Ni , 'Neden Ev yaly By yy —ı— Hazin, bomboş bir akşamdı. Ar- kadlaşım miralay Ratiple, sobanın başında na pinekliyorduk. : ip, anın kapağını açmış; ğ “sanki içinde mühim bir sey de, y o gibi; gözlerini kordan ayırmıyor- du. Ben, biraz ötede, koltuğa gö- mülmüş, gazeteleri karıştırıyor. dum. Ratip çok eski İdadideyken, ben nehariydim, o leyliydi. Çekmecesinde, ipek bö- ceği beslerdi. Ben, dut yaprağı ge- tirirdim. Harbiyeden çıktıktan sonra, çok muztar mevkideydi. O- na çok yardım ettim, Ben, meşhur aşiftelerden Selma ” ile, büyük babamdan kalan mirası | ezerken, Selma Ratibe âşık oldu. Ratip, bir dostun sevdiği kadına yan gözle bile bakmamak için, kı- tarmı değiştirdi, Istanbuldan kaç, tr. Bunlar, unutulmaz hatıralardır. Yirmi beş sene, ayrı yaşadığı. max, birbirimizi görmediğimiz hal de, çok sevişiriz. O, karış karış A- madoluyu gezerken, ben de adım adım, bütün Avrupayı dolaştım. Seizret kâtipliği ile, bütün büyük . merkezlerde bulundum. , Nihayet İstanbula yerleştim. Ra tip te, İstanbulda fırka kumanda- mıydı. Ondan sonra sık sık görüş- tük. Ayni yaştayız; kırk üç yaşm- da. Ratibin karabıyıkları, bugün İrdır. Romatizmalar da başladı. Başına kan hücum ediyor ve kıza: rarak fhtiyarlıyor. Ben sarararak i yn riperier 5 de genç değiliz artık... Bu dosthuğen kıymeti pek büyüktür. Haftada üç dört gün Ratip ye- mek yeriz... Hayır, ne rakı, ne şa” TAP... Buz gibi ayran!. Karnımızı doyurur, kahvelerimizi içer, siga- ramızla beraber, eski gençlik ha- tıralarını tellendiririz Ratip bana, âşık olduğumuz! ,. Pastacı kızı anlatır... Kızı bir çey- Tek seyredebilmek için, pasta Y€“ Mekten nasıl mide fesada uğra” dığmızı hatırlatır. Ben, çapkınlık" larımızı yadederim. O harbiyeli, #n mülkiyeli, Göksude, kadınları takip eder, kızlara lâf | atardık» Bir gün iki kızın peşine düştük. Kızlar, bir çingenenin önünde du- rvp fallarına baktırdılar. Çingene karısı bir esmerle —u esmer Ra- —ZPNİ— bir sarışının —hu da ben- im— kendilerine hayırlı bir kıs- © Şaç, yatağını söyledi. Sonra sandal ni * “Oğlan yaylı, kız e ben dayanamıyom gay- İşte akşamları Rati Ratiple sobanın başımda Oturur, geçen günleri ha» bir iz. Fakat o akşam —kö- tür esmişti— mahzun «ke. Neyomiz Yoktu. Ratip ,ateşe Hrar ediyor, ben de ga- İlânlara varın - bizi alâkadar Ratip yüzüme bakı, sordu. : gözlerile .. Bekârlardan vergi almacak. © Ratip omuz sikti: © — Manasız şey. Sanki elan; MT bindik... O zamanın nakaratı- | ya e e lenemedik ?.. Nakleden Selâmi izzet al prg yy yyl mek kolay işmiş gibi... İnsan ev- lenmek ister de evlenemez. Şaştım: — Ben seni kanıksamış bekâr sanırdım. Evlenmeyi aklmdan ge- çirdin mi? — Evet, bir kere geçirdim. Ya | sen? — Doğrusunu söyliyeyim mi?.. Ben de bir kere evlenmek istemiş. arkadaşımdır. | tim. — Evlenemedin değil mi? — İşte görüyorsun. — Garip #ey!.. Biz birbirimizin hiç bir sırrımızı saklamayız. Nasıl oldu da bunu birbirimize (anlat- madık? — Sahi Ratip... Eh, geç olsa da temiz olur, Bu akşam konuşacak şey bulamıyoruz; Bari bunu anla" talrm... — Bir sigara ver de anlatayım... alin — Askerlik benim kalbimi ka- tılaştıramadı. Yufka yürekli, has saş, rakik bir insanım. Mektepte, en güç muadeleleri bir