Darulfunun meselesi Tardieu'nün Vatanın baş meselesidir Darülfünun kendi meselesini samimiyetle ve bir âlim vekarile meydâna koyup İ İ çarelerini bulmalı (Baş tarafi dünkü sayımızda) 5 — Bıkmaksızın bir daha tekrar edelim ki darülfünunların esas (mis- sion — hizmet) i ilim yaratmak ve öğretmektir. Medeniyet âleminde hemen bütün darülfünunlar, bu temelli hizmete sa dık kalmakla beraber, gittikçe art. makta olan bir şevk ve gayret içinde| —en geniş minasiyle— İlmin, cemiye- tin ihtiyaçlarına tatbiki işiyle de, (fen) le de uğraşıyorlar. Faaliyetle- rinin böyle genişlemesi, dolayısile bir| taraftan sırf ilmi tetebbülere tevee- cüh eden (darülfünuni paye) lerin ihdasına mukabil, diğer taraftan bir çok denstitü) ler de vücuda getirilmiş bulunuyor: Birinci faaliyet © cephesi, bir darülfünunun ilmi tetebbü nam. na toplıyabileceği bütün vasıtaları ve yapabileceği her türlü telkikleri kap- İryor; ikinci cepheden de ilmin taihi.' kat sahasında verdiği ameli ve intifaf neticeleri bulan se öğreten hakiki mektepler doğuyor. Bunlar, âdeta ba- zı sanantlere ve serbest mesleklere; hâzırlıyan, ihtısas veren eski fen ve meslek mektepleriyle yariş halinde- dirler. Demek ki darülfünunlar, artık sadece (ikmali kemalâtı insaniye) et- mek İçin kurulmuş müesseseler sayi- İryor. “Kemalâtı insaniyeyi ikmal, et- miş olan imsan, beşeriyete nafi olma». smı da bilmelidir . Darültünunumüz, biribirini itmam eden bu çift faaliyet itibariyle ne'va- ziyettedir? İlmi hizmet bakışmdan henüz yüksek bir inkişafa mazhar 0- lamamasına mukabil enstitü cephesin de — hiç olmazsa bulunduğu ilmi seviyeye muvazi — bariz faaliyetler var mıdır? Maarif Alemimizde mes - lek mektepleri, mesleki tahsil, san - af mektepleri, (o teknikom: tabirleri etralmda zaman zaman oraya aâi,- Tin, arâsır fil alâkalar uyandrımış gibi görünürken © birdenbire tavsr - yan fenni — teknik teknik terbiye ve tahsil meselesi karşısında o darültü. nunumuz ne düşünür ve ne yapabi - lir? Birdenbire (Büyük sanayi mem- Teketi) olmak davasına (o girişemesek| bile badisat, çiftçilik tipine saplanıp kalmamıza mâni olabilecek bir cere - yan aldığı için biz de (makineleşme) | yoluna girmiş bulunuyoruz. Bu yolun | başında pek çok muhtaç olduğumuz mahalli tetkikler, fenni faaliyete ha- gırlıklar namma darülfünunumuz ne yapmıştır?, Bu işle alâkadar olmuş enstitülerimiz var midir? 6 — Beşinci fıkranın başında arzet tiğim vaziyete göre Darülfünuninr, ilmi ve fenni gayeleri itibariyle biri - birlerine uymakla beraber teşkilâtla- rı, tedrisatları ve bilhassa enstitüleri «cihetinden tam bir ayniyet ifade et- mezler, Bilhassa harsa taallâk eden sahalarda milli hususiyetler ve milli terbiye icapları kendini gösterdiği gi- bi enstitü teşkilâtında mahallf ihti - yaçlara intibak mülâhazası da hâkim olur. Meselâ (o ötedenberi örnek edin. diğimiz Fransanm on yedi darülfü. nunundan her biri, haiz o bulunduğu geniş muhtariyetten istifade ederek fikri ve içtimal rollerini kuvvetlendir miye çalıştığı gibi, faaliyet tarzmda da bir ibtikârlık kazanmak, kendine! mahsus bir simayla görünmek İster. Bunlar, milli terbiyeye ait Gf'ulelerin! den hiçbir şey ihmal etmeksizin bu- Tundukları mmtakanm tarihiyle, leh; çesiyle, o iktrsadi ihtiyaçlarıyla yâ - kımdan alâkadar olurlar ve