İŞARETLER . Avrupaya inanış Bir hanımefendi tanırım. Bu hanım- i fendi kibar hanımlar Pariste nasıl giyi-! Mr, Londrada bu sene moda ne halde-| dir? Sinemanm yeni yıldızlâri One 24- sai j , ii. an doğacaktır. Bunları çok iyilibir. Hamal ve sandal tarifeleri İ Onunla konuşurken ben kendimi Zü- halden gelmiş, başka âlemlerin ufkunu Sirçeveliyen başka havaları teneffüs et Miş bir insan gibi (olurum. Aramızda, airlar değil, devirler değil, dünyalar lrkı var, Vakın böyle bir konuşma ü- “ücüdür, Fakat itiraf etmeli ki bu konuş- i Salar bana yeni bir iklim ( keşfedenin “duyduğu zevki vetiyor.. Goçen gün gene bu hanımefendiyi “yaret ettim. Hanımefendi — bana dedi! — X beyi tanır mısınız? — Tanmam... — Nasıl olur efendim? Onun gibi Münevver, orun gibi ömrünü senelerer Avrapada geçirmiş, senelerce tahsil et-. Miş, iin sahibi olmuş bir zatı tanıma" Mmanızı doğrusu size yakıştıramadım. — Mesleği nedir efendim? — Çok okumuş bir zat. Hanrmefendinin sözleri pek vazıh de-| Hildi srnme bana ilk defa © ilimden filân! bahsetmesini hayırlı bir - slâmet sddet-! tüm. * Döğrusu sevindim. Çünkü aramız» | da bir nevi fikir köprüsü kurulmuş sam- yordum. Hanımelendiye sordum. : “e Hüngi ilimde ihtisas yapmıs. “Değme darülfünün hocalarını ce- binden çıkartır. Alim © elendim.. Çok sök pek çok kitamları var.. «. — Eftndim filocaf mu, riyaziye ün-| tadı nor, > hüleuk doktoru Om, biyoloji mütehassısı 701? Hanmefendi, . gözlerinin uçu ile gü! İlmsiyerek bana dik dik baktı. Bunun “manası pek açıktı: «,. Sen ne mankafa adamsın anlamı- | yor musun diyordu. Hanımefendi haklı idi, “Çünkü bahsedilen üstadın ve adını hatırlıyorum me de söylenen © sö; mesliğine, ihtisasına dair bir mke biliyordum. edine. Şöyle bir iskandil eldim. — Hinmrmelindi, Bölüm Müzkünbimi âlimin ” kötüplemesinde “ine cite » ki lar var? kitap- N —— Ben ne bileyim. Gayet şık bir kü- tüpkane gördüm. - Avrupada çoculıluğundan beri bütü yakla. beride dölüğmin. bam de G3 Gi çocuğu. Vallahi hayret par Meşhur X beyi nasıl olur da nız? tanımazsı- — Mülatınıza a X beyi tönimış e şerefini gıyabımdı bahşetmiş olduğunuza çok minnettarım Onu muhalkak tanıyacağım. * » # Bir teadüf hani; hanımefendiyi © ve beyefendiyi bir kibar hanımın kabul. gü- münde karşılaştırdı. | Bizim hanmefendi bana dedi ki: İ “— X beyi bölü tanıyamadı mi? | “.- Hayır, diye cevap verdim. | “.— Bak dedi şu köşede oturan zatı. Yüzü bir Avrupalıya ne kadar benziyor. Zekâ gözlerinde parlıyor. Harımefendinin isaret ettiği zat şöyle m MM MEŞİN mmm mii mmm inaman böyle kırk sularında, saçları biriyantinli, | cekler şaküliları favorili, ağzı pipolu, kuruya e ceketinin omuzları dik bir zattı. İs, kemlenin üstünde ayak ayak üstüne nt) muşii. Sadri Etem Devamı: 4 üncü sayfanın 3 üncü sütunda) —Dehri Efendi, şu köylüler saf insan- Hanımefendiye: İ bul tesbit edildi Duyduğumuza göre hamal ve | sandal tarifeleri ötedemberi şikâ- yeti mucip olur. Duyduğumuza göre meselenin | esaslı şekilde ball; için