meme 2 * Kânur 7 <aDinusani YAKI an edebi tebiikdim NR amm ““ IRimha CANIM AYŞE Selâmi İzzet Müsamerenin nihayetinde, Ke « | ayrılamadığından dayısını takip mal Ahmet Baruni beye dedi ki: — Matmazel Daragon iki güne adar gidiyormuş.. Ümit ederim ki siz de arkasından gitmezsiniz? — Yok efendim, şuradan $u- Paya gidecek değilim... Ne müna- sebet?... İstanbul hoşuma (gitti. a kalacağım. Kemalle Ayşe ( gülümsiyerek mes'ut bir nazarla, biribirlerine lar... Ahmet Baruni beyin kalışm - — gizli maksadı sezmemişler * N ig — üçler Ahmet Baruni beyin kiraladı - ĞI büyük otomobil konağın ka - Pisında bekliyordu. Hasan ağa, otomobilin etra - İfmda döneniyor ve kapıda du - ran Fikriyara: — Sen böyle güzel otomobil gördün mü hiç? Diyordu. Fikriyar avuçlarını oğuştur - du: — Ahmet beyin her şeyi güzel. Kendisi de güzel!.. — Sen de bu ihtiyar heresini beğeniyorsun? — Amma ihtiyar! Şeftali gibi kırmızı yanakları var. Husan ağa bu sözü kıskandı: — Çürümüş şeftali... Ama pa rası var, şık geziyor ya, elbe'te güzel gö:ünür. Münakaşa uzıyacaktı. Bereket versin Kemal göründü. — Kavga etmeyin, dedi, da » dım dayımı seviyor, zorla değil ya... : Fikbiyar Kemalin boynuna sa- rıldı: — Senin yerini kimsecikler tutamaz!... — Aferin dadı. henüz çıkmadı mı? — İşte geliyorlar. Ahmet bey, Şefik bey ve Ayşe geliyorlardı. Dördü de otomobile bindiler. Otomobili Kemal kullanıyor - du. Ahmet bey onun yanına otur - du. Ayşeyle Şefik bey arkaya o - turdular, Kema) sordu: — Nereye gidiyoruz?.. — Nereye isterseniz.. Üğü birden ayni şeyi söyle- mişlerdi. Fakat kimse nereye git- mek istediğini bilmiyordu. Niha - yet karar verdiler. At yarışlarına gideteklerdi. Ahmet bey genç kıza sordu: i — At yarışlarını sever misi * niz? , Ayşe, Ahmet beyin dinlemedi- ğinin farkında olduğu halde ce - vap verdi: — Bilmem.. Atların koşması hoşuma gitmiyor değil. İnsan ba * zan heyecanlanıyor. Sustu, Ahmet Baruni bey onu şaşırtır yordu. Katerin Daragonun peşinden gitmemişti, Fakat artık Ayseyle de katiyyen alâkadar olmuyordu. İşin asıl fenası, Kemali evlât et- mekten de bahsetmiyordu. Kemal, sözü bu meseleye in - tikal ettirmek için m öeri yo luyordu. Ahmet Baruni bey, ye - ğeni ile yalnız, baş başa kalma- mak için elinden geleni yapıyor du. Her gün otomobiline binip geziyor, Kemal işinin başından arabın Bizimkiler Pe Gi haki inmeli 4 edemiyordu. Ahmet Baruni bey keyfinde idi. Kemalin suratına bile bakmı- yordu. Artık Kemalin kendisin - den ümidi kesmesi lâzn geldiği- ni anlaması lâzımdı. Kemal, zeki bir adamdı. Ah - met beyin kendisini artık evlât etmekten sarfınazar' ettiğini el - | bette anlıvacaktı. Fakat bu fena ibtmali aklına getirmek isteme - diğinden, hiç bu tarafa yanaşmı- yordu. Ahmet Baruni beyin, bu dere- ce vicdansız bir adam olabilece- ! ğini tasavvur edemiyordu. Filva- ki dayısının tarzı, ahval ve bare - i kâtı hoşuna gitmiyordu ama, bu kusurlara da göz yumuyordu. nasıl tanındığını bilseydi, fikrini değiştirirdi. Ahmet Baruni bey son derece vicdansız bir adamdı. En ufak mânfaati için, karşısındakini mah vederdi. Daima baskalarının sır- tından geçinmişti. Serveti bin bir feliketin mabsulü idi. Kahirede, birçok dalavereli iş- lerle, birçok tüccarın iflâsma 6e- bebiyet vermişti. Görünüşte, sırasına göre ap - tallaşır, fakat sırası gelince, til - ki kadar kurnazlaşırdı. Fakat memlekette (kendisini sevdirmisti. Ne zaman namussuz» ca bir işten para kazansa kazan- dığınm yüzde onunu (dağıtırdı. Frkaraya yardım ederdi. Sıkışık olanlara borç verir ve bir daha geri almazdı... 