leri vardır. Sır tan, 7 — VAVIT 11 HAZİRAN 1934 sürme sari tezahür- öre şaşır- sırasına göre lde öyle ia r e kı oldukça Yeni hz bir ez arala in lan bahis açıldı #onra, sıra sanate geli Yeni gem zat, sordu: e dair ne var, ne yok?. >> Ve la bir şey hatırlamı- VE ) SERE EV” kt biran Yam etti: — Pek de öyle demeyiniz, be- Yefendi. Gene az, çok bir şey var, her halde s5 Meselâ, “Per Malüm ya, “Şehi a aydanberi ri, Grigin muvaffakıyetle pi Bid İbsenin şaheserini oy- SE Fakat, evelce evet. görmedi veherdi bir eseri Mice git- mek adetim değildir! Apostolun Mahareti ril Bu dey atıcı cevap üzerine, usan zat, sözüne şöyle de- Ferhunde, şık bir Primi de- mek mübalâgalı söz söylemek o lur, Şu halde şık deği midir?. Hayır, öyle demeğe de dil varmı- yor. Fakat..... kendisi içi deni lebilir? Tamam! Şıklık meraklısı- dır! ndan böyle bahsedişi istedi- iniz mânaya çekiniz. Biz, açıkça bir şey söylemedik, Eğer verdiği- niz mâna, kendisinin kulağına gi- der de kızarsa, size kızması Kani tar: ;, mez.. gonca, kapalidır! — Şairler, kadının ağzı- nı goncaya benzetirler! — Fakat, hiç te benze- Olmadı —5 KONFERANS mem . Gibi — Ne o, Ferhunde, canın sıkıl- mışa hakemi rsun? ayır! Bir şeyim yok! — Hele hele! Neye canın sıkıl- dı? Söyle, saklama! yol! — Peki, öyle olsun! Kocası, bir an sustu, Sonra, kon- u: Vahe © ni Cevap ver- mek istemedi. O zaman, kocası o- nun can ape iş sebebi ini sez- di: — Yoksa, konfı h medi — Maalesef dini Bu konferansı kaçırmak © istemem. Mevzu, beni pek alâkadar ediyor. Her münevver kadın ( gibi, beni de! — Canım, hülâsasını olsun ya- rın mi okursun! — Hayır, ben kendi kulağımla "| işitmeyi, De en görmeği tercih ederi, zeksin? ediğim şeyi! Ve ertesi gün Ferhunde, konfe- ransa gitti, Fakat, akşam üstü eve döndüğü| zaman hiç te yüzü gülmüyordu. Kocası, onun somurtkanlığına bir mâna vermemişti. Acaba niçin? Ke Mirim — meraklisı kadın, dayanamadı, öfke ile şunları söy- ledi: — Olur şey değil. “Asrın tekâ- müle ii — kadı, m mevzulu koj feranş verileceğini ilân ettikleri halde, Kim modaya dair kelime yoktu. Hal buki ben ayni zamanda modaya ait bir çok model ülke ık giyinme- Nihayet, sebebini araştırdı: nin sırları anlatılacağını zannedi- yordum! Koço ile Niko, mahalle arkada $r iki rtmağa karar d arala- Man hararetli bir konuşma başla- — Ne diyorsun sen, ovire?.. Ben akitmis e? Uç türlü iki akit bir side er mağ * basindaki meyhanezi Ki.. > Apostoli 0 birfiçi dan e iyor siya türlü iski müsteri- Yes İskinin ucuzu da orda, sok pa- Palrsr da! Ruhlar Münakaşası! Dünya mesele eta. > ahret e di, değildir. Vek bu yolda o- gel- ik Bey, Taksimden tramvaya binmişti, Fatihe gidecekti. Tram- vay, nasılsa venkiac idi. Ve işte bu Mi yüreği yufka adamın bir adama acımasına müsait vazi- yet Mekki Biletçi ile göz göze geldiler. Ve- fik Bey, eletti, Biletçi, isteksiz bir tavurla rahatını bo; şi — Paranızın vermeği ği u- nuttum mu yoksa? Bakayım bile- tinizin arkasına! üstünü a. Vefik Bey, güldü, era yu- karıya kaldi; izah et — Sende param aye elli, oğlum. Böyle bir şey için çağır- madım. Yorgun, argın gördüm