yeni tedbir ler almmış ve bir tarife yapılmış- tır. Butarife muğibince, rıhtıma ya-| naşmış sandaldan otomobile veya otomobilden sandala kadar bavul ve çantalar için 10, büyük ambar eşyası için 30, rıhtıma yanaşmış vapurlardan salon kapısına veya salon kapısındân vapura kadar i çanta, bavul gibi eşyalardan 15, Uambar eşyalarından 40, salon ka- pısındın şamandıradaki vapura veya vapurdan salon kapısma ka- dar el eşyasından 10, ambar eğya- sından 60 kuruş alınacaktır. Bu tarifenin tamamen tatbiki için bazı esaslar kabul olunmuş- tur: Ücretleri hamal ve sandalcıya değil, makbuz mukabilinde hüsu- si memurlara vermek, ayrıca para istiyen hamsl ve sandalcıyı polise ihbar etmek, ayrıca para istiyen ve yolcuya fena muamele yapan ve memurlara itaatsizlik edenleri evvelâ kanuni takibatı tâbi tut- mak ve tekerrüründe teşkilât ha- rici etmek. Hamal ve sandalcıdan şikâyeti olan yolcular polise müracaat e- deceklerdir. alınan Adliye yangınından sonra her daire korunma çareleri için büt- çelerinden bir miktar tahsisat a- yırmışlardı. Ayni zamanda ha - deme ve odacılara yangın vuku- unda nasıl hareket dair tılimat verilmiş ve itfaiye telefon numaralı öğretilmiştir. —.... Yeni tayinler Devlet deniz yolları müdürü Sadettin Bey Ankaraya gitmiş- tir. Kendisinin Eskişehir şeker Yangına kar fabrikasma müdür olarak tayin €- | dileceğini ve yerine Akay müdürü | Cemil Beyin ve Akay müdüriyeti- ne de deniz ticaret müdürü Mü- fit Necdet Beyin ve onun yerin de iktisat Müsteşarlığı kabotaj mü dürü Ayetullah Beyin tayin edile- i söylenmektedir. —e— Tevfik Salim Paşa Bir müddettenberi © Avrupada lunani Tıp fakültesi o dekanı Tevfik Salim Paşa şehrimize dön- müştür, Meselâ: Mahalle aralarında elinde) lardır, derler, #mma inanma. Bunlar|sepet “taze yumurta!,, diye bağıran köy- bazan öyle şeyler yapıyorlar ki lav bile şaşırtıyor. seytan-İlüler var... edeceklerine | Efe . Denizdeki facia | Kurtulan tek balıkçı hadiseyi anlatıyor Bir kâç gün evvel (o Sedefadası| | açıklarmda bir deniz #aciasi ok! muş ve üç balılıçınm Oo ölümü ile| | neticelenmişti. Bu faciadan ke dini kurtarmıya: muvaffak ols İsmail şunları anlatıyor: “— Ben İzmitin İhsaniye kö yündenim. Balıkçılık yapıyo” rum, Dört beş gün evvel Heybeli adaya geldim. Bu sirada balık- çı Mehmet ağa © ve iki arkadaşı| Romanyalı Ahmetle, Hasan ağa! balığa çıkıyorlardı. . Ben onlarla | beraber o Tuzlaya © gidecektim. ! Gitme diyenlerin sözüne uymiya- rak o denize açıldık. £ Sedefa-! dası açıklarında müthiş bir fırtına | ya tutulduk ve kayığımız şiddetli İ dalgaların tesiriyle devrildi. He- pimiz kayığın etrafma tutunduk.. Mehmet ağanın — eli kurtuldu ve dalgaların (arasında kayboldu. Biraz sonrı da Hasan ağa kendini kaybetti. Bunu gören Ahmet pek fazla heyecana kapıldı. Uzaktan bir yelkenli geçiyordu. Bağırdım, duymadı bile... Ahmet te kendini tutamadı ve dalgaların arasında | çırpma Çırpına kayboldu. Tuzla- dan bir motör geliyordu. Beni kurtarmak için yanıma yaklıştı- İlar