———. “YAKIP Edebi Tefrikası : i w 2 ge. Yeniköye kadar sessiz git « Hiç birimiz konuşmıyorduk. Hele otele girip te yemeklerimi - Zi ısmarladıktan sonra, geldiği - mize pişman olduğumuzu anla - 'dık. Kış günü ne diye kalkıp buraya gelmiştik? Yemekten sonra Raşide sa - bırsızlandı: — Haydi gidelim, dedi. Annesi istemedi. Teyzem gel - mişken biraz daha oturmak işti « yordu. Boğaza karşı kahvelerimizi iç - tik, sonra koltuklarımızda bir müddet uyukladık, Bereket versin kıs günleri kı - ! sa, akşam çabuk oluyor. o Şişliye geldiğimiz zaman ortalık karar - miştr. Raşide, Ambasadörde çay içmeği teklif etti. Gitik. Salon kalabalıktı. Oturduk. Raşidedüşünceli idi. Sordum: — Kuzum, senin nen var? — Bir şeyim yok, yoruldum. Hayır, Raşide yorgun değil - di... Bir şey bekliyordu, bir bek - lediği vardı. Fakat neydi, kim - di? «Bir bisküviyi dişlerken, etra - İma göz attım. Biraz ötedeki masalardan birine takıldım. Bir erkekle iki kadın kahvaltı edi - yordu. Kadınların ikisi de gü- zeldi, Fakat bir tanesi fevkalâ - de güzel ve fevkalâde şıktı... Bu masadan bir türlü gözümü alamıyordum. Teyzem dedi ki: - “ağ — Ayoi çayın soğudu, nereye ? Cürmümeşut halinde yakalan- muştım, Biraz kızardım: — Şu güzel kadma bakıyor - dum, — Hangi kadın bu? Teyzemin tanımadığı kimse yoktu. Derhal gösterdim: — Lütr mantolu kadın mı?.. — Evet, tanıyor musunuz? — Tanımaz olur muyum, İs - Panyol operetinin primma don - Dası... Yanında da Samiye var... Meşhur Samiye... Sesi güzel Sa - miye diye meşhurdur. — Bey kim? — Muharrir Ali Cemal Bey... İşte yanlarma gelen de Nazif Şa- kit bey. Muharrir bey, yanlarından ge- Şen uzun boylu, gösterişli, zarif birisinin kolundan tutmuştu. Nazif Bey kırk yaşında bir er- kekti, Kendini iyi mubafaza et- mişti, Dinç ve gürbüzdü. Hafif- $e eğilerek kadınların ellerini öp- tü, Ali Cemalin elini srktr. . Yer gösterdiler, Oturdu. Samiye Hanım, kahkahalarla ki | gülerek bir şeyler anlatmıya baş” l ; vi v ha nil ladı, Yarı türkçe, yarı fransızça © konuşuyordu. İspanyol aktrisi lâ- kayt duruyor, söze pek az karışı Yor, fakat gözleri Nazif Şakir © Beyin üstünden ayrılmıyordu. Benim alâkadar olduğumu gö- rünce teyzem izah etti: — Nazif Bey eski Türk haya - film fransızça olarak Pariste çev- ylmy Odalık rolünü bu İspan- Yol kadını yapmış... Nazif bizim akrabamızdır, yani se - İn de akrabandır. Dünyayı gezip < X Eski dost desenize... Aalaği aile lu — Bir Yastıkta Kocayın .. | Yaşı küçük oldu- Yazan : Mediha Münir — Evet, eski dost... Fakat sa * na nasihatim olsun, eğer bir gün benim evde rasgelirsen pek 40 * kulma... Hınzırın üstünde şey - tan tüyü vardr... Sevilir amma, sevmez... Cevap vermedim. Dedim ki: — Ben bu Nazif Beyin annesi ile babasını tanıyacağım.! Koca - mın sağlığında Adada Şakir Bey diye bir ahbabımız vardı. Karısı bana akraba olduğumuzu söyledi ve hiç yüzünü görmediğim bir oğlundan bahsederdi. Ona, karı koca “Serseri seyyah,, ismini tak- | relğaei . — İyi ya işte, Şakir Beyin oğ- lu Nazif Bey... Annesinin bir tek emeli var: Oğlunu evlendirmek... Ihtiyar kadıncağız bir türlü buna muvaffak olamıyor... Teyzem bundan başka