8 Şubat 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

8 Şubat 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

tt Meziyet ) gEolmeze mey- nesi sahibi akır Ahmet bir garson âzımdı, Gazete- Ye ilân verdi. esi gün bir ZeNÇ müracaat etti: > Garson isti- Yormuşsunuz... > Evet.. Daha biliş garsonluk İZ mi? > Hayır, etme- m. Ama, uzun Zaman meyha- lerde müşteri “larak bulun- dum, Hiç me- tak etmeyiniz, he kadar içsem bell etmem! o Dostluk ra ara- yg yy — Birader, se- Ciğaradan vaz- Seçirmiye karar Verdim. > Nasıl? yarayı bı- yy yy gay Sag yy Eski Bulgurpa amam laslar Gi bi | 8 Şubat (939 YAKITIN ilâyesi ni yay yk pgygs ggyy Ç Hediye ) Mediha Hanım, hemşiresinin kü- çük kızma iki paket çokolata getirmişti. — Al bakayım Günaycığım, de- di.. Bir tanesi senin için. Bir tanesi de bebe- i : A yg e teyze- sine sürtünerek mırıldandı : — Şey.. teyze. benim bir bebe- ğim daha varl. İşsiz! İşsiz dan birine 80- takımın- rarlar : — Ne zaman- danberi işsizsin — Anacığım öldüğü günden- beri... — Vah, vah. Annen ne zaman öldü? — Beni doğu- rurken vefat et- yy yy Mg ga gg gg Noya yy yag gg yy yy gg rat — Nasıl Salamon efendi.. Benim yeni apartıman?... — Sek yuzel Mişonaçi.. Adini ne koydun? branpalâsl.. yay yy yy gr miş! Neu uyuma ma ni Meşhedi Balıkçı Şaşılacak Şeyler zekâsı, kuşlar gibi bulutla. süpürttü mü, görenler şaşkınlık için -| klar gibi daliraların, köstebek» toprakların altında dolaşma - — ayini buldu. Fakat, ne tayyare, düşü, (elbahir, ne tünel bizi hayrete Si iyor! ia a Pardeşinde, kadınlar, er- » kurtların, kuşların kendi dil md sesleriyle konuştukları - re di bize şayan: hay» mai tl Parçasiyle, Beyazıttaki evis Aakg,'. Boğaziçindeki yalımızdan. Mi, adaki odamızdan, canımız nere işi, *8€, Londrayı, Moskorayı, Bük- ta yy Yamayı dinliyoruz, Fakat, bu Şaşılacak bir şey gelmiyor! tat, Bir şiir kitabı üç yüz tane Yanda hüyretten herkesin parmağı iy al de! Futbolciilerimiz bir ecnebi takımıy» la berabere kaldılar mı, o işitenlerin ağzı bir karış açık! Şehir meclisinde biraz canlı konus guldu mu, duyanlar hayretlere müs- tağrak! Hasılı, sesli sinemaya, telsiz tele - fona şaşmıyan zekâlarımız, etin ucuz ladığmı duyunca şaşıyor, halis süt bu lunca şaşıyor, temiz sokak görünce şaşıyor, boş tramvaya rasgelince şa» şryor, vezinli, kafiye ve mânalı şiir okuyunca şaşıyor, bir meyhane kapan dığmı ve bir kütüpane açıldığını işi » tince şaşıyor... İşte, bu harikalar asrında şastığı» İ miz ve şaşmadığrmız şeyler! Pilediye, bir caddenin (karlarını! Yusuf Ziya Cezri çare Nan koca arasında: Ni Karıcığım.. Otacığım, v b, Mi, ekimin düğmesi kopmustu, mi? ağ kocacığım. Düğmeyi bu- İliği diktim! an, ki Bilinmez — P arasında: Nü Sizin hanımefendi siyah Sy, mi?.. İ Mahi bilmem.. Bu sabah ber 'n sarr saçlıydı ama. Ekseriyet — Yahu, dikkat ediyor musun, İs- tanbulda otomobiller ne kadar çoğal- dı. — Farkındayım.. | j — Sokaklardaki nakil vasıtaları a-| rasında ekseriyeti otomobiller teşkil ediyor. — Evet, ekseriyeti kahireyi! GP yy yy yg yy Dikenler, Çiçekler iyiyi yy Tebessüm, bazan mahçupların lise nıdır. » *» Bir kadın oluzunageldi mi bir şey unutur: Yaşım! ... Vicdan konuşur, menfaat haykı - rır! , . * Hesapla hareket etmek iyidir. Fa. kat, her iyi hareket mutlaka hesapla olmaz! .. Yarın, tembellerin çalışma günü »! dür! * . .. Yalar söylemek için, elde givenc- cek bir şey lâzımdır: Hafıza! ... Sevildiğinden < bahseden ihtiyar, gözlük takan körden farksızdır! ... İnat, iradenin yontulmamış hali - dir! *».