—ö— VAKİT Ahmet Cami: — Hah, dedi, tama... Bir bu eksikti... Yarın şöyle yan ge- lip keyif çatacaktım; Başıma dert açıldı. Elinde tuttuğu mektubu bir daha okudu. Eski bir gazeteci ölmüştü. Bu gazetecinin, hiç bir zaman im- zası çıkmamıştı. Senelerden beri, çalışmadığı için de, ismi unutul muştu, Bu ismi, cismi unutulan zat öldükten sonra, ona nutuk söy- letmek kimin hatırına gelmişti?.. Bu kimin azizliği idi? Ahmet Cami, her söyleneni yapan, kimsenin batırımı kırma» yan bir adamdı: — Taksirat diye homür- dandı. Ömrümde yüzünü görme- diğim bir adam için söz söyli- yeceğim.Ne yapaciğım,madam ki istiyorlar söyliyeceğim. Ölenleri hayrile yadetmek lâzımmış ,.. Bende uzunca bir hayrile yade- derim, olur biter. ;, * * Bir kaç gün sonra Abmet Ca- miye rast im. le anlattı: — ri yara a sıkılarak, cenazeye gittim. Cami pek kala- balık değildi. Iki gazeteci ile, bir hademe, bir imam vardı. merhumun halazadesi, ömründe sevmediği akrabasının ölümüne mütesir görünmeğe çalışarak, oradan, oraya gidip geliyordu. Kalabalıkca bir cemaatle na- maz kılındı. Imam dua etti: — Bu ölüyü nasıl Dive sordu. Bilen bilmeyen, hep bir ağız- dan: — İyi biliriz! Dedi. Tabutu sırtladılar, yola çıktık. Dört adım sonra birde baktım ki tabutun arkasında bir ben birde merhumun akrabası olan zat var, Hayli yol yürüyecektik. Bir müddet konuşmamak lüzumuna kail olduk. Onun neler düşündü- ğünü, aklından neler geçirdiğini bilmiyorum. i Nihayet, yavaş yavaş konuş- başladık. mağa Hiç bir fikrim yoktu ama; — İyi adamdı... Dedim: bilirsiniz? — Bilmem, dedi. Ben çocuk- luğumda iken bir kere yüzünü görmüştüm. Sonra biz Tuzlaya gittik cenaze münasibetile kal- geldim... Açıldı. Orada çok işi varmış. İşini gücünü bırakıp gelmiş: — Ne yaparsın diyordu, insan bir kere ölüyor... Vazife... Vazife sever bir insan olduğu halinden yapma teessüründen beli oluyordu. Yanımda buram bu- ram terliyerek yürüyordu. Hava mütbiş sıcaktı. lecekti, .. Fırtına geldi. Yağmur evvela çiselemeğe başladı. Zatışerif, kiç -ldırış et- medi, Dini vir bömetle tabutun peşi mra yürüyordu... Yajmurda yavaş »svaş hıcını arttır'yordu. Bende bir müddet a'dırş et- miyormuş gibi görüküm... Kal- dırımlarda herkes Loşuy-vordu. Kapı önlerine sızın'yor'ardı.. İva Se e ARİ Mezarbaşı Nutku mama YAZAN : Selâmi İzzet Gökte (nu bulacaklardır. bulutlar birikiyo:du. Fırtına ge- 24 MART 1934 TAKViM Cumartesi | Pazar MART| 25 MART 8 Zilhicce | 9 Zilhicee Gün doğuşu 057 $.56 1 18.47 5.6 Gün Datıp Sabah namazı 857 Öğ'e samazı e n200 İk ede dara 1449 1849 | Nihayet dedim ki mm ame | an İn İv Size bir geklifim veni Ale İlim li iie “4 İ rabanızin mezarı başında söyli- || yhn een“ > | yeceğim nutku bir siz dinliye- Pe vi ceksiniz... Bu benim söylemem, z ——— sizin dinlemeniz için, ta mezarlı- | İ ğa kadar gitmeğe hacet varmı? R A D va o 8 Bir kahveye girelim, size orada Bugün nutkumu okuyayım. Zatı şerif sırsıklamdı. Bir müd: det tereddüt etti, sonra bana hak verdi, Kabul etti. Bir mahalle kahvesinin önün- den geçiyorduk. Tabutun arkasından ayrıldık, kahveye girdik. Oturduk. Birer kahve ısmarladık. Çırak girtla- ğın yurttı: — Şekerli iki... Iki olacak!.. Ben nutkumu okumağa