— Küçük hanım, sizinle beraber olmak şartiyle ömrümün sonuna kadar böyle köşarım!.. — Bravu... Sporcu musunuz? — Hayır.. Meşhedi Caferin arkadaşıyım! “Renkli puseler Düşünce | m Baba, çocuğuna sordu: Küçük Cevdet, sofranın Üze- a — Ahmet, bu ne hal?.. Yana-| rindeki bir tabak tatlının önün- ğın kıpkırmızı. . Yoksa hoca tolat| de hayran hayran duruyordu. mu attı?. ley, ie Annesi onu bu halde görünce tü annem ÖP-| sordu: —Orada ne yapıyorsun oğlum? —Düşünüyorum anne! —Ne düşünüyorsun bakayım?.. Tatlıdan gene ei m sonra sen- Gi dayak e iz iki kart Meşhur boksörlerimizden Arif Bey, lokantaya gitmişti. Altın to- puzlu bastonunu bir köşeye koy- du ve üzerine şu kartviziti bırak- tr BOKSÖR ARİF Bu bastonun sahibi, bir yum- rukta bir mandayı öldürür! Yemeğini yiyip bitirdi. Hesabı» nı gördü. Kalktı ve bastonunu al mek için bıraktığı yere baktı. Bas ton yoktu. Yalnız bir kart vardı: DIZDIZ MEHMET — Bir diş çektirecekseniz, iki lira., Iki diş çektirecekseniz üç lira, — Öyleyse bir dakika müsa- © Oo ade ediniz. Bir müşteri daha | Bastonunuzu çalan bu adam, &s- İ y. bulayım da beraber çektirelim! atte yirmi Kilometre koşar! —. 05. yg ga yy My Oooh!. Meşhur hasislerden ve korkak- lardan Cevdet Beyin fena halde dişi ağırıyordu. 7 Nihayet çektirmeye karar ver- Dişçiye gitti. Kapıyı korka korka çaldı. Kor- kusunun çifte sebebi var: Hem can acısı hem para acısı! Kapıyı bir hizmetçi kız açtı, o Cevdet Bey titreyerek sordu: i — Dişçi burada mı? — Hayır efendim, o dişarıya nefes Gy Bey derin bir aldı: — Ooob... Hamdolsun! Ve sevinerek geri dönüp evine gitti! al Bi Hamam” ? Salamon, Mişona sordu: — Ah Mişonaçi, hamama yit- y mek ne iyi şeydir. Deyil mi? p — Eibet... Yitsek hel — Allah yostermesin.. Bir de- fa alışırsam sonra nasıl vaz ye- 1. KOY nn a AKBABA —eee Şayıfa:2 Taze © © Balık ©. Cemal reis, geçen- lerde bir lokantaya girmiş ve hemen bir balık ısmarlamıştı. Yarım saat bekledikten sonra garsonun getirdizi balıktan bir lo'ma aldı ve derhal tabağa eğilöp bir geyeşmiyiamağa baş- ladı, Ermeni garson hayretle sordu: — Vay bey zadem, balık ilen lafı edoorsun?.. — Ha öyle yapayrım.. — Zo, balık laftan ağlar?.. — Hem anlar, hem söyler.. kuş dili olurda baluk dili olmaz- mi?.. — Ee, şimdi zatınız ona ne lâf ettiniz ki?.. — Ey mübarek baluk efendi- miz hazretleri, didum.. Siz ki, ce- mi cümle denizleri, deryaları bi- lursunuz.. ha Martın birinci gönü değil, ikinci günü değil, üçüncü günü değil, “dördüncü günüde değilde, ba beşinci günü, büyük babamın kardeşinin apnesinin hemşiresinin totumu yokmu?.. işte onun yengesinin oğlu Temel kap- tan denize düşüp gaip yg onu gördün mü., didem — Hay aklın ilen ei yaşaya” sın.. ya o ne cevap İttikim? — Ha, oda bana didukim: Ey Cemal reis, ben denizden çikela bir aydan fazla oliyir... sorduğun adam, ben denizden çıkdıktan sonra düşmüş olacak.. olsebepten kendusını görmemi- şimdir.. kusura bakmayasın! Karga Geçmiş olsun ! Bi bi yolda e irinde kafa göz süyalar iindeğ-fi i. Öbürü #ördu: — Geçmiş ölsuri Yahu; olsun. . — Eyvallah azizim.. Eyvallah! — Ne oldun yahu?. . Tramvay mr, otomobil mi çarptı? — Hayır azizim, rakı çarptı!. . — Rakı mı çarptı?.. Nasıl?.. — Şey... Şişesiyle beraber! , uzun İki muharrir, biri uzun boylu, biri kısa. . Konuşuyorlardı. Uzun dedi ki: — Kısa boylu insanlar, basık kulübelere benzerler. . Görüş sa- haları dar olur! Kısa boylu cevap verdi: — Uzunlar da yüksek binalara benzerler. Üst gri , dayamsız döşemsiz, bomboş olur geçmiş)” eğ ze e e yaş Be DAEŞ Hayek AĞA il Vi a ti ! — Haberin var mı?.. Leylâ, kocasiyle bir ay beraber yaşa” | dıktan sonra ayrılmış". Şaşılacak şey değil mi? — Ne gibi?.. Yani bir ay çokmu, azmı?.. “Dikenler, Çiçekler İzdivaç öyle bir mukavele" dirki, kalpde onu imzalamad ça bükmü esşeri Erkek, kendi begendiği ka- ; dını sever. Kadın, başkalarının begendiği erkeği! Sönmi bir a aşk yeniden #*İ Şikâyet! teresi. Eskimiş” olanda Şayeste Hanım çok sert, çok! bir bayır yoktur! kavgası, çok haşin bir kadındır. Kr 13 Her gün kocasiyle maraza edecek! ir şey “Dün: alna; cile” oğlu Osma- nt da-bir temiz pataklamıştı. Çocukcağız gözleri kızarmış, sesi hıçkırıktan titriyerek babası- na dert yandı: — Ah babacığım, keşke şu an- nemle evlenmeseydin!. . di Fark Nazik adamla kaba adam ara- sında şu fark vardır: Nazik adem, genç bir zevceyle ihtiyar bir zevç görürse, kadma' şu suali sorar: — Hanrmefendi, beyefendi pe-| deriniz midir? Kaba adam ise şu suali sorar: — Hanımefendi, küçük B. mah tumunuz mudur? — Biz bu. yaz Büyükada? | gitmek istiyoruz.. Sizin deni di tiniz var mi?.. — Hayır. Artık hacet kalmi” di, kızımı nişanladım!, yy yy yy yy yy Geçer, geçmez! Enver Bey, kızı Belmaya bir koca teklif ediyordu. Kendisini | ikna için : — Hem biliyor musun yavrum, dedi, ayda binlirada geliri var! — Öyle amma babacığım, çok çirkin adami. Zengin olacağına biraz güzel olsun! — İlâhi kızım, senin güzellik dediğin şey çabuk geçer! — Biliyorum baba... Fakat çirkinlik te hiç geçmez! 7 ğa. Rahat iş Iki kopuk arasında : — Ulan Ahmet, hayır olsun.. — Eyvallah.. Ne var? i — Bir yere girmişsin.. Oyle | mi? — Evet, girdim.. — Eb, nasıl, memnun musun? — Nasıl memnun olmam be.. Bütün gün horul horul uyuyorum! — Vay anasinı.. Nasi kıyak iş bu be? — Bas bayağı.. gece bekçisi oldum! yy yy yy yy Mahalleye