Sri. Muharriri : Pitigrilli (Aşk Arayan Adami Tercüme eden : fa, yi Polün istediği başka şeydi. Ni- hayet sordu: — Kendini sana verdiği doğru mu? — Kimden bahsediyorsun? — Ondan! — O kim? m Jutta! Kör anlamıyordu: — Ne diyorsun? , Pol, Juttanm kendisine söyle - diklerini bütün teferrüatile anlat - tı ve yalvardı: — Bana hakikati söyle? Çok ri- ca ederim. Levi başmı salladı; — Çocuk! Onu bir defa, senin- le beraber mezarlıkta gördüğümü ve bir daha görmediğimi söyler - sem bilmem gene inanır mısm? Sana bir tek şey göyliyeceğim. Bir | bana bak! Köse sakalımı, bir baş- ka devre ait elbiselerimi, hazır kravatımı, ince bileklerimi görmü- yor musun? Körlere mahsus ki - tapların kabarık harflerine temas etmekten başka bir şey bilmiyen ellerimin, bir kadın vücudüna te- mas edebilip mütehassis olabile » ceğini nasıl tasavvur edebiliyor - sun? Ben kendime © kadar vâsi o kadar sakin bir dünya yarattım ki, bir kadın kalbine yaklaşmak, be- nim için müthiş bir uçuruma düş | olmadığını anlamak için eve dön- jdü. Mektup yoktu. Fakat bizzat Jutta vardı. Jutta merdivenden inerken Pol ile karşılaşmıştı. Pol, denizden kurtarılan biri - si nasıl kucaklanıp sahile götürü » lürse, Juttayı kollarına alarak yu karı çıkarmak istiyor, heyecandan titriyordu. Nihayet Jutta avdet et» mişti, Fakat o zaman, âşıklar arasmda sık sık vaki olan hâdise oldu: Bi- risi isteyince, öteki reddeder, biri kaçınca öteki kovalar. Ve şayet kaçan durursa kovalıyan da durur ve bu sefer o kaçar. Pol, Juttanın avdet etmesi için hayatınm yarısını, ve öteki yarısı- nı da, kendisini aldatmamış olma: sı için verebilirdi. İşte şimdi, Jut- tanın, kendisini kör ile aldatmadı- ğını biliyordu ve karşısında İdi, gelmişti. Kapıdan girerken, Jutta dedi ki: — Oyun yeknesak oldu diye kâ- ğıtları karıştırmak © istemiştim. Fakat şimdi açıkça söylüyorum, tekrar başlıyalım. Pol cevap verdi: — Seni artık sevmiyorum. mekle müsavidir. Kadın, macera.. ve aşk denilen bu küçük kimya tecrübesi beni alâkadar etmez, benim ufkumu kaplar. Bundan on beş sene evvel, henüz kör olma « dan, soğukkanlı ve zeki bir kadm, bana aşkı şöyle tarif etti: “Aşk lüzumsuz yere kirlenmektir... Ve şayet gençliğim tamamen kaybol» mamış olsaydı ve karını arzu seydim, kendimi tutabilirdim. kın bunu sana muhabbetim oldu » du için yapardım zannetme. Ken- dimi bu kadar doğru telâkki etmi- yorum, ve arzunun bu gibi hafif möniaları aşabileceğini biliyorum. Bunu sadece, başkasma ait bir ka: | dına âşık olamıyacağım için ya | pardım. Dünyada bundan daha feci bir şey tasavvur edebilir mi - sin? Bir başkasın kollarmdan ge kıp benim kollarıma geleceğini düşünmek beni ne kadar iğrendi - rir bilsen! Hem sade bu kadarla kalsa iyi. Geldiği zaman, bütün kadınların ebedi yalan olan ma « salları “beni sevdiği o gündenberi kocası ile aralarda hiç bir şey ol. madığmı,, söyliyeceğini de düşü - nüyorum. Başlı başına bu, nefreti- me kâfi değil mi? Sustu. Pol cevap vermiyordu. Kör devam etti: — Karınla benim aramda hiç bir şey olmadı. Ver elini bana. Sa- na namusum üzerine yemin edi « yorum. — Sen namuslu bir adamsın! — Sadece bir körüm. Levi sustu. Koltuğa yaslanarak: başını geri attı. Pol, karşısında o- turmuş susuyordu. Cebindeki saa“ tin tik takı duyuluyordu. Levi vaziyetini bozmadan: — Gözlerini bana diktiğini his- sediyorum, dedi, ışıksız gözlerim- den sana hakikati söyleyip söyle - mediğimi okumak istiyorsun... Za- vallı dostum! Ben hakikati göre « mediğim ve yahut hakikatle göz göze gelmekten korktuğum için gözlerimi kaybettim. Bu kör göz - lerimle, bugün senden hakikati saklıyacak mıyım zannediyorsun? .s.. Pol, Juttadan bir mektup olup, a düşürmek arzusu ile söylüyordu. Onun kendisini aldatmadığını bi- liyordu. Fakat farzı muhal, aldat- (Devamı var) Pol bu sözleri, Juttayı küçük | | Balkanlar JEndişe uyandırıyor! | Bu memleketlerin hali Avrupa siyasetinin inkişafında tesir yapışor muş bile olsa, cezalandırmak için böyle hareket ediyordu. PARİS, 27 (A.A.) — Temps gazetesi, başmakalesinde yazı - yor: Balkanlardaki vaziyet, hali ha zırda beynelmilel vaziyet itibari“ le değil belki birçok senelerden beri Avrupa siyasetinin inkişafı üzerinde büyük bir tesir icra et - miş olan geniş bir grupu teşkil eden memleketlerin dahili siya- setleri itibarile bir takım kaygu - lar uyandırmaktadır. Balkanlarda sulhun tarsini bü - tün Avrupada sulh davasının tak viyesi hususunun en büyük ve e « saslı şartıdır. Bitmek üzere olan sene zarfında gerek bükreş, Ati“ na Belgratta ve gerek Sofyada hiç olmazsa iktisadi sahada müş- terek menfaatleri bulunan devlet ler arasında mukarenet vücuda getirilmek üzere methe şayan bir takım mesat sarfedilmiş olduğu inkâr edilemez. Balkanda dehşetli soğuk Belgrat, 27 (A.A.) — Belgratta şiddetli bir soğuk hüküm sürmek» tedir,.Donmuş kırağı seyrüseferi güçleştirmektedir. Dün Split'te sıfırdan aşağı 25 derece soğuk kaydedilmiştir. Bir taksirli iflas s.| Karısının sıhhati için 40 bin lira sarfeden tüccar hakkında iddia İstanbul ikinci ceza mahkeme- si, bir taksirli iflâs davasını tet « kike başlamıştır. Dava edilen, tüccardan İskon Arapyan Efendidir. Bu zatın bir müddet evvel iflâsına karar veril miş, iflâs işlerini gören büro he- yeti, kendisinin iflâs: taksirli ol. duğu neticesine varmış, bu şekil“ de rapor vermiş. Bunun üzerine, hakkında cezai takibat yapılıyor. Taksire esas da, Arapyan Efendi bin israfta bulunduğu kanaatidir. Arapyan Efendi, mahkeme hs yetine riyaset eden Haydar Naki | B: tarafından sorguya çekilmiş, mülâhazasını varit görmi- yen tacirden israf hususunda ne diyeceğini istizah etmiştir. Arapyan Efendi, buna karşı söyle demiştir; — Karım, tehlikeli surette has talanmıştı. Doktorlar, tedavisi için Nis civarında bir yere götür mekliğimi tavsiye ettiler, Anzak i oraya götürülmek ve esaslı bir | tedaviye tabi tutulmak şartile ha yatın kurtulabileceğini söyledi ler, Bu vaziyet karşısında ne yapa bilirdim? Doktorların dediklerini yaptım. Karımı oraya götürdüm. Tedavi edildiği müucet içerisin » de, altı defa Avrupaya gidip gel dim. Parise, Nise... (e dolayısile, kırk bin lira masraf ettim, — İşte, işlerinize bakan iflâs bürosu bu kırk bin lira masrafı is raf olarak görmüş ve raporunda böyle göstermiş? , — Bence, bu israf sayılamaz. Zaruri masraftır. Karımın hayatı nı kurtarmak için, bu