RE Hikâye Cemil Bey 13, 14 yaşlarındaki olmak üzere hastaneye yatır- ünü korku ve heyecan içinde iyordu. İlâçlarını bile doktor , hastabakıcı ve yanında bulu - - Küçük Nihadın yanı başında ın arkadaşı Faruk ta apandi - n ameliyat olacaktı. Her iki fmı düşünüyorlardı.. Nihat Fa- — Senin ameliyat günün acaba m günüme tesadüf edecek o mi? Derken arkadan doktorun sesi işitildi. — Merak etmeyin küçük paşa- Jar ikinizin amelyatı da bir günde 1 ii olacak, korkuyor musunuz baka - | 4 lm? Dedi. Nihadın yüzü bir an içinde sap- — Bü kara günden kim kork - z doktor Bey? dediler.. Doktor gülümsedi: Sizin gibi aslan gençlere bu Yarını atlattınız mı bitti, iyerek uzaklaştı. K in Şimdi iki arkadaş derin bir dü- “1 şünce almıştı. Birbirlerile hiç ko - nuşmuyor, yalnız ameliyat masa - #mın beyaz örtülerini gözlerinde y canlandırıyoralrdı. O gün akşama ı Nihat ile Faruk. vakitlerini derin bir düşünce müthiş bir kor- içinde geçirdiler. Artık iyice » karanlık olmuş, hastaneyi derin bir sükünet boğmuştu. dadısı o gün eve gitmiş ve hâlâ dönmemişti. İki arkadaş araların. 'da ameliyat bahsini tekrar açtılar. geceyi nasıl geçireceklerini dü i şünüyorlardı. 1 Nihat birden bire: © — Faruk, diye haykırdı, bak nim aklıma ne geldi. Ne sen ve > e ben ameliyat olmak niyetinde — değiliz. Bunun için kaçmamız lâ - >zım. Ancak bu suretle kurtulabili- iz. Yoksa burada kalırsak zorla © ameliyat yapacaklar. Belki de öle ceğiz. Faruk bu fikri gayet güzel buldu. Çünkü kendisi Nihatten da çok korkuyordu. Faruk Niha « — Buradan kurtulursak doğru nim dadımın evine gideriz. O ya çok yakın bir mahallede o uyor. Âlâ: Şu halde © herkesin nasını bekliyelim. Sonra da cıya : gözükmeden kaçmıya Hastanede ses sada kesilmiş her , Kes uyumuştu. İkisi de hazır, kö - uyuklamıya başlıyan “gece in iyice dalmasını bek - w Biraz sonra nöbetçi ka » başı kolları arasına düştü. horuldamıya başladı. Bunu n küçük hastalar baş uçların. pencereyi açtılar, Etraflarını e gözden geçirip yavaş yavaş ye indiler.. Şimdi yalnız bir ikeleri kalmıştı. Kapıcıya gö - n sokağı çıkmak. ik am parmaklıklı kapıya geldik- eri zaman, arkadan: — Kimdir onlar diye kapıcının ert sesini duyar duymaz oldukla- yerde donup kaldılar, Kapicr yarısı bu iki. yaramaz hâsta- nin yanına yaklaştı. ir 10 — VAKIT 28 Eylül 1933 Hastaneden firar Nihadı - apandisitten arneli - | tı. Küçük Nihat hastanede her ! dadısı bin güçlükle içiriyor « İ ameliyatın ne zaman olar | kesilmişti. Her ikisi de bir a- | Yazan : Nezahet Hasan |. — Nereye gidiyorsunuz? Dedi. Zavallı firarilerin heyecandan ko- nuşmıya takatleri kalmamıştı. Ce- vap vermediler kapıcı bunları alıp götürürken içeride telâşlı telâşlı konuşmalar ve koşuşmalar işitili- yordu. Gece nöbetçisi hastaları dolaşır ken Faruk ile Nihadın yatakların da olmadıklarmı görmüş ve he - men telâşla hemşireleri ve doktor ları uyandırmıştı. Her tarafta bu iki yaramaz aranırken kapıcı ço - İ cuklar ile beraber içeriye girdi ve onları doktorlara teslim etti. | — Faruk gece yarısı nereye gis diyordun? Diye soran doktora, Faruk: — Yarın ameliyat olacağım için hayatımdan şüphe ediyordum.Hiç olmazsa ölmeden evvel buraya en yakın oturan dadımı dünya gözü İ ile bir kere