Macar Hikâyesi - Kırmızı başlıklı küçük kız Müellifi : Jeno Helta Jano Helta, Macaristanın ta- nınmış mizah muharrirlerindendir. 1871 de doğmuştur.. Evvelâ ga- zeteciliğe başlamış, hoş fıkraları ile ismini tanıtmıştır. Pariste uzun zaman bulunmuş ve Fransız kül - türünü benimsemiştir. 1892 de neşrettiği “Asri şarkı- lar,, Macaristanda kapısılırcasına satılmış, şairine şöhret temin et- miştir. Yüzden fazla Fransız ti- yâtro eserinin mütercimidir. “Ma car temaşa müellifleri cemiyeti,, nin reisidir. Birromanı Fransızca ya tercüme edilmiştir. — S. 1. Kırmızı başlıklı küçük kız, (1) meşhur Fransız masalının kırmızı başlıklı kızcağızı, sevkili büyük annesini görmeğe gidiyordu. Bü- yük annesini görmek için, bir or- mandan geçmek lâzımdı. Elinde, iyi yaşamağa ve şımartılmağa a- lışmış büyük anasına © götürdüğü bir paket tereyağ ile bir paket pas ta vardı. 16 yaşındaki kırmızı baş- kli küçük kız hızlı yürüyor ve gü- zel sesiyle bir şarkı mırıldanıyor- du... Ormanların asilzade kahrama- nı kurt, güzel kızı gördü ve kema- li iştaha ile kızın peşine düştü. Lirik bir rikkatle: “Ah, dedi, ayaklarının altma postum ne mü- kemmel serilir.,, Sonra coştu, kırmızı başlıklı kı- za yaklaştı: “— Sade'kız, en tek başına ge- zen kız, kır'çiçeği!.. Nereye, böy- le nereye gidiyorsun?.,, Kırmızı başlıklı kız, saf bir sa- mimiyetle: “Büyük anama gidiyo- © rum,, dedi. Kurdun aklına başka bir şey geldi.. Dört tabanına nal çakıl - mış gibi koşar. Kırmızı başlıklı kızın büyük anasının evine gelir, kapıyı çalar.. “ Torunun seni görmeğe geli - yor... Şimdi ona ormanda rastla- dım... Bir içim su değil de, bir lokma lop et....,, Büyük ana, zamane kadını idi: kısa bir pazarlrktan sonra, torunu- nu kurda sattı.. X Sattıktan sonra evden çıkıp git- ti... Gençler aralarında daha iyi anlaşırlardı... Kırmızı başlıklı kız, büyük a - nası tarafından karşılanacağına, bakınız kurt tarafından nasıl kar-| şılandı: Kırmızı başlıklı kız sordu: “Neden dişlerin bu kadar u - zun?... “Seni daha iyi öpebilmek için. Neden tırnakların böyle kıv - rık?.,, “Seni bağrıma daha iyi bastır- mak için.,, “Evet, ama, benim tenim na - ziktir.. Eğer beni bağrına bastır- mak istiyorsan, evvelâ tırnaklarını kestir.,, Kurt derhal bir maniküre git- ti, tırnaklarını düzelttirdi.. Niha- yet tırnakları, sekizinci sınıf bir hariciye memurunun tırnakları ka- En) Meşhur çocuk masalıdır. | | dar lâtif oldu.. | Kurmızı başlıklı kız: “İyi, dedi, İ yalnız dişlerin kaldı.. Benim kü- çüçük ağzımı, bu koca dişlerle na- sıl öpersin?.,, Kurt derhal dişçiye gitti. Dişçi eğeledi, tornaladı, deldi, kurdun dişleri ufaldı. Öylesine u- faldı, ki biçare kurt bir şey yeye&- mez oldu.. Kırmızı başlıklı kız “Alâ, mü- kemmel, dedi, yalnız yüzün fazla kıllı... Bu lüzumsuz kıllara ne lü- zum ( var?.. Sen hiç berbere git- miyorsun.,, Kurt derhal berbere. gitti. Ber- ber onu sabunladı, tepesinden tır- nağa kadar usturayı vurdu.. Kurt hiddetinden köpürdü, ama kahra- manca bu işkenceye dayandı. Tatlı bir rüya görüyormuş gi - bi: “Bütün bunları aşkımın uğruna i yapıyorum,, diyordu.. İ Koca kurt, yeni doğmuş domuz yavrusuna benzemişti.. Kırmızı başlıklı kız: “Şimdi seni kıskanıyorum, de- di, çok güzel oldun.. Kötü kadım lar peşini bırakmıyacak.. Aman