Zavallı kadın ummadığı servetini ele va N Moris Löblandan: fa Teme) Takvim — Pazartesi 28 Kânunuevvel 12 imei ay 1931. 17 Şıban 1350 Senenin geçen günleri: 350 kalan günler (1 Güneş — Doğuşu: 7,18 Banşı. 16,41 Namaz vakitleri — Sıbah. 548 Oğle: 128: ikindi 14.99: Akşam: 1651 Yatsı: 1820 imsak: 5.80 Hava — Dün barıret derecesi azami canlı bir Hikâye Kalabalık kaynaşıyordu. Şerif tüfeğini onlara çevirdi geçirince az kalsın bayılacaktı. Nelliroz anlıyamıyordu. O kadari neş'eli ve o kadar müsterih bir tarzda eve dönmüştü ki. Uzak ve sakin bir mahallede geçirdiği hayat, tamamen yabancı bir muhitte, yalnız Obaşma geçirdiği saatler ona he rşeyi unuttur- muştu. Madam Destol yavaş yavaş kendine geliyordu. Kızımın gözlerinin ta.. içine bakarak: — Nelliroz, dedi, yavrum... Şimdi bana bütün hakikati olduğu gibi an- lat! Söyle bakayım, bu alçak herifle aramızda neler geçti.. Valne sen de söyle de söylesin... Madam Destol durdu. Yalvaran ba» kışlarla kızma balıyordü. Valne (ben ne yapayım) der gihi omuzlarını sükti “ Nelliroz karşılarına oturmuştu. On- Terın bu halini görünce gülmiye baş- Jadı: — Anneciğim, zavallı Valne, bu ka- dar feci tavurlar takmmayınız rica &- derim. Madam Destol sözünü kesti: — Hiç te feci değilim, dedi, sadece meraktan çıldıran bir anneyim. Yav. rem belki seni icap ettiği kadar muha- faza altında bulundurmadım, belki sana olen muhabbetim buna mani ol du, ve belki erkek denilen alçaklara! kalşı— Siz müstesnasınız Valne — kendini nasıl müdafaa etmek lâzım geldiğini öğretmedim.. Fakat hakika- ti üğrenmiye mecburum. Söyle yav » rum ne oldu? Nelliroz hâlâ gülüyordu. — Peki öyleyse anne., Mademki is» ,Aorsun anlafayım.. Bu meşhur ge- © yarısı pek çılgın fakat pek de mt. — sumane hareketlerde bulundum... Al çak dediğin, fakat hiç te alçak olm « yan bu alçakla sabahlara kadar balo, balo gezdim, şampanya içtim, sarhoş Rusları kendime hayran ederek Üze « rime hücum ettirdim ve bu alçak be- ni müdafaa etti.. Sonrada odasına götürdü. Madam Destol haykırdı: — Odasma mı? Dedi, ne rezalet. Demek, ben, aşağıda, merdivenin ba» şında, bu haydudu öldürmek için © limde tabancayla dururken, sen © nuh odasındaydın? -- Senin nerede olduğunu bilm!- yorum amma anneciğim, benim onun odasında olduğumu ve onu öldürme- ye kalkışmakla da fena bir hareksi yapmış olacağın: biliyorum. — Orada ne kadar kaldın? — içi. Üç saat kadar. — Aman yarabbi. Ey ne yaptı “ nız? — Ne mi yaptık.?. Nolacak, uyu - üz. — Nasıl uyudun?.. — Nasıl mı? Nasıl uyunur. Gözle- rimi kapadım. Uyudum.. Yn..0? — O mu. O da masawna dayanmış! uyuyordu. Evet, bu sefil. Bu alçak kapa karşı en kibar, en namuslu bir 9- dam gibi hareket etti, — Sahi mi? Yemin eder misin?. Arspwzda büşka bir sey olmadı mı? © — Arme, bilirsin ki ben yalan söy Jemem. — Yeki amma, bu