Hikâye | E| Bir .—. e e Sağı Por Keçmek kabil olmuyordu. Bidiyg in EN, önüme geçiyor, sola ki ğ ef, ,ç taraftan önlüyordu. K. ten he, OSMİ hareketi tekrar ettik.) detle kay Nihayet durdum, ve hid — Bepydakine bakarak: Misiyiz yendi dedim, müsaade eder Tati, ş**Yim, hem bu ne demek. / Yap vergi ra Kicıklıyan bir ses ce- Mİ Merhaba, yahu. o Tanımadın Tı a Yep © Yabancıydı, ler 20” Aşinalık du ndan yagın bu sd Bu yüz bana ta-| Dikkatle bakıyo; yduğum bu çizgi-| mayı hatırlamaya! enim ya? e bu kadar > Hayır, bu değişikliğin Vera fakirliğin, toklok ve- b APabileceği bir değişiklik üreti, bü değişikliğin o muhakkak Ücesiy, ! Yük bir vuhi tahavvül ne Birdy, e Muştu Bir an içinde bunu v dostumun yolumun önüne) » eskiden mektepte yaptığı.' dag ek için yer vermemek tinin onun bana karşı olsa! Mi değişmediğini, bir taraf kala, ie ! müstehz, ve biraz acı > Gel Yazgeçmediğini anladım. * Yahu şurada bir kahve içe- ni eğildi. p Ti, Bir Maki geahveye girdik. Necip gözleri| Bitp ars nı İçiyordu: İN yet musun, dedim, son| vay, Pedeki evde buluşmuştuk.| daşiar ne oldu? İ m. Bundan tam sekiz m, telerde okumuştum.| tayyaresile Yanmış, İ- Allah rahmet eyle al ve Salih burada « rüç olm; I Seal hanesinde çalı « seni arfyordum. Ve alt alt üst ettim. İşte : adüf . < EEE erd demek? i Mduğu gi “SENİ de g mbe, hepimiz es- ztepede top avet efliyorüm. ... Ded, Al iş Üçe n : | if ek Salih oradaydılar, Tani sa| 1 Vala uluşacaktık. Sekize iki daki- tai, ön i köşke gittiğim zaman > YE de geld Topuy (eti İle ve güzel NI ta zda kendisine Ad Kalya lğihiz, Serç di zag duk kanlı olan $ bakı, İşinde cinnet şimşekleri ça- | Men slarla bakıyordu. » Evvelce > Ty çekindiği halde, şimdi ge a bir dme olurmuştu. Halin - an Ce “halet manası çıkarıyor - ” li > hâlâ eski merakı olan İşti, şmlek merakından vazgeçme F ç “ Üüaştat artık ipekli görleklikler Pir zaman- ile kücilk onis lâk er, çökmüştü. Fe tar a gazetecilik yapıyormuş. Any, © Mesaisi istismar edilenlere . RL eimiyet, sırtını kanbur-| Roz Nuvar adi ban çağırıyorlar. Şüpbesiz | Mm, m mahvoldu ! Avrupada | Metin ilk vazife didi. Bir diplo- al, Sınlarla münasebeti ol- art Ne ise! Iş işten geçti. w e tamir edilemez. Hari» "iy, Sâretinde kendimi affet e uğraşacağım. Kâfi! Ya- Skip, Yemleketimi, siler iç de istediğiniz ar Kortan. Bindişim vapur in Vermadan Lenden da- ede Apıcaba güzel bir âşık Mainiz ei ile alay mi Nur, “eği Müş Alanın cevabı Japonyalıy! Ki, Yaza adı ley. Bn Ağlıyacağını zannedi Mediyi, AYrrlısı haber vermek * Ön Atını yaptığı fenalıkların yi,pak istiyordu. İçin İsti çarpışıyordu: Bir in pen halini mahvetmiş, — Yemiş olan bu kadına) İ nis ve rahat bir salondu. Dışarda ya İ nun üzerindeki çardaktan süzülerek | dim: ler i Avurtları çöküktü Ye oturduk. Sekiz sene biri- birile memiş (eski arkadaşların birdenbire toplanışları çok feci olu- yor. Herkes susuyordu, Herkes, gâ -| rip bir haleti ruhiye tesiri altında ya nındakinin lâfr açmasını bekliyordu. Yemeğin nerdeyse bir facia ile bitece ğini zannediyordum. Fakat, yemekle| rin güzelliği, ve arada bir dolan şs rap kadehlerinin tesiri ile yavaş ya. vaş aramıza sekiz senenin çektiği buz lu cam kırıldı ve ineşelendik. Artık, eski