baş” ladım. O boynunu büktü sonu: na kadar dinledi, sonra elimi 8i- kıp teşekkür etti. "s# ISTANBUL: 18 Plâk neşriyatı, 18,30 Pransızca ders, 19 Eşref Şetik Bey tara fından konferans, 1930 Türk musiki neş- tiyatı, 20,15 Safiye Hanımın iştirakiyle muhtelif eserler, 21 muhtelif neşriyat, ajans haberleri, 21,30 radyo orkestrası tarafından konser. VARŞOVA 1415 m. 20,02 Hafif mu- sizi, 21,20 (Chopin) in eserlerinden, 22,05 dans musikisi, BUDAPEŞTE 550 m. 18,50 Saksa- İon konseri. 19,20 şen bahisler, 20 Çi- gan muzikası, ZI tiyatro piyesi, 22 caz bant, 23.20 cazbant. VİYANA 507 m. 17,40 Konser, 19,10 İbir aylık hadiselere nazar, 19,40 haber ler, 20,5 orltestra konseri, 20,25 tiyat- ro piyesi, 21,45 akşam konseri, 2235 gramofon. BUKREŞ 384 ve 1875 m. 17 Konser, 19 muhtelif neşriyat, 20 radyo orkestra sı, 20,40 mühtelif neşriyat, 21.45 radyo gazetesi. BRESLAU 16 Konser, 18 konferans ve saire, 21,10 mukisili konferans, 22 ata programı, 23 dans musikisi. ——— Pazartesi akşamı Ayın 26 ucı önümüzdeki Pa- zartesi (o akşamı (Prag radyo istasyonu bir Türk genci ile bir TüörkHanım kızının sanat muvaf- fakiyetini neşredecektir. O akşam, bizim saatimizle tam on dokuza on kala ile on doku- zu çeyrek geçe arasında, yirmi dakika içinde, Vahdet Nuri H. Prag radyosunda enternasyonal bir şarkı akşamı verecek. genç musikişinas Necil Kâzım Beyin- de Yaylı sazlar kuarteti refakati ile üç (şarkısını o söyleyecek- tir. Li İİİ aim Siri İp azap ISTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ İşte azizim, tavlanın zar Şşa- kırtıları, dominonun: — Asıl... Bahçeye (buyur... , sonra ağla, esleri, kahve çay hopurtuları, nargüle koturtuları arasında, me- zar başında okuyacağım nutku böyle ekudum. M. Musolini'nin nutku etrafında Zağrepte çıkan o “Novosti,, gazetesi İltalya Beşvekili M. Musolininin söyledi- İği son nutuk hakkında yazdığı o şaysnı dikkat bir başmakalede diyor ki: “Görünüşe bakılır ise M. Musolininin geçen hafta söylediği nutuk bir çok kim- seleri hayrette bırakmıştır. Bu nutuk yalnız Faşizmi ve Musoliniyi tanımıyan- takip ettiğine inananları mütehayyir €- debilir. Faşizm Faşist harici siyaseti ne olduğunu bilenler için Musolininin nutku yeni bir şey değildir... Maamafih M. Musolini, hakiki lisa- nile söz söylemiş olması itibarile her $€- yi izah etmiştir. Musolini vaktile Ve - nezzia sarayı pencereleri altında yayga- ralar yapan halka bu lisan ile hitap et- b müşti. Koloseum'da, Milânoda otomobil O Bu Akşam üzerinde ve Livorno'da harp gemilerin- saat 21 de de de aynı lisanı kullanmıştı. Roma mülâkatları Musolininin bek. KÖKSÜZ - lediği neticeleri vermiş olsaydı, belki bu LER lisanı kullanmazdı; belki daha bir müd- << det aldatma ve dolambaç siyasetine de- vam ederdi. Fakat Mutolini artık Göm-i : böş ve Dollfuss'tan büyük bir şey ümit Muharriri: VedatNedim etmemektedir. Bunun için oyun kâğıt- HALK GECESİ aram tie DE p canla biler si. yasetine vurdu. nizmi, şarka ve Afrikanın cenubuna hu. Siyas Gazele lül ile ortaya çıkıyor. Bu da Fransa veli, au Ankara caddesi, (VAKET) yurdu küçük itilâfa karşı yeni bir tecavüz.,, LOM: MEEARALARI: Bu makelede en ziyade nazarı dikka! Yazı