xi Bir Sepaş . Fikret Adibin Hastane intibaları iliği Üimle Şakalar Hemşire | Bütün kadınlar orada Hepsi kemşiredir v AHMET HAŞ Hastalara bakan yarım doktor- kadınlara acaba “hemşire,, ismini kim taktı? Bana öyle geliyor ki, bu ismi, hemşirelere bizzat hasta- lar takmışlardır. Erkek hastalar. Bir insan hastalanınca, “ruhla- şır,, madde kısmı hastalığın, tıb - bın ve cerrahın elinde kaldığı nis-| pette şehvetten uzaklaşır. O zaman, hasta, Leylâ ile Mec nunu biribirine bağlıyan aşkı an - | lar: Ve sevmenin ne ilâhi bir şey olduğunu ancak hasta bilir. Erkek hastaya ilâç kadar lâzım olan şey kadın manzarası, koku - su, kadın ellerinin temasıdır. Bunun için hastalara bakan ya- rı doktorlar kadındır ve beyazlar giydirilmiştir. Hepsinin elleri yüz - leri temizdir. Bazan gilzel olanları da vardır. Onlar beyaz elbiseleri içinde, lâstik iskarpinleri ile koğuşlarda sessiz sessiz yürürlerken, hastaya hümması arasında kutsi görünür ler. Sancısı olan hasta onun yap - tığı müsikinin şırmga ile rahat, o- nun içirdiği ilâçlarla şifa bulur. Ve hasta kutsi olarak tanılan ka. | dınların “yar,, olamıyacağını bil - diğinden ona “hemşire,, der. “Hemşire,, iyileşen bir hasta i- çin hemşirelikten çıkar. O zaman “yar,, olabilir. Bunun için içlerin: | de “Bazan güzel olanları da var- | dır,, demiştim: Çünkü “Ford,, o- tomobilleri veya “Schneider,, top- ları gibi seri bölinde imal edilme- dikleri için, hemşirelerin sayıla - rı mahduttur, güzel olanları bir - çok hastalara hemşirelik yaptık - tan sonra “yar,, olmuşlardır. Yar olanlar da “hemşirelik,, ten vaz - geçmişlerdir. # # : Bir iskelet insana haşyet verir. Fakat ne de olsa, başınızı çevirir, | bakmıya! niz, Lâkin bir iske - let sizi çağırır, konuşursa ne ya - parsmız? Konuştuğu, çağırdığı i « çin ona cevap vermek mecburiye - tindesiniz. İşte böyle bir hastaydı. Mütemadiyen “hemşire,, nin hendisile meşgul olması isterdi. — Hemşire hanım! Biraz su! Hademe getirip verecek olsa içmezdi. — Hemşire hanım yapınız. Asistanın yapmasına müsaade etmezdi. — Hemşire hanım biraz yanım- da oturur musunuz? iğneyi siz Başkasile meşgul olmasına da- yarnamazdı ve müthiş kıskançtı, — Hemşire hanım size bir şey söyliyeceğim... Sesi kısılır, nefesi tükenir bir şey söyliyemezdi. Hemşirenin nabza bakmak için bir kum saati vardı. Bu kum saati bir dakikada bir şişeden öteki şi- şeciğe boşaldığı için hemşire, her hastayla bir dakika meşgul olmak istemez, saniyeli bir saatle bak - mak isterdi. Bulunduğumuz ko - ğuşta, yalnız bu hastada saniyeli bir saat vardı. Hasta, hemşirenin nabzıma bakmak üzere işe başla - dığı zamanlar hemen saatini uza- tır: — Hemşire hanım, derdi, be - Fakat sıra kendisine gelince: — Saatle yanlış oluyor galiba, benim nabzıma kum saatinizle | —— Ii) Aktör, aktr.s, doktor, ec- zacı, gazeteci, bakkal, hamal, kapıcı, şoför, vat- man.. gibi her mesleğin en kıdemlileri ile konuş- Başlarından geçen baksanız. Der, hemşire onun bileğini her- hssten ziyade elinde tutardı. Buna nasıl tahammül ederdi " emşire? Bereket versin çok sür - medi ve o gün, ikindiye doğru | hosta son defa çağırdı: | — Hemşire, sizden son ricam | Biraz elinizi verir misiniz? Hemşirenin dudakları titriye - rek yanına oturdu elini uzattı. On dakika sonra çekti. Hasta artık e- İlini tutmuyordu. | *#* 5 bana dedi ki: — Hayretle baktığmızı görü - yorum... Haklısınız.. Fakat ne ya: pabilirim... Bize mektepte, hasta - | larâ karşı müşfik olmasını da öğ- rettiler. Hatta, hocamız, bazı ah valde... Hemşire manidar bir (bakışla gülerek çıktı. Bir an düşündüm. Zile bastım. İçeri hademe girdi: — Buyurunuz? — Hemşireyi çağirır miğmız | bana!... — Peki efendim. Yalnız biraz müsaade ediniz. Şimdi doktorun yanımda!.. (Devamı var) İhracat ofisi 1932 senesi zarfın- daki ihracat miktarmı gösteren bir istatistik hazırlamıştır. Bu istatis- tikte ihracat maddeleri birer birer tetkik edilmekte ve 1930—1931— İ pılmaktadır. İstatistiğe göre 1932 senesinde 27 milyon liralık tütün, 3 milyon liralık ham ve koza halinde pamuk 2 milyon liralık teftik, 3 milyon li- ralık arpa, | buçuk milyon liralık yün, bir buçuk milyon liralık af - yon, 10 milyon liralık kutu üzüm, İ3 buçuk milyon liralık incir, 6 bu- çuk milyon liralık fındık, 3 milyon liralık maden kömürü, 8 milyon liralık yumurta, yarım milyon Ji- ralık zeytinyağı, bir milyon lira - lek halı ihraç edilmiştir. 1930 ve 1931 senesine nazaran Tütün yüzde elli azalmıştır. Pa - muk ise yedi defa azdır. Diğer maddelerde de tenezzül vardır. Yalnız maden kömürü 1930 sene - sinde 1.016.931 liralık ihraç edil - miş iken bu miktar 1931 de 1 mil- yon 661.026 liraya yükselmiş ve 1932 senesinde 3.785.955 lira ol- muştur.. Yumurta da 1930 senesi- ne nazaran yükselmiştir. Takas suretile çıkarılacak madenler için komisyon Gelen malümata göre Iktisat Vekâleti Türkiyenin muhtelif ta - raflarından takas suretile ihraç €- dilecek madenler için Izmitte, De- nim saatle bakmız.. Çabuk olur. yorulmazsınız. rincede bir takas komisyonu teşki- line karar vermişti. ) heyecanlı hâdiseleri Hemşire, elini alkolle silerken 1 | iktisadi Ha berler 1930 ve 1931 e göre 1932 ticaretimiz En kidemliler kimlerdir ?! Hisleri, düşündük- leri, başlarından il geçen en heyecanlı hâdiseler tuk. tesbit ettik Bayramı müleakıp çıkacak sayımızdan itibaren takdim etmiye başlıyoruz Bulan ve toplıyan : A.Sırrı my Derleme heyetle- rinin içlimaı İstanbul söz derleme heyetleri dün öğleden sonra içtima yap - mışlardır. Içtimada söz derlemelerinin ne suretle yapılacağını gösteren bro- şürün tevzi şekli tespit edilmiştir. Bundan sonra bütün muallimlere bu broşürlerin dağılması karar - laşmıştır. Broşürler bugünden itibaren munarif müdüriyeti vasıtasile bü- tün 3k) örte/ mektsplerdöki allimlere tevzi edilecektir. mu Derince Anadolu demiryolları- nın deniz iskelesi olduğu için ta- kas komisyonu bu mıntakada da- ima meşgul olacaktır. | i 1932 seneleri ile mukayeseler ya -| Viyanalı bir çukulata fabrikası | İde yatm gövertesinde oturmakta Viyanada bir çikolta, kakao| fabrikası İstanbul Ticaret odasına müracaat ederek faal bir vaziyet- te bulunan fabrikasını satmak is- tediğini bildirmiştir. Bir Alman fabrikası tazminat istiyor! Bir Alman fabrikası Ticaret o- dasına müracaat ederek gümrük - ten 22 mark zarar ve ziyanının a- lınmasıhı rica etmiştir. Fabrikanın zarar ve ziyandan bahsettiği mesele de şudur: Fabrika İstanbula bir çok nü- İ muneler göndermiş fakat nümuüne ler gümrükten çıkarılmadan iade edilmiştir. Fabrika iade edilen nümune- lerin gümrük memurları tarafın - dan anlaşılmadığı için iade edildi- ğini ileriye sürerek 22 mark yani 11 lira tutan zarar ve ziyan iste - mektedir. Ticaret odası fabrikanın mek. tubunu gümrüğe göndermiştir. | Cenubi Amerikada gene harp Assomption, 23 (A.A.) — Bo- livya ile Paraguvay arasındaki mücadele tekrar başlamıştır. Majik Sinemasında : rm 26 kânunusani perşembe akşamından itibaren Majik slnemasındı gösterilmiye başlanacak olan (Cennet Amerika denizlerinin, hurma a- ğaçlarile bezenmiş sahillerinde do- laşan bir yattan Johny Baker is - minde bir milyoner genç denize düşüyor. İçinde bir köpek balığı tutul - muşolan bir ağa dolaşarak hayatı tehlikeye düştüğü bir anda yerli bir kız ağı kesmek suretile onu kur tarıyor. Bu yerli kız Luana isminde çok şirin ve cazibeli bir kızdır. O akşam yattakiler, yerlilerin tertip ettiği bir gece eğlentisine da- vetlidirler. Kızların hepsi âşıkları tarafından tenha yerlere kaçırıl - dıkları esnada yalmız. bir Laanmn tek başına kalmıştır.