bunünla da kalmıyarak lüzum görüldükçe bü-| tün faaliyet vasıtalarmı, mıntakanın| maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşı. İşlik Mimelere de arretmiye i . heyya bulunurlar. Darülfünunumuzun, medeniyet â lemince kabul edilmiş olan üniversite tipine eklenmiş milli ve mahalli hu - #üsiyetleri nelerdir? Darülfünunumuzun milli ve mahal M şlmasımı gösteren tetkik ve teteb- mahalli hükümetin teşebbüsle! Me ve İcraatıma, fktmadi teşekkülle”' k 5 “Tarih > o ilam İml Ma i dan birini göstermiş deme tir. Fakat | re yol gösteren ve yariyan enstitü fa- aliyetleri nelerdir? 7 — Darülfünunumuzun inklâp hareketlerimizi o ilmi görüşlerle tet- kik ve tahlil ettiğine hükmedebilmek için ortada bu mevzüa dair neşredil- miş İlmi eserler bulunmak lâzımdır. Darülfünunumuzun odemekrasiye da ir bir eser yazılmasını müsabakaya koyduğuna muttaliiz faknt bu müsa - bakadan müspet bir netice alındığı- na vâkıf bulunmüyoruz. Nihayet, beğenilecek (bir eser bulünamadıy - *a hu işi darülfünunumuz başaramaz mı? Buşün hukuki fenlerin temelleri içtimaiyat ilmi üzerine kurulurken hukuk fakültemiz, © bu ilimle ne de- receye kadar (alâkadar olabiliyor; bu fakülte bizim — hiç olmazsa hu - kukiyatımızla sıkı sıkıya alâkadar ol duğu noktalarda — içtimai hadiseler i-mizi tetkik ediyor mu? Aynı fakül tenin, inkılâplarımız o ve ıslahat ha- reketlerimiz hakkında memurluk zih niyetinin üstüne çıkan < Âlimane gö- rüsleri var mıdır? $ — Bir darülfünün meselesi karşı- sında bulunduğumuzu kabul etmek ve bu meseleyle meşgul olmak, darül! Tünunun muasır cemiyette faal bir rol yaptığma İnanmak demektir, Meş - hur eski bir sözdür: (Her millet, lâ- yık olduğu hükümet şekline nail o - lur.) Denir. Bu sözle her hangi bir hükümet şeklinin kendine uygun bir millet yaratamıyacağı anlatılmak is teniyor. Acaba, ona kıyasen ) Her ce - miyet, lâyık olduğu darülfününa nail olur.) demek de doğru düşer mi? Bu doğruysa darülfünunların da hükü - met şekilleri gibi < milletlerin ma - nevi bünyeleri üzerinde müessir © - lamıyacağını o kabul etmek lâzımge - Tir. Ye su halde darülfünun mesele-| Pik bü Zamanda muayyen bir ie kâmül seviyesine erişmiş medeni ce- miyetleri yürüten Amil, darülfünun - da-değilse ne olabilir? (Karl Marx) gibi'bütün içtima! hadiseleri, iktisadi hadiseye “bağla - makla da işin içinden © çıkılamıyor. Filhakika tarihi maddecilik görüşüy le darülfününu da bir (Gölge hâdise — epiphönomüne) say'mıya kalkışır - sak bu gün de âlemşümul bir salzın halini alan iktisadi buhran karşısın - da darülfünun meselesiyle uğraş - mak gülünç bir hareket olur. Fakat iktasadi buhran, bizi bunaltan-bir hâ diseyse ondan kurtulmak çaresini i - limden ve ilmi temsil eden darülfü - nundan başka hangi kuvvetten bekli- yebiliriz? İşte bu o mülâhazalarladır. ki bir darülfünün meselemiz olduğu- na inanıyorum ve gene aynı mülâha - zalarla darülfünunumuzun içtimai | hayatımızda (o tekâmlil ve salâh na-| mına bundan sonra neler yapabilece-. gini düsünürken o şimdiye kadar ne. ler yaprdildiğini takdir ve tesbit et-! menin faydalı olacağını da söylemek ten çekinmiyorum. Netice: Bir darülfünun için salih ve tekemmül (yolunda atılacak en! kuvvetli adım şu olabilir: Darülfü-! nun, kendi meselesini samimiyetle vw bir âlim vakariyle ortaya