yalancının, ser- serinin biridir. İsminin bile ne oldu: ğu meçhul, bütün gazeteler yazdı. — İsmi ne olursa olsun, namuslu bir adam. Hem bütün şüphelerden de kürtuldu. Asıl katil yakalandı, itiraf etti sonra da kendini öldürdü. Bara“ ofla mücadelesine gelince, bu rus hakikaten sefilin birisiymiş ve beni müdafaa için döğüşmüş. — Ne olursa olsun, bu Jerar dala- yerecinin birisi, Başkasının ismini kullanarak buraya geldi. — Evet, bunda hakkınız var ama. üst tarafı için kendisine bir diyece- imiz yok. — İster namuslu, ister namussuz olsun, bana vız gelir, bütün mesele bir daha gözümüze güzükmemesidir. Sana gelince, Nelliroz, sen de taahhü dünü tutacaksın elbet. — Ne taahhüdü? — Ne mi?. Dostumuz Valne'ye karsi $ı yaptığın taahhüdü. Value mırıldandı: — Unuttunuz mu? Vadiniz. ğ Madam Destol gene müdaahle et — Öyle ya.. Mektubunda bunu pek âlâ yazryordun. Yakında zengin ola- cağız demiyor muydun, bunün evler mediğin takdirde nasıl olabileceğini düşünsene! — Valneyle mi evleneceğim. — Pek tabii değil mi? Nelliroz gene gölmüye başladı ve annesine: — Anneciğim, dedi, bundan kolay ve sade bir usul daha var. — O da nesi? — Bizzat servet sahibi olmak, da- ha doğrusu servetimizi bulmak, Madam Destol hayretle bakıyordu: — Ne serveti? Hangi servetimiz? — Küybettiğimiz servet. Madam Destolün sesi kısılmıştı: — Yoksa, diye mırıldandı, bu ser- veti büldün mu? — Ben değil, başka birisi. — Kim bu? — Anne, herhangi bir adam, Ro »; manyadaki petrol madenlerimizin es « ham: ve bunları satın aldığımıza dair olân makbuzu Rusyuda bulsa, ve bunları da doğruca getirip bize tes | Ni metse, bu adam namuslu bir adam mıdır? Madam Destol ağlımıya başlıyor- du: — Yoksa o mu, o mu? Diye kekeledi. — Evet anneciğim. O. İşte bu esha-) ma bizden çalmak istiyen Baratofla da bunun için döğ”“:mş. — Nelliroz.. Nelliroz. Bunlar sa » hi mi? Yoksa çıldırıyor musun? — Ne çıldırıyorum, ne de bir şey, Sadece hakikati söylüyorum, Bu es hamı, bize tevdi edilmek üzre, müs- tantiğe teslim etmiş. — Peki.. Peki, ne diye bunları da» he önceden haber vermedin? Ne diye yazmadın? — Emin olmak istiyordum. — Pekj şimdi artık emin misin? — Pek tahil. Zira mösyö Lisreyin yanından geliyorum ve eshamı al « dim., İşte, şurada. Masanı nüstünde. Medam Destol elini kalbine gö » türdü, Tokanacaktı, Gene mi kendiui kaybedeeekti? Hayır, Büyük bir gay- ret sarfederek kendini topladı, ve es- ham paketini eline alarak, koştu, git ti, odasına kapandı. O gider gitmez, bir sükün Nelliroz: — Zavallı anneciğim, dedi, ona bunu daha münasip bir tarzda söyle- meliydim. Fakat mektubun bu kadar yanlış anlaşılacağını zannetmiyor - dum. Demek Valne siz benimle... 