> za ee gg iğ —3 — VAKIT 2B. teşrin 1933 enerbahçe dün Viyana- lılara yenildi.. (Baş tarafı 1 İnel sayıfamızda) ——.. me p şut sallamıya da başladılar. Bun- | İ Fensrbahçe, Viyanalı futbol -|lardan bir tanesini o Hüsamettin 1 cularla ikinci defa o karşılaşmış,, | güçlükle tuttu. 15 inci dakikada © cuma günkü maçla kıyası müm - | sağ açıklarının bomba gibi bir şu- ; kün olamıyan ahenksiz ve dağnık ! tu havadan gitti. | © biroyun vererek sıfıra karşı üç! Yirminci dakikada bir korner - — sayı ile yenilmişti. den ilk fırsatı kaçırdık. Kalecileri Cuma günkü maçta Fener ka - | dışarıdaydı, kafa ile vurulan top — esine bir tek sayı atmıya eğ havadan gitti. (o Biriki (dakika İ fak olamıyan Viyanalılar, cuma | sonra Fikret, lüzumsuz (bir pas z günkünden daha iyi olmıyan bir | yüzünden bir gol fırsatını kaçır - iv oyunla ve bir hayli de kolaylıkla | dı. o Arkasından Muzafferin fi- i bu sefer ayni kaleye topu üç de -| rikikten aldığı pasla (çektiği şut| fa sokmuşlardı. i kalecinin elinde söndü. £ Yirmi Sebebi ne ?.. diye soracaksınız, | sekizinci dakikada ilk yapabildi — sayalım: ğimiz okombinezonla Avusturya | © Fenerbahçenin takimda “ta kalesi önünde sıralandık . Fik -; Ça yapacağı hakkındaki bir gün retin şutu bilmem (kaçıncı defa| ii oynamıyor, uzun müddettir orta | haf ile sol açık mevkileri arasın - “da mekik dokuyan Fikret, Zeki! Beyin yerine, yani merkez muha- “cim mevkiine geçmiş bulunuyor - du. evvel işittiğimiz rivayetler tahak-| gene bavalandı. kuk etmiş ve sol açık, sağ muavin Otuzuncu dakikada bir sol a- | mevkilerine, Galatasaraydan çıka- | kışlarını favlla kestik. Bir firikik, rak “Sarı — kırmızı,, klübe giren | bir yarım kurlarış, bir şut: İkinci gol.. Takımda tadilât başladı, Rıza çıkarıldı, «Ekrem sağ hafa geçti ; | Orta hafa da Bülent (Eski Süley» maniyeli) alındı. Bu dakikadan itibaren Avus - turyalılar hâkimiyeti adamakıllı ele aldılar. o Hatlarımız arasın - i da mekik dokumalarına (bazan zaruri olarak seyirci gibi kaldığı- mız oluyordu. > Devrenin bitmesine beş dakika kala merkez mühacimleri bir şut attı. Hüsam bunu eliyle ileri doğ- ru çeldi, fakat sağ içleri yetişerek ustalıklı bir kafa ile topu Fener kalesine bir daha sokuverdi. Takımda ikinci tadil: Reşat çel karıldı, yerine Muzaffer (o geçti, Muzafferin yerine Şaban.. Düdük öttü, devre bitti., lerden Rebii ile Rıza getirilmişlere di. * Bundan başka Zeki Bey de| k | Takıma şu tertip verilmişti: Hüsamettin — Yasar, Fazıl — © Rıza, Ekrem, Esat — Niyazi, Mu! zafer, Fikret, Reşat, Rebii . ç Fenerbahçe bu tadilâtt o niçin| “ yapmıştı?. Meçhul... “Dünkü yazımızda, hariçten ta- | © kıma oyuncu almanın daima o tas “ kımı takviye etmiş olmıyacağını, — bilâkis takımdaki beraberlik ahen | © gini bozabileceğini de samimiyet- iştirak etmiştik, Dün bunun mi. salini gördük . İ Takımın sağ muavin mevkiin - © den başlıyan aksama bir müddet > sonra bütün haf hattına, bunun ar- kasındar da hücum hattına kadar - müessir oldu. (Bunu bizim gör - ikinci devre Ikinci devreye ayni ahenksiz -| kle başladık. Bir hucumlarımı tuttuk, onlar da bir hücumumuzu | tuttular. o Top bir kaç dakika için ortalarda dolaşmıya başladı. Hü- cumlarımızın iyi dare edilmeme - sine, topu ayakta fazla bekletme miz inzimam etti, (o Bunun neti - cesi Lopu ayağımızdan daalmı - ya başladılar. Oyun yavaş yar | vaş Fener sahasma intikal ediyor- du, On beşinci dakika da Esatla