* Hem çirkin, hem magrur kadın - lar: (Efendi bir sadaka ver!) Diye) emreden dilencilere benzerler! . Kapalı ağıza sinek girmez! Ng a Iktısadi buhran cilvelerinden: — Yeni eserimi gördün mü?. — Hayır, görmedim.. Ismi ne? — Para ve işl ne kastediyo:sun ?.. — Efendim, meselâ bana elli lira borç veriyorsun. İşte bu paradır... | — Para ve işmi?. al Meşhedi Cafer ağa, o gün dükkânı) erken kapamıştı. Tabiatin, güneş İsim li altın tastan kana kana ziya ve ha“ yat içtiği bu güzel bahar mevsiminde biraz gezmek, hava almak biyerde! Kendi kendine düşündü: ! — Nereye gideyim?.. Sonra, karar verdi: Aziz ve eski dostu Torik Necmiyi alacak, Çekkirge! efendiyi ziyarete gidecekti. | Torik Necmiyi bulmak güç olmadı.! Mahalle kahvesinde Altı parmak Ah») met, İskete Hakkı, Çurçur (o Rızayla papas kaçtı oynuyorlardı. Meşhedi, kahvenin camıni seslendi: — Torih efend; daddaşım.. İlle bir saniye özüme bahasan... . — Ulan mruk, özünden başlatma... Görüyorsun, kâğıt oynuyorum... — Gardaşım, mesele mühimdi... Zatını görmek dilerim!.., Hay sakalınm bam teline kına koy» duğumun herif; hay.. Dur, geliyorum. Ve kâğstları yüzü koyun masanın üstüne koyup, arkadaşlarma: — Uulan hanım evlâtları, bakmı» yın ha!. Diye emrettikten sonra Meşhedi -| vurup | nin yanma geldi. — Ne var moruk?. — Peki, iş?.. — Bu elli lirayı mek te iştirl., geriye alabil- — Torih efendi, özüm Çekkirge e- fendi; daddaşımızı ziyarete gidirem. Arzu etmişem ki, bugün özün de ö- ziimle gelesen... . — Çekirge efendi nerede oturuyor ki?,. — İlle Urumeli Hisarında bir sahil hanesi vardı.. — Ya herifçi oğlunu evde bulamaz sak?.. — Yoh.. Mene söz vermişti, gün evdedi!. Torik Necm; camı vurdu ve kendi. sini bekliyen arkadaşlarına, karışın! burnuna koyup bir nanik işareti yap» tıktan sonra Meşhediyle beraber yö la revan oldular. ».. ? Uzun ve eğlenceli bir tramvay yol culuğundan sonra Bebeğe vermışlar - dı. İndiler ve Hisara gitmek için, ca minin önünden bir sandala bindiler, Sandal, mavi bir çarşaf gibi yayr- lan denizin üstünde kayarak köşede. ki kırmızı boyalı yalıyı geçmiş, His ra yaklaşmıştı, Birax sonra, misafir olacakları yer göründü. Meşhedi sevinçle (o Toriği dürttü: — İlle Çekkirge efendinin sahilha- nesi budu... Ve üç dört dakika sonra da rıhtı- ma çıktılar. Çekirge efendi, aziz dostlarını gö rünce, telâşla aşağı koşmuş, her iki. sinin de ayrayrı hatırlarmı sor muştu. Bu esnada, hizmetçinin getirdiği hasır koltuklara oturup konuşmıya başladılar. Bir müddet sohbet edildikten, si- garalar, kahveler içildikten sonra Çe kirge efendi ayağa kalktı: — Şimdi, dedi, üç tane olta getire yim.. Kendi ellerimizle (balık tutup taze taze yiyelim... Meşhedı itiraz"efti: — Vazgeç gârdaşım.. İlle Boğazi (Lütfen sayfayı” çeviriniz) her

Bu sayıdan diğer sayfalar: