ug "Ni “yi ıda V nâ mili d 9” v ıs d gi at ei asl? * » vaki ın Tefrikâsı : :50 — ev 03 MAYIS “Sen olsaydın Safi Beyin o an- daki haline gülerdin.. Ben, kulak abartmış, dikkatle dinliyordum... “Safi Bey kaşlarını çattı: İ “— Bu söylediğiniz çok vahim- di r Beyefendi.. Acaba doğru mu?. 0“ Eğer döğru olmasaydı, söy- . miydim?. Kiminle kaçacağı da biliyorum.. Avukat Müfit adamla... Sen bunu bili - muydun?. ML. Meşhur avukat Müfit Bey pi Evet.. “Ta kendisi.. İM. Çok şaştım Beyefendi!. e — Şağabilirsiniz.. m son dakikada kaçmaktan sar- Mâzar etti... Bunun üzerine Mü- Bt te onu öldürdü.. “Ben az kalsın haykıracaktım.. © Kendimi güç tuttum.. bir ahlâksız.. “Safi Beyin burnundan gözlük- e düştü. Daim Bey, kalıp gibi, ıldamadan duruyordu.. Daim Li Bey, kolay kolay hisiyatına esir anı takımdan değil.. “Safi Bey, bir müdet sustuktan o onra konuştu: 4 Avukat Müfit Bey e anımı öldürdü öyle mi?.. Bu © Mzünüzün vahametini ii Musunuz ?, Nahide Hanım ismin- 4 de bir kız tevkif edildi ya, “— Bundan bir şey çıkmaz. Bü / tün bunlar Müfidin çevirdiği da - vera, Hele bir kere iyileşip N $u koltuktan kalkayım, siz yapa - Sağımı görürsünüz.. O herifi as- ken TM, Bu olur şey değildi. Müfit Be- katil olduğunu biliyordu.. Ne | diye bir şey söylememişti?. Ne- 1 a müstantiğe bu yolda ifade İh eminti2. Ne diye biçare Na- İdenin tevkifhanede kalmasına 'p olmuştu? “Safi Bey devâm eti: “<< Bu söylediğiniz doğru bile | Kerime Hanımın namusun - ân beni şüpheye * düşüremezsi - 24 Sizi bu hususta gene tebrik Mdebilirim.. “Ne diyorsun be adam!, Mademki Kerime Hanım kala demek namussuzluğa tlanmadı. Namusunu ayak al» ie almadansa, ölümü tercih et- , Hasan Sıtkı Bey haykırdı: NA edrim namussuz kahbenin dir. Safi i Rey istifini bozmadı: € Hanımın mirasma konabilir Ve Hasan Sıtkı Beye söz hak-| ir Yüz bin liradan maada Ke- Hanımefendinin elmasları da d Yar, ki yirmi bin liradan fazla lu — Şadiye Vildan Hanım, Ke- Jermeden ilâve eti; Hirdr., Bilhasa bir inci gerdan - & 4 > Boş lâf etmeyin.. Karım öl- j © © Elmasları bana kalır. t > Hayır, siz o malları kendi- #enetle verdiniz.. Bütün hu- i, muzu terkettiniz.. Mukavele- © ,ğönrmda, görebilirsiniz. fi Bey bir kâğıt çıkardı: Sıtkı Bey haykırdı: Namussuz, kahbe. © Sadiye Vildan Hanımın te- y tiği elmaslarm listesi de ki Aaj Çe ti Fak, bu VildanHanım kim- b > Söyledim ya, Kerime Hanı- uk arkadaşı... Anladık. Onun böyle bir Fakat ka:| Eğer söy-| diği doğruysa, bu Müfit Bey çök GECESİ ve Sa tağizağ soysuz ahbapları vardı: Bu kimdir?.. “— Fevkalâde zeki bir hanım.. Dostluğu, Kerime Hana ancak şeref verir.. “Bana neden bu hanımdan hiç bahsetmedi?. “ Belki siz unutmuşsunuzdur. “Hasan Sıtkı Bey tekrar küfre- decekti.. Fakat hayatında ilk de- | fa olarak