ME Va BM 5 — VAKIT 8 Mayıs 1003 — Istanbul Cehennemi TARİHTE BÜYÜK YANGINLAR “Sin Büyük Romanı — Tefrika Ni 27 KİMSESİZ aş Karagözün mezarı Yarın davul zurna ile yi 5 Mayıs 1953 ay yın.. Hem artık, sizin! Bir ço kimsesiz de değilim. tayeyi a var. Hayatımın bir o ank intikam almak is- ie e i muazzep olduğu i- muazzep etmek isti - Per gibi bayide: > Miyiz Vet, Seniha evleninceye ka- Kimsesiz değilsiniz. Fakat © ikten sonra ne olacak?.. O Yük, gpacakımız Sa eti, bir vakarla mukabele ağa,” iç ar, kending. Şad Yordu, ©r ananın yaptığını yapa - onun saadetile meşgul ola- iyenin, konuştukça uzaklaştığını hissedi - — Siz acı başını salladı: al eşmişsiniz.. Hav- a e melek X gittikten vak neticesi mes- 2 rim emin olabileceğim. Fakat olabilirsiniz. hâyali,, 4 de, derin bir inkisa- Müzge ii. i titriyordu. —M n niye duymıyacak mı » bağ he allacay ir Sediyenin öizeri- Ai topladı, 1. Fakat Şadiye kendi- — Yı, vam etti: ki sizde nz şuna da emin olun, a age olduğum için acı dalan uza İnsan iyi bir arka - — a kalmak istemez. Ce,,, “terseniz gitmiyeyim.. Haka e len sustu. - Nâsır, KAP beki NİN içine bakarak ünde bir yi Sadiyenin gön - ir Uyandı. Gözleri a e e Ayi za arda ite, SİN duş DI hissettiği, anla- ha A Uyanmıştı.. Se - ından uyandırmış- ii, st değildi. Haya- mide ka, 1 İyi Kapılması da de - b ge enişti de, Seniha, eek zaman ğ Efİş Hi ei zi? Sg 5 EE :| tafsilâtile yazıyoruz: Nakleden: Selâmi Izzet iniz Bunu söylemeyin.. Cesare -| Seniha, gözlerinde derin bir me- lâl, yüzünde acı kıvrımlarla onla- ra bakıyordu. Eğer o olmasaydı. Nâsır, Şadiyenin boynuna sarıla - cak, gönlünü açacak, sevgisini söyliyecekti. Fakat aralarında Seniha vardı. Yalnız ve sadece, Üitriyen bir sesle: — Allaha ısmarladık! dedi. Şadiye bir şey yapmıyordu. Yalnız göz kapakları sık sık, üst üste açılıp kapanıyordu. Seniha haykırdı: — Şadiye! Minik annem!... Neden ağlıyorsun?.. Şadiye, elini Senihanın başına koydu: — Merak etme, dedi, bir şey değil.. Hiçbir arkadaşım yok. Bir arkadaşım Nâsır vardı. O da gidi - yor. Tabii arkasından müteessir oldum. Seniha Şadiyenin boynuna sa - rıldı: — Bunun için müteessir olma, dedi, ben varım ve seni, hiçbir ar- kadaşm sevemiyeceği kadar sevi - yorum. Şadiye, Senihanın doğru söy - lediğini hissetti.. Bundan sonra, o da, ancak Senihayı sevmeli bu sevgiyle teselli bulup mes'ut ol - mıya çalışmalıydı. İKİNCİ KISIM —1.