daha görmek istedim. i Dedi. Doktor hafifçe Farukun kulağı- nı çekip Nihada döndü: — Ya sen nereye gidiyordun?. Nihat çabuk kendini topladı ve | bir büyük adam tavri ile verdi: cevap Faruku gece vakti dadisına ka - | dar yalnız başma göndermeyi vic- ! danım kabul etmediği için ben de kendisine arkadaş oldum! Doktor gülümsiyerek bu iki fi- rariyi yataklarına kadar götürüp yatırdı. ». * 5 İki gün sonra kendilerini topl yan Nihat ile Faruk ameliyatın fi- rara değer bir şey olmadığını an » lamışlardı. Nihadır | sessssssassussnsosssass2100000000400040080000000090008095164090900098008108000800000008 Üzak şarkta vaziyet ! Japonyanın emeli uzak şarka hakim olmaktı, i Dokuz devlet muahedesi Çin| i mem'eketinin, alâkadar devletler | tarafmdan herhangi bir müdaha - leye uğramamasını taahhüt etmiş- ti, Bu muahede, (Çin) i harici te- cavüzden sıyanet, uzak şarkta sul- hü temin edecekti, Fakat bu i ramadı. Japonya 1931 senesinin elti ve uzak şarkta istediği gibi! hareket etmesini temin eden bir vaziyet aldı, Bugün uzak şarkta en hâkim devlet, Japonyadır, U - zak şarkın istikbali üzerinde en büyük nüfuz ve tesiri haiz olan devlet odur. Rusya, "Çin demiryo. lunu satmıya hazır olduğunu söy - İlemekle, Japonyanın uzak sarkta - ki hakimiyetini Okuvvetlendirdi, İ Çin, kendini müdafaadan âciz ol « i duğunu göstermek'e, hâdisat üze: rinde pek de müessir olsmıyacak, belki de Japonya ile uzlaşarak o - nun arzusu dahilinde hareket ede. cektir. Japonyanın en büyük hedefi, uzak şarka hâkim olmaktı. Kendi. si bu maksada ermiş bulunuyor. itün devletler iktisadi buhran yü - I raber dün dokuz iş kanunu imzala Artık uzak şarkın bütün mukadderatı Japonyanın eline geçmiş demektir! 'Pergünt, Berlinde! nasıl oynânmiıştı ? | Baş tarafı 9 uncu sayıfada) İ hayret ederek benimle konuşüyor- du. Bütün meslektaşlar pim pek çabuk doğan samimiyet gibi | bizim aramızda da bir dostluk ha- sıl o'muştu. Benimle beraber bu yaz İstanbula gelmek ve burada Şillerin Götenin şiirlerini, Berlin- de bile kendisine mümtaz bir mev İ ki temin eden yüksek sanatkârlık ' kudretiyle (o inşat etmek arzusu nu göstermişti. Sahne üzerinde bulunduğum bu Pergünt temsili esnasında vehlei ulâda göze hayretler veren terti- bindeki sadeliği gördükten sonra tatbiki pek kolay olduğu anlaşılan vasıtaları yakından gördüm. Her şeyi makine cihaziyle idare olunan bu tiyatroda 28 makinist yalnız dekorların tertibiyle uğraşı yordu. Bir sahne geriye giderken yerine bir diğeri sağdan hazırlna- mış olduğu halde cimendifer rayı üzerinde geliyor, biri giderken aşağıdan diğer biri (o onun yerine kaim oluyordu, perde araları üç dakikayı aşmadan, seyircilerin ku Jakları çekiç darbeleriyle rahatsız edilmeden her şey değişiyordu. O akşam Branddan dekorların ve sair İevazımın imalâthanesini ve daha yenice bir şekle ifrag edi. len Openhavz sahtesini ziyaret et mek üzere sözleşerek ayrıldık. Ertuğrul Muhsin Ifu yan, 73 ağustos 1918 ta rihinde yazılmıştı l Amerika Reisicümhuru | ameliyat oluyor VAŞINGTON, 27 (A. A) — IM. Ruzveltin hastalığı küçük bir.) ameliyata lüzum göstermekle be « mıştır, tahakkuk etti nın maksadını sonuna kadar ta - hakkuk ettirmek vaziyetini alması ve fırsatı kaçırmamak