kor; bu me selenin hal yollarmı da ibdal görüş - lerle kendi arar, bulur ve. merciine arzeler. Darülfünunumuz, bunu vak-i tinde yapamamış, yahut iyi yapama- mışsa hakikaten en acıklı raafların- her şeye rağmen memleketin ilim ve fazilet sahasmda tek ümidi olan da- rülfünunumuzun nasılsa önüne ge » çemediği bu gecikme yahut bu naki - sa da nihayet hepimiz için istifadeli bir derstir! Darülfününümüz, tarihi- nin yeni bir dönüm moktasmdadır. Cümhuriyet hükümeti; onun bu çe -| tin noktadan O inkılâba yaraşan bir muvaffakıyetle ilerliyerek geçebil - mesi için, şüphesiz hiçbir şey esİrge. miyecektir. Zira darülfünun mesele - si; vatanın baş meselesidir. A.N. A, Siyasi faaliyetleri Almanyada yeni (Baş makalemizden mabaat! lardı ve meşhur Lert Abernon bu maksatla Berline gönderilmişti. Aynı noktai nazarı Fransada “da besliyenler vardı. Fakat iş adamı ol- maktan ziyade kis adamı olan Fran sızlar, Almanlarla (iş görmeyi va * tanperverlik (Oolmıyan bir hareket! gibi telâkki ettikleri için, onlara ya naşmıyorlar ve içlerinden, İngilzle - rin ve Amerikalıların manevrelerini görüp de buna mâni olmak üzere Al- manlarla ortaklık yapmak istiyenlere vatan haini omazariyle bakıyorlardı. İşte meşhur Fransız (o maliyeci ve büyük sanayi rüesasından Lusör bu meyanda (telâkki edilen insanlar - dandı. Fakat Luşör vaziyeti doğru görüyordu ve 1920 de Londrada top- İânan beynelmilel konferansta, ilk de fa olarak, Alman Rür havzası bü: yük sanayi mümessilleriyle (o münase| bete girmek istedi. Fakat bu teşeb - büs netice vermedi. Luşör, beyhude, yere, Ruru havzasıyla Lorren havza- sı jeoleği noktai nazarından aynı hav- za olduğunu, Rur kömürlerinin Lor - ren madenleriyle aynı havza mahsulü! olduğunu, Ren nehrinin iki devletin iktisadi menfaatleri (o için bir hudut olmaması İcap ettiğini söylüyor, fa « kat kimseye anlatamıyordu. Bunların başmda Almanlar vardı. Hatta, Lu - şör, o zamanlar (o Almanyanm mali hükümdarı sayılan Hugo Stinese bile müracaat etmişti. Fakat Hugo Stines hem tamamen serbest değildi, zira İn giliz ve Almanlar, diğer büyük Al - man sanayicileri gibi daimi ve sıkı bir kontrol altında o bulunduruluyordu, hem de Stines'in n;ifli hisleri Fransız larla teşriki mesaiye mâni oluyordu, ve Luşör'ün adamına: — Bir Fransızla müştereken çalı - sip da para kazanmaktansa, aç ölme yi tercih ederim, Demişti, Luşör bu cevabı öğrenince deli gibi oldu. o Hiddetinden çatlıya - Ak ge tec evre lâ bu fikir kabul edilmedi ve Luşör. Stinesin rakibi, nazır ve yahudi Vals ter Ratno'yi müracaat ederek Stine- si iflâs ettirmek için tekliflerde bu - lundu. Fakat, bir müddet sonra, bir milliyetçi. Ranto'yu bombayla öldürü yor, ve, Luşör'ün istinat ettiği Bri - and kabinesi; sukut ederek bu teşeb - büs de sukut ediyordu. 1922 senesinde iktidar mevkiine gelen Poincarre iktisadi sebeplerden ziyade siyasi sebeplerle Rur havza - sını işgal ediyordu. Şimdi Almanya sefiri olan Andre Poncet o zaman, büyük Fransiz sanayicileri namına neşriyat müdürüydü ve meb'us değil- di, Rur'un işgalinden sonra Poineas reye vaziyeti izaha ve onu derhal ha- rekete geçmiye sev İçin boşuna çalış- tı. Poincarre iş adamı değildi, ve te reddütleri ona pahalrya mal oldu, Zi- ra, Almanlar Rur'un işgali ile yedik. leri ânt darbeden akılları