£ Bittim, gp da'gınlıktan gözlerini ard ibi ani ar! ni n ği i Muvakkardan i vi yük Hikâye : 72 YINININMUNNNMNNNNMINNUMRNANINRIN €nize Gömülen Aşk KN) Yazan : Nezahat Hasan Motörü işletmek vazifesini Ok- Başımızı çevirdiğimiz zaman Ok- | Y Üzerine almıştı. Motör gittikçe | tayın bize doğru gelmekte oldu - | pa “Yor, sahiller ta uzaklarda bir | ğunu gördük. Daha yanımıza gel.! a halini alıyordu. Muvakkar mi- | meden sesleniyordu. iler arasında muhtelif pozlar-| Aysel hanım, size böyle su © Tesimler alıyordu. Nihayet De- ! ları sahilden seyertmek hiç yakış- |! , Mendere sahillerini bulduk. Ok| Y motörü sahile yaklaştırdı... Oktay bey?. etörden çıkanlar birer ikişer | Yaşlılar bir grup, gençler bir grup | tahta köprüyü şen kahkahalar | olarak uzak'ara doğru açıldılar... | ında geçiyorlardı, o Motörde | Sulardan uzaklaşmıyanlar için de | Ökten başk kimse kalamış; | burası tercih edildi.. | © Bir o; bir ben vardık. Yanıma) O — Ben de sizi denizde bir gezinti yaptırmak mıyor, — Ne yapalım dar şöyle üzere gel - Sulara dikmiş, kendi kendine ko - | dim. İ Muuyordu. — Rahatsız etmez miyiz?. | Ona gözükmeden biraz daha! O Bir an için yeşil gözleri benli.| kenara çekildim. Merak içinde İ ğimde dolaştı. Eninin kaşları ça - endisini dinlemiye başladım. O... | tıldı. Dargın bir sesle: iyordu, o genç zzbit Ayseli, onu — Rica ederim Aysel hanım. Muhakkak seviyor! Muvakkardan| O Göz göze ge'dik. Bir an içim- Defret ediyorum. İden geçenleri yanımda duran Eni- Kulaklarıma inanamıyorum, Fa | Pin anladığım hissettim. Derin at içimde büyük bir sevinç var.. | nazarlarla karşısında duran Ok -| gi endimi göstermeden uzaklaş . | tay! süzüyordu. Büyük bir günah liyen insanlar gibi başım önüme tü, Her üçümüz de, tım... Köprüyü hızla geçtim. Ön- | dekiler, iyice ilerledikleri halde, | “ Yüksek kahkahaları sahi'e kadar | 9039İZ, epey uzakta kalan motöre uzanıyordu. Onlara yetişmek için | kadar yürüdük, dar köprüyü geç, Oşuyordum. Fakat kendine, his < meden evvel Muvakkarla karşı - erine sahip olmuyan insanlar gi - laştık, Enin sevinçle: yavaş ve J Berlinde 'Bir Türk gencinin | muvaffakıyeti İktisat doktoru Ahmet Naim Bey parlâk bir imtihan verdi Bundan 8 se- ne Al -| manyaya ken - di hesabına ik- tısat tahsili için Hâkim oğlu Ahmet Naim Bey Ber- linde tahsilini bitirerek gel - miştir, Naim (Bey| Berlin Üniver | sitesinde 1927 | senesinde (Dentehes İnstitüt Für Zeitungskunde) seminerinde bir | konferans vererek takdire maz -| har olmuştu. Bilâhare Başvekâle - | İ timizin yardım ve (himayesine İ mazhar olmuş, doktora tezini ver miş ve İstatistik ve ulümu siyasiye seminerinde üç sene çalışmıştır . 1933 yılı başlarında (doktora İ tezi olan (Cihan iktısadiyatında İzmirin mevkii) eserini bitirerek bu Ünversiteye takdim etmiş ve | fakültece “şayanı takdir, derece. | de kabul olunmuştur. evvel giden | Naim Bey iyim... Oktayın sözü halâ kulak.