—3 — VAKIT “25 Ağustos 1933 ——— e Nasıl Güzellik 5 a Kraliçesi Oldum? İ imz İlkayesi e Memleket Yazan : Andre Birabeau Mösyö Balingen: — Eh, dedi, yatma zamanı gel di. Mösyö Figanyer: — Sizi evinize kadar götüreyim. Bahçeyi geçtiler. Yola çıktılar. Mösyö Figaniyerin evi, şehrin hari cindeydi.. o Mehtapsız, ılık bir ilk bahar gecesiydi. Hava da güzel di.. “Yemiş ağaçları da çiçeklen - mişti. Mösyö Figaniyer birdenbire dur. du.. Bastonumu yere vurdu, derin geniş bir nefes aldı: — Oooh!.. Ne güzel gece!.. İn- san altmış yaşında olduğunu unus tuveriyor.. — Evet. Bu kısa cevaptan sonra Figani- yer bir şey söylemedi.. Yürümeğe başladılar. Arkadaşından ayrıl «| dıktan sonra, Fizaniyer düşündü: — İyi adam ama, konuşmasını bilmiyor.. Senelerdenberi, her gün, arka- daşının konuşmasını bilmediğini görüyor, fakat ondan vaz geçemi yordu.. İyi adamdı.. Her şeyde onunla hemfikirdi.. Fakat her sö- züne ya kısaca “Evet,, veya “Ha- yır,, der, bazan da baş sallayıp gü lümserdi. İyi dosttu. Lüzum olsa, servetinin yasırını ona verebilirdi. Fakat konuşmasını bilmiyordu. Mösyö Figanyer posta memurlu ğu etmişti.. Bir gün bir dul ve zen gin kadınla tanışmıştı. Evlenmiş- lerdi. Kadının bu ıssız yurttaki evine gelmişlerdi. Burada avla - nıyor, Balık tutuyor, yiyor, içiyor du.. Başka işi yoktu. Karısı öl. dükten sonra da kalmıştı. Yolda bir ameleye tesadüf etti. Selâm verdi.. Adam bir şeyler mı- rıldanarak geçti.. Ne söylediğini anlamamıştı.. o Amele polonyalı idi. Civarda bir çok Polonyalı a- mele vardı. Evine geldi, bahçeyi geçti. Ye- mek. odasının pençeresinde ışık vardı, “Lâmbayı söndürmeyi u- nutinuşum,, diye düşündü. Aklı - na başka bir şey gelmedi. İçeri girdi.. Yemek odası bıraktığı gibi duruyordu. Eşyası yerli yerinde idi. Masanın üstünde likör şişesi ile kadehler vardı. Fakat, eli bı- çaklı bir de adam yardı. : Adam üs tüne çullandı., Figanyer Altmış yaşında idi a- ma, kuvvetliydi, “Adamı alt etti, kolunu büktü,“ bıçak yere düştü... Boğaz boğaza geldiler.. Figanyer küfrediyordu. Fransanın merkez | vilâyetlerinden birinde doğmuştu.. Oranın kendine mahsus küfürleri ve şivesi vardı. Bu şive ile küfre diyordu. Birdenbire sordu: — Sen nerelisin?. Adam, yarı boğularak cevap verdi: — Sana ne... Figanyer ısrar etti; İ Cevap ver, nerelisin? > Marmazanlıyım.. — Anladım, memleketlimsin... Ben de Guferikliyim. © Ve konuşmağa başladılar Fa -| kat herif altta, Figanyer üstieydi.. Hâlâ herifin gırtlağımı sıkıyordu. — Marmazan.. Orada akra - bam vardı, Oyid Cazenan... Ufak bir dükân tutardı.. Yanımda kilise | vardı,, — Kiliseyi beş sene evvel yıktı. lar... — Seneler var, ki gitmedim. Gufrik te değişmiştir. Şatoyu yık- madılar ya?. — Hayır.. — Sen Pier Köpürsü yerinde mi?. — Evet, ama son fırtınalarda harap oldu.. Bin bir sual soruyordu. Yavaş yavaş doğruldu.. Adam da kalk- tı. — Eski değirmeni bildin ya... Ben onun karşısındaki evde doğ « dum.. Adam, masanın başma oturmuş tu.. Karşılıklı oturdular.. İki hem şehri, memleketten başladılar.. Hem içiyorlar, hem de memleketten konuşuyorlardı. Bir aralık Figanyerin gözüne, yerde ışıldıyan bıçak ilişti. Bir tekme vurup bıçağı ta ötelere fır - Tattı. Sohbetlerine devam ettiler., (Tuzlu balık ve konserve Tuzlu balık ve konserve fıçı larının gümrük resminden muaf olarak memleketimize ithaline müsaade edilmesi üzerine fıçı imalâtçıları zarara uğramışlardır. Netekim dün fıçı imalâtçıları ticaret odasına müracaat ederek ıktısat vekâleti nezdinde hakla- a müdafaasını rica etmişler- r. Fıçı tacirleri bilhassa diyorlar ki; — Memleketimizde ihtiyacı karşılayacak kadar fıçı imal et- mekteyiz. müsaade edildi. Ibtiyaç olmadığı halde bir çok fıçı ithal edildi, Bizde fena vaziyete düştük.,, Ticaret odası fıçı imalâtçıları- | nm şikâyetlerini tetkik etmek- tedir. maka Vapurculuk şirketi Hususi vapurcular, hakemler tarafından hazırlanan şirket mu- kâvelei esasiyesini üç nüsha ola- rak imza etmişlerdir. Mukavelei esasiye, usulen İktisat vekâleti- nin tasdikına arzedilmek üzredir. Kıymet komisyonu mesaisini bitirmiş ve neticede itilâf hasıl olamamış bu suretle ihtilâfın hal- li ve biçilen kıymetlerin tebliği beş gün sonraya kalmıştır Vapurculuk şirketinin 1 Ey'ü'e kadar teşkili kabil olamayacağı tahakkuk etmiş ve Devlet De: nizyolları işletme idaresi, Eylül den itibaren bağlanacak hususi vapurlardan yedisini muvakkaten kiralamak üzre sahiplerile tema- sa girmiştir. Dün akşam geç vakit vapur. cular aroaim şirketin 1 eylülde faaliyete geçebilmesi için işlerini hazırladıklarını sövlemektedirler. —amm Türk deri sepiciler birliği Türk Dabağlar cemiyeti ismi- nin Törkçeleştirilmesine karar vermiş, debağ kelimesinin mu- kabili sepiciler olduğunu Riyase- ticümhur kâtibi umumiliğinden öğrenerek cemiyetin ismini Türk Deri Sepiciler birliğine çevirmiş- tir, bahsetmeğe | Halbuki fıçı ithaline | Polis Haberleri enesesa sersem Birkarpuz meselesi Evvelki gün karpuz meselesi bü- yüyerek üç arkadaşı gırtlak gırt- lağa getirecek bir şekil almıştır. Pangaltıda 31 numaralı dük kânda karpuz satmakla meşgul | olan İsmail, İbrahim ve arkadaş- | ları Tahsinin arasında küçük bir karpuz ibtilâfı vardır. Ve bü me- sele hiç devilecek kadar &hem- miyelsizdir. Fakat dünkü sıcağın | tesirindenmi; neden? bilinemez ku mesele üç arkadaşı biri birine düşürmüş ve gürültülü büyük bir boğuşma meydan almasına sebep olmuş bu küfürlü silleli, yumruk” lu tekmeli kavgada her üçü dene yaptıklarını bilmiyecek ( kadar kendilerinden geçerek yekdiğer- lerini dövmüşler ve etraftan ye- lişen polis memurları da üç kav- gacıyı yakalıyarak hakkında ta- kibata başlanmıştır. ŞEvvelki gece saat 20 de Balıkpa: zarında Lüleci sokağında 3 nu- maralı doktorün meyhanesinde çalışan Limito, Albayrak çay ti- ! carethanes'nde çalışmakta olan Ömeri bir hayli patakladığından yakalanmıştır. jandarma karakolunda © çalışan Zülfüye vatman Ali Rizanın | idaresindeki tramvay çarparak | Zülfünün yaralanmasına sebebi- yet verdiğinden vatman yaka- lanmıştır, ŞEvelki gün Fatibte Hafızpaşa caddesinde yarım koyun kaçak et taşırken yakalanan (o Cevdetin üzerinde yapılan araştırma ne- ticesinde bir bıçak bulunmuştur. Terkos'süyünür pahalı- lığından şikâyet Istanbulda bulunan bazı senayi müesseseleri terkos suyunun pa- hahlığndan şikâyet etmektedir. Bu busüsta belediye fen heyeti erkânından bir