tarafa br rakır, hulya kurardım. İnanır mr- sın?.. Tâbiye dersinde şiir yazar- dım... Uzun boylu aşk macerala- tım yoktur. Şöylece bir kadını sev dim, o da beni elinden geldiği, gü- cü yettiği kadar üzdü. Fakat yirmi altı yaşına bastığım halde, bekle- diğim, aradığım ve bulamadığım kadına hiç tesadüf etmedim. Na- sıl söyliyeyim, hani şöyle... Hani böyle... Bir kadın vardır, idesl ka- dım. İşte ideal kadımımı bulama- | mist. İle le " Daha Tik aylarda yaralandım ve esir düştüm, Esirlerden birini to- katlıyan zabiti bir temiz dövdüm, GC Bey! enap Bey! Dün akşam nezfi | dimzg'den öldü “Edebiyatı Cedide, devrinin en lirik şairlerinden biri olan Ce- nap Şahabeddin Beyin hssta ol- duğunu bir kaç gün evvel yazmış- tık; teessürle (o haber aldığımıza göre Cenap Şahabeddin Bey dün akşam Bakırköyündeki (o evinde nezfi dimagiden ölmüştür. Cenazesi yarınki çarşamba gü- nü Bakırköyünde birinci ilk mek- ! tep yanındaki — evinden saat on| ikide kaldırılacak, namazı Bakır. | köyü camiinde kılmacak ve $air, Bakırköyü © mezarlığındaki aile kabristanma bir zrmandır mate-| miyle ağladığı © çok sevdiği kız: Destine Hanımın mezarı yanma ! gömülecektir, | Cenap Şahabeddin (Beyin iki | kızı, iki oğlu vardı; kızlarından | biri Süleyman Nazifin geliniydi. Cenap Şahabeddin Bey altmış | yaşında idi. . Tıp fakültesinden mezundu, karantina idaresinde | sıhhiye hekimliği etmişti. Me murluk hayatı denilebilir ki buna inhisar eder, 1839 dan sonraki Avrupalılaş” ma devrimizde o edebiyatımıza| Namık Kemal — Recai zade Ek rem — Abdülhak Hâmit — S€ Zai grupunun getirdiği yenilik ha- Vası içinde yetişen Cenap Şeha- bedbin Bey “Tâmât,, isimli ilk şiir mecmuasiyle bu üstatları tak- lit ederek şiir yazmağa başlamış , sonralırı “Edebiyatı Cedide,, is- miyle şöhret kazanan edebi gru- pun birinci plândaki san'atkârla» ri araşma geçmişti.” Lisanı inadı- na Arüp; Atem kelime ve terkip- leriyle (dolu ve Şarklı idi, buna mukabil şiirlerindeki ruh o devir UMUMI Teşkilâtı cirle Kâtib; mes'ul bey yolda gider- ken yeni kumandan Nail beyin | cephe gerisinde bazı yenilikler yapmış olduğunu görmüştü. Me- selâ yolları asılmış olan bazı lev- halara tesadüf ediyordu. Bu lev- halarda “Bu yol falanca tarafa gi- der, bu yol filânca tarafı gider!,, diye yazılıydı, Kâtibi mesul bey bu yollardan Arhaviye gidenini bir müddet takip ettikten bir müd det sonra çıkamaz bir yola saptığı- nı anlamıştı, Çünkü karşısma 3i- çak ve kuru yapılı bir duvar çık- mıştı. Bu duvarı atım üstünde at- layıp geçecek kadar mehareti olmıyan kâtibi mes'ul bey attan inerek evvelâ kendisi duvarı atlamış ve ondan sonra atm dizginlerini çekerek hayva- nı bin müşkülâtla duvarın öbür tarafıma geçirmeye muvaffak ol- muştu. Yollar hep ric'at eden efrat ve muhacirlerle doluydu. Bunlar da Arhavide toplanmak üzere ayni istikamette gidiyorlardı. Nihayet kâtibi mes'ul bey dağları, tepele- ri aşarak o akşam Arhaviye mu- vasalat etmişti. Arhavide (Stange) Bey alayına mensup olan efratla çeteler karma karışık bir o halde i dolaşıp duruyorlardı. o (Slange) bey alayı son rus müsademesin- i den sonra büsbütün intizammı kaybetmişti. Muhsin efendi şimdi hapsedildim... Mütarekeye kadar | için pek