-Beyaz-adam (Johny Baker) bunun manasını anlıyamıyor. Luana bir yerli pren- se vakf ve hasredilmiş bir kızdır, binaenaleyh kendisi (Tabu) yani takdis edilmiştir. Kızım vahşi gü - zelliği Johny'yi teshir etmiştir. Kı- zı yakalamak için fırlıyor. Fakat derhal bu hareketine karşı isyan eden yerliler tarafından sım sıkı! yakalanıyor. Johny o gece müteessir bir hal- iken suda bir hışırtı duyuyor. Yü- zerek gelen Luana'dır. Suyun için de heyecanlı bir o kovalamadan sonra Johny kızı sahile çıkarıyor ve bakir dudaklarıma ilk erkek pü- sesini konduruyor. Ertesi günü yatın hareketi esna- sında Johny meydanda yoktur, Sa- hilde kızla beraberdir. Saf kız o « nun bütün aşkile aldığı püseyi iade etmekten zevk duymıya başlamış- tır. Tam iki âşık dalmışlarken yanı başlarında bir mızrak saplanıyor. Ve bir saniye zarfında her taraf - tan fırlıyan yerli vahşiler Johny'yi bir anda yakalayıp ağaca bağlı yorlar, ve Luanayı alıp götürüyor- lar. Kendisini güç hal ile kurtaran Johny, yerli prense büyük merasim le evlendirilmek üzere bulunan Luanayı buluyor, Bir kargaşalık - tan istifade ederek iki âşık tekrar kaçmıya muvaffak oluyorlar. Tam o esnada Pele yanar dağı feverana başlıyor. Luana ona bir gün söylemişti: Pele feverana başladığı anda ken- disinin kudsiyetinin izale edildi ğine hiddetlenerek kurban edilme sini ima ettiği anlaşılacaktı!... Johny derhal aramağa koyulu - Perisi ) filbinden bir sahne yor. Ve nihayet buluyor. Kendini Zaptedemiyerek yerlilerin üzerine saldırıyor. Fakat gene yakalanı - yor ve bağlanıyor. Her ikisinin de ) kurban edilmelerine karar verili- yor: Merasim başlıyor. Luana gayet | zarif giydirilmiş, yanar dağın hid- detini teskin için ölüme, Johny'de vahşi bir canavar gibi bir kargıya bağlanarak sürükleniyor. O aralık birdenbire bir yaylım / ateş başlıyor. silâhlar patlıyor. Yat | takiler kurbanların imdadına tam İ zamanında yetişiyor ve kurtarıyor ar. Bu filmde baş rolü oyniyan kas dın artist Dolores del Riodur. Do- lores Meksikada Durango civarın- da doğmuş ve bir İspanyol aielsi- nin kızıdır. Kendisi bir Amerikalı | film kumpanyası sahibi tarafından | Holivuda götürülmüş fakat başka bir şirket hesabma ilk defa olarak ! Şeref yolunda filmini çevirmiştir. hakikaten şeref yolu olmuş ve “Hayatı İsa,, “Ramona,, ve “Evanjelin,, filmle- ri kendisini en büyük yıldızlardan İ biri yapmıştır. En son filmi “Kum- |. Bu film kendisinin ru,,dur o da yakında Majik'te irae edilecektir. Dolores del Rio bu “Cennet Pe- risi,, filminde hakikaten bir peri gibi herkesi teshir edecektir. Kahveciler arasında Dün Ankaradan gelen bir tel « grafta Berezilya kahve konsorsi- | yomunun İktisat Vekâleti ile an » laşması üzerine İstanbuldaki bazı tacirlerin fesat ka: rmağa baş" ladıkları bildiriliyordu. | Öğrendiğimize göre İstanbulda- ki kahve tacirlerinden Oto Andre Adist isminde Obir zat İstanbul ikinci noteri Hüseyin Hüsnü Beyin bürosunda yaptırdığı bir tercüme- de İngilizce aslında (müzakere aktine) dair olan kelimeyi (muka- vele aktine) olmak üzere tercüme ve tasdik ettirdiği iddiasile Hüse- ey derhal İktısat Ve- üracaat etmiştir. ize göre Oto Andre- yin Hüsnü kâletine Öğrendi -J adist Riyo dö Janero Sipmer mü- essesesinin İstanbulda mürmessili- dir ve Berezilya kahve konsorsi » yomunun rakibidir,