Viyanalı yan hâkemi arasında lü- zumsuz bir çekişme oldu. Esadin | orla hâkeminin yanı başında ve onun hükmünü beklemeden yan hâkemine çatması mânasızdı . Oyun tekrar başladı, fakat bir hâdise daha oldu. Bu sefer de bir favülden müteessir olarak Viyana ! lı bir oyuncu Esadın beline sarı - larak yere itmek gibi mânasız bir harekette bulundu. Bir iki Fenerli oyuncu bu hareketi oönlediler. Maç tekrar başladı. Fakat artık oyunun tadı tuzu kalmamıştı, Be - reket versin Fener müdafileri çok yerinde müdahaleler (o yapıyorlar, Avusturyalıların kale önünde a « Maç başlıyalı henüz iki dakika ' ğırlaşan hareketlerinden © ustaca “öl İmamıştı. o Arkasından bir akın | istifade ediyorlardı. Bununla © daha, Bunu ofsaytla durdurduk . | beraber Viyanalıların fazla mü - © Sağ ve orta haflarımız aksamıya, ©ssir olmamakla beraber | tazyiki > Avusturyalılar da en kuvvetli ta- | gittikçe artıyordu. » rafları olan sol ile bu aksamadan Sağ açıklarının bomba gibi bir — istifadeye başladılar. şutu kale direğinin bir karış üstün © Beşinci dakikada bir hücum yap den aştı. o Sol içlerinin bir şutu - “tuk ve Rebii, dün O çekebildiği iki nu Hüsamettin bir plonjonla an « “ şultan birigi çekti, yandan gitti . cak çelebildi. £ Fakat bu plonjon BE sefer Reşat ta aksamıya başla» | bir defa ile kalmadı. Bir kaç da- ii kika tekerrür etti, Biraz sonra oldukça güzel bir | ler de görmüş olmalılar ki oyun! © esnasında takımda yeni tadiller| yapıldı. © Bu ahenksizliğe, ozaman za- oman Reşadın iyi olmıyan oyunu i- “le Fikretin uzun müddet haf oys| ının tabii bir neticesi A - a kalecisinin çok üstünden “aşıp giden sütleri de katılınca ta- © kımcuma günkü ilehiçtea- p görünmiyen bir oyun ver “miş oldu. Diğer taraftan Avusturyalılar | © da cumu günkü kadar ahenkli gö- © rünmediler. Sahanın toprak o- > luşu belki oyunlarmı bozuyordu . © Bundan başka cuma (günkü gibi © kendilerinden fazla emin ve rahat | “değillerdi ve maçın havası daha sert ve sıkıcı idi. # e Birinci devre ii Maça, Adil Giray Beyin hâkem ! Tiği ile başlandı. Ilk akını biz yap- “tık, tuttular ve mukabil akına geç iler, tutamadık: Gol. Viyanalılar bu maçla uzaktan Italyanın muhtırası I(A.A.) — Mer-i PARİS, kezi Avrupanın iktisaden ibyası hakkında İtalya tarafından tevdi olunan muhtıra bütün gazetelerin nazarı dikkatini celbetmektedir. Le Journal şu suretle mütalea. / smı söylüyor: “Fransa küçük itilâf — ile olan an'anevi rabıtaları | ile İtalya ile yapmağa çalışmakta olduğu mu- karenet arasında sıkışıp kalacak olursa Fransa için o vaziyet çok nazik olacaktır. O Fakat sulhper- verane bir siyasetin İtalyanın men faatleriyle küçük ( itilâfın men - faatlerini telif etmesi icabeder. İşte dün M. Paul Boncour ile M. Titulesko ve M, Benes arasın -! daki uzun görüşmelerin almış ol « duğu istikamet budur.,, DŞİ Üzüm ve İncir satışı İzmir, 1 (A.A.) — Bugün'bor- sada dokuz kuruştan yirmi dört İ kuruşa kadar altı bin altı yüz dok- İ san beş çuval üzüm ve sekiz ku » ruştan yirmi iki kuruşa kadar iki bin iki yüz seksen çuval incir sa »! tılmaştır. Fındık satışı Giresun, | (A,A.) —Dün ve bugün borsada 62 kuruştan 64 ku- | ruşa kadar 7183 kilo fındık içi 25 kuruştan 26 otuz paraya kadar 39550 kilo kabuk'u fındık mıştır. satıl Köyceğiz dalyânı Müğla, | (A.A.) — Vilâyetin en büyük dalyanı olan Köyceğiz dalyanı faaliyet hazırlıklarına baş ladı. Bu dalyanın senevi istihsa - lâtı 70-80 bin okka