— Büyükadanın en kalabalık haf tasıydı. Oteller dolu, pansiyonlar dolu, klüp doluydu. Yollarda şarkıdan, rlâjlarda kahkahadân geçilmiyor- du. O gün, fırtınaya hazırlanan, sarımtrak, sisli gibi görünen, ağır, sicak bir gündü. Karşı sırtlara yr- ğılan bulutlar, yavaş yavaş adaları kaplamıya başlıyordu. (Devamı var, “.AENEENEEAEEEEEEEEEEEEEEEEEEAAEEE taş dikilecek Karagözün mezarı için bir taş hazırlatan belediye avukatların - dan Rami Bey, bu taşı İstanbuldan Bursaya göndermiştir. Kendisi de bugün Bursaya gide- cek, taş, Hıdırellese tesadüf eden yarın merasimle dikilecektir. Bu sırada davul, zurna çalınacak, bir taraftan taş diklir, bir taraftan da- vul, zurna çalınırken, Rami Bey, Karagözün hayali bir şahsiyet ol-! mayıp hakiki bir şahsiyet olduğu - na dair nutuk söyliyecektir. Sovyet dil âlimi İ Türk Dili Tetkik ve Türk Tarihi Cemiyetleri azalarile temaslarda bulunmak üzere Ankaraya giden Sovyet dil âlimlerinden profesör Marr dün Ankaradan İstanbula gelmiştir. Kendisile birlikte memleketimi- ze gelen profesör Samoiloviç da- ha evvel Rusyaya dönmüştü. Pro- fesör Marr ise iki hafta kadar İs- tanbulda kaldıktan sonra Efez ve TTrova harabelerini gezmek ve tet- kikler yapmak üzere Anadoluda bir seyahata çıkacaktır. —e—— Hamal hamalı yaraladı Sarhoşluk yüzünden Unkapa - nında dün akşam bir kavga çıktı ve bir hamal, ayni evde oturan di- ğer bir hamalı bıçakla ( yaraladı. Hâdise şöyle oldu: Dün gece Unkapanında sabıka- lı hamal Esat adam akrilr kafayı tütsülemiş, nara atıyor, şarkı söy - lüyordu. Saat 19 buçuk olmuştu. | Ayni evde oturan hamal Osman, hamal Esadı süküta davet etti, Hamal Esat buna fena halde kızdı. “.— Dünyada bana kimse akıl öğretemez! Diye bıçağını çekti ve Osmana sapladı. Mecruh Cerrahpaşa hastanesi - i ne kaldırılmıştır. Esat O hakkında İ takibata başlanmıştır. Hayırsızadada çuval çu- val esrar çıktı! Üsküdarda İskele caddesinde €srar satan bir çocuk yakalandı. Bu çocuğun ifadesi bir takım mü- him ip uçlarını meydana çıkardı. Bundan sonra çuval çuval esrar meydana çıktı. ve Hayırsız Adaya bir şebekenin mühim miktarda es- rar bıraktığı anlaşıldı. e Hâdiseyi Osman isminde bir çocuk vardır ki, bu çocuk Üsküdar İskele cad - desinde sandalcılar yanmda çalı » Işır. Öteberi alır, getirir, götürür. » | Böylelikle hayatını kazanır. Bundan 20 gün kadar evvel Ni- ib | ko ve Vasil isminde iki Üsküdarlı kayıkçı Hayırsız ada önlerine ba- lık avlamıya giderler. Osmanı da beraber alırlar. Hayırsız Ada önlerinde biraz avlandıktan sonra adaya çıkarlar. Hayırsız Adada gezerlerken bir de ne görsünler, taşlar arasında beş çuval esrar yok mu? Belli olmaması için bunlardan sade iki çuvalını sandala atarlar ve Üsküdara getirirler, Balıkçılar karaya çıkınca taşların ara- Nura gmek) sında bu tehlikeli malları buldular Bunların bir çuvalının parası Osmanla Nikonun olacaktır. Bir çuvalının parası da Niko ile Vasi- lindir. Bundan sonra Osman peraken - de olarak esrarları satmıya başlar ve dün de yakayı ele verir. Osman yakalandığı zaman verdiği ifade - de Hayırsız Adada beş okka esrar bulduklarını söylemiştir. Bu esrarlardan bir kısmını Üs- küdarlı kahveci Mahmuda Roman yalı Süleyman isminde birinin sat- tığı söylendiğinden bunların da ifadesi alınmıştır. Şimdiye kadar zabıtanın ele ge- çirdiği esrar miktarı 88 pakettir. Tahkikat zabıtaca derinleştiril - mektedir. Niko, Vasil, Osman, Sü- leyman, Mahmut hakkında zabıta- ca takibat yapılmaktadır. Ayrıca Hayırsız Adada da tet - kikat yapılacaktır. Çuval çuval esrarları o Hayırsız adaya hırakanlârın mühim bir şe- beke olduğu zannediliyor. Unutmak üzere old bazıları: — Kız mı, oğlan mı? Mahalle tulumbacıları az zaman da yanşma yetişirlerdi. Tulumba - cı reisleri yangına o gitmezlerdi Bunlar umumi vaziyeti idare et - mekle mükelleftiler. Yangına ikin- ci reis, fenerci, borucu ve saire gi- derdi. Bunlar biribirlerine “omuz- daş, derlerdi. Tulumbacı efradı a- rasında en mühim vazife fenerci- i deydi. Feneri tulumbanın önün - den koşar, yolda gördüğü tehlike- leri haber verirdi. Fenerci tulumbanın geçeceği yolda ıslak bir seha görünce geri döner ve bütün kuvvetile bağırır dı: — Yalama va...rrrrr!. Bozuk bir yol veya hendeğe te- asdüf edince ayni şekilde geri dö- ner: — Atlama Vüneserrrll Diye bağırırdı. Tulumbacılar, kavga eder ve- ya nizama mugayir harekette bu- lunurlarsa aralarında teşkil ettik - leri mahkemelerde cezalanırlardı. Cezalar; Tomruk (prangaya çek - mek) veya kırbaçtı. Prangayn çe- kilen yangın vukuunda derhal ser best bırakılırdı. “Köşklü,, denilen yangın sön - dürücülerinden 10 temmüz 1324 de kadar Beyazıt (kulesinde 20, Galatada 18, Icadiyede 3, Üskü - dar karakolunda 6, Eyüpte 5 kişi bulunurdu. Tulumbacıların yangma koşma- ları görülecek bir manzaraydı. Tu İumbacılar, yangın semtine hare - ket ettikleri anden itibaren nara atmıya başlarlardı. & Naracıların, efrat arasında mühim (mevkileri vardı. Naralar on altı elfi miktarı — Ha...... yet......n ile başlardı. çekilen bir: Her semt tulumbacılarının ken- dilerine mahsus naraları vardı. Kocamustafapaşalılar: — Yedi kubbe altında hu çeken hazreti Sünbüllü.. Diye nara atarlar, Belediye tu- İumbacıları: — Cihana tezkere dağıtan be - lediyeli... Diye bağırırlardı. Çok yakın bir zamana kadar duyduğumuz bu naralar artık unu- tulmak üzeredir. Yangınların taf- silâtına geçmeden evvel en meş - hur naraları yazmayı faydalı bul - duk. Naralar, ekseriya geçit yerlerin de atılırdı. Meşhur geçit yerleri: Saraçha-| ne, Eminönü (Köprübaşı) Unka - panı, Çeşme meydanı, Galatasa - ray, Taksim, Tophane, Beşiktaş, Topkapı, Aksaray, Acıçeşme, Ka - dıköyünde Altıyol ağzıdır. Meşhur naralarım eskilerinden biri gümrüklülerin “Denizde as - lan, karada kaplan, yaman gelen, yaman kaçan,, diğeri “Yeniçeşme salkımsaçak, Cami altı kanlı bı - çak, var mı bize yan bakacak, hay di babam açık türbeli!,, dir. Yeni ve son senelere kadar de- vam eden naralar da şunlardır: Ateşten can kurtaran fıstık çeş- meli (Hasköylülerin) askeri seç - me Beyoğlu