bir şey söylemedi. Lâmia ile arkadaş - ları, gülerek girdiler, yanımıza geldiler... Ambasadörde & neşeli bir hava esti. Masa getirttiler, yanımıza sıralandılar. â Yalnız Raşide neşesizdi. Lâmia sordu: . eee VAKIT ğundan 6 seneye mahküm İstanbul ağır ceza mahkemesi, bir hafta evel başlıyan bir cina - yet muhakemesini dünkü ikinci cel sede bitirmiştir. Davada maznun iki kardeştir. Manav Ekremle küçük kardeşi ma nav Mehmet Ziya.. Ekrem, geçen teşrinievelin yirmi sekizinci cuma günü, Koskada Cümhuriyet cadde- sinde İranlı İsmailin kahvesinde, “Enver,, gazoz fabrikası arabacısı Seyit oğlu Ali ile iskambil oyni - yormuş. Ekrem, oyunda Aliyi üst üste yenmiş, Ali, oyuna devam et- mek, yenilmenin acısını çıkarmak istemiş. Ekrem, buna razı olma - mış. Karşılıklı küfürler savrulmuş. Yumruk yumruğa gelerek kapının önüne çıkıldıktan sonra Ekrem, sustalı çakısını çıkarmış. Ali, bile- ğini bükmüş, çakıyı yere düşür - müş. Bu sırada yanlarında bulu - nan Ekremin küçük kardeşi on beş yaşında Mehmet Ziya, çakıyı yer - den alarak Alinin kasığına sapla - mış. Ali, biraz sonra ölmüş. Muhakemede Ekrem, kendisi - — Anne, Nazif Beyi gördün sin çakı çıkammadığını, çakım mü)?.. İspanyolla beraber.. — Gördüm... Bedia kadının güzelliğine hayran oldu. — Yok canım, pek fazla hay - ran olmadım... Beğendim. — İmkân: yok Bedia teyze, bu kadın sadece beğenilmez, hay- ran olunur.. Ne güzel şey: —Telerer mansalarına, al Na- zif Bey | gitmek üzere kalkınmış, « < yakta konuşuyordu. İspanyol kadımı başını havaya ! kaldırmış, lâkayt görünmek iste - | mesine rağmen, Nazifi alakoy - mak kastile sözü uzatıyordu... Kımıldıyan dudakları, sanki öpülmiye hazırdı. Nazif Bey kadının yüzüne öy - le bir bakış baktı, ki, içim cız! Etti. Kendi kendime acıyarak düşündüm: “Ömrümde hiç bir erkek bana böyle bakmadı!,, Buna müteessir olduğumu kendi kendime itiraf ettim. (Devamı var) Gümrük tarifeleri Tacirlerin, sanayi erbabının fikirleriAnkaraya bildirilecek Iktısat vekâleti, gümrükler ve inhisarlar vekâleti tarafından ye - niden tetkik edilmekte olan güm- rük tarifeleri hakkında tacirlerin ve sanayi erbabının fikirlerini sor muştu. İki aydanberi her hafta munta- zaman içtima eden sanayi birliği- nin ipek, pamuk, yün mensucat fabrikatörlerile diğer maddeler imal eden fabrika sahipleri bütün arzularmı tespit etmişlerdir. Sanayi birliği idare heyeti dün kü içtimamda bu muhtelif meslek sahiplerinin fikirlerini bir rapor şeklinde hazırlamıştır. Rapor cu - marlesi günü sanayi birliği idare Ankaraya gönderilecektir. Murahhaslar Ankarada sanayi Bu kadını Madritte | erbabmın diğer arzuları hakkım - da vekâletlet nezdinde teşebbüs - lerde de boran. ” 34, nakille i siye 4 pa e a AŞ arabacıya ait olduğunu iddia edi- yor, kardeşi Mehmet Ziya da, “öl- düren benim. Ekrem, sade kavga etti, Çakı cıkarmadı,, diyordu. Şahitlere gelince, yük bir kısmı çakınm Ekreme ait olduğunu, onun elinden veya €e- binden yere düştüğünü söylüyor - lardı, Müddeiumumi Bey, Ekre- min Aliyi dürirdk mn maksadile ça- kı çıkardığını, Ali tarafından bi - leği bükülmek suretile teşebbüsü yarıda bırakıldığını, yere