— 7 — VAKIT 26 Mayıs 1933 — Yeni bir kitaba dair “Yunus Emre divanı » Birinci cilt Burhan Ümit. Istanbul Muallim Ahmet Halit kütüp- hanesi 1933. 237 sayıfa.,, Ümidin himmeti ve t Halidin hizmetile n “Yunus Emre Divanı,, nr a başlamadan iki gün *vv, ve tok sözlü bir arka- el doğru im; lar HAdiselere üstünkörü bakan- Dayı Me caziptir, diyordu, sır- ğ yükle »pohu, murassa nişanları a ie epdretin ta kendi- te, iyoplara kızmamalıyız, İkazı. Halbuki vezirin sırmalı wini bedestendedir ve top - bala, eirüyen vücudu > belki bir ma otuna gübre bile olmadı. Ve ig iş #trafındakilerin e vicdan li kı arından bize aktarılmış İki; Me yarsa - ki yok gibi- ard, Azinin sevilebilir tarafı on- Si aranmalı ? “ağ Yunus divanını masamın Çöz se erdim. Baş sayıfalarında i an'atlar Akademisinin Es- Ocasını okuyorum. Şair Ba- tang pütefekkir Paskal'a ve İs- ldan Alp dağlarına doğru de- bir grafik çizen bu mu- de Bürhan Ümit de, be- sözlü dostum gibi, maziye *riyor, Fafınızda maziye körükörüne İ kastı peygamberin bir ismi hi,“ Putperestler — kendileri - ba igleseler de — o kadar çok ki, rafı YAP Putun çürük ve köhne “> d Tina çullanırken merhamet- anmak duyu- ma izin te- mere tat nızda udret iniz. Meselâ Yi kötülemek için yir- “biye kiç, >,71l evvelki kavaidi “ bir il larında bile tenkit e- a Ytinden başka mi- da, © Eetirse daha kuvvetli olur- hag E Sai Piy, Ka, bilir Fak bula 0 ali akat bu, bütün Os- ! ârap ve acem kültürü &i bi 1 aeri Zaruretini nu iz. Fakat darbelerin “e- buram tüterken ün ,Türkü Acemin Za- Mai inden, Arabın Hate- Yuru Sok üstün gören bir nisa umduğumuz tesi- >. > seci'in, kafi- "un, hulâsa azel'le pa - rildi istilâsı altında bir yi, Yetperverlik gösteren Abilirdi,. için en sonraya! Ma ğinde, böyle gizli ka - ; ik 22 tiye i öneri Neda Sâdabat ve Lâle dev- İçip yaralarında e en beğendi. Bi zdığı, birisi, İstanbul hgine v, “NE Yekpare acem mül- Viya, kü fedadır! eg,” Hüzo öj birinin besiye Pranga da Erin hatır iş isin ee İK se, AP yıld, ımdadır. vayı tasır, ölen “Öyle bir va- mda hemen he- ee Güz, "zı kadar yükse- mi, â b geniş tetebbüü e i ile Nef'iyi en alaşağı ede- «Ayağı zamparalı- fat olduğunu! başlnagrcmm çok — , koca Yunusu Okuş rinde öğdükten “Onyore Yucusuna str satır n kiş gi abin açarken bir mu- Bürhan | düğü zaman ona, | bir arap | harrirle karşılaşacağmızı zannet - meyiniz. Hakiki bir insanla görü şeceksiniz. Bundan emin olabilir- sİNİZ.,, Ondan sonra Yunus Emrenin doğduğu yaşadığı memleket do - ğum tarihi, ölümü, mezarı bahisle- ri ve Köprülüzadenin ilk mutasav- vıflarından alınmış satırları oku- yorsunuz. Bu satırlar bazan söyle- ce kaydedilmiş, bazan da pek ve- sikalarla değil de aklıselimle di- diklenmiştir. Burada, üzerinde biraz duraklı- yacağımız bir bahis vardır, Yunu- sun ümmi olup olmadığı bahsi. Burhan Bey, şaire ümmi diyen “Alim katırlara,, “Vesika sahibi ahmaklara,, pek ziyade yüklen- miştir. Kendisini haklı veya hak- sız görmeden evvel bir noktayı gözönünden kaçırmamak lâzımge- liyor. O da müslümanlıkta ümmi- lik an'anesinin nereden geldiği noktasıdır; Peygambere ümmi sıfatı veril- miş ve bu sıfat, daima hazreti Muhammedin okuyup yazmaktan mıştır. Hakikatteyse bu (Ümmülkura) olan Mekkeden çık- mış olduğumu göstermektir. Pey- ondan sonra halk nazarında ma- zanneden sayılan bir takım in- sanlara verilmiş olduğunu görüyo- TUZ. Doğduğu yer, yaşadığı memle- ket, gömüldüğü mezar bile doğru- ca kestirilemiyen Yunusa, halkın bu sıfatı nasıl verdiğini hiçbir ve- sika söyliyemiyor. Halk, kendisi üzerinde büyük bir nüfuz ve tesir yapmış olan zat- ların, alelâde insanlar gibi kisbi ilimle değil de vehbi ilimle, ilmi ledünle yükseldiğine daima kana at etmiştir. Onun için Yunusun da herhan gi bir fani gibi