VAKIT'ın Edebi Tefrikası : No. 31 Bir Yastıkta Kocayın.. Fakat Nazif kendini “Lâzım,, bir hale koyarken, öyle nazik dav- ranmıştı ki, Bedia, farkına bile varmadan, hayatına karışmıştı. A- ma artık mesele meydana çıkmış- tı. Nazif kat'iyyen onunla evlen - mek fikrinde değildi. Onun mak - sadı sadece eğlenmek, vakit geçir» mekti. Bedianın, Nazifin indinde hiçbir kıymeti yoktu. Ha o, ha baş- ka bir kadın onca müsaviydi. Bedia, birkaç gün garip bir ye ise kapıldıktan sonra, kalktı, Mon- tekarloya teyzesinin yanına gitti. Fakat orada da çok © oturamadı. Lâmiadan çekiniyordu. O kız, o hırçın şefkatile ağzından lâf ala - bilirdi. Halbuki bu hissiyatını biç kimsenin bilmemesi lâzımdı. Bu - nun için tekrar İstanbula (geldi. Nevinin, Bostancıda bir köşkte ol- duğunu haber alınca, doğru Bos- tancıya gitti. Yazı orada geçirdi. Kışa doğru bir gün, bir mek - tup aldı. Açtı. Teyzesindendi. O-! kudu: “Yaramaz kız!. Nerede olduğu» nu haber alıncaya kadar akla ka- rayı seçtim. Ben bir haftadır İş - tanbuldayım. Eski dostlara kavuş- İ tum. Gene gece (topluluklarma başladık. Seni bekliyoruz. Burada herkes seni soruyor. Hele uzaklar- | dan gelen bir misafirim var, ki mütemadiyen seni soruyor. Yarın muhakkak beklerim. Gözlerinden öperim.,, Bedia derin bir düşünceye del- dı. Okudukları doğru muydu?, U- zaklardan gelen ve mütemadiyen 'ndisini saran. Nazif «olacaktr: eyzesine ne cevap (o verecekti?. Gidecek miydi?. Eğer gidip Nazif- le görüşecek olursa, | İstanbuldan l neye kaçtığını, kendisinden neden | uzaklaştığını öğrenebilirdi.. Fakat gene onun pençesine düşerse.. Kendikendine adeta ürpererek söylendi: — O adama tekrar yaklaşmam kendimi mahvetmek olur. Mantık, bu davete icabet etme- meği emrediyor.. Hayır gitmiye - cekti. Düşündü: — Eğer beni görmek istiyorsa kalksın, buraya gelsin. Hemen bir mektup yazdı: “Teyzeciğim, şiddetle nezle ol- dum, evden çıkamıyorum. Sizi de çok göreceğim geldi. İyileşir iyi - leşmez, hemen gelirim. Elleriniz den öperim... Ve hemen sokağa fırladı. Caya- masın diye, derhal getirip mektu- bu postaya attr. FâRat o gün, bütün gün, hep teyzesinin apartımanını düşündü. Nevin, Bediada bir değişiklik farketti. Genç kadın fazla sinirli, zihnen fazla meşguldü. Dedi ki: — Bedia, gel biraz piyano çal. Bedia güldü: | — Can sıkıcı arkadaşım değil | mi?.. Bugün hava sıkmtılı, asabı « mı bozuyor. Odama çıkıp yataca- ğım. — Nasıl istersen, — Bedia kalktı. Tam kapıdan Şıkacağı zaman, Nevin tekrar ses- lendi: — Bedia! — Ne var?, — Senin bir derdin var Bedia, emin ol, en iyi teselli, kalbi açmak, içini dökmektir. Bir an, Bedianın icine bir se - Mediha Münir vinç geldi. Evet, her şeyi söyliye cek, derdini dökecekti. Fakat neyi söyliyecekti? Ken « dişine hiçbir ehemmiyet vermiyen bir adamı sevdiğini itiraf edecek- U?. Sustu, Nevin ısrar etmedi. Bedia: — Hiçbir derdim yok karde - Yazan: şim, dedi. Yalnız biraz sinirliyim. | Dedim ya, havadan. 