| | — Ne iyi oldu Ağabey, Oktay İkide. Besi kıskanıyor demek | PeY bizi şöyle bir © gezdirecekti. ki. Bu sahi miydi?... Oktay beni | Sen de gelirsin, dedi. seviyor muydu?.. Bir an aşktan Muvakkar cevap vermedi. orktum ve kaçmak istedim," | Oktay kemali nezaket'e gülümse - Bilâhare bütün şifahi imtihan - larını kazanmış ve doktora diplo. | masını almıştır. Başvekâlet tara » ! fından takdir edilen Ahmet Na - im Bey İktisat Vekâleti o emrine Evet kaçmak, uzaklaşmak, Di diz an yeşil gözlerin aleşine, onun | şüphe ettiği, fakat bizünah olan| |yi suları köpüklendirerek açıldı. — Dört kişi eğleniriz! Bindik. Beyaz motörümüz ma- her şeyden, her - ; kesten uzaklaşmak, tenha sahiller | Gittikçe sahilden uzaklaşıyoruz. '« “zak, ya'nızca mavi sularla yaşa » Eninle Muvakkar burun tarafı- na gittiler. O dakika yeşil gözler- le yalnız kalmaktan korktum.Hem Eninle Muvakkar beni neye- yal arıyarak orada aşktan, sevgiden, mak istiyordum. Az 2 Billkârın feci surette neticelenen aman evvel aşkını düşündüm, zavallı Bilkir Ö da tesadüf ettiği karanlık göz. lerde bir sevki, bir aşk, bir saa nız bırakmışlardı. Muvakkar dü - mehi gene sahile doğru kırdı. det bekliyordu. Evet beklediği “D, grupunun sergisi *€vgi ve saadet bir zaman beyaz Birkaç gün evel genç sanatkâr», larımızdan altı ressam*“D;“grüpu namr altında topladıklarını ve ya- kında bir sergi açacaklarını haber vermiştik. “D,, grupu bu ayın se- kizinci pazargünü Beyoğlunda Tü- nel başında eski Rus konsolosluğu Enin, daha faza geride kalmış > şiğinde sergilerini #eiyorlar: bizi bek'iyordu. Onun yarıma gel-| D. rl em sergisi yalnız “De Gİ e siman sordum, | ser,, lerden mürekkep olacaktır. ESME nereye kadar yi İlk sergilerini desene tahsis eden decekler?, gençlerimizin bu sergiyi takip ede cek o'an sergileri yağlı boya levha Şöyle bir dolaştıktan sonra sa-| ları ihtiva edecektir . il boyu gazinosuna inecekler de ———— di. Eninle yavaş yavaş onları taki. İ Halkevinde fotoğrafcılık lem m ie İstanbul Halkevi Reisliğinden: Ağır yürümekte olduğunu gör - üm... Bir daha başımı geri çevir- | Medim, Epey dolaştıktan sonra! il gazinosuna indik. Yemek *vkalâde ness ve zevk içinde yen Yemekten sonra herkes grup, | #üp tekrar kırlara, sahil'ere doğ- “ Uzandılar. Oktay babamla mü- dürüne bir seyler anlatıyor, gülü - *üyorlardı. Muvakkar herkesten uzak, yal niz başına yürüyor, şimdi ne Ok -| taya, ne de Muvakkara yaklaşı -| bik etmek üzere teşkil edilen vali yorum. Mümkün olduğu kadar her | muavini Ali Rıza Beyin reisliği al- ikisinden de uzaklaşıyorum. Enin: | ndaki komisyon dün ikinci top - le sahil boyunda, sulara çok ya - | lantısını yapmıştır. Kim bir yerde oturduk. Şimdi se - | © Bu toplantıda birtütün, bir tif 'P geçen sandalları sahile beyaz | tik ve iki de halı takasına ait mu- ir bulut gibi inen martıları seyre: | amele ikmal edilmiştir. İYoruz. Takas komisyonunun işleri pek Yakından bir ayak sesi işittik. İçok olduğu için komisyona ait bü- kâğıtlar üzerinde iki üç siyah göl- 8 ile, ayakları dibine atıldı. Bi) - kâr kaince unutulan, atılan aşkını topladı. Onu bir mezar olan kal - bine gömdü. Her akş köyle neti - Ölenecek değil miydi?. Öndekilere iyice yaklaşmıştım. | len fotoğrafçılık Oo dersine tekrar başlanacağından mukayyet tale- be ile yeniden kaydolunacak ta'e- ! benin her gün saat (17) den son- ra Evin güzel sanatlar merkezi o - Jan Gülhane bahçesi medhalinde - ki Alay köşkündeki o müdürlüğe müracaatları. e Takas komisyonu Yaz tatili münasebetiyle kesi- | verilmiştir. Kıymet