kendini tuttu.. Sordu: — Nerede oturuyor?. i “— Şimdilik Pariste... Daim| Bey kendisinin vekilidir.. “Hasan Sıtkı Bey Daim Beye döndü: “-— Ömrümde ismini işitmedi - ğim karımın bu ahbabını tanıyor musunuz?, “— Tanırım. “Daim Beyin şivesi bozuktu.. Hasan Sıtkı Bey farketi ve sordu: | Taksit: Belli parcular — Takvim: Ay ölçü- İ sü — Teli: Asma — Tamiri Düzeltme — Dilimiz Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları e. karşılıklar 75 üncü liste 5 inci mektep: Taanül: Kaçmına — Taammümi Her ye! re yayılma — Tasınmüt: Bile bile yapmak, | Kula iz tasarlanmış — Taassup: Bildiğinden döm - meme, diişüncesini gülme, körü körün di-| o Bunların hepsini Kerkenes'te te- | Beş dakika sonra Aslak yanım renme — Takdir: Değer biçme, beğenme —| Takdis: Büyükleme, uluğlama — Taklit; Bensemeye çalışma — Takrir: o Yerleştirme — Taksli: Bölüm — Takvim: Doğrultma, yoluna koyma, ay gün bilgisi — Talik: As- ma, düzeltme — Tat: Başlama, işi bırak- tarma — Tazim: Ululama, 10 uncu meklep: Taallbi: İşten kaçma — Tasmmüm: Ya. yılma — Taammüt: Düşünerek yapma — Tansyup; Boşainanma — Takdir: Biçme aa- lama — Takdin; Ulu tutma — Taklit me — Takrie: Sözle anlatma, sağlamlatma— darik etmek mümkündü. Bir gün - de bunları hatırladım, Ayni zaman da otelde sağır madam, ve ikiâ « limle tatlı bir âlem geçirdim. On - dan sonra acaba ne olacaktı? Bel- ki bir daha tatlı bir dost muhitine avdet edemiyecek ve Lapon çölle- rinin buzları arasında son nefesi- mi verecektim. Aslak Kerkenesten yüz elli kilo metre mesafedeki Vij- Ozeu- vermişti. Şimdi trene o istasyona kadar giderek beklemek lâzım ge » tiyordu. Tall: Durdurma — Taslm: Ağırlama, 49 uncu mektep: “— Siz 'letanbullu değil misi- niz?. İ «Hayır, değilim... “«. Şadiye Vildan Hanım ne * reli?.. “—Oda İstanbullu değildir. Çok kibar bir hanımdır. .. “— Siz kendisinin ahbabı mısı- candan dostu musunuz?. İ “Bu sözde açık bir ima vardı... i Daim Bey, soğuk kanlılığını mu - hafaza edemiyecekti.. Bunun far- kma varan Safi Bey derhal söze karıştı: “— Bir mesele daha var. Bu konağı da Kerime Hanıma vermiş- tiniz.. Konak ta bütün- eşyasiyle i Sadiye Vildan Hanımın oluyor demektir. “Bu son söz Hasan Sıtkı Beyi harap etti. Bir an ona acıdım. Ka- rışma ne büyük bir itimadıvarmış ve onu ne kadar çok seviyormuş ki bütün bunları ona vermiş. “Bir az sustu, sonra mırıldandı: nız?.. (Devamı var) Almanyanın nüfusu 65 milyon 300 bin olduğu anlaşıldı Berlin, 5 (A.A.) — 16 haziran 1933 te yapılan muvakkat nüfus İ tahriri neticesine göre Almanyada Sarre halkı dahil olmadan 65 mil yon 300.000 nüfus vardır. Bu miktardan 31.700.000 i kadmdır. Bu suretle Almanyada 16 haziran 1925 te yapılan tahrire göre yüz - ide 4,4 nüfus fazlalığı ve harpten evelki eski Almanya nüfusundan 1. 