çip attılar. Elim döndüğü için tutamadım. Belime kanca taktılar ve kurtardılar. Şimdi ilk istedi- ğim şey memleketime gitmekti.,, Mehmet ağanın 9. yaşında , bir oğlu, Hasan ağanın 3 çocuğu var- İ dır, Romanyalı Ahmet ise bekâr- dır, Kayık ve cesetler daha bu- lunamamıştır. Fırınlar ve ekmek işleri hakkında Belediye fırınlar ve ekmek me- selesi hakkında bir proje hazırla- mıştır. Bu projeye göre fırınların ıslâhı, tahdidi o mevzuu bahistir ve her fırında mesul bir Müdür bu lunması düşünülüyor. Bu proje Sehir meclisinde kabul edildikten sorira bazı maddelerin kanuni bir şekil alması için hükümete verile. | cektir. ——— Yeni vapurlar Vapurculuk Şirketi son toplan- tısında yeni iki vapur almağı ka- rarlaştırmış ve bunun için de bir fen heyeti teşkil edilmiştir. o Ye- i almacak vapurlarn yolcuların İ ihtiyaçlarına tekabül edebilecek bir şekilde geniş, sür'atli ve kulla- nışlı olmasına dikkat edilecektir. Bunlardan ğrm kaç defa taze diya aldı civcivler çıktı... : i Çocuk gülü Ateş—Güneş klübünde dünkü eğlenceler Ateş — Güneş klübü dün Tak- sim Sıraservilerdeki binasında bir çocuk günü yaptı. Klübün, çocuk- ların cemiyet haystında bir kiy- met olduğunu göstermek yolun- daki bu teşebbüsü hayli alâkay - i la karşılandı; velilerinin refaka- tinde iki yüzden fazla mini mini, i topluluğa iştirak etti. Âzanm ve dostların” çocukları | saat 15 ten itibaren annelerinin, babalarının nezareti altında, süs- Tü elbiselerini © giymiş bir halde gelmeğe ve klübün geniş salonla» rms doldurmağa bışlamışlardı. “Gün,, . İstiklâl marşiyle baş- ladı. En küçüğü dört, en büyüğü 12 yaşında bulunan küçüklerin bir | ağızdan ve düzgün bir ahenkle marş söyleyişi, hoş bir (manzara yapıyordu. . İstiklâl marşından sonra, Bolu meb'usu Cevat Abbas Bey çocuklara ve çocukların veli- lerine karşı bir hitabede bulundu. Türk kadınmın Türk babasınm ve bunların yanımda Türk çocuğunun Türk camiasındaki ayrı vazifele- rinden bahsetti. Cevat Abbas Beyin hitabesini Muallâ Cevat © hanımın “Büyük Gazi,, hikâyesi takip: etti, Mu- allâ Hanım, tatlı bir dille başın- dan sonuna'kıdar (o büyük reisin hayatmı anlattı. Küçükler, bu hi“ kâyeyi pek büyük bir alâkayla ve zevkle dinlediler. Bundan sonra, bir cazbant re- fakatiyle on iki küçük © kız tarı fından Mekik dansı oynandı. Dâha sonra, gene küçüklerden Bülent Hasan Cemil, bir yurt ma- i salı anlattı. Köprülü zade Fuat Beyin oğlu Orhan Fuat, “Ateş — Güneş,, mo- noloğunu söyledi. Monolok bitince çocuklar şiir“ ler söylediler. Kücük Halük Tah- sinin “Onuncu yıl dönümü,, şiiri alkışlar topladı . Zeybek dansları oynandı. Yaş ları gözetilmek suretiyle, gelen çocuklarm hepsine birer hediye verildi. Klüp, küçük misafirlerini hususi olarak hazırladığı büfede izaz etti. o Bu büfe sadece kuru yemişler ve limonata vardı. Müsabakalar yapıldı, oyunlar oynandr. Geç vakte kadar çok iyi, neş'eli bir gün geçti. Söylendiğine göre, klüp, her a- yın 23 üncü gününü “Çocuk gü- nü,, Yapacak., Bir köylünün