parayı sar“ fa mecburdum ve sarfettim. — Neticede karınız iyileşti mi? — Evet, iyileşti ve üç sene ev- vel İstanbula döndü. Şimdi bura- dadır. Şunu da ilâve edeyim, ki ben, o zaman daha aciz halinde, iflâs edecek vaziyette değildim. Bu hal, bu vaziyet sonradan ol- du. — İflâs işlerinizi görenler kim lerdir? — Avukat İsmail Agâh ve Ha- lit Beyler. Mahkeme heyeti, kısa bir mü- zakereden sonra, Agâh ve Halit | Beylerin şahit olarak mahkemeye davet edilmelerini, israf bahsin - de kendilerinden izahat alınması nı kararlaştırdı. Muhakemeyi Şu bata bıraktı. iki gün evel AÂmerikad merikada Kazalar ve cinayet- lerle 811 kişi öldü! | Nevyork, 27 (A. A.) — Noel yortuları esnasında 311 kişi telef olmuş ve 50 kişi yaralanmıştır. Ekserisi otomobil yüzünden vuku: a gelmiştir. Nevyork, 27. (A. A.) — Noel yortularının bilançosuna 311 telef, 500 mecruh ilâve ediliyor. Telefa ta en giyade otomobil kazaları se- bebiyet vermiştir. i iri vii! ab ii? İ danberi bir lokma ekmek yiye- i zanıyordum. Doktor olur i Yirmi yaşında bir adamın a'dattıği birisi ve ilândan hoşlanan bir yaşlı İ Askeri mektebinin mahallesin» deki bir kahvede bir tanesile kar- şılaştım. En sevdiği adama var-! mış olan ve onun tarafından ter- | kedilen bir kadındı. Yeisi yüzün- den belli oluyordu. Bana dedi ki: | — Üç aydır, kocam beni ter- kederek başkası ile kaçtı. Üç ay- miyorum. Bir lâhze uyuyamıyo- rum, Ayaklarımın altında bir kurşun külçesi varmış gibi dizle- rim kesiliyor, omuzlarıma vahşi bir canavar, pencelerini batırmış | gibi belim bükülüyor. Günlerce yatağıma yatarak hüngür hüngür ağlıyorum. Bazan pencereye ka - dar gider sokağın boşluğuna ba- karım. Karanlıktan korkuyorum. Elektrik lâmbalarını (sabahlara kadar yakıyorum. Betbaht kadın manen sefil ol- duğu gibi maddeten de sefil kal: #mıştı, Herif giderken nesi var, ne- si yok almıştı. Kanun ne kadar muntazam olsa kavi bir kulp tak- masının yolunu bulur. Vaktile dullar, yetimler müdafaa edilir- miş. Şimdi iş resmi muamelelere kalmıştır. Binaenaleyh müdafaa edemezdim. Zavallı kadın belki bu muhit- ten uzaklaşırsa, kurtulabileceğini ümüt ederek benim ilânıma cevap vermişti. O; kaçmak istiyordu. Nereye olürsa olsun.. Betbaht ka- dıni yeis içinde bırakmıya mec - bur oldum. Kimbilir şimdi ne ol- muştur. / .» 5 : ” Park Monso bana randevü * İtomebil görmemişlerdir. veren mahzun bakışlı çirkin bir seydi. Pek genç olmakla beraber hiçbir erkeğin ona #öz atmıyaca- ğını tahmin ettim, meğer yanıl- mışım. Yirmi yasına geldiği za - man bir adam önü iğfal etmişti, Anlattı: — Çek fakir bir şeydi, doktor- luk tahsilini yapmak © istiyordu. Parası yoktu, onu son derece se- verdim. Pek az kazancım vardı. Maamafih âşıkımı yanıma aldım, dört sene müddetle onu besledim. Ben kuru ekmek yer, onun ihti - yaçlarını temin ederdim. Akşam- ları bir kahvede bardak, tabak yı kıyor, onun mektep taksitini ka- olmaz Yazan: Perri Pızani Ne alâ şey değil mi? Bir bif açacağız ben idare edeceğimi * da müşterilik edecek... Cevap 9” larak dedim ki: — Siz çok hüsnü niyet sahibi” siniz... İlerde pişman ol istemem. Benim bulunduğum â&* danın kumsallarında o ahtapotlâ” doludur. Geceleri > milyonlar sivrisinek insanın kanını kurutü” Fareler erzakı kemirir. Yengef ler Hindistan cevizlerini o deni#? götürürler, f Daha neler neler söyledim. K* raklıktan, yağmur mevsimindek! sellerden dem vurdum, bir türlü vazgeçmiyordu: — Adam sen de.. Ben mür temlike hayat yaşadım. Sı” cak memleketleri bilirim. Bunla * rın hepsine mükemmel dayan” rım, Hem söylüyor, hem de üst ür te kadehleri yuvarlıyordu. Nibs” yet kendisini atlatarak uzaklaş * tım. »». Teesen bir küçü kleviçreli kız d# damlar arasında bulundu. Berrak mavi gözlerini yüzüme dikerek di" yordu ki: — Ben Tesen tepelerinde kests” nelikler arasmda doğdum. Köyün kantonun en yüksek köyüdür. Bü” itün kış kestane yer keçi sütü içe” iriz. O kadar yükseklerde inek bs” İ rınamıyor, Dedelerim hiç bir vakit şehre inmemişler, şimendifer © “ tomobil “görmemişlerdir. . Biğdö Biz d# bin sene evvelki gibi yaşanır. Dağ gayet tenhadır. Bazr günlerce yü” rüdüğümüz halde bir tavuşana bi” le tesadüf etmeyiz. İnzivaya, sü“ küna alışmışım. Koca Parisin ka * labalığı arasında sıkılıyorum . 4 * İnsanlar cemiyet hayatı için yar&” dıldıklarmı iddia ederlerse hata et” miş olurlar Bir tenha adada kendi” mizi lüzumsuz yere sıkan bin türlü şeyden kurtulmuş oluruz. Ne kibir, ne ihtiras, ne de kıskançlık kalır * İnsan müsterih bir hayat geçirir « Kendisine çok yakışıklı olduğu” nu söylediğim zaman omuzların! silkti ve dedi ki: — İyiden düşündüm. sizi takibe hazırım. Şu on yedi yaşmdaki çocuk yaş” beni alacaktı, Fakst insan bir | 7 bir adam gibi derin düşünceli i diploma alır almaz müşteri bula- maz.Aşıkım imtihanı bitirir bitir mez müstemlikelerde hizmet al - dı. Mırkiz adalarma tayin edildi. Önden gitti ben ona iltihak ede- cektim Onu Tahiti “limanına gö- türen vapurda genç, güzel, zengin bir Amerikalı kadın varmış. Aşı- | YO gibi idim. Mutlaka bir çetenin kımı kardırdı. o İlânınızı görür | görmez, belki sayenizde onun bulunduğu memlekete gider ve o- rada yaşarım diye düşündüm, » 5 # Müracastçılar arasında yaşlı | bir kadın da vardı. İlânmın ga- | rabeti hoşuna gitmiş. Büyük bul. | varlardan birinin bir: kahvesinde karşılaştık. Dedi ki; — Size bircok talip göndermiş | olacak. Fakat herkes o muhitte | yaşıyamaz. Ben ise sıcak memle- | ketlerde bulundum, Her halde i şinize fazla gelirim. Vaktile Ma- l dagaskara, Saygona gitmiş, şan- tözlük etmiştim, Oraların havası hoştur, İçkilerine de - bayılırım. Acaba sizin adanızda şöyle kü- çük bir bar kursak olmaz mı? dil, 5 5 Başka biri, bir kumral kız!., İs mini söylemeden, ismimi sorma * dan hemen harekete hazır olduğu nu söyledi. Hakikat saklamıyor * du. Maamafih ben bunu hissedi eline düşmüştü. o Kimbilir belki Büenus Ayres'e sürüklenip götü rülmek endişesi kalbini kemiriyor” — j (Devamı var) m ma m m Bulgar komitecileri Intikam devresine girdiler! Sofya, 27 (A. A.) — İntikam devresi, Protegeroff taraftarların” dan Stakaricileff'in Mihail taraf tarlarından Dimitrioff tarafından revolver kurşunile | öldürülmesil8 baslamıştır. Fırkanın ihtilâlci gaztesi, fırks âzacınm her ölme karşı mukabil frzadan Kisisinin öldürülmesi! tavsiye etmiş olduğundan yeni bir takım kimselerin ölmesi