işleri telefonu: 24879 t celbeden cihet Hırvat gazetesinin, ka») Tdnre telefonu : 24870 palı cümlelerle olmakla beraber, Fran-iğ Telgrat adresi: istanbul — (VAMIR) Posta kutusu No, 48 ABONE BEDELLERİ: 3 perde. saya taarruzda bulunmasıdır. “Novosti,, diyor ki: “ ,,. Son zamanlarda İtalya ile yas Türkiye Ecnebi kınlaşma vücuda getirmek için uğraşan|ği Senelik 1400 Kr. 7100 Er. Fransızların da bü hakikati görmedikle- li m ” 0 ” 2.2, a! » " ri söylenemez. Bunların Italya ile yakın-Iğ pie 9 2 eğil laşmıya uğraşmaları, belki ani bir diplo-| matik lüzum itibarile doğru olabilir; fa-| kat belki bunlar Duçenin bu mutkunda hakikatlere doğru tebdili öephe lüzumu» ILÂN ÜCRETLERİ: Ticari Ufnların Yân sayıfalarında san ayrı tenzilâk vardir . Resimli ilânların bir satırı 10 kuruştur. KUÇUK İLANLAR: Bir defnm 30, iki de'ası 50, Uç defas 65, dört defusı 15 ve on defast 100 kuruştur. Üç aylık fân verenlerin bir defası mocca- nendir. Dört satırı geçen tlinların faziş Roma, 23 (A.A.) — İstefani bildiriyor: Gazeteler M. Musolininin söy- lemiş olduğu nutkun ecnebi mem- leketlerde hasıl etmiş olduğu ak - sülâmeller hakkındaki mütaleala- satırları beş kuruştan besap edir rma devam etmektedirler. i buki İtalyanın müstakil bir siya- Stampa gâzetesi, bu aksülâ-| seti vardır ve İtalya, biç bir dev- mellerin ecnebi memleketlerin | letin peşine takılmış değildir. İ- İtalyanın yalnız Fransa veya Al-| talya, münferit vaziyete düşmek- manyaya istinat etmek serbestisi-| ten korkmaz ve kendisine teret- ne malik olduğu zannında bulun | tüp edecek mes'uliyetleri üzerine malarından ileri gelmektedir. Hal | almasını bilir. R ği Er Umumi Harpte f Tayyarecilik ve Casusluk... i Bana bak arkadaş..Çeker tabancayı seni vururum! Pen ba Mülâzim Göring hiddet ve te- hevvürle sahra telefonunu çeyiri- yordu, Yirmi beşinci tayyare kıt'a» sına mensup olan tayyarecilerin “çocuk oyuncağı,, tabir ettikleri telefon bir türlü cevap vermiyor- du. Garp cephesinde Stenay tay- yare kararğâhinda rasıt Göring kadar hiç bir kimse bu kadar çok telefon etmiyordu. Nihayet tele- fonda hafif bir vızıltı duyulmuş” tu: — "Burası dördüncü hava rasit- Miğr.,, — “Be adamlar neden çabuk cevap vermez$iniz?,, mik “Affedersiniz, mülâzım © fendi, fakat biliyorsunuz ki şura- dan buradan da telefon edildiği i- çin onlara da cevap vermeğe mec- bur oluyoruz!,, — “Bulut irtifa: ne kadar? Telefoncu bu sual karşısında mütevekkilâne gözlerini kapamış- tı. Yirmi beşinci tayyare kıt'asma mensup olan bir mülâzım her on dakikada bir tekerrür etmek üzere bir haftadenberi ayni suali soru- yordu. — “Şimdi 400 olduğunu öletük, mülâzım efendi.,, Bu cevaba müthiş bir küfürle mukabele edilmişti. — “Maaleğef, mülâzım efendi, tayyare uçuşları için müsait hava yapmak iktidarımız haricindedir. Bulutların alçak olması keyfiyeti ihtimal ki bir müddet daha devam edecektir. Çünkü şimal denizi ta” rafmdan soğuk hava kütleleri...,, Mülâzım Görinğ telefoncunun sözlerini sonuna kadar dinleme- den telefonu şiddetle kapatmış- tu. Tayyareci mülâzimin' ne - iste" diğini anlamadığı için hayretle başmı sallıyordu. Madamki hava uçmağa müsait değildir, o “halde daha ne isterler, otursunlar