700.000 nüfus eksikliği vardır. Halkevinde tetkik faa- liyetleri başlıyor Halkevi Reisliğinden: Evimizin dersaneler ve kurslar komitesi tarafından tertip edilen İstanbulun tarihi, bedii eserleri ile ilim ve sanat müesseselerini tetkik faaliyeti bugün başlıyacaktır. Arzu eden İstanbul ve Anadolu muallimleri saat on beşte Halke - vinden hareket edecek olan kafile- ye iştirak edebilirler. İlk günün programında Ayasofya, Sultanah- met camileri ile Sultanahmet mey- danındaki abidelerin tetkiki ve Yerebatan, Binbirdirek sarnıçla- rı ile 44 üncü ilk mektebin ziyare- ti vardır. İkinci tetkik günü prog- ramı bu ilk tetkikten sonra karar laştırılıp ilân edilecektir. İ Ağırlama « Taallil; Uydurnu — Taammüm: Yayıl- ma — Taammüt: Evvelden düşünen — Ta- sasp: Değişmiyen — Takdir: Beğenme, An- lama — Takdis: Ululama, — Taklit: Bah- zetme, Üzenme — Taktir: Söyleme — Tak- sit: Parca parça — Takvim: Gön bildiren — Tülik: Asma, berkan — Tamir; Yenileme — Tatil: Durdurma, işi baraka — Tasim; Beyaz ayılar ormanında Tren beni Vijyanu istasyonuna indirdi, Burası Finlandiya ile Nor- veç hududunda bir yerdi Bir istas- yon mu? Bir köy mü? Hayır yalnız bir durak mahalli; burada tren on dakika kadar durur. Finlandiya toprağından Norveçe geçenler ve Norveç toprağından Finlandiyaya geçenler burada pasaport muame - lesini yaptırırlar. Pasaport memu - ru 2 bölmeden mürekkep bir kara kadadır. Yanında iki (O bekçiden başka kimse yoktur. Aslak beni Vijyanu da bekliye- ceğini söylemişti. Halbuki trenden inerek etrafa baktığım zaman hiç bir canlı fert görmedim.İçimde bir tereddüt hasıl oldu. Acaba Dünün o kadar ehemmiyetle bana tavsiye ettiği adam son dakikada beni as - mış mu idi? Yoksa başına bir kazı gelmiş randevu mahaline yetişeme Taallüi: İşten kaçınma — Taamralm: flep. den için, yayılma — Tanmmüt: Bilerek yap- ma — Tanasup: Bildiğin bağlınma, körü körüne bağlanma — Takdir; Beğenmek, de- Biçme — Tükdis; Kutlulama — Taklit: Bem- zerini yapma — Takrir; Söyleme — Taksit: Bölük, parça — Takvim: Doğrultma, yıllık, gün gösteren, bildiren — Talik: Asma, geri. ye bırakma — Tamir: Tüzelteme — Tatil: İşi kesme, paydos — Tazim: Sayma, büyüt me, ululama, yüceltme 36 mcı mektep: Tanllüi: İşten Küğınma, yapmak Tsteme- me — Taainmüi: Bilerek yapıma — Taas- sup: Takdir: Değer biçme (verme) — Tak dis: Ulu tutma — Taklit: Anlaşma — Tak rir: Yerleştirme, sağlamlatmı — 'Takaltı Parça parça ödeme — Takvim: Düzeltime— yoluna komn — Talik: Asma, geri bırak miş: miidi Trenden inmiş - — Tamir: Bezuğu — düzeli — Tatil: li birakin, durdurma, sisi 1 Tarim; | tim. OBeş dakika sonra lo- Büyütme, ağırlama, komotif okeskin - bir ıslık çal dı. Makine © yavaş yavaş töftöfli- yerek vagonları yerlerinden