'Nelliroz sustu. Valne ne cevap ves receğimi bilmiyordu. Nihayet kalktı Ye: — Adiyü, Nelliroz, dedi. — Adiyö mü? Niçin adiyö7.. Gidi- yor musunuz? Valne büyük bir hüzünle güldü, — Artık, dedi, burada (ne yapa cağım Nelliroz? Siz beni asla sevme- diniz.. Dir parça şefkatten bile üm” dim kalmadı, zira... — Zira?... Valne Nelliroz'un elini eline aldı ve temiz bir sesle: — Nelliroz, dedi, lâboratuvar müs essesesi heyeti idare içtimamdan son- ra yapacağımız bir mükâlemeyi hatır. byor musunuz? Şaka ederek, bana, bir gün servetinizi bulacağınızı, ve si- zin uğrunuza, bin bir (mücadelede bulunan, kadife elbiseli, çizmeli bir kahramanım hayalini (gördüğünüzü söylemiştiniz. İşte (oObu mucize oldu. Hayal bir hakikat oldu. — Ey, sonra? — Sonrası... Ben bir roman kahrı» manile mücadele edemem. (Bitmedi) oldu. 9 asgari 5 kaydedilmişir. Bugün süzgür lodostan mütevassıt esecek ve hava bu- latlu olacaktır. Radyo Istanbul radyosu 6 dan 7 ye kadar gamolon, 730 dan 8,30 a kadar Artaki Et nin işdrakile saz, B30Odan 9a kadir Darülbedayi artistleri tarafından temsil 9 dan 10'a saz, 10 dan 1030 4 kadar orkestra, VAKITın | Küçük ilânl 10defası yüz kuruştur el Kiralık hane — Beşikta; bastırın | basmacı Karebet 4 oda elektrik 2 25 lirm. (2249) Mütehassıs bağçevan — Mü- tehassıs bağçevanım. Istanbul veya An- kara civarında bir bağçede'müşterek ça- lışmak istiyorum. Alakadarların adresime müracaatları. (2224) Bulgaristanda Sofyadı “Elektrik, kahvesinde Stoen Cagslof LUra Oda Sem Nevi 6000 8 Gauatasaray Kargir 150 3 Eyüp Wi 3500 5 Fatih “ 2500 5 Moda Ahşap Her semtte Satılık emlekimiz vardir. 9-12 arasında müracaat. İstanbul dör- gm Vakıfhan asmakat 20. (2297) AL EEE Matbuat balosu 9 Şubatta SEYRiSEFAiN Pire - Iskenderiye Postası (EGE) 29 Kânunuevvel Salı 11 de Galata rıhtımından kalkar, pe a ilânları İ Fen tatbikat mektebinde (mevcut 63 güvercin müzayede ile satılacaktır. Pazarlığı o 30 — Kânunuevevi — 931 çarşamba günü saat 16 ya kadar Har- biye mektebindeki mahalli mahsüsun- da icra edilecektir. Taliplerin güvers cinleri görmek için mezkür mektebe, müzayedeye iştirak için de komisyona müracaatları, (165) (4610) Mahmekei asliye dördüncü hukuk dairesinden; Davacı Memet Ef, tarafından mü) deaaleyhler Hatice naşide Esat muh- lis memet murat ve selim cevat B. ler aleyhine tashihi kayt talebile ikame edilen davanm tahkikatında yapılan muhtelif tebligatta müddenaleyhler - den memet murat ve selim cevat Ef. lerin ikametgahlarının meçhul bulun-| duğu mübaş'rin verdiği meşruhatile! anlaşılmasına binaen tahkikat hakim. liğince mümaileyhler hakkında bir ay müddetle ilanen tebligata karar ves! rildiği ve yövmü tzhkikin 3 —1— 032 günü saat 14 de mahkemede hazır bulunmaları Tuzumu ilan olunur. VAKIT Matbaası Sahibi: Mehmet Asım; umumi nesriyat müdürü: Refik Ahmet Devlet Demiryolla İLK KISIMLARIN HULASASI Times gazetesinden Denies civa bir köyde genç bir kıza taarruz etmiş olan zir zencinin linç