yeni ,Avrupaf ve san'at- | Arhaviye merkez kumandanı ta» meğs bena gelir... Uslu akıllı ye-| çok çektim. Sulh imzalandıktan | kâraneydi. sonra İstanbula geldim. Sıhhatim çok bozuktu. Adaya gittim. Bastonla dolaşan, yağız zabit nazarı dikkati celbetti, Yarnlan- dığım, esir düştüğüm, esirken za- / dövdüğüm, bir efsane halinde, ağızdan ağıza dolaşıyordu... N üne bir çok ahbaplar edin- Bey çok zengindi. Kızı Perranla, tepede bir köşkte oturuyordu. Mi- gezintileri tertip ediyordu. Beni de bir kaç kere davet et ti. Ona da, evine de çok ıs'adım. Kendimi yabancı yerde histetmi- yordum. İlik görüşte de kızı höşu- ma gitti. Perran on yedi yasınday- dı, Mülesmel bir ev hanımıvdı. Mi- safir ağırlaması biliyordu. e m Sulhün idamesi için tesi o başmakalesini buhranma t-hsis ediyor: “Sulhün idamesi için en ipti- dai endişe, büyük - devletlerin M. Delfse yardımlarını esirgememe- lerini emreder. Zira, ancak bey- nelm'lel efkârı umumiye ve bü- İ yük devletler tarafından tasvip edileceklerine kani olduktan son- ra Avusturyalılar kondi selimet- i lerine kani olacaklardır. Orta Ay- rupanın akıbeti ve Avrupanın şi- yasi istikbali serbest ve kendi ken | koza ve çiğit fiyatlarmda mahsus dine yaşıyabilecek bir Avusturya | dercede bir nin mevcudiyetine bağlıdır. Cenap Şehabeddin Bey, edebi- yatımızın eski devirlerinde Evli » ya Çelebi ve Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi gibi muharrilerin kalemiyle tek tük nümunelerini gördüğümüz seyahat edebiyatmı canlı ve san'atkârane bir şekilde diriltmişti. Ayni zamanda vecize şeklindeki Yazılar da O edebiya- Ahbaplarımın arasında, altmış- | tımıza gere Cerap Şehabeddin ık bir de zengin vardı. o Muhlis | Beyin kalemiyle girmiştir. Şiirleri kitap halinde toplan- mamıştır. Nssir helindeki yazıla- safir sever bir adamdı. Evi herke- rı “Evrakı Eyyam”, “Haç Yolun- 8€ açıktı. Ziyafetler çekiyor, kir dayi; “Avrupa — Mektupları, , “Afakr Irsk,, , “Nesri Harp, Nes- ri Sulh,, , “Tiryaki Sözleri,, isim- li kitaplarında toplanmıştır, “Yalan,, isimli basılmamış, “Kör Ebe,, isimli basılmış iki pi- yesi o vardır. “Küçük Beyler, isimli piyesini de Hüseyin o Suat Beyle birlikte yazmıştır. Umumi harpten sonra Frinsiz- | cadan Türkçeye büyük bir lügat Paris, 12 (A. A.) — Tan geze- | kitabi yapmıştı, son zamanlarda Avusturya | bu lügati yeni harflerimize göre tasnif etmekle meşguldü. Bir muabede Aden, 1Z(A. A.) — Röyter ajansından: İngiltere ile İmam Yahya arasmda dostluk muahede- si dün imzalanmıştır. Pamuk fiyatları Adana, 12 (A.A.) — Pamuk, e dir. ; yin edilmişti. Kâtibi mes'ul bey Arhaviye muvasalat ettiği zaman Nail bey | tarafından verilen emir üzerine her nedense merkez anı Muhsin bey tarafindan karşılan- mıştı. Muhsin bey kâtibi mes'ul beye beyanı hoşamedi ettikten sonra kendisi için hazırlanan ©- daya göndermiş ve bundan sonra- ki hattı hareketi hakkında bizzat Nail beyden talimat alacağını söyliyerek çekilip gitmişti. Demek ki eski arkadaşlık yerine bundan sonra âmirlik ve memurluk vazi- yeti kaim olacaktı. Böyle bir şey kâtibi mes'ul be- yin hic hoşuna gidemiyeceğinden ve o zamana kadar takip edilen müşterek mesai terzının değiştiril mesi için bir İüzumu ket'i