MA, TdsaakSEK d BAE VEL, Mumcu Sang Sayı 6 Plas yeri me ig m e mmm Ayyy gg ede Ahmetten sonra Mehmet- darıldın, öyle mi?. — Kimden haber aldın?. dn gi ikisini kol kola gör- Ramazan gidiyor. Dört gün sonra, bayramın eli bir ay oruçtan kuruyan dudakları birer şekerle tatlılandıracak. Ramazanı severmiyiz?.. Bunun cevabını bektaşi babası veriyor: — Sevseniz, gider gitmez arkasından bayram etmezsiniz! Mamafi, buhran nöbetleri içinde sarsılan bir dünyanın sakinleri için her gün bayramdır! Dikkat ittim: Matbuat âleminde - bayram, mut- lak bir kalem dögüşü ve agız sögüşünden sonra geliyor. Adeta, ramazan giderken, muharrirlerin bir birini arife çiçeğine çevirmesi usulden oldu! Bu kavgalar, kurban bayramına tesadüf etse, biraz yakışık alabilir. Fakat, şeker bayramı gibi © Bayram Geliyor ga İ 4 Şaha i 1932 VAKIT'n ülğresi # i tatlı bir günü böyle acı sözlerle karşılamak ol- dukça garip tesadüftür, Artık, bayram ananesi haline gelen bu müna- kaşalar, bu sene de var; Ibrahim Alâattin beyle Besim Atalay bey, Ressam Sami beyle de Namık Ismail bey matbuat meydanında böy ölçüşüyorlar.. Yalnız merak ettiğim bir şey var: Acaba, bir çok saygılı kimselerin alenen oruç bozmaktan çe- kinmiyeceklere, kariler, içlerinden ne diyorlar?... Maamafhi,benim asıl garibime giden, bayramda | herkes yeni elbiselerini giyerken muharrirlerin iç çamaşırlarile meydana çıkışlarıdır... Eger bu usul birazdaha devam ederse, galiba, sade üslup, süslü üslup, âli üslup gibi birde bay- ram Öslubi çıkacak! — Leylâ, şapkasına hergün bir başka tüy takıyor... — Elbet takar: Hergün bir Yusuf Ziya başka kaz yoluyor ! memenin | En iyisi Iki kişi arasmda: > Ahmet, söyle bakayım, na- Nİ ölmek istersin? — Bir gece uyuyup ertesi sa- bah Bi olarak uyanmak! —Zr Sır Ahmet, Mehmede sordu: — Sen sır tutar mısın? — Hiç merak etme.. Ağzım Pek sikıdır.. — Şey... Fena halde darda- yım.. Bana on lira borç ver! ehmet derhal teminatta bu- undu ; | — Beni dost bilip sırrım söy- Sdiğin için sana teşekkür ede- im. Bak, tecrübe et, hiç kim- *eye söyliyecek miyim! an Dostluk kantarla! Salamon efendiye o akşam bi- taz Zeytinyağı lâzım olmuştu yakit geçti. Bakkallar kapamıştı. ez kardeşinin okapısnı çalıp İz ei bena yüz dirhem “dunç Ziytin yaği verirmisin? — Hayir Salamon, veremem.. eh vab.. Ziytin yağınmı — Hayır. Ziytin yağım var, Ama tartmak için terazim yok! yg yy yg yg yg yy yy yy ypg yg yy X - Jade İhtiyar arasında : tiny adım olacak hayırsıza kı- bop, alırken dört bin lirada Vermiştim.. 2 Iade etmedi mi?.. Erkek — Sizi görünce ibtiyarım elden gidiyor& Kadın — Beni görünce ihtiyarım elden gelse daha memnun olurum!., © Hanımefendinin ilâcı Hanım efendi, beyefendiyi iyice başladıktan, ken diside fena halde sinirlendikten sonra, oda kaısnı | çağırayım mı? hiddetle (ça.....t!) diye vurup dışarı fırlmıştı, .. Beyefendi, burnundan soluyarak odanmn içinde kollarını ovar gibi yap. Sonra, yavaşcacık kula” | provam var da... asabi adımlarla bir aşağı, bir yukarı, sekiz on a aa aaa Ne bilsin