edilmek üzere ol. duğunu haber alıyor ve tahkike Sİ yor. Zenciyi, köyün Şerifi tevfik etmiş- tir. Fakat kızın kardeşiyle halk onu takip ediyorlar. Ve evine hücum ede. rek, zenciyi almak istiyorlar. Topla. rup Şerifi nevine gidiyorlar. Arkasında yokuş aşağı bir tarla o- lan Şerifin biyaz evine otuz metre ka- la köylüler durdular ve müşavereye | len Jake, doğrudan doğruya Şerife müracaat ederek zenciyi isti- yeceğini söyledi, ve ilâve etti: — Eğer vermezse kapıyı kırar, Z0rs Ja alırım. — Tamum, biz de sana yardım e deriz. Korkma... Hep buradayız. Şimdi, köylüler de müfrezeye ilti- hak etmişlerdi. Bütün köy oradaydı. Pencerelerden, kapıdan kadınlar baş larını uzatıyorlar, süvariler, yuha!. çekerek at oynatıyorlardı. Etraftan tabanca atanlar da vardı. Galabalık, Şerifin bhçesinin parmaklığına gittik- çe yaklaştı, Jake salâhiyettar bir ta- vurla ilerledi, Fakat, önceden söy» lediği gibi gidip evin kapısını çalaca- Ema, bahçe parmaklığnm önünde durdu. Ve Şerife seslendi: — Hey!.. Matthevs! GKalabalık da ilâve etti: — Hey! .Heyl Tekrar çağırdılar. Cevap yok. Şe- rif, uysallığın en iyi müdafa tarzı olduğuna hükmetmiş (görünüyordu. Mamafi, bir pencereden, Şerifin göl gesi görünüyordu. Adamın elinde, bir çifte vardı. Sonradan anlaşıldı- #£ma göre, zenci, mahzenin en karan- lık göşesine - -büzülmüştü. Şüphesiz, dışardan gelen halkin ve tabancaların! seslerini dinliyordu. Tam Jake ilerliyeceği zaman, bir denbire evin kapısı açıldı, ve önce bir çifdenin tamlısı, #snora Şerifin vücu- du göründü. Şerif, silâhı icap ettiği takdirde omuzlıyacak (o bir vaziyette tutuyordu. Jake müstesna, bütün halk geriledi. Jake kat'i bir sesle: — Mösyö Matthews, dedi, zenciyi istiyoruz. Şerif cevap verdi: — Alamazsınız, ira burada değil, — O halde ne diye silâhımzı böyle tutuyorsunuz? Şerif cevap vermedi. Hallen ara sında bulunmakla kendisini emniyette hisseden birisi bağırdı: — Matthews zenciyi teslim et, yok- sa zorla alırız, Şerif meydan okuyun bir sesle: — Bir şey yapamazsınız, dedi. Si ze, bu adamım burada olmadığını söy» İüyorum. Ve tekrar ediyorum. Eğer buraad olsa bile onu alamazsınız, ve evime giremezsiniz. Bir mesele çık- tığımı istemiyorsanız, dönüp gitme- niz daha iyi olur. Birisi: — Zenci evin mahzenindedir. Diye seslendi. Bir başkası: — Niçin girip bakmamıza müsaa- de etmiyorsunuz? Matthews hafifçe silâhını kımıldat- tu: — Derhal buradan giderseniz iyi © dersiniz, dedi, haberiniz olsun hepi; niz için tevkif müzekkeresi keseceğim. Eğer sözlerimi dinlemezseniz karış - mam... Kalabalık kaynaşmakta devam edi- yordu. Jake parmaklığın önünde, süp sarı kesilmiş duruyordu. Ne yapaci- ilanlârı Tenezzüh arabasından bozulan ve kamyonet halineifrağ olunan ve tenezzüh arabası zamanına ait döşeme ve teferruatıda mar fuz bulunan bir adet müstamel