istemesi, di- ğer devletlerin bir şey yapabilme- lerine imkân vermemektedir. Şayet Çin hükümeti, Japonya- nm metalibini kabul etmiyecek o- muahede bir işe ya-| lursa Japorların Çinlileri yeniden duy! tazyik etmek istiyeceklerinde şüp- kayemetin faydasız olduğunu an - ladıklarından, kabulü imkânsız o | lan bir şey istenmediği takdirde! anlaşmayı tercih edeceklerdir. Ja-| ponlar da Çinle ticaretlerini inki- şaf ettirmek ve Çin boykotajına nihayet vermek istedikleri için mümkün mertebe mülâyim davra. nacaklardır. Japonların (Pan Asya) nilik yani birleşik Asya propagandala - rına başlamaları da bunları gös - teriyor. ! | konfet MiSirGRE SEEnİEE bizdE gördüklerini anlatıyor Gözden kaçmıyan ruh “birliği, Gecenlerde memleketimizi ge- zen Mısırlı heyet atasında E.'eh- ram gazetesini Ahmet Savi bey temsil ediyordu. Ahmet Savi bey geçen Gün Mı- İ sır radyosunda Türkiye seyahati « ne dair bir konferans vermiş ve bu ansta şunları söylemiştir: “İzmire yetiştiğimiz zaman bizi karşıalmak üzere gelen heyet ara- sında bir de hanım vardı. Benim bu cinsle ilmi a'âkamı bilen arka- daşlarım beni ileri sürdüler. Bu a- ğır başlı hanımın halk fırkasında ve belediye meclisinde aza bulun: duğuna hayret edişimi anlıyan bu hanım, Nebil Nevzat hanım bizi cinayet mahkemesine götürdü. Ne gördük?. İrkına gurur verecek cid di, vakur bir hânmefendi mahke- mede hâkimlik ediyor!... Bizde bu sene hukuk fakültesinden “ çıkan Naime Eyyübün devlet hizmetine girmesi etrafında koparılan kıya - metleri düşündüm, bir kere daha yüreğim sız'adı!., Türkler yalnız kadınlara bu hakkı, bu hürriyeti vermekle kal- | mamış, çocukları analarının kar - nından başlıyarak tahsillerini biti. | recek çağa kadar muhtelif cemi - yetler sıyanet ediyor. Evlenme, doğurma, çocuk ye - tiştirme çok mühim kanunlar, bir- çok hususi cemiyetlerle emniyet al tına alınmıştır. K © Gezdiğimiz O yerlerde o birçok mektepler gördük; hastanelere gir dik, hepsi temiz, hepsinde sıhhat cihetleri tamam: Bol ziya, bol gü- neş ve bol hava!... Hastaneler gibi mektepler de | bedava!... Mühendislik öğrermek istiyenler kadar hukuk tahsil et - mek, doktor olmıya çalışmak ta be dava okuyorlar, talebe çok gelir - / se sınıflar arttırılıyor, yeni kısım- lar, yeni binalar yapılıyor, bir Türk çocuğunun ilimsiz kalmama- sına çalışılıyor. Türkler yabancı hiç bir mem- leketten beş para ödünç almadan 2000 kilometreden fazla demiryol- ları yapmışlar Akdenizi Karadeni ze bağ'amışlardır. Ben İngiltere - de, Fransada, İtalyada daha bir - çök memleketlerde yataklı vagon- la yolculuk ettim, vagon restoran - delderi için, milli istiklâ'leri - ni korumak şartiyle Japonya ile eylülünde Çin işlerine müdahale | he yoktur. Çinliler, Japonlara mu- ittifaka hazırdırlar, Japonlar plânlarının tahakku - kuna karşı gelecek bütün mahia - ları anlıyor ve ona göre hazırla - nıyorlar. Hali hazırda Çinliler iki şık a rasındadır. Birincisi Japonlarla an laşmak, ikincisi ecnebi devletlerin yardımına güvenerek japonya ie mücadele etmektir. N Japonlar, Çinlilerin ecnebi dev let'er yardımına güvendiklerini görecek olurlarsa şüpbesiz, askeri hareketlere yeniden — başlıyacak . bir şey: El birliği, yurt sevgisi i larda yemek