4“ Bu el açıklığı ona kazandırmıştı: İşte bu adam, Kemale rakip çıkıyordu. Ahmet OBaruni bey, Kemalin rakibi olmuştu. Ahmet Barüni Ayşeye âşık ol- muştu. Bu aşk, bu vahşi ruhlu adamı bütün bütün çileden çıkarmıştı. Kemalin, kız kardeşinin oğlu ok duğunu bile nazarı dikkate almı- yarak, Ayşeyle evlenmeyi kur - muştu. İptidat bir insan olduğu için, kadını parayla satın alınır bir lüks eşya telâkki ediyordu. Çok parası olduğu için de, bu alışverişte kazanacağına emin - di. birçok dost hun, şu anda takip ettikleri yol kadar düzgün olmadığını bilmi » yordu. Veliefendiye giden katranlı şo senin üstünde, seksen kilometre ile yol alıyörlardı. Bulutsuz, ma- vi gökyüzü, Marmaranın sularını biraz daha mavileştiriyordu. .. Veliefendiye geldiler. Yarışları sessiz seyrettiler. Ayşe, babasıyla Ahmet beyin arasında oturmuştu. Ahmet beyi kendisiyle meşgul etmek için a « rada sırada dönüp gülümsüyor - du. Ahmet bey (o görmemezlikten geliyordu. Biraz ötede, Senih bey, pancar gibi kızarmış uzak - tan orlara bakıyordu. Leylâ da kocasıyla gelmişti. Onlara el sal- Iryordu. Bir aralık Ahmet Bey dedi ki: — Şu aşağıda oturan kadını Daragona benzettim. Fakat de - ğilmiş... Nerede Katerinin güzel - liği! l (Devamı var) Ama, Ayşeye varabilecek yo - | i bir hâdise olduğunu dün tafsi - lemiştir. Kapıcılar yangının sön * Mısırda Ahmet Baruni beyin | düğünü söyliyerek itfaiyeye kapı- Bir Japon dibtoktınin #yalari kli?) ” Cibali fabrikasın- daki kavgada Altı itfaiye neferi yaralanmış Cibali tütün fabrikasında yan- gın çıktığını, yangını söndürmeğe giden itfaiye ile amele arasında garbına kadar İşte çok mühim bir makale. Bu makale Contemporary Japon'da çıkmıştır. Yazan, Mikado'nun hu- susi müşaviri ve Rus Japon harbi esnasında Japonyanın Amerikaya gönderdiği fevkalâde ve gizli mü- rahhası Vikont Kentaro Kameko- dur. Bu makalede bize bir çok şey- | ler, bilhassa siyasette, tavsiyeci | lâtile yazmıştık. Aldığımız yeni malâmata gö - re, fabrikada yangın olunca he » men telefonla itfaiyeye haber ve- rilmiştir. Diğer taraftan fabrika- da da küçük mikyasta makine ve hortum bulunduğu için bir kısım amele fabrikanın havuzundan su alarak yangını osöndürmeğe sa - yaşmışlardır. İtfaiye, yang ba - berini aldıktan beş dakika sonra Fatihten Cibaliye inmiş, fabrika- nm arka kapısmın açılmasını söy- lerin milletleri yarı yolda bırak - f maları kadar fena bir şey olmadı- ğme anlatıyor: 1915 senesinde. o zaman Ame - rika reisicümhuru olan Theodore Roosevelt'in evinin O bulunduğu Oyster — Bay'da idi. Sade ve alel- âde bir kır evi... Ne elektrik, ne de gaz var.. (Yatma zamanı gelince, cümhur reisi, elinde şamdan, mi safirlerini odalarma teşyi ediyor . Çardağın altında, balkonda, A- merika cümhur reisi, Japonyanın gizli ve fevkalâde olarak gönder: diği mürahhas ile şunları konuşu- yı acmamak istemişlerdir. İtfaiye binadan dumanlar çık- tığımı görünce tekrar kapının açıl- masını ihtar etmişse de kapı gene açılmamış, bunun üzerine arka - daki demir kapı baltalarla parça- lanarak