lâtifelerimizi bulmuş, çocuklağ, gibi eğleniyorduk. İ Yemekten sonra, salona geçtik. Bu rası, ön kısmı bir balkona açılan ge- laştırmıştı. rım bir ayın serptiği aydınlık balko- bir tül perde gibi sarkıyor, arka ta- raftaki müphem mönzaralı çamlığı, | Çince bir kitabeye benzetiyordu. Salonun geniş koltuklarına gömül sigaralarımızı yakıyorduk. Ne -| cibin emektar lalası, Beşir ağa, kahve getirdi. Hepimize, f'ncanları birer bi rer-verdi. Sonra çekilip gitti, Nasıl oldu bilmem, aklıma irden| bire Nezihe geldi ve: — Ah, dedim, Necip., Nezihe'de ol saydı. | Nezihe, Necibin çıldırasıya sevdiği karısı idi. Şimdi ölmüştü, Fakat öl - meden evvel de, Necip harpte, cephe de iken onu bırakıp kaçmıştı. Salih.) böyle münasebetsiz hir hatırayı uyan) dirışıma kızdı ve: — Sen de, dedi, hiç eski tabiatın dan vezgeçmemişsin, o mütemadiyen TSUN. ? elinde sigarası, bir nde sönmüş kibrit duruyor, hizi dinliyor: du. Birdenbire coştu ve: — Riliyor musünuz, diye haykır - dr, bu akşam sizi niçin davet ettim. Hepinizi. Bundan tam sekiz sene ev- vel bumda son defa toplandığımız bütün arkadaşları! O halde size söy Myeyim. Sizi buraya, Neziheden bah -| setmek İçin çağırdım. Bu adetav vahşi çığlık karşısında büyük bir “rahatsızlık. duymuştuk. Ben, yaptığım gaftan bin defa nadim olmuştum. Tesell; muksadile kekele « — Necip, affet. İstemeden. Şey.hiç aklıma gelmeden. Hayır yavrum, bilhassa sana | mi harbin sefih zenginlerinin elinde ! ralrk, adam, otomobilin İ da insanın her tarafı değişir, teşekkür ederim. Ah. Ilepinizin içini kemiren bu meseleyi ze anlafaca - ğım.. Bakınız. Sekiz sene evvel bura- da altı arkadaş toplanmıstık. Nezihe İ yi çıldırasıya seviyordum. Bunu hepi niz biliyordunuz. Fakat ne aptalmı - $im. Esasen kadınları anlıyorum zan nedenlerin hepsi aptaldır, Ben ki © na servet, ihtişam vermiş, ona SORSUZ muhabbetimi vermiştim. Artık hiç bir ihtiyacı olmadığını zânnediyordum.. Halbuki. Necibin nefesi tıkanncak zannedi- yordum. Durdu, Bir yudum kahvesini çekti devam etti: — Halbuki, cepheye gittiğimin 1 » kinci günü kendisinden bir mektup aldım. Alelüsul bu cins mektuplarda olduğu gibi “Biz, diyordu, biribiri » l Yazan; i Min. Rube janski karşı bir düşman hıncı ii te taraftan bu narin zayıf vücu- du kaybedeceğine müteessirdi, ay ni zamanda Avrupalı kadınların hilelerine ve yalanlarma karşı içi nefret doluyordu. Nataşa adeta sevinçle bağırdı: — itti hatırıma mükemmel bir fikir geldi. Beni Japonyaya götü- rünüz!.. Zaten bunu vadeimişti - niz. Şimdi ne kadar söyleseniz ge ne beni yapayalnız bırakmazsı - nız.. Bir düşününüz, memleketim yok, ailem yok, süt ninem kendin” den geçmiş, benim sizden başka kimim var? Arkamdan düşünecek bir tek kimse yok.. Göreceksiniz, sizi nasıl seviyorsam, vatanımızı da öyle seveceğim! Hem neye sinirleniyorum bil -| mem, Başka türlü olamiyacağına İ pahalr.. Tagami fakirdir. Tokyo - eminim. Biz biribirimizden ayrı yaşıyamayız ki.. İkimiz de keder» den mahvolur gideriz. Japonyalı şapkasını çıkarma - mİZ İçin yapılmamısız. idiyorum. Beni affet, Kendime eş olabilecek er- keği buldum.,, Bu mektubun (bana yaptığı tesiri, benim cephede yaptığım delilikleri anlatacak değilim, Kisa keselim. Nezihenin kiminle