zaptiyeli (Galatasa - raylılar) askeri şanlı (o (Beyoğlu daireli) İşte budur askeri simen - difer (Sultanselimli) Cihana şan ğe gu uğumuz naralardan |verdi İstanbul zaptiyeli (Zaptiye nezareti) Her yerde metin Kara - İ kuş tepeli (İğrikapılılar) Heryer- İde şanı var Mahmutpaşa mabke - İmeli (Mengeneliler) Buna derler İbin bir çiçek bahçeli (Çiçek pa - zarlılar) Yürüsün dumanı bol ka- lafatçılar o (Ayvansaraylılar) şi - mendifere yol gösteren Sultan çeş- meli (Sultanhamamlılar) Zemini yüksek kapılı (o (Edirnekapılılar) Ateşe kan kusturan yedi çeşme “ liler (Çeşme meydanlılar) Beyoğ- lu kır serdarı (Kulaksız ve Ka» sımpaşalılar) Hazreti (o ziyaretli (Eyüplüler), Bunlardan başka yangına ko « şarlarken kendi aralarında biribir- lerini teşci için bazı hafif naralar atarlar. Bunlar: “Allah diyen mah rum kalmaz., “Ah anam yavrum,, “uyumayın omuzdaş,, sırık değiş- tirirken de: “Uyan kara bahtım,, diye haykırırlar. Yangın kuleleri ve yangının ilânı Galata, Beyazıt ve İcadiye ol- mak üzere üç yangın kulesi vardı. ! Evelce “İsa kulesi,, denilen Galata kulesi 1349 milâdi senesinde inşa “| edilmiş, fetihten sonra müteadit defalar yanmıştır. Şimdiki şeklini 1876 tamirinde aldı. » Vaniköyünün üstündeki sırtta bulunan İcadiye kulesi Kenan e * | fendi isminde biri tarafından inşa a edilerek ikinci Mahmuda hediye e- dilmişti. Bu kule büyük köşkün müştemilâtındandı. Kırım muha- rebesinden sonra gelen İngilizle « rin işgal ettikleri sırada yandı. Beyazıt kulesi “Büyük yangınları,, okurken göreceğimiz veçhile yan » gm köşkünden sonra yapılmış: tır, Kulenin meydana olan cephe- sinde tarihi inşası yazılıdır. 1244 tarihinde Ağa Hüseyin paşa tara- fmdan inşa edilmiştir. Bugünkü şeklini 1310 hareketiarzmdan son- ra almıştır. İnşası tarihi üzerinde şu beyit » ler kaydedilmiştir: di “Kıldı han Mahmudu Adli ku- İci valâb ina,, i; Bu kulelerden muhtelif şekil » lerde yangın ilân edilirdi. Gündüz bayrak veya sepet, gece kırmızı ve ya yeşil fener asmak suretile baş - lanan tarz bir vakitler topla ilâna kadar vardı. Sessiz işaretler pek | nazarı dikkati celbetmiyor bu yüz“ den bazan yanlışlıklar oluyordu. Abdülhamit, zamanmda top atma- * yı menettirdi. Sonraları saraya | haber verildikten sonra (atılması i kararlaştırıldı. z ! Kule nöbetçisi bir yerde yan - “ gın görünce, derhal ağaya koşar ve ilk söz olarak: g — Ağa, bir oğlunuz oldu!.. ders di... “ Ağa: , —— Kız mı oğlan mı?.. diye s0 - rardı. Kız ve oğlan semtlere delâlet ediyordu. Yangın yeri malüm olun. !ca köşklüler yıldırım gibi koşar ilardı. Her kösklü semt semt dola - şarak mahalle bekçilerine o haber verir, mahalle bekçileri de halka ilân ederdi. Köşklü mahalleye gi —ü rince elinde taşıdığı kalım sopayı kuvvetlice taşlara vurur ve kendi « lerine mhasus bir nara atardı. Devamı Var