sattığı © yumurtanm l yumurtaları pişirmek içim kirmcaf nasıl olup da bu kadar bayat olabileceği-| ze var ki. Bu köylüler | sattıkları ye. tetkik ettim, fakat bir türlü seerme ama dım... İşini. A ğ 3—VAKIT 24 ŞUBSAI 1934 — SOHBETLER x Doğru mu? Dilimizin her kelimesi | pürüzsüz de, bir “Saygılı efendim,, pot yapıyormuş gi“ bi, arkadaşlar biribirine girdiler. Kı ışıksız bir örtünün bir ucunda | beliren hafif bir çıkıntıyı düzeltmek istiyen, va- zifeşinası bir ütücü gibi, “Saygılı efen- düm, pürüsünü düzeltmek için; sütün İsütün yazıyorlar. Doğrusu saygılı de ğil, saygı değer efendim © olması lâzm gelen bu söz üzerine “Vakıt,, fikrini söy- ledi; bunun için duracak değiliz. An- İcak, (Vâ - Nü) nun “Haber,, de ortaya koyduğu bir cevhere, çok şaştığımı söy- İlemeden geçemiyeceğim. İİ Herdilde meşhur yanlışlar o vardır, Fakat bu yanlışlıkları, dil âlimleri dü- İzeltirler. Okuması yazması olanlar, bu yanlışlardan çekinirler ve halk muhar- İrirleri de, doğruyu © yazarak, halkım İyânlış söylediğini düzeltmeğe gayret «- der. Osmanlıcada galatı meşhur pek çok- tu. Bu, Arapça ve Farıçanın bilgisizli inden ileri geliyordu. Bugün, öz Türkçe konuşuyoruz. Galatın #öhret O bulmama- sına gayret etmemiz lâzımdır. Bugünkü Türkçeden meşhur yanlış- iların köklermesinin © önüne geçmek, Osmanlıcanın galatı meşhurlarına mani olmaktan çok daha kolaydır. Bu böyle iken bile (Vâ - Nü) nun “Galatı meşhur, lâgati sahihten evlâdır,, fikrine o haydi bir şey demiyelim. Fakat, saygılı efen- dimi lügate girişincede o susamıyacağız. (VA - Nü) diyor ki: Aldığım mektupların yüzde em “Saygı: efendim,, diye başlıyor. Binaen aleyb, öyle sanıyorum ki, istikbalde neş- rolunacak bir lügat kitabında — şöylebir kayıt göreceğiz: Saygılı — yirminci asrın ilk otuz yılı na kadar sade “Terbiyeli, hürmet edeli, imanasımna gelirdi; 1933 - 34 senelerinden korini, ikinci bir mâna almıştır. “Kendi- İsine hürmet olunan,, yerinde de'kullanı- yor. Yok, her şey olur anma, bu olmaz, “Dün siyaha kara derlerdi, fakat bugün kırmızı deniyor,, diye kelime tarif eden bir lâget ne görülmüştür, ne da görüle. cektir. Haydi saygılı efendim © doğtu, fakat böyle bir lügat tarzı da doğrumu e EN yar... Selâmi izzet Çivi fiyatları niçin pahalı ? Yazıldığına göre, son zaman- larda bazı çivi fabrikaları kendi aralarında uyuşmuşlar ve çivi fi- atını 13 kuruşa çıkarmışlardır. İzmir ve Mersindeki çivi fabrika- ie daha ucuz satış yapmaktadır- ar, İnşvat işlerile uğraşanlar çivi fiyatlarının yüksek olduğu ve 8— 10 kuruşa satış: yapmanın. kabil: olduğunu söylemektedirler. Balkan Hekimler birliği Balkan Hekimler (o birliği ni- zamnamesi tasdik edildiğinden milli komite resmen (şehrimizde faaliyete © geçmiştir. o Türkiye milli komite reisliğine (Balkan hekimler birliği (reisi umumisi profesör (o doktor Akil Muhtar, umumi kâtipliğine de Süheyl Bey Dehri Efendi — Bunda anlaşılmıyacak murtaları tavuklardan değil, buzhane den alımlar. Hâlâ anayamadın m? e ŞAM | j ! j