itfaiye kumandanı İsma- il Bey önde olduğu halde neferler içeriye dalmıtlardır. yor: Bir kaç kişinin teşviki üzerine | “—Bana,bir kaç defalar, Asya- bazı ameleler içeri giren kumam- da Japonların bir Monrol düstü - danın ve neferlerin üzerine bü - j ründan bahsettiniz. Bunu nasıl an- cum etmişler. ve ilerlemelerine | İsyorsunuz?. mâni olmak istemişlerdir. Bir kaç Roosevelt cevap veriyor: dakikalık bir tevekkuftan sonra | — Gayet basit. Siz, Uzak Şark- neferler tamamen yanan “daireye | ta, garp medeniyetini ve usullerini girmişler, yangını o#öndürmeğe | anlamış yegâne milletsiniz.. Öteki muvaffak olmuşlardır. Asya milletleri, bugüne uymak Ameleyi, itfaiyenin içeri gir - mecburiyetindedirler ... o Ameri- mesine mâni olmak için teşvik et- | ka Cemahiri Mütehidesinin Mo- tiği iddissile usta başılardan Ali | rol düstürüna dayanarak A- ile üç amele “polis müdiriyetine | merika kıt'asmda olduğu gibi, ni- getirilmişler ve istievap edilmiş - | çin Japonlar da bu geri Asyalı mil. lerdir. Bundan başka Cibali mer- | letlerin istihale devresinde kendi- kezince de fabrikada bir çok a- İlerine hâmi ve lider olmasınlar ?. mele sorguya çekilmiştir. Bir Japon Monrol düstüru, Avru - Mfaiye neferlerinden © altısı | palıların Asyayı çeğnemelerine başlarından ve vücutlarının muh- | mâni olabilir, ve Japonay, Asya telif yerlerinden yaralandıkların- | milletlerinin lideri olarak tanılır . dan muayeneye sevkedilmişler - | — Size nazaran Monvol düstü - dir. Dün ayrıca bu neferlerle hâ- | ru nerelere kadar uzanabilir?. dise mahallinde bulunan diğer | — Süveyş kanalım şarkından, efradın da ifadeleri alınmıştır. Kamçatkanın garbına kadar. Ya- İtfaiye, amelenin © kendilerini | ni, Hindistan, Aunam, Filipin ada- taşlıyarak yaraladıklarını iddia» | ları ve Asyadaki Avrupa müstem- sile zabıtaya şikâyette bulunmuş- | lekeleri müstesna, bütün Asyaya .. lardır. Diğer taraftan amele de | Pek tabii, Amerikanın Çinde tat - itfaiye neferlerinin U kendilerini | bik ettiği “Açık kapı, siyasetine dövdüklerini iddia © etmişlerdir. | dokunmamak şartile. (Ve şayet, Portsmouth sulh muahedesi aka- binde Japonya, böyle bir Monrol nazariyesi ilân ederse, riyasite kaldığım müddetçe olsun, sonra olsun, bütün kuvvetimle bunu te - yit ederim.. Bu beyanat taribi büyük bir kıy- meti haizdir değil mi?. Esasen, bu beyanat 11 Temmuz 1915 te şifre ile Tokio'ya bildirilmişti. Ve bu - gün, Japon hariciye nezareti dos- yalarında mevcuttur. Bu mükâlemeden iki ay sonra, 10 Eylül 1915 de Portsmouth mu- ahedesi imzalanmıştı. Vikont Kaneko tekrar Oyster Boy'a döndü ve Amerika cümhur Dün fabrika müdürü M. Alba- ni bu hâdise hakkmda demiştir ki: — Amelenin itfaiyeye kapı aç- madığı yerinde sarfedilmiş bir söz değildir. Arka kapının anah- tarı büyük methalde asılı oldu - ğundan ve kapı ile büyük methal arasındaki mesafe 200 metre ol - duğundan kapıcının gidip gel - mesi biraz uzamış, bu srrada it - faiye içeri girmiştir. Dayak ve taşlama hâdiselerinden haberdar değilim.,, Belediyede yaptığımız tahki - kata göre, itfaiyenin vilâyet hu - dudu dahilindeki bütün mebani ve müessesat ile evlere bir yangın | resiyle tekrar görüştü. vukuunda hemen girmesi lâzım « ! — Bir Japon Monrol nazariyesi dır. Herhangi “ Bir Tütimssesede | için bana