2 se — Bedia, ben İstanbula iniyo tum. İstersen beraber gidelim. — Sen git Nevin, ben kalayım, İstanbulda hiçbir işim yok. — Öyleyse allaha ısmarladık. — Güle güle. Nevin gitti. Bedia, köşkte yalnız kaldığına pişman oldu. o Derdile baş başa kalmak, onu biraz ürküt- i, Kendisi buradaydı o ama, aklı fikri hep teyzesindeydi. Oradan, hiçbir ses çıkmamış, bir haber gel- memişti... Orada ne oluyordu?, Bahçede gezinmekten bıktı, A- ğır ağır deniz kenarına doğru in- di. Kayalardan birine oturdu. Eli- ni şakağına dayadı. Engin ufukla- ra daldı.. Orada ne kadar zaman kalmış t1?. Neler düşünmüştü?... Birden yanıbaşında bir duydu: — Ne düşünüyorsunuz Bedia? Hızla başını çevirdi. e Gözleri hayretten dört açıldı: — Geldiniz mi?.. Nihayet ge lebildiniz mi?. 463 Nazif iğildi ve tıpkı, bir sene! evvel, karanlıkta, Badianın yana - gene asıl öptüyse, gene öptü, — Bedia, karşısında Nazifi gö- | rünce her şeyi unutmuştu. — Beni beklemiyordun — değil mi? —Hayır.. Hiç beklemiyördum.. Bir daha hiç gelmiyeceksiniz sa « nıyordum... Keşki gelmeseydi - NİZ... — Neden?.. Neden gelmiyey - dim iştiyordunuz?. İstanbula ayak basar basmaz sizi sordum. Burada olduğunuzu öğrendim. Kalkıp geldim.. Eğer seni bir az daha görmeseydim, çıldıracak- tım... O kadar göreceğim gelmişti. Yavaş yavaş, hafif hafif Bedi- anın saçlarını okşuyordu. Bu nüvaziş, Bediayı tatlı tatlr ürpertti.. Dedi ki: — Neden böyle lüzumsuz ve faydasız şeyle (o rsöylüyorsunuz?.. Bunlara ne lüzum var.. Hem hatı- raları canlandırmak insanı muaz zep eder.. — Çocuk olma Bedia... Konuş- mamız ve anlaşmamız lâzım. Bi - zim ne karışanımız, ne de görüşe- nimiz var. Biz haytarmızı istedi - imiz gibi tanzim edebiliriz. Şöy- le biraz çekil, yanına otprayım da anlatayım... Bedia ,her şeye razıydı. Bir an bile olsun Nazifin yanında otur - masmı cana minnet biliyordu. Bir dakikalık saadet onun için saadet- ti.. Bir an olsun onu sevsin, razıydı. Kendini topladı ve sordu: — Nasıl oldu da yalnız geldi - niz. — Onlar bugün Bentlere gez - meğe gittiler. — Ay, siz gitmediniz bu eğlen ceden kendinizi mahrum edip bu - raya mı geldiniz?. — Alay etmeyiniz Bedia.. Doğ: me Yeni 11 kelimenin karşı- lığı ve kullanılışları 1 — RAĞMEN: Tersine Çalış adam ol dedim o tersine bir serseri oldu, : i 2-—-REFAH: Bolluk, genişlik Ahmet bolluk içinde büyüdü. Elim genişleyince sana bir gramo- | İ fon alırım. İ — RAKABET: Yarış, yarış- | | mak Dünyada silâh yarısı bir türlü dur- muyor. Aşkta yarışmak yüzünden ne bü- yük cinayetler yapılmıştır . 4 — RAKIP: Engel, yarışan Bu işte yarışanım olmasa ben kaza- pirim, Ben o kızı alırdım amma karşıma o damat olacak engel çıkmasaydı. S5 — RAZI: Gönüllü Gönüllü olanlar benimle beraber gelsinler. 6 — REMZ: İşmar İşmar edince ne demek istediğini anladım. 7 — RENK: Boya Mavt boyalı köşk . 8 — RESİM: Resim (ıstılah) kılık 9 — Resmi: Beylik Ni Beylik işlerde çok titiz olmak Tâzım- ır, 10 — REY: Rey (ıstılah) dü- şünce Düşüncemi sordukları vakit söyle - rim 11 — RAKAM: Sayı ein gelmez, sözü sayısız demek- ir, ». 