ne betbahtım, aman ne betbahtım!.,, Ve hüngür hüngür ağlamağa başladı., Kurdun koltukları kabardı: i “Merak etme yavrum, senden ömrüm oldukça ayrılmıyacağım.,, “Yemin et.,, “Yemin ediyorum;;; | o “Burada yemin etmek kolay.. i Gel de, nikah memurunun önün » ide yemin et.,, Nikah memurluğuna gittiler, Kurt orada yemin etti. kıyıldı.. Üç gün sonra kırmızı başlıklı kız ağlamağa başladı: “Ben senin karnım. Fakat in- sanır kalbi değişiyor.. Ay gibi bü- yüyor ve küçülüyor..,, “Benim kalbim neyse odur.,, i o “Ama aşkın o olamaz.. Bir gün İbeni sevmezsen, yüz üstü bırakıp | gidersen ben ne olurum?.. Sana İ gençliğimi feda ettim, güzelliğimi feda ettim... Çirkinleşip ihtiyar - ladiktan sonra beni kim alır? A - man ne betbahtım, aman ne bet - bahtım.,, Kurt, genç karısına hak verdi., Yuvasını, evini, Loprağını, varını, yoğunu karısmın üstüne yaptı, Kırmızı başlıklı kız dedi ki “İyi, iyi ama, hiç bir şeye gü- ven olmaz.. Zelzele olur, ev yr i kılır, yağmur yağar, toprakları su basar.. Hepsini satalım, parayı bankaya verelim.,, Dediği oldu.. Ondan sonra kurt kötü bir ha- yat sürmeğe başladı.. Parası yok» tu.. Karısı vermiyordu. “Çalışı - yor, kazandığını da karısı ve ço- cukları namına yaptığı hayat sigor tasına yatırıyordu.. Bazı anlar oluyordu, tırnakla" rmı kestirdiği, dişlerini törpület - tiği, tüylerini traş ettirdiği için, kendi kendine lânet ediyordu... Fakat iş işten geçmişti. Ahl. Eğer bir az daha genç olsaydı..!li ideallerini, milli hüsusiyetlerini, Belki o zaman pençe tırnakları u- kesti, ! Nikâhları | Ekalliyet | Şarki Avrupada | tehlike var! (Deyli Ekspres) ten: Şarki Av- rupa, bugün dünyanın en tehlikeli! l mıntakasıdır. Türlü türlü ekalliyet | | lerle meskün olan bu o mıntakada Ukranyalılara, Hırvatlara, Sloven lere, Bosnalılara, Macarlara, rast gelirsiniz. Bu ekalliyetler Lehista- na, Yugoslavyaya ve Romanyaya | verilmiştir. Basarabyada, Bokovi - na, Transilvanya, Hırvatistan, Bos na ve Hersekte, Dobricede, Şarki Galiçya ve Lehistandaki Volhyino bu ekalliyetlerle doludur. Bu ekalliyetlerin mensup olduk ları devletler, Küçük ltilâfı teşkil ederler. Bunlar en sıkı fıkı bağlar- la bağlı oldukları halde içleri gece gündüz, kaynıyan, fıkırdıyan un - surlarla doludur. Bütün Avrupanın sulh ve müsa- lemeti namına müthiş bir tehlike olan bu sahada 20,000 kişi milli - yetlerini inkâr etmek istemedikle - ri için hapistedirler. Her milletin lideri her an tehlike (içindedir. Çünkü ilk fırsatta idam olunmıya maruzdur, Katil cürümlerini kay - İ deden listeler hergün (kabarıyor. | Gizli polislerden müteşekil bir or - | du, memleketi (odoldurmaktadır. Yalnız Bokovinada 20,000 casus dolaşıyor. Halbuki bu ülkenin bü- tün nüfusu 120,000 den ibarettir. Ekalliyetlerin yazdıkları bütün mektuplar sansüre tabidir. Ekalli - yetlere temas eden her ecnebi ta - rassut altına alınır. Mümtaz ecne- biler, hükümet gazetelerinde her türlü hakarete uğruyorlar. Buralardaki ekalliyetlerin bir kısmı milli bir varlık sahibidir. Bunların siyasi fırkaları son dere - ce kuvvetlidir. O kadar ki ölüm - den yılmıyarak, hapisten fena mu ameleden zerre kadar korkmıya - rak adalet ve hürriyet için çalış « maktadır. | Bu ekalliyetler hâlâ kendilerine | verilen hakların tanılacağı