kımıl- dattı. Tren evvelâ ağır sonra daha çabuk bir hareketle durak yerin - den uzaklaştı. Şimdi küçük hudut barakası ö - nünde yapayalnız kalmıştım. Hu dut taşları boyunca beş aşağı © üç yukarı dolaşıyor, Ne yapacağımı düşünüyordum. Eğer Aslak gözük- miyecek olursa ben diğer tren ge - linciye kadar burada kalmıya mec burdum. Pasaport memurunun kv lübesine beni kabul edeceği meş - küktü, Bu düşünceler arasında bir saat 4 üncü mektop: Taallil: Sonraya koymak — Takdir: Doğ rusunu söylemek — Tukdis: İnanmak — Taklit: Benrötmek — Takrir: Anlatmak — Take: Bölgü — Takvim: Doğrmütmak — Tamir: Eskiyi yenilemek — Tazim; Büyük saymak. 9 unzu mektep: "Tenim: Yayma — Tonnmüt: Milerek yapma — Takdir: Ölçmek — Taklit; Aslına benzetme — Tahrir: Söylemek — Taksit; Bölüm bölüm vermek — Talik: Asmak, iliş- tirmek — Tamir: Düzellmek — Tut: iy Tetmeme — Tazim: Büyüklemk. 48 inci snektep: Tahlil: İşten kaçmak — Teammüm: Ya- yılma — Tenmimiit: Kurma — Tanasıp! Zor balık — Takdir Boğenmemek, değer ver « — Ta ee saygı — e pe” ir e değe kadar yürüdüm. Artık endişem son Tekst: Bölük, bölük veriş — Takvim: Doğ- | dereceyi bulmuştu. Laponyalının rultuma, düzeltme — Talk: Asma, arkaya | bana oyun ettiğine kanaat getir - bırakma — Tamir! Düzeltme, kesme — Ta- | miştim. Kimbilir kaçıncı defa a - zim: Büyültme, ağırlama, dımlarımı geniş geniş atarak hu - 33 üncü mektep: dut kulübesine doğru yaklaşırken İnhisar: Ele ala — İnkeliy: 2 . Inüiba: Us izi — İnikat; ei Norveş tarafında uzakta bir karak hapı Seçme — Htlkam; Öç alma, hg | EDİN gelmekte olduğunu gör- İntisap: Bağlanma — İntişar: Dağılma, ya, | düm. (Karalı bir az oyak - yılma, — İmyibat: Düzen, sıkıştırma — insi- | Jaşımca (o daha iyi meydana çık- vaz Kıyıya gekilme, &. Bu e tarafından çe- 23 üncü mektep; kilen bir kızaktı, İçinde bir adanım ya e rap | EMİR: Değişik «| oturduğu görülüyordu. ik İmikstz lanma — intiba: İş — İn- : tihar: Kendini öldürme — fotikam: Öç sima | bise biraz daba yaklaşınca 29 > — intisap: Girme — atiyari Yayılma — | vinsle seslendim: İnziva: Kayı, isen yer, — Aslak!., ———————————— — İntikam: Öç almak — İntisap! Kapılan- ma, yamanma — İntişar: Dağılma — İns bat: Toparlanma, yoluma koyma — İnziva: Köşeye çekilmek. 4 üncü mektep: 36 mcı mektep: İnkılâp: Değişme, dönme — ta'ikat: Ku- rulma, bağlanma — İntiba: Basılma — İn- tihar; Kendini öldürme — İntikam: Ac çe karma, 80 alma — İntisap; Sokulma, yanaş- ma, girme — İntişar: Yayılma, dağdma — İnsbat: Toplu tutma, dürgünleştirme, sus | O İnhisar: Kapanıp çıkmamak — İnklâp: torma — İnziva: Kenarda oturma, Değişme — İvikat: Bağlanma — İntikap: İnhisar: El altma slmak — İnkılâp! Des | ayrılma — İntikam: Öç alma — İntisâp: İ- Kişiklik — Batükstr. Koslimmn, Gükenmn