4 Öz Türkçe yolunda Söz derleme fişleri 19570i buldu ANKARA; 25 (A.A.) -— Türk dili tetkik Min Martın ikinci haftası sonunda | | 13,731 e varan derleme" fişleri Martın üçüncü haftası içinde 5,838 fiş daha gelerek 19,570 olmuştur. Yeniden gelen fişler vilâyetle- re şöyle ayrılmaktadır: |. Adanadan: 452, Afyondan: 365, Amasyadan: 200, Antalya - dan 1770, Artvinden: 29, Balıke- sirden: 379, Bilecikten: 332, Bo - ludan 109, Burdurdan 34, Bursa- dan 248, Çanakkaleden 505, Çan- kırıdan 72, Denizliden 665, Gazi Antepten 66, İçelden 169, İstan- buldan 632, İzmirden 194, Mani - sadan 47, Mersinden 85, Muğla - dan 200, Niğdeden 211, Samsun - dan 100, Sinoptan 259, Tokattan 88, Zonculdaktan 211, Düyunu umumiye binası Düyunu umumiye binasının Maarife devr ve teslim muame - İesini yapmak üzere Defterdarlık ve Maarif müdürüyeti memur - larından mürekkep bir komisyon teşekkül etmiştir. Komisyon dün Maarif müdürü Haydar Beyin o - dasında toplanarak devr muame - lesi etrafında hazırlıklara başla - mıştır, li 200 İngiliz seyyahı Dün Yugoslavya Bandralı Pren- ses Marya vapurile şehrimize 200 İngiliz seyyahı gelmiştir, Seyyah - | lar bugün ayni vapurla Suriyeye gideceklerdir. ru söyleyiniz, beni hiç göreceğiniz gelmedi mi?, Yavaşça: — Biraz, dedi. Birden sustu, söylememesi lâzım olan daha birçok şeyler söyleyive- receğini hissediyordu. UDevaine var) 8 | lediyeye karşı biraz daha insaflı | olsak derim. Geniş bir hudut için- Mehmet Nurettin Beyin | bulduğu karşılıklar Paye — Basamak Pejmürde — Kılıksız | Pençe — Cınak | Perhiz — Yemek kesimi, oruç Pervane — Gece kelebeği, dö-| nek İ Perver — Besler, sever Yoksulbesler, yurtecver Perişan — Karmakarışık, dağı nık Peşiman — Cayğın, pişman Peşin — Önden, peşin Peyda — Görünür, belirir, belli, | ortaya çıkan Peygamber — Yalvaç, elçi İstikıâl lisesi Mustafa Zeki Mustafa Niyazi Beylerin buldukları karşılıklar Paye — Basamak Hekim Yumaz Beyin gözü yüksek basamaklardadır. Pejmürde — Yoluk, soluk, ça- paçul Bu ne çapaçul kılık? Pençe — Tırnaklı el, el Kartalın tırnaklı eli kuzunun tüylü sırtını avuçladı. Pervane — Işık kelebeği, döngü | (gemiciler için) Uğur Perinin etrafında bir işık ke- | lebeği gibi dönüyordu. Bu geminin iki döngüsü vardır, Perver — Besliyen, seven Onlar kadar ben de soyumu severim Her vakit karnını besleyene, düşüne. ne obur derler, Perişan — Dağınık Odanınçok dağınık kali vardı Peşiman — Caymak Son caymadan ele bir şey geçmez. Peşin — Öncül Öneili, söz ver de öyle söyliyeyim, Peyda — Çıkma Karşı ağaçlıktan iki adam çıkıverdi. Peygamber — Yalvaç, Tanrı el- çisi, klavuz Ey Tanrının elçisi bizi sen koru Gazi Türkün yalvaçıdır. Düzeltme * Dün (NETİCE) ye verdiğimiz karşileğn örneğinde (hikâye) demek olan (Yemek) (yamak) diye çılınıştır. (Yomak Karain | Türkgesidir.) düzeltim, İl SOHBETLER l | Belediyeden şikâyet (8 üncü sayrladan devam) 2 — Şehir içindeki “Göksu, Büyükdere, Kurbağalı,, gibi tah - taköprülerden 9 — 10 tanesi be- ton olarak yeniden yapıldı. 