otur- dukları yerde diye düşünüyordu. Görinğin arkadaşı uzun boylu Lözer kendisi tarafından uyduru- lan karyolamsı bir yere uzandığı halde diyor ki: — “Öyledir, azizim öyle, İnsan asker olunca hayatının yarısını beklemekle ğeçirir.,, — “Bana bak arkadaş, bu ma- nasız darbı meseli bir kerre daha tekrar edecek olursan, emin ol ki çeker tabancayı seni yururum.,, — “İşine elverirse arkadaşım Emili vur dâ, ondan sonra nasıl havaya uçacağını düşün!,, Mülâzım Görinğin eli ğene gay- ri ihtiyari telefona gitmişti. Arka- daşına diyordu kiz — “Galiba bu harp bitinciye kadar bir daha tayyare ile uçula- cak hava ğöremiyeceğiz. İnsa- RM... Bu anda Stenay tayyare mey- danından geçen bir kadının mülâ- zım Görinğe hayatinda en heye- canlı uçuşu yapmağa sebep olaca» ğını kim hatırına getirebilirdi. » . Helene Duchner bir dün Ste nay tayyare kararğâhında zühur edivermişti. Onun nereden ğeldi- ğini belediye dairesinden başka hiç bir kimse bilmiyordu. Sarışm Ai pg şvekili Ceneral Göring'in umumi harpte başından geçen maceralar le eni mmm mmm ve sakin bir kadın olân Ducliner merkez kumandanlığına gelmiş, f belediyeden aldığı bir vasikayı o- rada ibraz etmiş ve kendisinin Tomboise'da muallim muavini ol- duğu yazılan bu vesikadaki şey- lerin tetkik edildiği ve tamamile hakikate muvafık olduğunun te- beyyün ettiğini anlatmıştı. Bu kadının ifadesine nazaran daimi top ateşi altında bulunan Tomboise tahliye edildikten sonra nereye gideceğini şaşırmış nihayet Stenaydaki köy mualliminin fis rar ettiğini haber almış ve oraya bir iş bulmak ümidile Stenaya gelmiş! A Kadın bu ifadesile ilk hamlede merkez kumandanmı iknaa mu- vaffak olmuştu. Würtenberğli bir <czacı olan merkez kumandanı |, kadınm pürüzsüz olarak konuştu- ğu Almancaya hayran olmuştu. Helene Duchner belli etmeden kı- zarmak usulünü çok iyi biliyordu. Diyordu ki: — Bakarsanız ben Almanım. Alzaslıyım.,, — “O halde nasıl olup ta Fran- sada bulunuyorsunuz ve ders oku- tuyorsunuz?,, Merkez kumandanı bu sözü biddetlenerek söylemişti, Fakat kadın.ona vaziyetini anlatıtğı 78. man şükünet bulmuştu. Kadn de- mişti ki: i | i — Ne yapayım, abeveynim be ni tahsil için Parise ğöndermişti. | Orada uzun müddet kaldım. Bü- tün mevcudiyetimle | Almanyaya ve Almanlığa bağlı elmakla bera- ber Fransızları da sevdim. Onlar da çok kanaatkâr, açık kalpli, ca” zibeli insanlardır.., Bu muhavereden sonra Helen Duchner nereye isterse ğidebilir- a di. Ne yapmak isterse yapabilirdi. , Onu herkes seviyordu. Çünkü her- 4 kesi memnun edebilecek bir suret- ; te gülümsemesini biliyordu. i Stenay tayyare kararğâhının 4 | muhafızlarını teşkil eden müstah- faz efrat onun için kendilerini a- teşe bile atarlardı! Halbuki Helene Duchnerin asıl ismi Blanche Lalart idi ve Paris- teki ikinci istihbarat şubesinin en zeki ve en kurnaz casusu idi. Fran: sız yatanına sönmez bir muhabbet ateşile bağlıydı. O kadın vazifesini vatan aşkile hakikaten fevkalâde bir muvaffa- kiyetle yapıyordu. Onun Fransayı işğal eden Alman ordularile olan münasebatı hasenesi bir çok sene- ler sonra felâketini mucip olmuş tu. 1919 senesi ilkbaharında Duc-f nesinde son günlerini yaşamakta dır.