Na veee AN Mimar Sinân ve Atinalı arkadaş Atinalı bir arkadaş bizim mi- Mar Sinandan bahsediyor. Mimar Danin Rum olduğunu söylüyor. Balkanlı arkadaş bize Osman- h tarihcilerinden de misaller ge- tiriyor. Köprülü Rummuş, Süley- man Pş. Ermeniymiş! Ve birçok #eyler!... Evvelâ mimar Sinan mudür? Galiba Ermeniler © Onu kendilerine maletmek isterler, Yakın zamanın osmanlı kafası yük eserleri yapan İnsanların Memmiyetini arttırmak için ona ? baslet bulurdu. Onu Türk- gayrı banği millet varsa ©ünla anardı. Bu osmanlılar arkanı kürke, kapını alıştırma derlerdi. Bu Osmanlı- Adanalılara Arap, Trabzon- lara Laz, Ustrumcalıya Arna- vat derdi. Onun babası mütereddi Os- Manlıda Türkten babsederken: *— Etraki bi idrak, derdi! Onun torunu güzel bir eser 'dümü: “ — Bunu biz yapamayız! der. Bu hava içinde yetişen profe- ler, müverrihler, muharrirler de vardır. Onlar bu hava içinde ilim yaptıklarına vesikalar top- ladılarına kanidi'er, Halbuki: Mimar Sinan için yeni tetkik- İcr yapan ciddi ilim adamları imar Sivanın o devşirme kâtibi Abdülmenan efendinin oğlu ot duğunu vesikalariyle ispat ettiler Balkanlı dostlar biraz da bu ye- »i vesikaları görseler... San'alkârın büviyetini yapan kan kemik, deri ve kafasının saçları, sakalının kılları değildir. Cins Arap kısrağından, yahut serinos koyunundan, Ankara (if keçisinden bahetmiyoruz. Bir San'atkârın deruni hüviyetinden, varlığından bahsediyoruz. San'at- m eseri yaşadığı kültürdür. Dal Sinanın taşlara, renk- hendeseye verdiği mana “der Rum, Ermeni, hatta orta Zaman tabiriyle söyliyelim hıristi- an kilisesine ait bir kültür par- SaSı taşıyorsa © dost! Miza hai Hora hi Çİ Sinanın «serini gören adam bir kilisedir. Bizans san'atı- devamıdır, diyemez. Bir Ermeni San'alı varsa Sinanın inde onun izini bulamaz. ubbenin üstünde an hava, ne Acem, ne iii ni ta vs Bu eserler Or- dan isira, ve Viyana Şerlarma kadar dağılmış e Türk kültürünün bir Parçasıdır. Sinanın eserlerinde takma bir Türk hu yoktur. Sinanın eser- rindeki e Türkün, Napolyomun Fansızlıktaki Korsika'ılık kadar prılmaz, Mimar Sinanın eserleri Baki'yin misraları, Macaristanda Şan Türk sivarileri kadar Tür- Sa) at adamının ırkı yoktur, bat adamının mensub olduğu vardır. Irkcı millet yerine kullanmak- tan sakınmak gerektir. Hele ken- Eyi Homirüsün o Platonun, torunu sananlar... Çünkü modern ilim insanları tasnif eder. tlere göre “ le bi iddiada korkarız ki, mıza yeni bir İrk şece r İecaye lap çıkarmak lâzım ge- Sadri Etem 5 Türke, | Li iğsi li yi İd Bayram günleri nasıl geçti ? i Gazetecilerin Yalova gezintisi ,mutat yağmur korkusunarağmen güzeloldu Şeker ve Kurban bayramları, | seneden seneye kışa doğru gi diyor. Buna rağmen bu seneki Kurban bayramı geçen senekine göre daha güzel bir hava ve neş'e içinde geçti, Arife gecesi, saatlerce dur- madan yağan yağmur, bayram- lıkları giymiye hazırlanan kü- çükleri kederlendirmiş, dört gün tatil, kırda bayırda ılık bir bahar güneşi