balik ile 3 4 bin okka balık yumurtasıdır. Rados ve Yunanistana da sevkiyat yapı - hyor. Balık yumurtalarının okka s1 2—3 liradır. akın yapabildik Rebiinin ikinci bir köşeleme vuruşunu kalecileri bir yumrukla uzaklaştırdı, Ma - çın bitmesine, on beş (dakika kalmış siklet merkezi gene Fener sahasına geçmişti. Hemen bütün | oyuncularımız geride toplanmak suretiyle bu hücumlara karşı ge - liyorlar, müdafaanın arasıra ileri gönderdiği top, tâ santr çizgisine kadar sokulan Avusturya hafları- nın ayağına düşüyordu. Bununla (o beraber Viyanalılar sayı çıkaramadılar, Çünkü kala ö- nünde ağırlaşıyor, şut çekmek için uygun bir vaziyet arıyorlardı. Maçın bitmesine beş dakika ka- la biraz canlandık. Bir akınımızı bir iki santim farkla Viyana kale. ! sinin direği çeldi ve bir tek sayı çı karmak bahsinde son şansimız da bü suretle eridi, gitti. »“.. İşte dünkü maçın esaslı hatları. | Fenerbahçenin niçin böyle deği - şik bir takımla bu maçı yaparak lüzumsuz yere yenildiğini o hâlâ merakla biribirlerine soran halkın arasında stadyomdan çıktık. A.S. Türk spor Türkspor refikimiz beşinci yı. İina basmış ve kıt'asnı büyüterek daha güzel ve daha cazip bir şe « kilde intişara başlamıştır. İstan - bulun en kuvvetli spor mecmuası olmak yolunu tutan arkadaşımızı tebrik ediyoruz. Hikâye Uafk bir çam ormanını andı- İran geniş ve muntazam bir bah- i çenin ortasına bib'o gibi konmuş | beyaz boyalı bir köşkün, boğazın ! bütün ilıtişam ve güzelliğine hâ- kim tarasasında her akşam ş0z- lonğa uzanırdım. Grup eden gü- | neşin etrafı kapliyan kızıllığı ile i mütenevvi renklere boyanan bu I tabii ve mücessem tablonun karşı- ' sında tabiati benden ziyade tetkik edecek kadar nüfuzu nazar sahibi olan şair ve ressamların alacakla - rı ilhamatı düşünerek sant'erce da- / lardım. Hayatımın diğer tatlı zamanla - rı da piyanomun başında meşhur bestekârların heykel ve fotografla. rı arasında geçerdi. Hassas ve in- ce ruhlarını ifade eden parçalarını çaldığım yakit karşımda tecessüm ! eden keskin nazarlarında derin bir | teessürün canlandığını görür gibi olurudm. Piyanonun derin iniltile - ri sükünet bu'duğu zaman mahzun ve mükedder simaları sanki beni teşci için durma çal diye tebessüm ederdi. Mayıs ayının durgun ve ılık bir gecesi idi. Gök yüzü irili ufaklı elmas parçaları ile. işlemeli gece tuvaletinin üzerine tek taşlı pır'an- ta kolycani takmış, deniz sanki sır- ma'ı atlastan bir çarşafa bürünmüş tü. Bütün sahil en ufak hutut ve eşkâline kadar bu atlasın üzerine irtisamla aksetmişti. Gözlerim w- zak, hem pek uzaklarda geğiyor, ye bestelemek istediğim bir parça- nın melodisini terennüm ediyordu. İlk baharm bu parlak gecesi u - zaktan martılara benziyen sandal- lardan taşan muzik sesleri ve müf- rit bir neşe tufani'e tesit olunuyor- du. Kimi kitarm tellerinde ihti - zaz eden serenadları ile sevgilile - irinin kalplerini büyülemeğe çalışı» yor, kimi de hayatım elemlerinden kacan, onun acısını duymak isle - i miyen ruhlarını neşelendirmek için gramofonda şen havalar çalıp şar- ! kılar söyliyorlardı. İ Birazsonra uzakta çalınan ve i gittikçe yaklaşan bir kemanın tel- / lerinden taşan iniltiler üzerine her i kes susmuştu. Şen, şakrak kahka- halar fırtınası yerine esen bu hü - İ zün rüzgârı, en hissiz kalpleri bi'e kamçılamıştı. Kim bilir hangi muz | terip kalp elemlerini kâinata du - yurmağa çalışıyordu. Yavaş yavas yükselip birdenbire