yedim ,Türkiye demir i yolları kadar arabası, yataklısı te- mizini, yemeği nefisini görme - dim!... Sıhhat işleri Türkiyede çok ile- ri götürülmüştür. Dün malarya o - lan mıntaka'ar, şehirler bugün en zinde, en gürbüz çocuk yetiştirili- yor. Ankaraya sivrisinek girmeme si için İstanbul katarı yolcusunu bosaltınca dezenfekte ediliyor. An karada yapılmış olan sıhhat ens - titüsü dünyanın pek az memleket- lerinde bulunacak kadar mükem « meldir. Bursa, Yalova kaplıcaları Vişi ve Karlisbat kadar şifalı ve güzel dir. Ankarada süt damlasmı, kre - si, anakucağmı gezenler, çocukla « rın temizliğini görenler, Türk in - kılâbının ne kadar ilmi, ne kadar köklü bir surette yerleştiğini he - men görür ve anlarlar. İsmet paşa enstitüşüne girenler yeni Türk kadınlığının ne yüce i yetiştirildiğini anlamakta güçlük ! çekmezler. Gençlik!... İşte en sağlam gö « rülen işlerden biri daha! Çok te - menni ederim ki bütün şark çocuk- ları Türk gençleri gibi ırkıma âşık, yurduna düşkün, ilerleme ve yük- | selme sevdasına tutgun olarak ye- tişsin... oİnkilâp Türkiyesini beş'ön güm” de kavramak mümkün olmıyacaği gibi böyle kısa bir zamanda hakikatiyle anlatmak da kolay değildir. Gözden kaçmıyan bir şey var; El birliği, ruh birliği, Yurt sevgi - si birliği ve Türk: yurdunun eşsiz kurtarıcısı ulu Gaziye sonsuz ina- nış ve güveniş! Dinleyicilerim, sözlerimi sizi güzel İstanbulda, şirin Boğaziçin- de ,yeşil Bursada, Zümrüt Yalo - vada, Türk İzmirinde Mısır dost » luğunu, Mısır kardeşliğini görme- ye davet ederim, Başka yerlere dö külen paralarımıza yazık! yazık! Yazı Türkiyede geçirelim! Ne ga- zetecisi, ne kundura boyacısı çağ- rılmadan ge'miyen, hiç bir dilen - cisi bulunmıyan bir memlekette yaşayınız!,, Ykm İİİ Hapisaneden firar MİŞİGAN SİTİ (Amerika), 27 (AÇA) — On bir mahpus, taban- calarla ve ani olarak gardiyanla - ra ir etmişler, birisini yarala- Mahpuslar hapishane kapısını açtırmışlar, üç hapishane memu - runu yanlarına alarak zorla dur - durdukları iki otomobile binerek başların: alıp gitmişlerdir İl ikmziz Sökede iki kaza Sökede iki acıklı kaza olmuştur. Sökenin Kızılhisar köyünden “Ali Japonların “Pan Asya,, nilikten lardır. O takdirde Nankin hükü .| oğlu genç Osman tabancasını te- maksatları Japonya i'e Çin birli gidir. Ancak bu birlik sayesinde uzak şarktaki garp faikiyetini ık) mıya imkân vardır. Çinlilerin Japonlara karşı duy- pagandanın ilerlemesine mâni olu- 5 - metinin idaresi altındaki üç vilâ - yetle müstakil bir devlet vücuda getirmesi beklenir. Japonyanın bu | yeni devlete yardımı sayesinde yepyeni bir vaziyetin tahaddüsü Uzak şarkla alâkadar olan bü -| dukları iğbirar ve husumet ku pro-| mümkündür. Hulâsa, Japönya bütün pa zünden Japonyanın hareketlerine | yorsa da, Çin münevverleri de ec- şarka hâkim bir vaziyet almiş bu- "müdahale edememekte, Japonya -j nebilere karşı şiddetli bir adavet Tunuyor, y !mizlerken silâh ateş almış, yakı- nında bulunan Kezban isimli bir genç kızı ağır surette yaralamış- tır. Sökenin Gülbahçe köyünde çitte yatmakta olan bir ailenin ü - zerine buğdey ambarı yıkılmış, a- ile efradı ankaz altında ka'mış; ai- le reisi Rasim Efendi ölmüş, iki çocuk ağır surette yaralanmıştır. li “