altında dolaşasak geçir- meyi düşünen büyüklerin de neş- esini kırmıştı, Bu memnun olmı: yanların başında gelen bir başka zümre daha vardı: Oyuncakçılar salıncakçılar, atlı karıncacılar, hokkabazlar, karagözcüler, kuk- lacılar, arabacılar, atçılar, nişan- cılar, ki hemen hepsi, belki bir çok aylık geçimlerini, bir hafta- hik bayram günleinin gelirine | bağlıyan insanlardı: Akşamdan sabaha kadar sü- rekli yağan yağmur, bayram toplariyle (o beraber birdenbire | dindi, ve sabableyin endişe için- de gözlerini açanlar, bululsuz bir gök, parlak bir güneş gö- rünce, büyük bir sevirç duydular. Herkes memnun Şebrin muhtelif semtilerinde kurulan bayram yerleri bıncabınç doluydu. Oyuncakçılar memhun- du... Beşik ve kayık salıncakları dolup taşıyordu. Kukla oynatılan çadırlârin içi ve dişi tiklim tik- İimtıklımdı... Mantar tabancaları birbiri ardından patlayor, hava- ya irili ufaklı ve renk renk ta- İonlar uçuruluyordu.. Şehrin belli başlı gezinti yer- leri de çok kalabalık oluştu. Hiç kimse, bu güzel tatil günle- rini öldürmek istemmişti.. yemek sepetlerini, gramofonlarırı yükle- nen kafilelerin Boğaziçine, Ada- lara akın ettiği görülüyordu. Havanın bu güzelliğine rağ- men, sinemacılar mevsimin iyice filimlerini bayram günlerine sak- lamaları sayesinde salonlarını ge- ne boş bırakmadılar. Hatta na dir görülen bir seyirci kalabala- ğını. bile topladılar, Bayramın ik günü Darüşşafaka rozet dağıttı. Hemen herkesin göğsü, bu kıy- metli irfan müessesesinin bir kaç roretile süslenmişti. Yağmur ve güneş Bayramın birinci günü ve ge- cesi gene yağmur yağdı. Fakat ikinci günü gene parlak bir gü- neş ve açık bir gök bulduk. O gün, Matbuat cemiyetinin ter- Up ettiği tenezzüh vardı. Ancak bayram günleri, rahat bir nefes almıya imkân ve zaman bulan gazeteciler, bayramın bü gününü Yalovada geçireceklerdi. Seyri- sefain idaresinin her sene olduğu gibi bu sene de cemiyet emrine tabsis ettiği kalamış vapuru, sa- at tam on buçukta, kalabalık bir gazeteci kafilesini alarak köprünün Kadıköyü iskelesinden hareket ediyordu. Deniz biraz serindi. Fakat bu serinlik, gü- vertede bulunan cazbandın, ö- münde bir çok çiftlerin dans etmesine mani olamıyordu. Vapor Kadıköyüne © uğradı. Bir kısım arkadaşlar (o buradan kafileye ütihak ettiler, sonra Yalova yolu tutuldu. Gazöleciler ve yağmur Saat bire doğru Yalova kasa- Sağ e CE) 4 bankasının kumbara reklamlarını yapan bir tayyare basınm beton iskelesine yana- şıldığı zaman açık sema karar- miş şiddetli bir yağmur başla- mış bulunuyordu. OKarilerimizin hatırlarındadır gazeteciler geçen ve evvelki (o senelerin kurban bayramlarındada Yalovaya git- mişlerdi. Ve gariptirki her iki- sindede, bardaktan boşanırcası- na yağan bir yağmur altında socuk gibi ıslanmışlardı. Ve ga- zetecilerin Yalova gezintisi, Ka- ragözün Yalova sefasına pek benzemişti. Bu üçüncü gezintide Bayram yerlerinde eğlenen küçükler mutlak evvelkilere benziyecekti. Bunu düşünen bazı