başlarma gelmiş, ve Amerika - İngiliz sermaye »| darları omukabil hücuma (geçerek frangı oOdüşürmiye © başlamışlardı. Bu suretle ( 1924 te Amerikalılar, Fransaya Davs plânmı kabul ettirdi. ler, sonra, sırasıyla Kartel, Şekers ve Lokarno mülâkatları Ove meseleleri Rur'un Fransızlar tarafından işgalin) den Fransanın kazanacağı neticeleri imha etti, oAlman başvekili Steres - men'n siyasetiyle Almanlar kendile- rini topladılar ve'Ren'in sol sahilinin tahliyesine muvaffak oldular. Bütün yapılan teşehbüslere rağ - men Alman Fransız o iktısıdi anlaş. ması teesslis edememişti. İngiliz ve Amerika sermayesi, iki milletin hissi münaferetleri buna mâni olmuştu. İşte şimdi o zamanlar, bütün bu meselelerde büyük bir rol öynamış vs en inee teferrüata vukuf peyda et » miş olan Andre François Poncet, bu gün Almanyanın Berlin sefiridir ve bu sefaretten, âyan meclisine ara intihap edildiği halde ayrılmamakta - dır, Fransanm Almanya ( sefirinin Alman başvekiliyle (olan mülâkatı dn hu noktadan ehemmiyetlidir. Yani “yeni Fransız başvekili (Tardieu) Al - man sanayiini İngiliz ve Amerika sâ tutulur. > ci Paraya iin diğer tarzi Bir intifahakkı ya taksim edilme- — 5 — VAKTI 25 MART 1932 — İcra ve iflâs , Kanun lâyihasının tadil- den sonra aldığı şekil Paraya çevirme — Gayrımenkullerin satışı — Arttırmanın ilânı Yeni İcra ve İflâs kanunu lâyiha. sının son mvaddel metinleri hakkın. da malâme' a rmiştik. Bugün devam ediyoruz: Pazarlık suretile satış Asağıdaki hallerde satış pazarlık! suretiyle yapılabilir: İ 1 — Bütün alâkadarlar isterse. 2 — Borsa veya piyasada fiatı bu-, lunan kıymetli evrak veya diğer mal- lar için o günün piyasasında (Omü | karrer fiat teklif edilirse, 3 — Arltırmada maden kıymetini bulmamış olan altın ve gümüş eşya| ya bu kıymet verilirse, 4 — 113 üncü 'maddenin ikinci fık rasında gösterilen haller bulunursa. | 5 — Mahçuz (malların muham - men kiymeti yüz lirayı geçmezse, Hacze iştirik eden bütün alacaklı. lar muvafakat ederlerse borçlunun borsada ve (piyasada fiatı olmıyan! alacakları, ödeme yerine geçmek ü- zere itibari kıymetleriyle kendileri » ne veya hesaplarma olarak içlerin - den (birine devredilir. Bu halde a- lacaklılar, alacakları nispetinde borçlumun haklarma: halef olurlar. Aynı suretle hacze iştirik edenle rin hepsi veya içlerinden birisi borç lunun üçüncü bir şahıstaki alacağı | nın tahsilini veya böyle bir o şahsa karşı haiz olduğu dava © hakkımın kullanılmasını, masraf © kendilerine ait olmak fakat haklarına halel gel- memek şartiyle üzerlerine alabilir » lers Bu suretle elde edilecek para ilk önce üzerlerine alanların “alacak ve masraflarının ödenmesine (karşılık miş bir miras veya bir şirket yahut iştirâk halinde tasarruf olusan bir Eski toplar Askeri müze idaresinin Boğa- ziçinin . muhtelif o maballerinde ve Anadolu, Rumeli fenerlerinde bulunan eski devre ait topları müzeye nakletmiye başladığını | dün yazmıştık, Bu arada çok kıymetli asar bulunduğu gibi, müzenin toplara ait kolleksiyon- larin tamamlıyan bazı eserler de meydana çıkarılmıştır. Resmimiz askeri müze bahçesine taşınan toplardan bir kısmını gösteri- yor. nayiinden ayırarak büyük Fransız ser mayedar ve sanayiiyle birleşlirmek ve büyük Alman © sanayi erbabı vası « tasiyle Alman siyasetine hâkim ol - mak maksadını kabinesine başlıca bir siyaset olarak kabul etmiştir. Bu maksadın tahakkukuna çalışmakta - dır, #.