hareket YAZ MODASI 7 — VAKIT 26 Haziran 1933 mu 1“ Boşanmış kadınları koruma cemiyeti ,, İ Viyanada çiğ RE “uma cemiyeti,, ismi altında bir hiyet kurulmuştur. Bu cemiye - İnaliyet gayesi hakkında uzun İh ““tya izahat vermeğe hacet yok. | maksatla kurulduğu isminden anlaşılıyor! Ancak, acaba boşanmış kadın - ması) koruyorlar? Bu, kısaca anlatılabilir: Boşanan kadın- “in kocalarından nafaka ve taz - | inat elde edebilmeleri imkânmı rlaştırmak,, kendilerine bunu | m edici kanuni yolları göster- » dava 'açmalarıma ve da- mı takip (edebilmelerine dim etmek. Hulâsa, hem öğretmek, hem de öğretileni tbilk etirmek suretleriyle. nmış kadınlara dava yolu, yolunda yapılan teşebbüs | *n bir netice çıkmadığı takdir- Sösterilmekte, daha evvel, biri- erinden boşanmış karı, koca-| | V nafaka ve tazminat İşini ara - nda sulhen halletmeleri için ça tadır. Cemiyet, sulhen çareyi ara - ta çok defa iyi neticeler alabil- ekte, ihtilâfta üçüncü şahıs sı - iile araya girişte, iki tarafı da kü nispette fedakârlıklarda bu * ikna ederek, müsait bir No esasını hazırlamaktadır. m suretle, cemiyetin yalnız kadın. değil, ayni zamanda erkekle- İde faydası dokunuyor. Nami” beraber, âzasından o - cemiyetin | bazı erkekler dan ha fuzuli müdahale ma - de sayılmıştır . Meselâ geçenlerde cemiyet, bo- armış bir kadının hakkını koru- N Yolunda faaliyete girişmiş, bu İnn boşandığı erkeğe müraca- ei teklifinde bulunmuş- Lİ K ze cemiyetin, eski karısı i arasındaki bir işe karış- z fuzuli bir müdahale telâk- ederek, uzlaşma teklifi yazılı | Nam hiç cevap vermemiş, bu - Nü ine bu cevap vermeyiş, sulhan hal teklifini (red mda ise, usulen mahkemeye ma e, olunacağı - bildirilince, Ni de hiddete kapılarak, he - <emiyet merkezine gelmiştir. >> Sizdn, önce şü mektubu, son- bu mektubu aldım.. Bunları | iy da e hiçin gönderdiniz?, Maksa - nedir? . ve tazminat işinin hallinde İla arafa da kolaylık göstermek nh u anlatmak istedik. Buna imi ama vermediğinizi Mahkemeye müracaat çaresizli. hz işaret etmekle, işin her halde İN m Bi tekrar hatırlatmış Ne birinci ve ikinci mek- TEA. göndermemizin sebepleri İ > Demek böyle? Peki, sizin ne | bit olarak hakkını mahkemeye gitmekte serbesttir !, >> Her halde fena bir maksadı» | ç yok. Biz, iki taraf için de hüs| Riyetle hareket ediyoruz. Bi “İ Na ta göndermekle, size | üstünüze vazife?, Karımla biribi- | mizden boşanmışız. O, benden na- faka ve tazminat almak niyetinde imiş. Bu, ikimizin oarasında bir şey... Siz, ne diye müdahale ve be- ni sık boğaz etmiye kalkıyorsu - nuz?. — Bizim yaptığımız, insani kör. vazifeyi yerine getirmektir. Eski karınız, cemiyetimizde âzadır, ve bizim bu işte yardımımızı istemiş- tir. — Olabilir, Fakat, ya ben yar- dımınızı istemiyorsam? . — Bu hususta tamamiyle ser - bestsiniz.. Eski karınız da, bizim yardımımıza güvenerek ve pek ta aramak için Hiddetli adamı, © yatıştırmak mümkün olmaz. Neticede, dava x- çılarak, iki taraf da bir hayli uğ - raştıktan sonra, kadın, hakkını el- de eder, Diğer taraftan, cemiyet, boşan- mış kadınlardan istiyenlere geçin- melerini temin edecek iş bulmakta ve kendilerini hayat mücadelesi - nin her safhasında korumaktadır. âzadan ayda iki şilin alınıyor. Va- ziyetleri müsait olmıyan işsiz ka - dınlar, bu kayittan da müstesna tutluyor. ? Cemiyetin idare heyetini, Mari- ya Hafmayster, Gerterude Benve- nuti ve İrene Pohrille isimlerinde ÖRME Erkek, istediğini 'BLUZLAR