de- halinle alâkadar oldum. Biletçi, derhal bir ihtiram tavrı alarak, yana girişti: yakıla anlatmağa e Beş Bilet Daha Kes — işte buda benim m resmim izin attan inip eşeğe kesi yerde,eşekten inip ata bindiğiniz malüm! çocuğa mı yetişsin. Benden ev iyi le, çoluk çocukla uğraşmamı Tiyemez. Ben, mizi traj sayi işime e Daha bu kadar bi biletçi, da çok şey anlattı, İhtimal bu rast geliş, kendisine zengin oluş vesile- si teşkil edecekti. O, böyle düşü- nüyordu! Vefik Bey, onu ems Se 'pel şından Eminönüne kadar kısa fa- sılalarla halini n biletçi, Mr meşgul olmağa koyul- simi ona'acıyan yufka deren ime bir hayır işlemeği ihmal et. ecekti, Tramvay, tam Çarşıka:| pPıyı geçmişi si tekrar ES ça- d — Bir şeyim yok, dedim ya, a| a Çocuk, bii .| der üstünde duran kiş kutusuna Küçük Ferdi, durup dinlenmi yen, ele avuça sığ tur. Annesi, oi dan cok şikâyetçidir. Bilhassa el- gün ii icap etti. Nasıl azar! ai daha bir hafta evvel siydiği pantalonunun bir yerini yı yeni mıştı, ne hal böyle? Yeni pan- öleli koskoca bir yırtık! Bu nası sıl oldu — Herhalde kendi Güclü ii — Güzel. Kabahatini germ yorsun. Peki, bu yırtık nasıl kapa- nacak Onuda ya bakayım! irde min- yüzüne vey dütsüz, ay- ni cevapla izah — Herhalde sadi kendine de- gil! dındır. Onun bir hususiyeti de, eemşek çakmasından, gök gürül- tüsünden şiddetle korkmasıdır. dürla ke havalarda, beti, benzi Li ilk işi hemen re e Emi ortadan alt kata götürmektir. i eş- z— bulunduğu yere yıldırım düş söyler. SB ikame günün birinde bir delikanlı öyle bir azizlik etti si dişlerini sö! k üz Anladınız, deil mi?.. Delikmi- kı, şöyle sormuşi — Altın ai teyze. Böyle erleri dişlerini ne yapıyor- Fil ilm Değil, Şarani ınra birer salep içmek için | “Dilküşa, ya girmişlerdi. İkisi eyefendi, ben çoluk çocuk skiş. İrili, ufaklı tam on tane| babasıyım, Allah eki sik et-İri çocuk mesin, bu kadar çocuk beslemeğe bol para ister, Bu kadar — Üstelik düştü, Ev işine mi baksım, çoluk ğırdı şöyle söyledi: facık ta olsa, bir iyilik etmek isterim, oğlum, Bana Fati- he kadar bes bilet daha kes! — Sana u filmler seyretmişlerdi. Salepler ( hazırlanıp, tarçınla” | mp gele dursun, giri biri, gördü- İ ğü filmden bahis açi kendi i efendi, başladı: © T Ruhların cismi, vardır. yır, yoktur. Olamaz! a Ün Acaip müta- an Şu halde ipi bacakla" üzerinde mi luruyor u Yükselince / de şg bir yerde bir kazık üstü ye bir levha Görülmüş. v rine suyun alel — Ne güzel ipek, değil mi?.. sana temin eden mahlükun çirkinliğini Magi zaman, N ld ge! düşünliyorum da ... — Bune kadar tavazu, kocacığım! ünlerce düşündükten ml oğluma bir ad buldum. Geçen Çarşamba m gine Ee hiç işitmemiştim. Ne âcalp Isim sonra , ğerine sordu: İ — Ey, şimdi de sen söyle ba kalım? ys kısa kesti: | üğüm, mM i men a geçen bir filmdi.. Müthiş surette üşüdüm! — O kadar soğuk (bir şey de- mek? —Yok canım. Film için bir şey demiyorum, Sinema salonun- da kalöriferler yapmıyordu da! Gizli Ve Açık?! — Ayşe hanım, bizim efendi galiba içkiye dadandı Gizliden gizliye içiyor! — Ne mutlu sana, Fatma ha- | nim. Benimki açıktan açığa içiyor!