kaçtığını bilmiyordum ve öğrenmek de istemi- yordum. Yalnız, onun, kârımın altı ay sonra, beraber kaçtığı adamdan ay rıldığını, daha doğrusu kendisine eş olarak intihap etti ondan bıkârak, onu terkettiğini öğrenmiş -| tim. Nezihe, izzeti nefsin; alçaltma « mak için, tekrar eve dönmemiş, oyuncak olup bir kadının alçalabile-| ceği en aşağı derecelere olçalmış, üç sene sonra da, Kasımpışada bir tene ke kulübede ölüp Bütün bunları cepheden dönünce haber al mıştım, Gidip o teneke kulübeyi gör « düm, Taşsız mezarını buldum ve onu terkeden bu adamdan intikam almi-| ya yemin ettim, — Bu alçak kimmiş! İ — Ben de bilmiyorum. Yalnız, la| lam Beşir ağa onu g — Kimmi iylesene!.. mi O da bilmiyor. Zira, yüzünü görmemiş. Bir gün, Tokatlıyanm ö» nünden geçerken, Nezihe evden kaç- tıktan üç hafta sonra, onu bir oto - mobilde, yabancı hir erkekle, yani bes raber kaçtiği adamla görm kapalr otomobilde adamın görmek imkânı olmamış, yalnız bir a penceresini kapamak üzere elini uzatmış ve Beşir elini görmüş. — Bundan ne çıkar? — Bizim için bir şey çıkmaz. Zira, biz, insanları yüzlerinden tanırız. Fa kat Beşir, Habeşistana daha çocuk - Ken, insanları ve biribirlerini ellerine den tunımak âdetini öğrenmiş. Dil! fakat| san tanıma ilir fakat el bu örmüş. elleri değişmez. Esase mak için yüzünü boy ler kimsenin akhna gelmez. İşte sebepten bizim için yüz ne demek ise, Beşir için de el o demektir, tir defa i gördü mü, onu, Beşir, yüz bin 6 lin içinden tanır. — Peki ama, sen İstanbulun bü - tün erkeklerini tutup Beşire ellerini| muayene ettiremezsin ya? — Esasen buna hacet kalmadı. Be şir, bana, bu elin sahibini görür gör“ mez hafif bir işaret vereceğini söyles| mişti, Bu işareti, deminde vermiş bulunuyor. Bu sözler üzerine karşımda duran aynadan yüzümü gördüm. Gözlerim büyümüştü. Rengim yemyeşil olmuş- tu, Salih sapsarı idi. ver elleri! pantalonunun cebinde, yerinden kı - pırdamamıştı bile, Nihayet! — Necip, dedim, fena bir şaka ya- piyorsun.. Bu elin sahibinin içimizden biri olduğunu iddia #demezsin ya! Necip şeytani bir tebessümle gül- dü: — Hayır, İçinizden birisini itham etmiyorum. Yalaz bu elin sahibinin, bu odada duran be$ kişiden kirisinin olduğunu söylüyoyuni. Hep birden haykırdık? — Kimse söyle? Durdu. Vereceği cevabım ehommi. yetini arttırmak İçin bir an durdu. Bir sigara daha yaktı. — Biraz sabrederseniz öğrenecek - siniz. Doğrusunu isterseniz hep bera- muştı, Bastonunu gene hiddetle ye! re vurdu, sonra omuzlarını silkti: — Delicesine sözler! Seyahat ya dönen hariciye memurlarına az maaş verilir, İstanbuldaki gibi bol bol para veremem. Ailem zengin değil, bir de işten çıkarılırsam s0 kaklarda çek çek arabasile pata - tes satmıya mecbur kalacağım! Nataşa en tatlı edasile muka ” bele etti: | — Ziyanı yok. İttişka (rusça | İtticiğim) ben de sizinle patates satarım. Japonyalı kalktı. Bastonunu © muzuna alarak ağır bir çuva * kı taşıyan bir adam gibi iğildi ve yürüyerek bağırdı: — Patates! Satılık âlâ patates! Nataşa anlamıştı. o Japonyalı mükâlemeyi değiştirmek istediği zaman böyle alaylı bir hal takı - nırdı. Evet son dakikaya (Okadar Tagami bir şey demiyecek fakat tam hareket günü söyle söyliye » cekti: “Ne karar