kararsızlık, vasfıdır ! Spor bluzu Bu yaz örme bluzlar pek mo - dadır. Açık havada gezerken, ör- me bluz giymiş olan bir kadm, son modaya uygun 'olarak giyin - miş, dekemtir, Örme bluzlar muhtelif renk - lerde yapılmaktadır. ziyade giyilenleri beyaz renkteki- lerdir. Bu bluzların beneklileri, | çizgilileri, karışık desenlileri vü - cude getirildiği gibi, üzerlerine! dantele, püskül, kurdele, düğme ve bunlara benzer süsler takılanları da vardır. Resimde görülen model, beyaz üç münevver kadın teşkil etmek - | bir spor pluzu örneğidir. Düğme“ leri ve kenarları, başka renktedir. | lığı karıştırmaktan, herkesi biribi- A Aç AVA GN A EŞ emg e e İtedir. Bu ayın başında Viyanada açı - lan dünya moda sergisinden geçen İ haftaki zahifede bahsetmiş, orada | birinci derecede beğenilen bir şap ka meodelile birinci ve ikinci dere- cede beğenlen yazlık iki elbise mo delinin resimlerini koymuştuk. Bu haftada gene Viyanadaki dünya moda sergisinde en çok beğenilen yazlık şapkalardan on tanesinin resruini neşradiyoruz. Geçen hatftaki modeller hakkın da izahat verirken, “Bu modeller, bu seneki yaz modasında bilhassa sadeliğin gözetildiğini açıkça gös- teriyor. Ayni zamanda, son hafta- lar içerisinde Marlen Ditrihin tıp- kı bir erkek kıyafetinde gezmeğe başlamasile mufrit bir görünüş can görün- | landıran yeni kadın modası tema - yülünden mülhem olunduğu da, bu üç örnekte kâfi derecede barizdir. Ancak, bu temayülün ilhami, a- caip bir modayı umumileştirmek şeklinde ifade bulmamış, bilâkis sa deliği nisbetinde şık, mutedil bir . Orme el çantası ves Elişi, eskiden olduğu gibi, şim- di de kadınların en hoşlarına gi - den işlerden biridir. Orta halli olsun, fakir olsun, zengin olsun her kadın, elinin €- meğile, kendisinin kullanabileceği yahut bir başkasına hediye edebi - leceği işlemeli bir örtü, örme bir atkı ve buna benzer el işleri vü- cude getirmekten zevk duyar. Bu, ayni zamanda bir oyalanma vesi- lesi olur. Resimde görülen çanta, her kadının boş zamanında yapabile- ceği sade ve kullanışlı örme bir el çantası örneğidir. Ancak, en | . İrar etti!, “Sarışın mı, esmer mi? Erkekler, |: İ sarışın kadmları mı tercih ediyor» | lar, esmer kadınları mı?,, Bu mev- zuu gözden geçiren Avusturyalı bir kadın muharrir, Anita Loz, şunları yazıyor: “Ben, hayli zaman evvel, bu hu susta neşrettiğim küçük bir kitap- ta, umumiyet itibarile sarışm ka - dınların tercih edildiği neticesine varmıştım. Bu neticeye varış, şah si müşahede ve tecrübelerimin bir ifadesi idi, Ve tabii ben, edindi - ğim kanaati tam manasile benim- semiştim. Neşrettiğim küçük kitap, şid- detli bir münakaşanın açılmasma sebep oldu. Bir kıyamettir koptu. Bir çok mürekekp, bir çok kâğıt, ' fikir ve duygu ifadelerinin orta - ya dökülmesine yaradı. Boşuna mürekkep ve kâğrt israf olunduğu- da söylenebilir. Çünkü, bütün bu şiddetli, hararetli münakaşalar - dan ne çıktı? Hiç! Bir çok lâkırdı, bir hayli patırdı ve netice? her- kes, gene kendi fikrinin, kendi duygusunun doğru olduğunda is Acaba hakikat nerede? Ben mi yanıldım, benden başkaları mı? Bana kalırsa, yanılan ben deği - lim. Başkaları da, kendilerinin ya | nılmadığı iddiasında!, Şu eski münakaşanın neticesiz kalmasına rağmen, bahsi tazele - mekten kendimi almaryorum. Ga» liba, dedikodu yapmaktan, orta- tarzda erkek andıran bu modeller ortaya konulmuştur.,, demiştik. Bugün neşrettiğimiz on şapka modelinin çoğu, fazlaca