ümidin dedirler. Bu ümit sönecek olursa, | kıyamlar başlıyacak ve ekalliyet - ler dillerini ve varlıklarını müda - | faa için kalkacaklardır. ii Bu ekalliyetler şunlardır: Lehlilerin idaresindeki Ukran “ yalılar 6 milyondur. Rusların ida - resindeki Ukranyalılar 30 milyon- dur. Romanyanın idaresindeki Uk ranyalılar 1,100,000 dir. Romanya ve Yugoslavyanın © idaresindeki Macarların. sayısı | 2,200,000 dir. Yugoslavyanın idaresindeki Hır « vatlar Slovenler ve Bosnalılar altı milyondur. Yugoslavya ile Yuna - nistanın idaresindeki Makedonya - lılar 2,400,000 dir. Romanya idaresindeki Bulgar - lar 170,000 dir. Bu ekalliyetler, muhtelif ırklara, muhtelif dinlere mensuptur. Hepsi de yabancı hü - kümetlerin idaresinde yaşamakta ve ayni haksızlıklata uğramakta - | dırlar. Onun için bunlar müşterek mi cephe teşkil etmiş bulunuyor - ar. Sulh muahedeleri bu ekalliyetle re muhtariyet verdiği halde £ tabi! oldukları hükümetler bunların mil ! dillerini, musikilerini mahvetmeğe Kırmızı başlıkir'kız ormanda otu-| zardı... Belki çenesinde, kırmızı| çalışıyor. Bunların ananevi ve har ran büyük anasını görmeğe gider. | başlıklı kızı parçalıyacak kuvvet| si teşekküllerini feshediyor. Bütün Büyük anası kapıyı kimseye aç- mamasmı tembih etmiştir. O açar, içeriye kurt girer ve kızı yer.. bulurdu... Fakat bu halinde... Kırmızı başlıklı kız kurdu par- çalayıp yedi.. bu ekalliyetler bu yüzden musta - riptirler. Ekalliyetleri imha için devam e- ! Hayvan pazarında bir inek methe- i diyordu: “Şu boyuna bakınız efen Nasıl Güzellik mahşeri (-— Kraliçesi Oldum sak Nihayet ben de içeri gililim. Ya rı devir bir mâğa gördüm üzeri yes! şil çuha ile örtülü idi. Arkasında ü-; çü kadın olmak üzere on iki kadar kimse duruyordu, Çok müteheyyiç idim. Kimseyi tanımıyordum. Mös yö dö Valef elimden tutarak beni hakem heyetine prezante etti; “Raymonde Allain on altı yaşında. Pariste doğmuştur.,, Bütün nazarların bana dikildiği ni hissediyordum. Ellerimi nasıl koyacağımı bilmiyordum. o Haşin görünmemek, kendini (o beğenmiş görünmemek, mahcup görünme - mek istiyordum, Halbuki bu halle- rin hepsini kendimde var sanıyor - dum. Evimde kalmadığıma ve bu olamaz olası müsabakaya girdiği- me bin defa pişman idim. Mösyö dö Valef kâğıtları tetkik ettikten sonra beni salonun yanındaki kü » çük bir salona ithal etti. Orada yir mi kadar namzet buldum. Beşer beşer giderken birbirlerini göz ucu ile süzüyorlardı. Şimdi ise. ikinci tasfiyeyi beklemekte idiler, Reka” bet küvvetlenmiş demekti. Herkes ötekini hicapsız ve hayasızca tet « kik ediyordu: Otuz beş kişi ile ikinci tasfiyeye kalmıştım. Bu ikinci tasfiyede bi - rincisinde olduğu kadar O heyecan| göstermedim alışıyordum. Bu se - fer on kişi kaldık. Saat beş olmuş- İ tu. Artık yorulmıya başlamıştım. | Nihayet beş kişi kaldık iş ehemmi | yetlenmişti. Hakem heyeti bizi bi- İ rer birer içeri aldı. Her birimiz daha uzun müddet içeride kaldi.) Sonuncu olarak ben girdin; Tekrar sahneye çıktığım sırada bir hanım bana doğru koştu. Çok uzun boylu değildi.Fakat tıknazdı. Kumral samimi bir şeydi. Daima mütebessim duruyordu. Yalnız kes kin gözünde tebessüm âsarı yok s| tu. Bu kadın Madam dö Valef idi. Elimden tutarak beni sürükledi. | dermiş gibi beni hakemlere methe