incelenen bu iniltiler ruhumu ateşe düşmüş bir i gümüş külçesi gibi eritmişti. Muh | telif çiçek'erin kokusunu taşıyan ılık bir hava ağır ağır sürüklenerek İ yüzümü okşarken kendimden geç- i miştim. Bilmiyorum ne gibi bir kuvvet beni on beş dakika sonra olduğum dimağım, ruhum “İlk kederim, di-| Kırık duygular Yazan: Nazmiye Haşim kudan uyanır gibi yarı kapalı olai gözlerimi açtığım zaman karşımdı amca zadelerim Büşra ile Ferdaytj gördüm. Ben nasıl piyanoya delice âşık isem Ferda da kemana öy'e âşı idi. Dretlerimizi birbirimize ruhu muzun lisanı olan muzikle ifham ederdik. Garp musiki üstatlarının en yüksek eserlerini her zamanki gibi gene durup dnlenmeden saat“ lerce çaldık. Artık yorulmuş ol - malıyız ki Buşranın haydi biraz da denize çıkalım, ilk baharın bu şaşaalı gecesini biz de her kes gi- bi yakından temaşa edelim. Diye teklifini hiç itiraz etmeden kabul ettik. Suların rüküdundaki etafete karşı sandalımızın bir ok gibi sessizce kayıp akışından mahzuz olarak çok uzaklara açılmıştık. Ü- " zerimize doğru koşuşup bizi karşı- 'lamağa gelen ufacık dalgalar etra- fımızda bir musiki gibi terennüm ediyor.. Sanki yüzlerimize, elleri- , mize birer buse kondurmak için I çırpınıyorlardı. Ne biz onlardan ayrılmak ve ne onlar bizi bırak - mak istemişlerdi. Teranelerine al. idanarak Rumeli kavaklarına ka - dar gittik. coşup etrafa azim köpükler saçma. i a, bizi bir an evvel sinelerine al- Bu ani tahavvül karşısında her ü- İ çümüz de birbirimize endişeli na- | zarlar ile bakıştık.. Teselli edecek | hiç bir kelime bulamadık. Yalnız kesik kesik çıkan nefeslerimiz ü - mitsizlikten mütevellit sükünu ih- lâl ediyordu. Tabiatin bu insafsız zulmüne karşı göstereceğimiz son mukave - met ve mücadeleden sonra onun kuvvetli pençesine teslim olmanın fecaatini düşünerek birer canavar gibi üzerimize atılan dalgalara bir az insaf ve merhamet diye yalvar- mağa başladık. Sema, e'im bir felâkete şahit olacağını hissetmiş gece tüvaletinin üzerine siyah brün Bu alaca karanlık içinde, uzaktaki yalıların ufacık birer nokta gibi tek tük ışıldıyan kandillerinden gözlerimizi bir türlü ayıramiyor - duk. Her dakikada bir ziyalarmın arttığını, hacimlerinin bir az daha | Su ile kararan kalplerimizi ümit bir gayretle sarılıyorduk. Bu heye- canlı saatlerden sonra ilk vardığı - mız köşklerden birinin iskelesine her üçümüz de birbirimizi kucak- lıyarak çıklığımız zaman serin bir rüzgâr cükten matem duvağını örtmüştü. | şakaklarımızdan yanakları- oturtmuştu. » Parmaklarım sanki| ginirlerimize bir sükünet vermek kapımız gbi taşların üzerinde hansi Sşeklrden çalmış olduğu br zin hazin sesler çıkarmağa çalışı - | em ile eserken hepimze yordu. Biraz evvel inliyen keman * eçmş olsun, diye fı- yerine bu sefer piyano, anasını, kaybetmiş bir yavru kuş gibi ağ'ı-. . yor ve ağlatıyordu. Aheste aheste | İki iren çarpıştı brbirine karışıp ta yükselen, sonra Koel, (Al:anya) 1 (A.A) i Dönüşte, sakin görünen © ufa - # cık dessas dalgalar yavaş yavas Jmak için yükselerek sandala müt- | hiş darbeler indirmeğe başladılar. büyüdüğünü gördükçe ölüm korku göneşi aydınlatıyor, küreklere son | yerden kaldırıp piyancmun başına | mıza doğru akan teri kurutmak ve birer birer süzülerek ölen bu ses - | Veldorf istasyonunda iki yolcu tre ler arasında oda kapısının birden- | ni çarpışmıştır. 10 kisi hafifçe ya” bire açıldığını hissettim. Tatlı uy- | ralanmıştır.