Ressam Çallı ibrahim bey: — Ben, dedi, dünyada kaç türlü içki varsa hepsinin lezetini bilirim... Tarihçi Ahmet Refik bey bir bardak su uzatıp sordu: — Bil bakalım öyleyse, bu nedir? Çallı, yüzünü © buruşturarak bir kaç yudum içtikten sonra özür diledi: — Affedersin dostum. Bu hiç içdiğim bir şey değil. Bilemediml, —ğ.. Tam koca Iki çocuk arasında: — Benim babam resim yapar.. Senin baban ne yapr? — Annemin her istediğinil.. an Çare yok Beyefendi, allah rızası için on para sadaka ihsan et.. Karnım açl.. Beyefendi, dilenciyi tepeden tırmağa kadar süzdükten sonra cevap verdi: Be adam, sap sağlam vüdu- dun var.. Niçin çalışmıyorsun? Dilenci meyusane (boynunu büktü: — Ah beyefendi, onuda tec- rübe ettim. Fakat çalışınca büsbütün karnım acıkıyor.. yy yy Sg e BE ys yy yy ayyy e Provâ Karı koca arasında: — Hanım, böyle sabah kah- ve altısını bile etmeden erken erken nereye?.. — Terziye, terziye... Bir kaç —Bey efendi, ne yapayım?.. Koşup hekim — İstemez, istemez.. şey.. Sen git şimdi.. Biraz | ğına: (Beyefendi vadetti.. İstediğiniz mantoyu ala- | — Çok iyi... Yalnız rica ede B e , | di Etti, Etti ama, kızımıl.. dm — Özün a çtür açıyorum, bep j e» kadın çıkıyor.. demek olacak i sarıya boya- demek|., pe j kere dolaştı. Sonra, raftan bir kitap çekti, koltu- ğa gömüldü... Bu esnada, biraz evvel hiddetle oda kapısı telaşla. açıldı. & Giren kızdı. — Beyefendi... beyefendi... yetişin!... Beyefendi, kitabın üstünden gözlerini kaydıra- baktı: — Ne var kız?.. ne oluyorsun?.. Beyefendi.. Hanım efendinin sinirleri tutu... — Bayıldı mi?. — Bayıldı galiba... — Yarabbi sen bilirsin, yarabbi.. Bunada şükür Iki arkadaş, sert rüzgârı yüz- lerini yalayarak yanlarından yıl- dırım gibi geçen zarif bir oto- mobile bakarlar. Bir tanesi gö- ğüs geçirerek mırıldanır: — Ah kör tali, ah... Kendi- mizi, ne zaman böyle bir otomo- bilin üstünde göreceğiz?.. Öteki, mütevekkilâne cevap X verdi: — Aman birader, buna da şü- kür.. Altında görmiyelim del.. Ali bey, bir avukata müraca- at ederek arkadaşlarından Veli bey aleyhinde hakaret davası aç-| nın kıraat kitabında gördümdel | vereceğim! cakmış!) Diye fısılda... — Pekâlâ BF.... Şimdi.. Hizmetçi kız, tekrar telâşla odadan fırladı. Be- yefendi, tekrar kitabını okumıya daldı ve biraz sonra hizmetçi kız tekrar geldi. — Nasıl, dediklerimi yaptın mı? — Evet, yaptım.. — Mantoyu alacağımı da söyledin mi? — — Söyledim... — E, hemen ayıldı, değil mi? ğ — Hayır, biraz ayıldı.. Büsbütün değil. Ar sıra sayıklar gibi: (İstediğim şapkayı da alacak mı ?) diye soruyor! , Çimdik kapanan hizmetçi mak istediğini söyledi. Avukat sordu; — Size nasıl hakaret etti? — Su Aygırı dedi... — Ne zaman? — Dört sene evveli — Dört .sene mi?.. acaip... şimdiye kadar niçin beklediniz? — Şey. su Aygırının resmini dün ilk defa olarak bizim oğla- ğin. Geç anlamış! ei i sildik” 2 | rim, akşam yemeğini saat do- kuzda yediğimizi onutma!.. Kadın — Sevgilim, yarın isim günüm... Bana ne vereceksin? Erkek — Böyle her hafta bir gün çıkarırsan galba yel