okuyup yazdığına ihtimal vermeyişi onu tatmin et- miş olabilir. Köprülüzade Fuat Bey, Yunu- sun acemce bildiğine kanidir, Bürhan Bey de arapça bildiğini, tam bir medrese tahsili gördüğü- mü istidlâl ediyor. Başlangıcın 21 inci sayıfadan sonra gelen birkaç yaprağı, şairin Yyarıbuçuk milliyet. | sözlerini âyet ve hadisle karşılaş- palm genlerin bu yolda, | trmıya tahsis olunmuştur. Belki 1, ben, kendim, yadır- | Yunus arapça bilirdi, aksini iddia Dünkü konser | Büyük muvaffakıyet kazandı Almanyanın Kolonya konserva- tuyarından mezun Celile Enis Ha- nım, şehrimizde Galatasaray lise- si salonunda ve İtalyan klübünde | birer konser vermiş, (o büyük bir muvaffakıyet kazanmıştı. Bu kıy- metli san'atkârın tatlı sesini daha geniş bir muhitte işittirmek isti- ğile İstanbul halkevi tarafından tertip edilen şan konseri dün gece Tepebaşı tiyatrosunda verilmiştir. San'at sever birçok kimseler kon- serde bulunmuşlardır. Konser dört kısımlıktı. Celile Enis Hanım birinci kısımda Bet- hoven'in “Hatırlamak,, isimli ese- rile Schubert'in “Gülmek ve ağla- mak,, ve “Nereye?,, isimli parça -| larını söylemiştir, İkinci kısımda Mozart'ın Cosi fan tutte operasmdan “Aşk Iud- Jiyatto Tiya tro tarihimiz Dün Istanbul Halkevi tarafından verilen müsamere Robertkölec'in son sınıfındaki Türk (ule- be tarafından geçeni mekteplerinde gü- 7el bir veda müsame verildiğini ve bü müsamerede Türk tlyulrosu Oo torihime ait bir revli oynandığını yazmıştık. Bu müsame- İ ve İstanbul Halkeyinin teşebbüslle dün e başı tiyatrosunda Halkevinin o davet etmiy| olduğu büyük bir sayirci kütlesi karsısında tekrar edilmiştir. Müsamersden evvel İstanbul Halkevi tem- | sil şubesi idare heyeti arasından Refik Ah- met Bey, biraz sonra Reberikolee'in kiymetli Türk talebesi tarafından canl sahneler ha- linde gösterilecek olan Türk tiyatrosu tarihi | hakkında ksa bir hasbihal yapmış ve ti- yatro tarihimizin ilk devirlerinden | İtibaren muhtelif safhalarını hülhes ederek anlatmış. tar, Bundan Sonra müsamereye © başlanmış, Medğah, Karagöz, erta oyunu, Tanzimat ha- reketinden sonra başlamış olan Avrupa şek- Mağeki tiyatro örneği olarak Gedikpaşa ti- yatrosunda oynanmış olan o Namık Kemal Beyin Vatan piyesinden bir purça, sonra Tuhuat tiyatrosu ve nihayet Abdülhamit dev- retli bir prenstir,, parçasını, Tos- | rinde istanbulda belli başlı Üyatro faaliye- ti'nin “Vorrei morir,, ini ve Ardit- ti'nin “Rüyanın. şarkısı, isimli | türkçe eserini taganni etmiştir. Porgramm üçüncü kısmmas Moussorgsky'nin “Ölüm şarkı ve nasibesi olmadığı omanasına alın- | dansları, isimli eserile Gretschani- sıfatın | noff'un de| Hintli şair o Tagor'un eserlerinden bestelediği “Ay ak tnda,, başlıklı “ Vazife ,, “Kâ-| | gambere sıfat olan bu kelimenin | #ttan yapılmış küçük nereden geldim?,, parçaları vardı. Beşinci kısmı teşkil eden parça- larm sözleri tamamen türkçe idi. Bu kısımda Tosti'min serenadı, Brahms'ın “Tün aydın çocuğum,, isimli eseri, bir de Mendelson'un “Gondol şarkısı,, vardı. Celile Enis Hanım, dünya mu- | sikisinin bu güzel eserlerini peki gemi,, | i “Duyguda birlik, ve “Ben sana| ti olan Manakyan tyatromunun kötü tere - meli, kötü ifadeli o melodramlarından — bir nümune gösterilmiştir. gençlerin güzel bir ifade ile, hisli ve san'at» k edecek bir vesika da bulunmadığı. | na göre belki de medrese görmüş - tü, Fakat bu kitapta gösterilen âyet ve hadislerin mana ve maz- mununu öğrenmek için bir medre- se tahsiline lüzum olduğuna kani değilim. Derviş Yunus, zamanının herhangi bir dervişi gibi bütün bunları devam ettiği dergâhı can sohbetlerinde omürşidinden bellemiş olabilir. Hele arapça bildiğine şahit ve misal diye gösterilen: Likalbi minelkalbi revzenün sorun nedir?. Mısraı sahiden Yunusun ise ko- ca Türk şairinin arapçayı pek iyi öğrenmemiş olduğuna kanaat ge - tirebiliriz ve bu da kendisi için hiçbir kusur ve noksan sayılmaz. (Bu sayıfalardaki arapça ifa- delerde ufaktefek bazı tertip yan- lışları olmuş; bunlar ikinci cildin sonuna ilâve edilecek bir düzelt- me cetvelile doğrultulsa fena ol- mıyacak.) 