veriyorsunuz? Gelecek misiniz, gelmiyecek mi » ağa Keyfinize kalmış bir mese- les, : İde ticaret odası 3. K. S Al Ko. dan Aşağıda cins ve mikdar ve garnizonları yazılı mevaddı iaşe kapalı zarf usuli ile münakasaya konulmuştur. Ibalesi 10 -8-932 Çarşamba günü saat on buçuktan itibaren hizalarında yazılı şekilde icra edilecektir. Taliple her gün ve münakasaya iştirâk rin şartnamelerini almak üzere için yevmi mezkürde Balıkesir Askeri Satınalma komisyonuna muracaatları, (584) (3499) Cinsi Sığır eti Mikdarı 120,000 120,000 60,000 60,000 65,600 B. ” "w ” Koyun eti B “ 1 — Edremitteki kıtaatı as- keriye bayvanatı ihtiyacı için (400,000) kilo arpa kapal zarfla 20 gün müddetle münakasaya konmuştur. İhalesi 68-932 cu- martesi gönüdür. Saat 15 dedir. 2 — Şartnameyi ve evsafı gör- | mek anlamak için her gün ve mürakasaya iştirak edeceklerin tasdiknameleri ile aynı gün ve saatte Balıkesir Ii ci Kol ordu alım satım Kom.na müracaatları ilân olunur. (3407) : Eskişehir hava garnizosunda bu sene yapılacak inşsat kapalı zarf usuli ile münakasaya kon- muştur. Münakasa 21-8-932 tari- bine müsadif pazar günü saat IMdte Ankara'da hava müsteşar- liği satın alma Kom.da yapıla- caktır, Münaksaya iştirak şartları. Garnizonu # Ibale tarihi On buçukta alıkesir ” Bursa Mudanya Bandırma ursa » tevsik, B- Malt kudretlerini tevsik. C- Bizzat diplomalı mimar ve- ya inşaat mühendisi olmak ve yahut daima bu gibi mütehassıs” lar istihdam etmek, 1 Diğer şeraiti anlamak is- tiyenlerin her gün, münakasaya iştirak için de şartnamede yazılı vesaiki ile beraber teklif ve te- minat mektuplarını muayyen gün ve Saatten evvel vekâlet binasın- da müteşekkil hava satınalma Kom.na makbuz mukabilinde teslim etmeleri, U— Talipler hava mösteşarlı- ğına müracaat ederek münaka- sa şartnamesinde yazılı şerai haiz olduklarını ispat ettikleri takdirde münakasaya iştirak ede- bilmek için proje ve fenni şart- On bir buçukta. İ nameleri 50 lira mukabilinde hava A- Şimdiye kadar 200 bin hi- | müsteşarlığı inşaat şubesinden rahık inşaat yapmış olduklarını ! ber öğreniriz. Çünkü ben de bilmiyo -! rum, Lalam Beşir ağanın marifeti sa| dece insanları ellerinden tanımakla) kalmaz. O, Habeşistanda kullanılan) gayet kuvvetli ve hiç eser bırakmıyan) zehirlerin sırrımı da bilir. Lalama ten bih etmiştim. Elin sahibine bu zehir.) lerden en kuvvetlisini içirecekti. Des min söylediğim gibi, Talam elin sahi- binin burada olduğunu işaret verdik-| ten sonra, kahveleri dağıttı, Ve eğer dikkat ettinizse, herkesin fincanı ay) rı ayrı getirip verdi. Sebebi de, zehir. li kahveyi hiçbir yanlışlığa mahal br: rakmadan katil elia sahibine vermek ti. Bu zehri şimdi, içimizden birisi kahvesi ile içmiş bulunuyor. Zehir te sirini tam bir te ve ani olarak| göstermektedir. (Saatine bakarak kah veleri içeli tam 57 dakika oldu. Üç dakika sonra karımı kaçıranmn kim olduğu meydana çıkacak. Haşyetle ona bakıyorduk. Birden » bire midemde bir sancı duydum. Raktım, Salih de elini midesine götür müştü, Cemal ise, ipekli o gömleğinin) yakasını, boğuluyormuş gibi eözmiye çalışıyordu. Server İse, hiç istifni boz; mamıştı, Elleri cebinde idi, Yalnız, gözlerindeki cinnet şimşekleri gittik- çe zayıflamıştı, ve