü gitmeğe karar verdik, Perşembe günü Basraya cd ganbotta hazırlık yaptıra» , Giderken Şeyh Haz'alin vi rasgeldik, Bu sefer de ali Şeyh Haz'alle Muhammereye m İşte bizim valimizin komşula- riyle münasebeti bu kadar sıkı ve samimiydi. aş A Di hudut hir gör! dik, etmekliğimi rafl Marmaris vapuru hakikaten ne olur? Keyfimize la Şi Devamı var) güzel bir gemiydi. Misafirlerimi» zi yedirip içirecek vesaiti o vardı. Türk - İran hudutlarında Neler gördüm? Yazan: Erzincan mebusu Aziz Samih Hududu geziyoruz! Seyahati Basrada olan Türk gambotile - yaptık, gambota dört bayrak çekildi fin ayrılan mi Türk heyeti ve vapurun kaptanı ve en çısı Ni kı da aldık. Pazar günü sabahleyin Pa m radan kalktık. o Muhi İran ve diğer dereler delk e ni ve Kütülzeniden bizim arka- daşları aldık. o Şatta güzel bir se- yahat yaj ve geldik. E 'ni bir mesele de bum- bayrak en yuka- liz, İras | Türk, Bid; re İngiliz bayrakları çekilmesinde müttefik kalmış ve öylece yapmıştık. * Bahriyelileri - miz gidiş ve geliş ve sofranın ha » Mm çok Meali #i diler. Herkes memnun v şekkir olarak döndü. ânunusani per: hududun Şattan aynada (Diy) et noktası ko; genişliğinde ve bir metre e “eriliğimdeydi. (Belem) denilen ka; la kana: "ik takip ettik, Şeyh Haz e da ki di maiyetiyle bir yare bir yerine geldik ki ar- İmamış,, Kanal bir çamur . nil Biraz ötede tek var kanal su doluydu. Bu ufak rafa geçirip seyahate ahate devam ed cektik, Böyle yep Sey Haz'al bağırıp mak istiyordu. (Devamı var)