3 — Cerrahpaşa hastahanesi bir verem paviyonu kazandı. 4 — Darülbedayi ihya ve bele - diyeye bağlandı. 5 — İstanbulun bir çok yerleri- ne elektrik cereyanı verildi. ! 6 — Terkos derdi halledildi. | 7 — Kanalizasyon işi şehir) menfaatine muvafık bir şekle ko - nuldu, 8 — Şehir içinde merba suları çeşmeleri yapıldı, sular bu çeşme- lere indirildi. Kusur bulabileceğimiz gibi, böyle daha pek çok yararlı icraat ta bu- luruz. Onun için, şikâyetlerimizi biraz daha makulâne yapsak, be - İ de, her yeri birer çöle benziyen yangın yerleri, en iptidai umran eserinden mahrum ve yıkılıp baş- tan yapılması lâzrm gelen mahal - leler, kaldırımsız ve mecrasız s0 - DİLİMİZ AAA AM i Yabancı sözlere b AUTA ulunan karşılıklar! Kadıköy lisesi hocalarının. buldukları karşılıklar Nabız — Bilek damarı, vurması Hekim hastanın damar vurümunu vokla : Su # (Nabzına göre şerbet vermek — yuna göre gitme) Namzet — İstekli, nişanlı || İstekliler arasından meb'uslar seçi lecek Naz — Kırıtma Ne kırıtıp duruyorsun? Nazım — Ölçülü söz, düzek Nesir — Düz söz Nedamet — Pişmanlık Nesil — Döl, soy Mamot, dölü tükenmiş bir hayp dır. Neşe — (Bu söz neşve sözünün türkçeleşmişidir) sevinç, keyif Neşir — Yayma, dağıtma, ma Çiçek ortaya güzel kokular yaydı. Neşriyat — Yayım Netice — Son, bitim Bu işin sonu ne olacak? Seçmenin bu bitimi vereceği İk miyordu. Nezahet — Arıklık Nezaket — İncelik Bana karşı çok incelik göstei nuz, Paye — Sıra, basak Sen benim sırama gelmek için çalışmalısın, Böyle giderse bu basağa ere! Pejmürde — Soluk, eskipüskü Üstün başın pek esk; püskü Pençe — Kavrak Aslan bir kavrak savurup parçaladı » Perhiz — Oruç, sakınma Hıristiyanların büyük orucu y laştı. “ — Pervane — Işık tutkünü; fırıl dak J Işık tutkunları lâmbaya Ünüştüü Fırıldaklı tulumba yel ile döner. Perver — Koruyan, seven Bu adam yoksulları korur, yurtsever Peşiman — Pişman V Peşin — Önden 4 Önden elli lira vereyim üstünü ra veririm. Peyda — Ortayacıkma Seni çoktan görmedim, bird nereden ortaya çıklın. Parmağımda bir yara ortaya Peygamber — Yalvaç seserererasaın , Taşkınlık yapanların muhakemesi Şi Ceçenlerde İstanbul ağır c »ah -emesinde bir kısım ü nistler hakkında karar o veriln bunlar, karar bildirilince, taşkınlıklar yapmışlar, dolayı aleyhlerine dava açılm İstanbul üçüncü ceza mahk mesi, bu hâdisenin suçluları Nu ç Cemal, Zeki Efendilerin muha kemelerine dün kapalı cel devam etmiştir. Kl daş Altın diye satarken,. Kumkapı Nişancasında Kemal isminde birisi âdi bir züğü altın diye Lângalı ve Remziye Hanımlara sat yakalanmıştır. ——— Bir kadın yüzünden daş Üsküdarda Selâmi Ali mahallesinde oturan şoför Hi ile Mustafa, Hamza bir kadm zünden kavga etmişler,, biril lerini dövmüşlerdir . Kavga: ip yakalanmışlardır. kaklarla dolu bir şehrin geçenlerden, mucize bekliy yiz. Eğer böyle bir şey b yi kabahat önların değil, bizim olur,