süslü şap- kalara aittir. Şu halde, sadeliğin gözetilmesi nerede kalıyor? Nasıl oluyor da hem sade hem süslü me- deller beğeniliyor?. Bunun izahı, sadelik temayülü - nün muayyen sahalarda giyinişle tahdit edildiğidir. Meselâ, acele bir işe gidecek, yahut kısa bir ge - zinti yapacak bir kadın, bugünkü yaşayış şartları içerisinde, uzun boylu süslenebilir mi? Bu, imkân- sız değilse bile, her halde güç bir şeydir. Dolayısiyle, sade giyiniş, bu gibi vaziyetlerde daha pratik olduğu için, muayyen bir sahada hoşa gidiyor, tercih ediliyor. Yok- sa, bu saha haricinde, gözü okşa - yıcı ve oyalayıcı modeller, daima modadır. Moda idi, modadır ve moda ka- lacaktır 1, sünni MİK ük ad öz lükikinnk ik di Yi bilmez rine KETE hoşlandığım için... Her ne ise, işte gene ayni bahse dokunuyorum. Mesele bu!. Fakat bu sefer kendi kanaatım- dan bahsetmiyeceğim. Muhibbele- rimden birisinin kanaatini anlata- cağım. Onun bana anlattığını ben de size... Muhibbemin bana anlat- tığı bir maceradır, ki ruh tahlilini gösterici bir roman mevzuu olabi- lir. Hiç değilse bir hikâye mev « zuu!,, Avusturyalı kadın muharir, bu- rada muhibbesinin kendisine an - lattıklarını uzun uzadıya tesbit e- diyor. Hulâsası, “kibar bir er- kek, kibar iki kadmla tanışıyor. Bu erkek, o zamana kadar sefa « hat içinde yaşamıştır. Fakat, dok- tor, artık muntazam bir hayat ge- çirmesi lüzumunu hatırlatıyor. Se- fahat, onu yıprandırmaktadır. Da ha ziyade yıpranması, sıhhatı, do- layısile varlığı için ciddi surette tehlikelidir. Biri sarışın, bir esmer, ikisi de ayrı ayrı hususiyetleri benimsemiş iki güzel kadm.. Erkek, bu ikisin den birisile evlenecek. Fakat, aca- ba hangisile evlensin? İçinde kâh birisine, kâh diğerine temayül u - yanıyor. Bir türlü karar veremi - yor. Sarışın, kendi. fikirlerini! daha çabuk kabul ediyor. Daha'uysal davranıyor. O kadar da sevimli, cazip ki.... hayallere de fazlaca ka pılıyor. Bu da ayrı bir hususiyeti! Esmerine gelince, o da cazip, se * vimli.. Yalnız erkeğin öyle her fik rini kolay kolay kabul etmiyor. Münakaşadan hoşlanıyor. Diğe » rinden daha çetin... Ayni zaman - da daha maddi hareket ediyor. Bu da onun ayrı bir hususiyeti!.. Erkek, tam sarışına bariz bir te mayül göstererek, evlenme tekli - finde bulunmak üzere iken, esmer kadın, araya giryor. Bunun üzeri- ne, sarışına evlenme teklifinde bu lunmağı geçiktirmek muvafık ola- cağmı düşünüyor. Esmerle meşgul oluyor. Evlenme teklifni ona ya - pacak. En iysi, bu..... Fakat, bu se- ferde sarışın, ikisi arasından süzü- lüp geçiveriyor. Erkeğin kararı, tekrar bozuluyor. Esmere evlenme teklifni yapmakta ta acele etme - meği daha yerinde buluyor. Yeni bir tereddüt safhası... Böyle gün - ler, haftalar, aylar akıp gidiyor. Nihayet, seneyi bulan tereddüt safhası... Hâlâ karar yok! Sonunda, erkeğin tercihte te » reddüdü, sarışmla da, esmerle de evlenmekten vaz geçmesine, be - kâr kalmasına sebep oluyor. Te- reddüt, kararsızlık ve bu kararsız- lığın ifadesi olan menfi karar!...,, Muhibbesinin anlattıklarını tesbit eden Avusturyalı kadın mu- harrir, “muhibbem,, diyor “erkek- lerin ne istediklerini bilmedikleri kanaatindedir. Ona göre, sarışın mı, esmer mi? Bunu kestirmedik- leri gibi, sevdiklerini sandıkları, kendilerile evlenmeği düşündük - leri kadımları tercihinde hiç bir is- tinat noktası bulamıyacak kadar zayıf iradelidirler. Kararsızlık i - çinde bucalarlar. Eh, bu da başka bir kanaat!.,