düşen çakıyı kardeşi Mehmet Ziyanın al- dığını ve Aliyi vurduğunu sabit görmüş, Ekreme yarıda kalan öl- dürmek teşebbüsünden ceza veril mesini, Mehmedin de yaşınm kü - çüklüğü düşünülerek, tehevvürle cinayet işlemekten cezalandırılma sını istemişti. Dün, karar bildirilmiş, Ekrem, bir sene beş ay hapise, kardeşi Mehmet Ziya da, yaşı dolayışile on beş sene hapis cezası indirile - rek, altı sene hapise mahküm ol - muştur, Gayrimübadiller Ankaraya gönderilecek heyet buzün gidiyor Gayri mübadiller cemiyetinin son kongresinde cemiyet namma Ankarada maliye vekâleti nezdin de teşebbüslerde bulunmak üzere seçilen üç kişilik heyet bu akşam Ankaraya gideceklerdir. Gayri mübadiller idare meclisi dün bu heyet azasmım da iştirakile toplanmış, Ankaraya gidecek he - yete kongre mükarreratr bir tali- matname halinde verilmiştir. Bu heyet bu mükarrerat dahilinde ça lışacaktır. Devletçilik hakkında konferans Yarm ticaret odası salonunda Istanbul liman şirketi müdürü Hamdi bey tarafmdan devletçi - Tik mevzuu etrafında bir konfe - rans verilecektir. Konferans münakaşalı olacak » tır. hk ai İL öülerdin bir | diğini söylemişlerdir. Diğer taraf - “T Katil il Ziya islerin bele diyedeki muayeneleri bedavadır Şehir meclisinde dünkü hararetli cel celse İstanbul umumi meclisi dün bis! rinci reis vekili Sadettin Ferit be- yin reisliği altında toplanmıştır.| Geçen celseye ait zabıt olunduk-| tan sonra zaptın tastiki münakaşa yı mucip olmuş, geçen celsede Ka| dıköyündeki Kurbağalı derenin te mizlenmesi ve o civarda kanalizas yon yapılması meselesi hakkmda- ; ki kararın zapta eksik geçtiğini id dia olunmuştur. Bu hususta muh- telif kimseler söz söylemişler, ge - çen celseye riyaset etmiş olan Ne- cip bey izahat vererek geçen cel- sede cereyan eden müzakereler neticesinde Kurbağalı derenin te- mizlenmesinin, o civarda muvak kat kanalizasyon yaptırılmasının | ve ayrıca o havalinin umumi ka- nalizasyonu için avan proje ya- pılmasının ayrı ayrı esas itibarile kabul edildiğini ve bu işlere ait tah sisat cihetinin tetkikinin de büt - çe encümenine havale edildiğini söylemiştir. Azadan bazı zevat ile birlikte Doktor Tevfik Salim Paşa bu iza - hata itiraz etmişler, meselenin büt çe encümenine kadıköyde yapı - lacak kanalizasyona mutlaka tah sisat bulunması için havale edil - tan zaptın Necip beyin ifadesine uygun olduğu ve tashihine lüzum | olmadığı söylenilmiş, zabıt, bir kı sım azanın muhalefetine rağmen tashih edilmeden ekseriyetle ka - bul edilmiştir. Bundan sonra ruznamedeki maddelerin müzakeresine geçil - de de para vermiye mecbur tu - tulmasının doğru olmadığımı söy- lemiştir. Tetkiki hesap encümeni mazbata muharriri İsmail Şevket Bey, her hizmetin bir külfet mukabili oldu- ğunu söyliyerek bu kabil kimseles ması mantıki olduğunu ileriye sür müştür, Avukat Esat Bey, Tevfik | Salim Paşa, Mehmet Ali Bey (Be- yoğlu) bu mevzu üzerinde söz söy lemişler ve bu muayenelerde üc - ret alınmamağını müdafaa etmiş « lerdir. Mesele reye konulduğu : bu kabil kimselerden sıbbi muaye- ne ücreti alınması yolundaki te - menninin izkarına lüzum olmadı * ğı kararlaştırılmıştır. İkinci