söylödiklerinizi hatırlar. yangın söndürme aleti bulunsa İ #mız.. Tokioya döndüğüm zaman bile bu aletler itfaiye gelinciye bu meseleden, hususi surette im - kadar yangının tevessüüne mâni | parator hazretlerine ve nazırları - olmak için kullanılabilir ve itfa - | na bahsetmeme müsaade eder mi- iye geldikten sonra artık ufak ve | siniz?. Bundan sonra hükümetimiz eski vasıtalara lüzum yoktur. Fab rikadan yangın haberi verilince itfaiye vazifesi icabı derhal ma - halline gelmiş, vazifesini yapmış- tr. : rınıza göre latbik için hazırlata - bilir mi. Bu husustaki fikirleriniz bilir mi?, (Bu husustaki fikriniz Japonya için çok ehemmiyetlidir?. Asya siyasetini sizin noktai naza- | Japonlar bütün Asya milletlerinin reisi imişler! Süveyşin Şarkından Kamçatkanın bütün Asya! — Mükâlememizi imparatora ve nazırlarınıza söylemenize hiç bir mahzur görmiyorum.. Yalnız, As merikada cümhur reisi olduğum müddetçe, noktai nazarımı neş- retmemenizi isterim.. o İlk fn iğ bunu dünyaya bildirmek hakkı zi muhafaza etmek isterim. ş Roosevelt esasen bu sözünde durdu. Ölümünden bir kaç gün ev» vel, 1919 Kânunusanisinde, Pariş- te sulh konferansı açıldığı 4 Kansar City Star gazetesinde şu satırları neğretti: “Amerika hükümeti, Japonyanın Çinde, bilhassa kendine alt yerlerin yan yana bulunduğu kısunlarda, hü « susi müttefikleri bulunduğunu dik €der.,, Bu sözlerin sadece Roosvelt'i bir teahhüt altına aldığı iddia edile- bilir mi?. Bu pek güçtür.. Zira, As merika siyasi şahsiyetlerinin de ayni noktai nazara sahip oldukla: rmı görüyoruz.. a 1917 de, Vilson cümhur reisi iken yapılan bir anlaşmada şu sa” tırları görüyoruz: 5 “Amerika hükümetinin Monroe nü- zariyesini terketmek fikri yoktur. Mes deni Avrupa ile Asyada, zafiyet ve içinde karışıklıklar olan memleketle- re buna benzer bir polis usulü tatbu etsinler. : On sene sonra, bugün M. Stim- son'un sağ kolu vaziyetinde olan Villiam R. Cestle Yaponyaya Ame- rika sefiri olarak gidiyordu. İlk verdiği resmi beyanatında ilk söz- leri şunlar oldu: i — Amerika Cemabiri müttehi » desinin Amerika kıt'asına olan nü fuzunun bir sulh garantisi olduğu» na nasıl inanıyorsak, Japonyan Li şarkta hükümet ve milletinin dur- endişliğine ve azmine istinat edi kuvvetinin, Bahri Muhiti Kebir sulhuna, asayişine ve terakkisine âmil oluduğuna da öyle inanıyo * ruz... Binaenaleyh, Amerikada, on beş senedenberi herkes ve bütün siyi si fırkalar, Japonyayı, Asyada bir. hâmi ,bir vasi ve bir jandarma ro lü oynamağa —tıpki on dir Amerikada herkesin, Fransayı tas mirat borçlarını terkederek, Ay» rupada harbin mali tasfiyecisi f lünü oynamağa sevketmeleri* gi Fitili iştir, 3 Hep ayni oyun. Japonyanm te liflerini de, Fransanm teklifle; ölçüp tarttıklan sonra redettikleri gibi, sonradan tasvip etmemişler - dir. Önce bir siyaset takibini ta! siye, sonra da bu siyaseti mahkül etmişlerdir. Şunu ve bunu, bir da yürümeğe teşvik, sonra da yolda bırakmışlardır. Nihayet şunu da anlamalıdır ki, verilen bir tavsiyeyi inkâr, , bir imzayı tanımamak kadar mah küm edilmeğe değer bir hareket tir ve büyük milletler mevzuu bah- solduğu zaman ise yarım vaitler, 4 tam, davetliler ise teahhütler ye: rine göçer, R Mes'uliyetlerin ortadan kaybol- bir şey, itimat m rı veri pile intaç eder. St&phane Lauzanne i