zat: —Birçok fabrikalar evvelce de terkos suyu kullanıyorlardı ve o zaman da ayni parayı veriyorlar- dı. o Terkosun indirilmesini is. tiyorlar. Şirket zamanında niçin böyle bir arzu izhar etmemişler? Belediye için şimdilik buna im- kân yoktur. Şehre bol su temini için yözbinlerce lira sarfedilerek mütemadiyen yeni tesisat vücu- de getiriliyor. Yakında bütün su ihtiyacı kâmilen temin edile- cektir. Böyle masraflı bir za- manda fiyatlar indirilemez, Eelki ileride sınai müesseseler için böyle lenzilâtlı bir tarife düşü. nülebilir.,, Demiştir. e e Yankesicilik suçlusu Mehmet oğlu Ahmet isminde bir yankesicilik suçlusu, dün İs tanbul birinci ceza mahkemesinde altı ay hapse mahküm olmuş, an- cak, cezayı azaltacak bazı sebep- ler görülerek, bu müddet dört ay beş güne indirilmiştir. m Puankare'nin 73 üncü yıl dönümü Pars: 24 (Hususi) — Dün Sampingide M. Puankarenin 73 yaşına girmesi vesilesile büyük merasim yapılmıştır. Belediye mızıkası, M. Puankarenin evinin önünde şen, beş'eli parçalar çal- mışlır. Halk, en müşkil zaman larda, Fransızlara kuvvet ve gay- ret aşılamasını bilen büyük Ada- min sıbbatinedua etmişler ve çabuk afiyet bulması temeoni- sinde bulunmuşlardır. ŞEvelki gün saat 20de Kuruçeşme —18-— “Meşhur artist perşembe günleri talebe ile yemek yer. Fakat bir ! paket sigara bile ikram etmezdi. ! Bütün bu halk parayi sahnede de- gil başka yerlerde kazanır.. Mon | yirmide biri geçer.,, dar bile serbestlik yoktur, larını isbata kâfidir sanırım. Valef güzellik müsabakalarının dir, Bir taraftan en eski şövalye an anelerini temsil ediyor. Diğer ci - hetten zamanımız ticaretinin en A merikanvarisinin parlak bir mü - messilidir. Bundan dolayı onunla kraliçeler arasında dargmlık, kav- ga, hüsran yol alıyor. Acaba kaba- hat Mösyö dö Valef te mi yoksa güzel ilân edilenlerin mi? Bence kabahat ikisinde de değildir. İn - | vam ettikçe bu teklifler beni sanm Üzerine yapışan bu takma şe ref, hem sahte olduğu bilinen hey | rimde sümüklü Yatdızr"gibi de atılması mümkün olmıyan bu garip varlık asıl sebeptir. Güzellik | dum.. kraliçesi Mösyö dö Valefle karşı - laştığı müşkülâtı başka yerlerde de kârlı bir “emtia,, gibi muamele e - | dilir. Iki aydanberi değişmediğim ta ilerlemek... Bunların hepsini öz- lüyordum. Halbuki bana çok para teklif ediyorlardı, Altından köprü- ler birbirini takip ediyordu. İlk teklifi “adam sen de,, diye kabul / ettikten sonra ikinciyi birinci .ka- cüyü de ikinciyi kabul ettikten son krem ilânma, pudra ilânından Pudra ilânmae, ıtriyat ilânından »t- riyat ilânıma, teşhirden teşhire yol açılıyordu, Bu teşhirler artık şere- fe değil ticaret uğruna yapılıyor» du. Bana bakıyorlar, o hayvanat j bahçesindeki “goril,, maymunu gi bi seyrediyorlardı. Fransizca anla“ mıyormuşum gibi yanımda Fran - sızca olarak vücudümün her bir kısmı tenkit olunuyordu. Kimisi çok zaif olduğumu, kimisi çabuk semizliyeceğimi söyliyorlardı. Bazıları göğsümü dar buluyor, bazıları bacaklarımı uzun buluyor | 7399 unutuyordum. / bazıları 25 yaşında kalçalarımın pek büyük olacağımı, veya pek genç olduğumu söyliyorlardı. Bir hanım, beni seyrederken kadar para kazansam, yüksek sesle: M.. gittikçe uzaklaşıyor, esase” Pi en güzel kadm kalmış tahsilim Ya yalana değil, en güzel bebeği.,, |, Pedi. Bu sözü işitenler, beni di sekiz gün “Bebek,, diye çağırdılar. den görüşme mahalleri de var, Fa- | kat oraya giden kimse yirmi bin i frank verse Onların eline ancak| Bana ne dedirtmek istediklerini | etmiş te boya ile yeni kaşlar #9 anlıyordum. Fakat olmıyan bir | mış.,, şeyi nasıl söyliyebilirdim. Güzel- lik mükâfatını kazananlar arasın- | Demiş ki: da beyaz kadın ticareti yapıldığını asla görmedim. . Muzik hollerde, sinema stüdyolarında olduğu ka- Şunu da ayrıca'not tuttum ki ken şi di işlerimi kendim görmeğe karar ei | verince mâanacerim sayesinde ka - | ondan biliyorum.,, diye mı | zanabileceğimden fazla kazanma: | etmiş. dım. o, bu gibi ticari işlerde bilgi sahibi olduğundan fazla'gelir te - min ediyordu. Bu kadarı, güzellik | gi, kiminin beğenmediği bir mükâfatı müsabakası tertip eden | tomobil idim.. lerin namuskârca para kazandik- | Msamafih bir nokta var Mösyö dö | lar telefonla bir takım rakaff” hem mürettibi hem de manaceri « | sekti. Fakat söylenmeleri bulur. Çünkü nereye giderse gitsin | komplimanlar dinledim. ona hem güzellik timsali hem de | rına mukabele ettim, bazılar! muhakkaktı. Halbuki her şey de - ğişmişti, Biraz rahat etmek dinlen di mek, yahut rollere çalışmak, kon- servatuvarâ müracaat etmek, dans bul edildiği için kabul etmek, üçün YAŞ Yazan : Raymonde Allan“ / Buna sinirlendim. Halbuki m İ bunu söylerken gayet nazik gi mıştı,. Beni: görmiye gelen bir mös? karısına: **“— Kaşlarının biçimi güzel Demişti, ğ Kadın hemen cevap verdi? “— Yok canım.. Kaşların Babam, yanlarında duruyor” “— Yanılıyorsunuz Madafi Kadın bu söze kızmış: “- Ne biliyorsunuz?.,, Cevii” bını vermiş... O vakit babam: “— Onu ben vücude geti Her teşhirde böyle bir mest luyordu.. Adeta kiminin Yalnız münakaşa olsa ne # ismini söylemiyen bir çok bildiriyorlardı. Bu rakamlar me hiç te öyle değildi. Nasıl olaf” du da tanımadığı bir kadını 39. yen bu okadar erkek bulı Klavuzluk eden kadılar, İ otel, gazino uşakları taralmda ve bırakılan mektuplar da baf”” Bunlarda bazan bir takdi simesinden, bazan eğlenceli zintiden, bahsediliyordu. İş lendriiyordu. o Ve neticede i ser kaldığını hisseder gibi Bu şekilde iki ay kaplıca lerinde gezdim. İmzalar v medim.. oEtmediğim düşmanlar kazandım.. Böyle devam ettikçe şal kayboluyordu. Vaktiyle gün sürmezdim. Şimdi di sürmeğe mecburdum. Falan günü, falan pudrayı kullanı hakkında bir çok kâğıtlar i dıktan sonra düzgünsüz halk# rünmekliğim imkânsızdı.. bir şey yaparsam bir nevi sui istmal hareketinde buluf” / olacağımı bana söylemişlerdi. zu hep ticaretti.. lari teklifi reddettiğim yi i dalaverelerine âlet olmadığı" seler tarafından etrafımda ei kalabalıklaşan bir düşman e çevriliyordu. Oh!, Ne kadsf gundum.. a g Halbul:: b: ha:cketlerimi# ii si ciddi kalmak içindi. Pe mak, elimde bir servet bul mak istemiyordum. Ne bü ta elime para geçtikçe sa öd” ötekinin berikinin borcunu 9* yl İ parayı serpiyor, kıymetini ” İnsan, parayı tualcak deri tecrübeli olmazsa elinde bet N kalmaz.. Ben çok geni li harciyordum. Bu yolad çar) ye) (Devan