celsede mazbatanın mü * zakeresine devam olunmuş, bu a“ rada sıra mezarlıklar maddesine gelince İsmail Şevket Bey İstan » bulda muntazam ve asri bir mezai lık bulunmamasının meclisi iki se nedir pek haklı bir heyecan ve essüre sevkettiğini, bu yolda maz“ but mezarlıklar yapılması karar « laştırıldığı halde hiç bir fili görülemediğini söylemiş, bu mad. denin müzakeresinin mezarlıkl, müdürünün buzurile cereyan et « | mek üzere gelecek celseye bırakıl- masını istemiştir. Bu talep kabul edilmiştir. p Meclis önümüzdeki Pazartesi günü saat on dörtte toplanacaktır. ——— SPOR miştir. Aydınlı, Orhanlı, Tepe Ö - ren köylerinin tekrar Kartal kaza sına raplı ve ilhakına dair vilâyet makamının tezkeresi mülkiye en - cümenine havale edilmiştir. Karaağaç, Darülbedayi, Darü - lâceze ve konservatuvara ait 1933 senesi teklif bütçelerinin verildi - ğine dair hesap işleri (omüdürlü- günün müzekkeresi bütçe encüme- | nine havale edilmiştir. 1933 yılı bina ve arazi vergileri | taksit müddetlerinin tayini hakkın | daki defterdarlık tezkeresi mülki- ye encümenine havale edilmiştir. Bunlardan sonra 1931 senesi he sap kesimine ait tetkiki hesap en- cümeni mazbalasının müzakere - sine devam edilmiştir. Mazbatadao ki muhtelif maddeler hakkında en cümenin mazbata muharriri İsma- il Şevket bey izahat vermiştir. Tetkiki hesap encümeni mazba- tası müzakere edilirken bir madde bilhassa uzun böylu münakaşayı mucip olmuştur. Şoför, kaşıkçı, işçi, hizmetçi gi- bi kimseler, sanatlarmı yapabil - mek için belediyece sihhi muaye - neye tabi tutulmaktadırlar.Tetkiki hesap encümeni, mağbatasında | bu hususa ait muayene masrafını mevzuu bahis ederken bu kabil kimselerden muayene mukabilin « | de bir ücret alınmasının lüzumlu ve faydalı olacağını temenni ma -İ hiyetinde olmak üzere ileriye sür- mekte idi. Azadan Tevfik Salim| Paşa, bu adamların sıhhi muaye - | nelerinin hıfzıssıhha kanununca | Boks maçı SAN FRANSISKO, 25 (A.A.Y | — Boksör Yung Korbet, yarım ta siklet dünya şampiyonu Yacki i Field'i 10 ravuntta sayı bhesabile mağlüp ederek bu çeneyi kazanmıştır. Otomobil ile dülüğmi i rekoru! saatte (| 427 kilometre a DAYTONA BEACH, 23 (A.A) — (Mavi kus) otomobilini sevk ve idare eden Sir Malcolm Campbell, hız almak suretile yapmış oldu! mil ve kilometre yarışında 437 ki lsmstre 908 metre ile İngiliz mill yarışına ve 427 kilometre 149 met ve ile kilometre yarışına ait dün 4 ya rekorlarmı kırmıştır. Mumaileyh, Ayni zamanda te vasali 414 kilometre 129 metr süratls 5 kilometre katederek yı bir rekor tesis etmiştir. HE ie Yugosiâvyada bir sergi 1933 haziranının ilk haftasın - dan itibaren temmuzun ilk h z e | sına kadar devam etmek üzere Yu goslâvyanın Lubiyana şehrinde b yük bir sergi açılacağı haber alın « mıştır. Sergi tertip heyeti İstanbul gi caret adasını da bu sergiye davet etmiştir. Oda bu müracaatı çarşamba gün kü umumi mecliste görüşecektir. belediyelere bir vazife ve mecbu - riyet olarak verildiğini, esasen bu iş için günlerce işlerinden güçle - Kia ner kimselerin bal alya ğü diğ ——— va Yunan sefiri z Yanma sefiri, ML a yi ne Ankaraya giti Edi