28 inci sayıfada Bürhan Ümit, Fuat Beyden birkaç satır daha nak Celile Enis Hanım -ârane bir şekilde okumuş, her parçada ayrı ayrı ve şiddetle al- kışlanmıştır. Dün geceki konser, bu genç ha- nım san'atkârın musiki hayatımız için değerli bir varlık olduğunu! bir kere daha göstermiştir, bir tabiat zevki mevcuttur,, yollu verilen hükme muarız olduğunu söylüyor. Burhan Ümit Beye göre bizim tasavvuf (o edebiyatımızda tabiat yoktur. Bu hükme ne büsbütün evet, ne de büsbütün hayır! diye- miyeceğiz!. Çünkü malüm olduğu üzere mutasavvıf nazarımda bir “mecaz âlemi,, bir de “hakikat âlemi,, var- dır. Ve insanlar hakikate varmak için mecazı bir köprü gibi kulla- nırlar. Bu nokta, arapça “Elmeca- zü kantaratül hakika,, cümlesile asırlardanberi ifade edilip durur. Tuluat tiyatrosundan sahne ayrı ayrı muvaffakıyet göstermişler ve temsilin Umumi abençi bilhassa © dikkati ve takdiri ecelbetmiştir. Bu suretle ilk devirlerinden itibaren 1908 meşrutiyetine kadar tiyatro (o tarihimiz göz önümde canlandırılmıştır. Bir cek mektepliler ve münevverler miüsamercie hazır bülün- Adana Halkevinin hazırlattığı çelenk şairin mezarına götürülürken Ziya Paşa için Adanada yapılan ihtifal Abdülhamit Ziya Paşa, yeniliğimizin ehemmiyetli simala- rından biridir. Siyasi hayatımız - daki Tanzimatı hayriye hareke - tinden sonra içtimai hayatımızın da Avrupalılaşması davasını gü- denler içinde Ziya Paşa, yazılari- le bilhassa tesirli olanlardandır. Nazımlarında şekil itibarile eski - ye bağlı kalmakla beraber nesir - de edebi yeniliği vücuda getiren - lerin başında sayılır; dilimizin a- rap ve acem tesirinden kurtulma- sı için uğraşanlardandır. 1825 yılında İstanbulda doğan Ziya Paşa, 1880 yılında Adanada edebi | Adananın takdir bilen gençliği, İ bir iki senedir bu yıl dönümünde Ziya Paşa namına merasim yapı- | yor. Bu sene de Adana Halkevi dil, edebiyat, tarih şubesi Ziya Paşanın kabrinde bir ihtifal ya- pılmasını kararlaştırmıştı. İlkmek- tepler, saat 11 de merhumun kabri başında toplanmışlar, hocalarının verdikleri izahatı dinlemişler, say- gı içinde ayrılmışlardır. Akşam üzeri de orta tahsil mektepleri halkevi önünde top - lanmışlar, çelenkler önde olduğu halde hareket edilmiş, Ulucami avlusuna gelinmiş, orada Ziya valiyken ölmüştü; orada gömülü - | Paşanın kabri başında durulmuş” dür, Ölümü mayıs ayı (içindedir. lediyor ve “Yunusun eserlerinde | Şu halde bir köprü olarak kabul edilen tabiat âlemini mutasavvıf büsbütün inkâr ediyor demek bil- meyiz büsbütün haklı bir şey olur vu?, : Hüdai, bir manzumesinde Al- laha şöyle hitap eder: Seherde açılan güller, Öten şuride bülbüller, Karanfillerle sümbül! Sana âşık, seni özler. Burada güller, bülbüller ve sai- re mecaz âlemini, Allah da haki- kati remzeder. Birisi ötekine faik ve galiptir, fakat inkâr edilmez. Mehmet Nurettin (Sonu yarın) er tur. Mezara mektepler ve halkevi tarafından çelenkler konulmuş, | Halkevi namına İbrahim Hakkı | Bey Ziya Paşanın hayatı ve eser- leri hakkımda malümat vermiştir. Gece de haikevinde bir toplan- tı yapılmıştır. Lise müdürü Salim i Bey Ziya Paşanın hayatı ve tanzi» mattaki mevkii hakkında bir has- i bıhal yapmıştır. Şair Ali Hadi B., de Ziya Paşa hakkında bir müsa- habe yapmıştır. Erkek muallim mektebinde de gece Ziya Paşa hakkında bir ibtifal tertip edilmiş, talebe tarafından söz söylenilmiş- tir. Rahmetlinin darbımesel ol » muş olan beyitleri okunmuştur.