takdiri işi i Vapurcular bir kere daha İ itiraz ediyorlar Vapurcuların kıymet takdiri komisyonunun raporuna itiraz - ları, hekem tayin olunana İstan » bul birinci ticaret o mahkemesi reisi Osman Nuri Bey tarafından tetkik olunmuş, neticede kat'i ol- | İ mak üzere yeniden kıymetler tes- İ bit edilmişti, ! Haber aldığımıza göre, bunun la mesele neticelenmiş olmuyor. Şimdi yeni bir vaziyet ortaya çık- mış, vapur sahiplerinden bir kıs- mu, tesbit edilen (kıymetleri bulmuşlardır. Diğer o taraftan Iktısat Vekâletinin mümessili olan komisyon reisi Sırrı Bey de, bazı kıymetlere yüzde yirmi beş zam hususunu fazla bulmuştur. Gerçi, hâkemin kararı, kat'i ol- | duğundan, kıymetin az veya çok | i olduğu yolunda yeniden itirazla - rın bu kararı değiştirmeğe bir te » siri yoksa da, hâkem kararınm bildirilmesi zamanı noktasından az 5 — VAKIT 4 B. tesr'n 1Y5* AŞK DELİSİ -—--XHÜKUÜMDAR — Tamara yolda Abaza Paşa | askerleri tarafndan damı | tı. Yanında bir ihtiyarla bir de! cüce vardı. Askerler Temarayı| Abaza Paşaya getirdiler, İhtiyar | öldü.. Cüce Abaza şeyhinin ya - nındadır. Tamara da orada idi. Cüce bize yalvardı. Tamarayı ka çırdik. O bir manastıra girmek istedi. Biz de bir iyilik olsun di- ye Kağızmana götürdük. Tamara için taç ve tahtını bı- rakmış olan koca hükümdar, Ka- ğızman yolunu öğrendikten sonra arkadaş'arının yanına geldi. Ra -j ime: — Ben gidiyorum, arkadaşla - rım sana emenet.. Dedi ve atına atladığı gibi Ka- ğızman yoluna sürdü. desi | Kağızman, Kars ile Pasin ara - sında, dağ eteğinde kurulmuş bir şehirdir, Aras nehrinin beslediği | bu şehir, düyanın en güzel ve ko- kulu gül yeniştirmekle meşhur bir yeridir. Çoban köprüsü üzerinde şehir haricinde Üç kilise ismini taşıyan ve etrafı gül bağları ile | | çevrilmiş kilise ise buraların es - rarengiz bir mevkiidir (1). Muğrav burayı bulmakta güç- lük çekmedi. Kilise avlusunda a- tından atladığı gibi, kapıcıyı bir yumrukta yere devirerek içeri sal. ! dırdı. İlk tesadüf ettiği papazın | sakalından yapışarak: e — Gardiyan kılıklı papaz. De - di. Mahpusunu çıkar, yoksa ne - fesini sişman göbeğine tıkacağım. Muğrav, deli gibi idi, ne yaptı- ğının farkmda değildi. Papaz, çoktan d yutmuştu.. korkudan ağzını açamıyordu. Muğrav bundan da fayda ge'mi - yeceğini anlayınca bir yumrukla yere sererek içeri daldı. Muğrav, loş bir dehlizde Mer « yemin tasviri önünde diz çökmüş bir rahibeye tesadüf etti. Bütün gürültü ve çığlıklara rağmen o, ye! rinden kımıldamıyor, huşu içinde duasiyle meşgu! oluyordu. Muğrav, siyahlara bürünmüş kadının ensesinden tutarak ayağa kaldırdı. — Kuzgunlar, dedi. Hepinizi zehennsme göndermememi isti - yorsanız o Tamarayı gösterin. Rahibe, sakin bir tavırla önü- nü topliyarak cevap verdi: — Biz allahın sevgili kulları - bahis tazelenmiştir, o İddia edil-| i diğine göre, hâkem kararını on | beş gün içerisinde bildirecektir , ! kıymeti üç bin küsur lira arttırı - İlan “Cide, o vapuru sahiplerinin itirazı hakındaki karardan başka İ bütün kararlar, bu on beş günlük müddet geçtikten sonra bildiril - miştir. Dolayısiyle kararın kat'iliği va- İ siyediyizi artık mevzuu bahsola - vet dairesine yapılacak ( itirazla| | yeniden tetkik edilebileceği ileri | ! sürülüyor. | roda çalışmak üzere ticaret oda! sından iki ve ticaret müdüriyetin - i den bir memur seçilmiştir. İ — Komisyon işlerini ikmal edir | siye kadar her gün top'anacaktır. yız. Bize hakaret yaraşmaz. Bura- | da Tamara isminde bir rahibe yok tur. — Allahm aziz kullarından on tanesini kı'ıcımla cevap ver - dim. Seni de cehenneme gönder : mekten çekinmiyeceğim. | — Bizi kılıç kesmez ki... — Kesmez mi?... — Bir tecrübe et! Muğrav, bu tok kanlı rahibe - Yeni takas talimatnamesini tat | mıyacağı, vaziyetin temyiz tica » | nin karşısında hayretten dona kal mıştı, O: — Sizinle lâtife etmiyorum, di- yordu. Biz Yalan da söylemeyiz. | Fakat beni kesmek © istiyorsanız, | boşuna kendinizi yorarsınız. İnsan yapısı kılıçlar bizim etimizden iş- lemez. Muğrav, kudurmuşa dönmüştü. Belki birkaç yüz barsağı paçav - Yazan: Niyazi Ahmei raya çeviren kılıcına manalı ma- nalı baktı, Rahibe: — Haydi, dedi. Aklından geçe ni an'ıyorum. Fakat O tecrübende aldanacağını söyledim. Muğrav, bu küstah rahibeyi fazla söyletemezdi. Şimşek süra - tiyle kılıcını kınından sıyırdığı gis bi rahibenin beline uluorta hava - le etti, Vücut, bir anda ikiye ay - rılmıştı. Rahibenin son sözü şu ol- | muştu: $ — Muğrav!.. Muğrav, bir çılgm gibi yüz üs- tü kalan yarım vücudu kolları a- rasına a'dı. Evet Tamara idi. Kan ayaklarını ıslatıyor. » 5 # Rahim, Muğravın arkadaşları ile Karaoğlanın bulunduğu tarafa giderken, Hüsrev paşa ordusunun kaleyi tamamiyle sardığını öğren- #mişti, Abaza paşaya Karaoğlanın ka leye girdiğini haber veren Sel - man da etrafı dolaşıyor, Zehrayı arıyordu. Rahim, Mehmedi buldu. Bera- ber Karaoğlanın yanma gittiler. Karaoğ'an olup bitenden baber - siz bekliyordu. Rahim, içeri girer girmez: — Haydi Karaoğlan, dedi. He | men gidiyoruz. Biraz vakit geçi - rirsek kapıdan çıkâmiyâtağız. Hazırlandılar.. Güliye erkek el bisesi giydirmişlerdi. Önden Ra « him çıktı, Mehmetle (Karaoğlan | Güliyi yanlarıma almış, kale ka - pisma doğru gidiyorlardı. ; Zehra, Karaoğlan çıktıktan | sonra baygın bir ha'de serili k dı. Neden sonra kendine geldiği vakit, müthiş bir kıskançlık içini sarmıştı, Onun Güliyi bulmasına mâni olmalıydı. Bu fikir aklına ge lir gelmez dışarı fırladı. Koşuyor- du. p Tam bu esnada da Karaoğlan- la Mehmet kale kapısına doğru sidiyorlardı. Karaoğlanı (tanıdı Mehmedi tanıdı. Yanındaki gence “ baktı. Ka'bi durmuştu sanki, Bey- ninden vurulmuşa döndü. Güliyi tebdili kıyafetle kaçırıyorlardı. Se sinin yettiği kadar, gırtlağını par- çalarcasına çığlığa başladı. , Selman kale kapısından doğru geliyordu. Bu çığlık onu yerin - den fırlattı. — Karaoğlan tehlikeyi vermişti On adım ilerde hazırlanmış atlar duruyordu. Etrafına seri bir nazar fırlattı: e — Haydi Mehmet, diye bağır « lıktan sonra Güliyi belinden ya * kalıyarak atlara doğru koştu. Bir. kaç saniye sonra atına yaklaşmış, k j atlamış, son süratle kapıya doğru sürmüştü. Mehmet de ayni süratle peşin den koşmuştu. Rahim, Muğravın arkadaşlarıy'a kale kapısında bek liyordu. w (Devamı var) —— (1) Bu kilise “Çoban köprüsü inde şehre yakın bir yerdedir. ahar mevsiminde envaj çiçekler; cemedip ında kaynar.,, Kita bı coğrafyayı kebir. Kâtip Gi bi, sayıfa 450, El yazması nushas