dim, şu mafsallar ne mükemmel, hele şu profil....., Başımı kaldırı - yor, Sağa sola döndürüyordu. Ha - kem âzasından birisi: “Ne tuhaf baş yapışı!,, demesin mi! Benim saçlarım başım üzerinde toplan * mıştı. Madam dö Valef emir ver - di: “Eğiliniz!.,, Daha bir söz söy - liyemeden örgülerimi çözdü saçla" rımı omuzlarımın üzerine düşür - dü. Hakem heyeti saçlarımı takdir etikten sonra Mösyönün biri: “Yal nız böylece boyun. gözükmiyor),, Dedi. Madam dö Valef tekrar atıl dı: “O da kolay!,, çantasından bi: mendil çıkardı. Saçlarımı içine top yarak yemeni gibi başımı sardı, Arkadan kalın bir demet saç bey : gir kuyruğu gibi sarkıyordu. İnsa nı böyle güzellik kraliçesi yapar - den bu mücadelelerden başka bir mücadele de var. Lehliler, Romanyalılar, Sırbiye- liler, ekalliyetleri tethiş ederek ida re etmeyi tercih etmektedir. Onun için bu sahada muhakkak bir hâdi. i se vuku bulacak ve ortalığı kasıp kavuracaktır. Bununla beraber alâkadar dev- letlerin bütün yaptığı, casusluk teş kilâtını kuvvetlendirmek ve hapis haneleri doldurmaktan ibarettir. Zaten felâket te bundadır. 4 Yazan : Raymonde A larmış!.. Hakem heyeti meff yet gösteriyordu. Nihayet anam babam, * projelerim hakkında sualler dı. Hakem heyetinden biri! aradı: — Nasıl tiyatroya girmek yor musunuz? Tuzağı farketmiştim. Tiy' girmeği aklıma bile getirme söyledim. Müsabakada kalmış olanli kıyordum. Beşincisi esme! zel olmaktan ziyade garip id zanamıyacağına emindim. üçüncü cenuptan gelmiş bif ral güzeli idi. Yanakları bi idi. Bir kusuru varsa dur! tebessüm ediyordu. Hakem | nin aleyhinde rey vermesi # ca bundan oldu. Nihayet bi2 bileceğimizi söylediler, H ayni ibare tekrar ediliyordu! sabakanın neticesini yarın gazetesinde okuyacaksınız leri ile gitmiye hazırlanıy Mösyö dö Valef bana küçi İ işaret yaptı. Ve kulağıma © rek: “Yarim saat sonra tekr# liniz.,, dedi. Bunun ne demek ğunu anlamıştım. Beni intibsi mişlerdi. » .» 4 Hayret, yorgunluk ve " muhtelif düşüncelerin birde? nime hücumuna #ebep oldu. İ ların arasında saatin altı oldul da hatırladım. Annem beni ka bekliyordu. Hemen bir ye girerek onu telefona Arkadaşımla bir işe gi | eve geç döneceğimi söyledi” i detle itiraz etti. Hemen yek kapadım ve sokağa fırladım” kahvede oturmıya cesaret yordum. Bolvarlarda gezi de çekiniyordum. Küçük la Jurnal gazetesi binasını0 “4 da küçük sokaklarda del#” başladım. İntihap edilmiştim, Bunu nası ne idi? Oh o kadar çok sı vardı ki... Evvelâ Amerik*” decektim. Sonra adım mehi, caktı. Tiyatroda iyi bir #5 bulacaktım. Bu zannımın #* yanlış olduğunu sonrada dım. O vakit ise en büyük * ya beni yalvara yalvars zannında idim. Fotoğrafı" sin elinde gezecekti. Hanriyet beni kıskanacak!” evvel rakiplerimin bakış! batırımda idi. Kumral kı# dö Valefin benimle kor farkelmişti. Of! Neler o ler. Yarım'sant geçmişti, / rehanesine döndüm. dö Valefin yazıhanesine ler. Ellerini uzatarak ” tuttu, beni oturttu: “Sizi | göndermekliğime sebep MN zasının kaybedenler ve rafmdan linç edilmemesi çen sene az kalsın başı” bir şey geliyordu. Şimdi davranıyoruz. Nasıl si? oldunuz mu?.. Doğrut# dum. Biraz da endiş&” dum. Mösyö dö Valef neticesinde neler ” zun uzun sayıp dökmi)”, i “Düşününüz matmüzel! “yi | kimse tanımıyordu. B sunuz!,, Çi |