* mal hissesi gibi yukarki maddelerde göslerilmiyen başka nevi malların sa z tılması lâzım gelirse İcra memürü sa İşin nasl yapılacağını tetkik merci inden sorar. Merci, ikametgâhları malüm olan #lâkadarları davet ve gelenlerini din ledikten sonra açik arttırma yaptı « rabileceği gibi satış için bir memur da tayin edebilir, yahut iktiza eden diğer bir tedbiri alabilir. Aile mal ortaklığında bir hissenin satı İZİ inci maddeye göre yapılır. Kanunu medeninin 331 inci maddesi nin hükümleri mahfuzdur. Gayri menkullerin satışı Gayri menkuller, satış talebinden nihayet iki ay içinde icra dairesi ta rafından açık arttırma ile satılır. Jera dairesi gayrı menkulün bu - lunduğu yerin âdetlerine göre en el verişli tarzda arttırma şartlarını tes bit eder, Bunları ihtiva eden şartname art tırmadan evvel en az on gün müddet le iera dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur. Arttırmıya o iştirâk edeceklerin, gayrı menkulün muhammen kiyme - tinin yüzde yedi buçuğu nispetinde , pey akçası veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri şartnameye yarılır. Satılığa çıkarılan o gayri menkul üzerinde hakkı olan alacaklmın win cağı yukarki fıkrada yazılı o nispet raddesinde ise arttırmıya iştirâki ha linde ayrıca pey akçesi ve teminat a- ranmaz. Arttırma şarinamesinde gayrı men kulün, Üzerindeki irtifak haklar, gayrı, menkul -mükellefiyetleri, âpo. - tekler, ipotekli © borç senetleri, irat senetleriyle birlikte satıldığı ve borç lunun bu gayrı menkulle temin edil- miş şahal borçlarının da alıcıya imti- kal eyliyeceği tasrih olunur. İpotek ve ipotekli borç senediyle temin edilmiş olup da bu suretle müşteriye devrolunan borçtan asıl borçlunun (o kurtulması alacaklının müracaat hakkının. mahfuz oldağu- nu İhaleden itibaren bir sene içinde kendisine bildirmemiş olmasına bağ lıdır. OK. M. S03) i Gayri menkul rehinle temin edil. miş muaccel borçlar, müşteriye dev - redilmeyip satış bedelinden tercihan ödenir, Arttırma: şartnamesinde hangi masrafların müşteriye ait (olacağı tasrih olunur. Arttırmanın ilânı Arttırma en az, satıştan bir ay ev vel ilân olunur. : İlânda: 1 — Satışın yapılacağı yer, gün ve saat, 2 — Arttırma şartnamesinin hangi tarihten © itibaren herkes tarafından görülebileceği, 3 — Tayin edilen zamanda arttır. ma bedeli, gayrı menkulün müham « men kıymetinin yüzde yetmiş beşi - ni bulmadığı dirde en son arti. tanın taahhüdü baki kalmak. . üzere arttırmanın on beş gün daha ferdit edilmiş olacağı ve on beşinci günü aynı saaite gayrı menkulün en gole K di arttırana ihale edileceği, 4 — İpotek sahibi (alacaklılarla diğer alâkadarların gayri menkul ö zerindeki haklarımı hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarmı evrakı müsbiteleriyle ra dairesine bildirmeleri yazılır, Aks ei halde hakları tapa sirilleriyle sa » bit olmadıkça satış bedelinin paylaş masmdan hariç kalacakları da ilâve edilir. Bu ihtar irtifak hakkı sahiplerine de yapılır. 114 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü gayri mewkulün satıs ilâm hakkmda da caridir. (Devam edecek)” el kitabı ,, yazımız yarınki sayımızda devam edecek virmi gün içinde İc- ;