de gö- remediğinlen Muhsin beyin gös- terdiğ! odaya eşyasını bıraktıktan sonra doğru Nail beyin karırgâ- E'tmişti, Karargâhta Riza beyle Nil bey karşı karşıya oturuyorlardı. Fa- kat Rıza bey hiç bir işe kırışmı- yordu. Lâzrmgelen emirler doğru- dan doğruya Nail bey tarafından veriliyordu, Rıza Bey kâtibi mes- ul beyi görür görmez çok memnun olmuştu. Nail bey de sevinmiş gi- bi görünmüşse de onun gösterdiği samimiyet Rıza bevin samimiyeti- ne benzemiyordu. Çünkü Nail ber kâtibi mes'ul beyin ansızm karır- gâha gelip yanlarına oturmasını rize: aradâ hakikaten âmir- ik ve memurluk teessüs etmesini istediği anlaşılıyordu. ği Karargâh heyeti umumiyesi iti- Yollar efrat ve muha- doluydu binicilik ! #—VAKIT 13 ŞUTAT 1914 HARPTE Mahsusa Yazan: A. MiL böriyle hiç fena değildi. Son gün lerin karışıklığına ve gürültüleri: ne mütekabil bir sükünet hasıl ol- mustu. Karargâhta kumandan o- dasındaki ocakta yanan odunlar etrafı güzel bir sıcaklık neşredi- yor ve uzun zamandanberi sıcak i oda yüzü görmemiş ve istirahat etmemiş olan kâtibi mes'ul beyin yüzünü güldürüyordu. i Kâtibi mes'ul bey, öç arasmda ayrılık, gayrılık, ve memurluk olan mak için evvelâ karar; ayrılmamıştı. Akşam tabii beraber yenmişti. Yı sonra herkes bir köşey: ilerek uyumıya başlamıştı. Kâtibi mes'ul bey artık o gece rahat bir uyku çekeceğini ümit ediyordu. Fakat bu ümidi maateessüf bo- sa çıkmıştı. Çünkü gece herkes derin bir uykuda iken patlıyan bir İ silâh kât'bi mes'ul beyle beraber Rıza ve Nail beyleri de uykudan İ uyandırmıştı. Üç arkadaş biribir. lerinin yüzüne bakarak bu silâh sesine bir mana vermeye çalışır- | larken Nail bey arkadaşlarını ten- vir etmiş ve demişti ki: — Merk etmeyiniz, silâh düş- man tarafından atılmamıştır. Mut- laka hapishanede (bulunan eşki yadan birisini kaçırmışlardır. Nail beyin böyle söylemesi kâ- tibi mes'ul beyin nazarı dikkatini celbetmişti. Nail bey nasıl oluyor- du, ki silâhın hapisten kaçırılan bir şaki için atıldığını biliyordu? Acaba kaçırılmasını Nail beymi emretmişti?. Rıza bey ve kâtibi mes'ul böylece düşünürlerken uy” kuları kaçmıştı. Bunun üzerine tahkikst yapılmasna ve silâhm kimin tarafından atıldığını meys dana çıkarılmasma karar d mişti. Tahkikatım ilk safhasmda haki- katen eşkiyadan birisinin hapisten kaçtığı anlaşılmıştı. Kaçan o şaki i teşkilâtı mahsusanm bidoyeti tes şekkülünde bir vergi memurunu katlettiği için silâha sarılarak dağlarda şekavet yapan adamdı. Bu şaki teşkilâtı mahsusa kuman- danlığının emrine itaat etmediği için vaktiyle Rıza bey tarafından verilen emir üzerine hapse tıkıl- mıştı, Şimdi bu şaki cezasmı gör. meden tekrar hapisten kaçmıştı ve gene civar dığlarda şakavetine devam edecekti. Takkikat bu neticeye ' vâsıl ol- duktan sonra kaçıranm kim oldu- ğu araştırılmış, bunun kim olduğu- nu anlamak mümkün olamainıştı. Velhasıl bu hâdisede neticesi ş hul kalan birçok diğer hâdiseler meyanına kaydolunmakla iktifa edilmişti. i Kendisini Arkavide (teşkilâtı mahsusa âmiri bilen Nail bey kâ- tibi mes'ul beye ait olan müstak- bel vaz'feleri bir kâğıt üzerine kaydetmişti, Ertesi günü kâtibi mes'ul bey karırgâhta otururken ve gülümsiyerek demişti kiş (Devamı var) li. vE