dişlerini sıkışm » dan kendini zaptedebilmek için büyük, fevkalbeşer bir gayret sarfettiği gö » rülüyordu. flep susuyorduk. Salonun köşesinde-| ki iri, ayaklı saatm tık.. takından başka ses duyulmuyordu. Biraz son-| Her halde genç kadm bavulu! nu hazırlıyacaktı. İ Yattığı yerde düşündü: Japon-| yada nasıl yatarlar. Kâğıttan ev-| İer içinde pirinç samanından ha- sırlar üstünde değil mi? Orada hintyağı ile kızartılmış köpekba - lığı kanatları, kırlangıç yuvaları yerlermiş.. Adam sen de.. İş alış- mıya bakar. Tagami demez miydi? “Japon ya baharda çok güzeldir, görecek| 1, Şu halde Nataşayı götür miye karar vermişti. Yarı kapalı kirpikleri arasmdan âşıkını sey - retti. Sonra ona doğru sokularak küçüldü, küçüldü ve nihayet em- niyetle uyudu. 4 Günler gelip geçiyordu. Nataşa Osmanbeydeki eve dönmüştü. Şim di Japonyalmın yaklaşan seya - hati için hazırlıklar yapıyordu. Ta gami ile İstanbul çarşılarını gezi» yor, Japonyalının, babası, ana - sı, on iki kardeşi ve Kagoşimada”! ki bildikleri için hediyeler alını - yordu. Sırma işlemeli alaturka en tariler, İstanbula ait fotoğraf al - bümleri, yaldızlı uzuk çubuklar, (609) (3676) ra saatm zenciri, tüyleri ürperten bir şıngırtı ile boşandı, ve madeni bir ses ağır, bir ölüm çanı gibi haşiyetli bir sesle santı çalmağa başladı, O anda Server, birdenbire d Idu. Elleris ni cebinden çıkararak boşluğa dayan- mak istedi ve yüzü koyun yere, bir anda katılaşmış bir ceset gibi yuvar« Tandı. Necip kahkahalarla gülüyordu. Bize döndü ve; — İşte karımı kaçıran adam, dedi, cezasını buldu. Derhal yerimden fırlamış ve Neğk bin yakasına yapışmıstım: — Katil, diye haykırıyordum, sen bir katilsin... Ve seni derhal polise teslim edeceğim. — Beni mi?.. Hay, hay.. Telefon yanıbaşında, ve merkezin numaras: da 3587 dir. Derhal telefon et, Fakat şu» nu bil ki Necip ben katil değilim. A» dalet yerini buldu. — Fakat hüküm vermek serin haks kım değil, Hem katil değilsin ki, onu kahve ile zehirledin, —Hayır.İşte fincanı daha önünde du ruyor. Derhal alınız, Bakınız, içinde kahvenin yarısı da duruyor. Tahlil ettiriniz. Eğer bir damla zehir varsa bana o zaman — O hald —Zehir hikâyesini de tıpkı el hikâye alabilirler. İ si gibi uydurmuştum. Server, müerim kendi kendine verdi, Şimdi istersen gene iş cezasını kudan öldü... pojise telefon edebi şark kokuları, işlemeli masa örtü- leri, Küçük Uşşak ve acem secca- deleri, kahve takımları, velhasıl pahası az, gösterişi fazla bir çok şeyler topluyorlardı. Nataşa, Mura Laskanın beyaz Ruslar arasındaki bildikleri sa - yesinde yeni hüviyet kâğıtları çr karmıştı. Böylece harekete hazır - dı. Tagami ile beraber muhtelif hediyeler seçerken, Japonyalı « a e gitmek teklifini bek- iyordu. Fakat boşuna bekli kalbindeki ilk itimat şimdi eni? şeli bir ümit şeklini alıyordu. Viyanaya gitmeden evel her kavga dan sonra Japonyalı: “Bensiz he yaparsınız? Ben sizin babanız, a- ileniz, kocanız. sayılırım, saadeti" nizi istiyorum, derdi. İşte şimdi tam bu sözlerin tekr. mandr. “Bensiz ne yaparsınız, hay di hazırlanınız!,, dese ya? Fakat hayır. Ayrılmak saati e side saati yaklaştıkça ğe, asabiyetle beklediği u sözler Japonyal ğ bir türlü liye) ll 4 « (Bitmedi) arlanacağı za