arkadaşlar, bu arada meşhur dalğınlığına rağmen şair Halit Fabri bey şemsiyelerini getirmeyi onutma- mışlardı. Tariz ve iltifat Kafileyi istikbale gelenlerden bazıları: — Yağmuru tepemize indir- diniz ! Diye tarizde bulundular... Ba- ları: — Gazeteciler mutlak, Allahın sevgili kulları... Dediler... Her gelişlerinde kasabamıza yağmur, feyiz, bereket getiriyorlar... Bütün Yalova balkı, iskele ba- şındaki meydanı doldurmuştu. Kasabalarına üçüncü defadır ge- len gazetecileri karşılıyan göz- lerde sevimli bir aşinalık vardı, Yalovanın pazik kaymakamı Şe- fik beyin hazıflattığı otobüsler, bizi kaplıcaya götürdü. Iskeleyle banyoları birbirine birleştiren yeni asfalt yol, inişsiz, yokuşsuz, virajsız bütün bu iyi- likleriyle beraber I wanzaralı kısa bir yoldu. Kaplıcalar üze- rinde gerçi kar yağmur bulutları dolaşıyordu. Fakat hava açıktı. Yağmur dinmişti. Eski yolla 45 dakika süren yolculuk şimdi 25 dakikada bi- | tiyordu. Ve evvelki seyahatler- İ de olduğu gibi, hiç kimsenin mideşi, karnı birbirine geçmedi hiç kimse ufak bir rahatsızlık duymadı. Yalovada yenilikler Kaplıcalarda ufak tefek bazı değişiklikler vardı. Yeni bazı havuzlar yapılmıştı. Öğle yemeği büyük gazinonun lokantasında yendi. Vapurdan kaplıcalara getirtilen hususi caz- | bant, Yalovanın güzel havası, iyi suyuyla açılan iştihaları bir kat daha arltırıyordu.. Yemeği müteakip gezilmiye başlandı. Bu aralık bir kaç de- fa, kaplıcaların üzerinde dolaşan kara bulutlar kısmen azizlik yap- maktan geri durmadılar. Dörtbir tarafa yayılan gurup- lar, bu yüzden bir kaç dafa s0- luğu (otobüslerin ( bulunduğu meydanda aldı. Yağmur korkusu, yağmur teh- likesi o karşısında her kes bir heyecan duyuyordu.. Ve bu ga- rip korku, biraz da, neşeyi art- tıran sebeplerden biri oldu... Maamafih, gazeteciler bu dafaki Yalova gezintisini lehülhamt 1s- lanmadan atlatabildiler. Saat 6 da ikindi kahvealtısı yapıldı. Sonra dönüş başladı... Ve bu sekize kadar devam etti. Benzin yokluğu ve imdat! Vapürun tam“ saat “sekizde kasabadan hareketi kararlaşlırı!: mıştı. Sahil yolunda, otobüs pro- jektörleri arka > arkaya koşuşu- yordu.. Fakat, kafilenin arkası bir türlü alınamıyordu. Nibayet, gelmiyen bir tek otobüs kalmış- | tı. Ve bu bir türlü gelemiyordu. | “Neden sonra öğrenildi ki gele- miyen otobüs yolda benzinsiz kalmıştı. Derhal imdat otomo- bili gönderildi. Ka'amış, Yalova iskelesindeki palamarını çözerken saat 20,45 gösteriyordu. Dönüş daba tatlı oldu. Bir kısım arkadaşlar, vapurun en alt katında kurdukları porta- tif büfe başında neş'eleniyorlar- dı. Orta katta poker, tombala oynıyanlar vardı. Portatif tavla başında zar şıkırdatanlar da gö- rülüyordu. Güvertede cazbant durmadan çalıyordu. Hemen herkes dans ediyor, dans etmiyenler oturduk- ları yerde içlerinden dansa işti- râk ediyorlardı. Bir aralık meşhur Tevfik Ne- cati bir Zeybek oyunu oynadı. Bunu diğer biri tarafından oy- nanan çifte telli takip etti, Daha sonra “Yıldızların altın- da,, yla dansedildi.. Sonra bir Ispanyol havası... Köprüye on birde gelindi. Ga- zetecilerin Yalova gezintisi biçte fena geçmemişti. | — Bayramın üçüncü ve dördüncü günleride güzel bir hava içinde geçti. Kumbara reklamı Iş bankasının kumbaraları için iyi bir reklam düşünülmüştü, Bayramın ikinci günü gök yüzün de dolaşan kumbara resimleri ve yazılarla süslü bir tayyare bu işi çok güzel gördü ve halk tarafından çok iyi karşılandı. ie — Sl a Poznan panayırı Yakında açılıyor Her sene olduğu gibi bu sene de Poznan şehrinin beynelmilel Panayırı mayısın İ inde açılacak ve sekiz gün sürecektir. Panayira birçok ziyaretçiler geldiğinden mühim ticaret işleri yapılmaktadır. Panayıra vaki olacak seyabatin teshili | için Panayırı müdürlüğü tarafından ziyaretcilere hüviyet | lerin pasaportları parasız vize lebilecektir. ” Keza Almanya, Avusturya, Bul | garistan, Çekolovakya, Estonya, Yugoslavya Lettonya, Rumanya, Macaristan şimendiferlerinde, Po- lonya, Ingiltere, Avusturya, Me sır, Fransa, Italya, Rumanyâ, Is- veç vaporlarında tenzilat yap lacaktır. 5 Gidip gelme . biletler alındığı takdirde Polanyanın Lot namm- 3 — VAKIT 20 Nisan 1932 <5 edilecek, Polonya şimendiferles rinde yarım biletle seyahat edi- daki tayyare şirketi dönmiye mahsus biletin fiyatında © 20 tenzilat yapacaktır. ç Panayırı ziyaret edecek zevat huviyet varakalarını 5 zloti (125 kuruşa) mukabil Polonya Baş Şehbenderliğinden ala bilirler, Kıbrıs valisi Şehrimize geldi Ipgilterenin Kıbrıs valisi Sir Ronald Stors bir kaç gündenberi şehrimizde bulunmaktadır. Sir Stors Kıbrıstan Mersine geç- miş ve oradan trenle şehrimize gelmiştir. Vali cuma günü ingiliz sefiri Sir Klerk'le birlikte An- karaya gitmiş, bir gün kaldıktan sonra buraya dönmüştür. | o Kıbrıs gazeleleri valinin mem- leketimize, geçen sene Kıbrısa giden İngiliz sefiri Sir Klerk'e iadei ziyaret maksadiyle geldi- ğini yazmaktadırlar, Inbisarlar vekili Ankaraya gitti Bayram münasebetiyle şehri- mize gelen gümrükler ve inbi- akşam Ankaraya hareket etmiş” tir. Adliye vekili Yusuf Kemal ; lacaktır. Turizm konferansı konferansiyle Pariste toplanacak beynelmilel turizm merkezi mec- isi içtimana ve Kopenhagda mayıs sonunda toplanacak bey- nelmilel turizm ittifakı senelik kongresine davet edilmiştir. karar vermistir. Yeni tasavvurlar ların banyo şehri olan Varnaya her sene gelen 6Ö—70 bin sey- | yahın şehrimize de gelmelerini temin maksadıyla Varnayla Is« tanbul arasında tenezzüh seya- sarlar vekili Ali Rana B. dün i B. birkaç gün daha burada ka- Türkiye Turing kulübü, mayıs - içinde başliyacak : olan — turizm - Kulüp bu içtimalara iştirake hatleri tertip etmek tasavvurun- dadır, Aynı maksatla belediye di bazı teşebbüslerde bulunmakta» dır. ? Bu arada Flurya, Sasdiğeisi varakası verilecektir. Ziyaretcir Türkiye Turing kulübü Bulgar- ğ “ Altınkum gibi plâjlarda bulunan ç lokanta ve gazinolarda fiatların indirilmesi de düşünülmektedir. Du