da» dare nltma girme — İnlişeri ai a Kapalı Hudutlarız, AŞANLAR i Salmonla yapılmış çorba ve ekmeği iş büyük biriştiha ile aç karnıma indirdin yanu istasyonunda bana randevu | ai — VAKIT 6 Temmuz 1933 v DM da bulunuyordu. Laponyalı şimal adamlarına mahsus bir vakar ve ciddiyetle kızakta yer gösterdi. A- Iyakta durmaktan yorulmuştum. Yu i | muşak ren kürkü minder üzerine o | | turmak benim için bir zevk halini aldı. Kizak hemen hareket etti. As lak hayvanları tekrar yola sürdük- ten sonra yanındaki bir sandıkta bir nevi Norveç böreği ile bir şişe şarap çıkardı. Hem karnımı doyu- ruyor. Hem de geçtiğim muhiti Me kik ediyordum. Kızak küçük tup fidanlarının kesretle bulu ğu geniş birovadan geçiyo Bu fidanların üzerinden (seke seke gidiyor, çeken iki ren asla zahmet çekmiyorlardı. Bir sıra Laponyalıya sordum: — Aslak bu suretle uzun müd « det gidecek miyiz? Garip adam bir şeyler homur * dandı. Bunun “evet,, demek oldi ğunu takribi bir surette Herifin “süküt altındır,, darbı : meselini benimsemişlerden olduğu anlaşılıyordu, Akşama doğru boz kır ortasında ve bodur ağaçlar ci - varında sekiz on kulübelik bir Las ||| pon köyüne vardık. i Aslak kızağı durdurdu. Bu ku * lüb»lerden biri önünde durdu ve kapıyı vurdu. Az sonra kapı açıla - rak bir kadın gözüktü, s kadına anlıyamadığım bir lisanla | bir kaç söz söyledi. A Kadın bizi içeri aldı. Yerde bir beyaz ayı derisi ile bir iki ten ge- yiği derisi yayılmıştı. Yere otur « duk. Kadm bize Salmonla yapıl < mış bir çorba ve ekmek getirdi. Aş lak ta kızaktan vurulmuş bir iki | kuş çıkardık. Kadın bunları çabu- cak ayıklıyarak ateşte kızartı. O kadar acıkmıştım ki yemeğin tadı- i / Bı düşünmiye lüzum görmeden ye dikçe yedim ve cenup memleketle- de herkesin yattığı yahut tiyatroya gittiği bir saatte uzanarak derin bir uykuya daldım. çi ». : » Kalktığımız zaman Aslak çok- | tan kızağı hazırlamış tenbel Avr palınin nihayet uyanmasinı bekli « yordu. Hazırlanmış iyi bir çay e a tikten sonra kızağa atladık. Aslak bir gün evvelki kadar haşin gözük | müyordu. Kızak yola düzüldükten sonra dedi ki: — Bundan beş gün evvel yüzü örtülü bir adam buradan şimi doğru geçmişti. Onu bulmiya çalı». şacağız.. Bu sözler herifin yüzünde gör“ düğüm canlılığın sebebini bana İ- zah etmişti. Laponyalr şu d dan itibaren insan avına çı O şimdi Afrika çöllerinde şinde koşan aycılarm duydukları heyecani duyuyordu. Sordum; » — Nasıl kendisine yetişebilece- ğimizi tahmin ediyor musunuz?.. | Ablak Laponun guratı garip bir iş p mizaz hali aldı İfadesi olmuştu. Aslak biran bu halde di dü- şündükten sonra: vk — İki güne kadar,, vi Dedi. Şimdi Norveç Finland hududuna gitikçe yaklaşacak surette şimali şarka yol al ir ağaçlıklar gözüküyo çi (rom par