Çentler marka otomobil bilmüza- yede satılacaktır. Talip canların hergün H. P. mağazası Müdür- lüğüne müracaatla otomobili görebilecekleri ve müzayede günü olan 30-12:931 Çarşamba günü saat 14 de aynı makam nezdin- de hazır bulunmaları lâzım gelecegi ilân olunur. (4534) ğini bilmiyordu. Kalabalığın en # kasında olan birisi; — Jake, dedi, me diye sin ciyi almıyorsun. Ateş korkma. Bir başkası: — Elbett ateş edemez.. Yürül- Ancak böyle olur bu iş. Şerif sükünetle: — Hayır, dedi, bir şey me ve alçak bir sesle ilâve etti, ği kim aaşrsa neticesinden ben mes'i değilim. Kimse parmaklığı aşmıya etmemişti, Teşebbüsün boşuna ği anlaşılıyordu. Birisi sordu: — Niçin gidip evin arkasmdan HÜ cum etmiyoruz? — Bir deneyiniz bakalım... gir ne bulacağınızı görürsünüz size mezsiniz diyorum, ve patırdı kopm# dan buradan gitmenizi tavsiye edi Giremiyeceksiniz. Eğer tecrübe seniz, kan çıkar, işte bu kadar. Tekrar mükâlemeler ve al başladı. Fakat Şerif tetik üstüni duruyordu. Etraftan sovrulan lara hiç kulak asmıyor, gayet kanlı susuyordu. Sadece kala bütün harekâtana dikkat ettiği J. tarassut ediyordu. Bir haylı vakit geçti. Kimse kım danmıyordu. Hakikat şuydu ki, J ke bütün cüretine rağmen, ise daki oOhalkm zafmı hi için bir şey yapmıya cesaret edemiyö” du. Yalnız başmada olsa, bus hiç bir farkı (o olmıyacaktı. N halka: — Merak elmeyiniz, sabah olm3' dan evvel zenciyi ele geçireceğim, Diyerek ricat etti, Halk da dağ mıya başladı. Kimisi evlerine d iler. Kimisi dükkünlara veya postö” haneyle köyün yegâne eczah: etrafımda toplandılar. Davies de İ* bessüm ederek uzaklaştı. Halkın lüp olduğuna artık kanaat geti! ti. Yazacağı yazının esası buydu, * Şerif kahramanı olacaktı. Bijahari gidip kendisile bir de mülâkat e caktk. Şimdiki halde. gidip telgrsf çı Senvey'i aramak, telgraf si üzere tertibat almak niyetindey” Bundan sonra da yiyecek teminine $ kacaktı, Biraz sonra telgrafçıyı buldu. gs avey, kendisinin (Times) den oldi nu öğrenince alâkadar oldu, hez masa göstererek yazmasını O yazdıkça telgrafçı çekecekti. yz Davies nereden yemek tedarik ede” ğini sordu. Telgrafçı bunu da tesi” etti. Davies masaya oturdu ve ime başladı. Bütün hadiseyi sırasile g mıya başladı. Halen Yaya takibin; ve Şerifin evine hücumusÜ bu sonuncunun müdafaa ve sir ni kaydetti. Şerifin vazryetini biha” yükseltti. . Serlâvha olarak (M fak olmamış bir linç hadisesi) ker O yazdıkça, telgrafçı sayfaları çekiyordu. Telgrafçı (Times) e sinin telgrafhanesini bulmuştu: — Baldwinden Davies yaziyi Diye başlamıştı. (Times) i vermişti ? — Hadi, yazınız. yaf Zaten gazeteden bu telgraf! ie yorlardı. Davies bir kâğıdı bitiri” # tekine bağlıyordu. Arada sırsd# pencereden, dışarıya bakıyordu zakta, bir yamaçta Şerifin evini! Tarı o pirild yordu. Dışarda Y şey yoktu. Mamafi gazeteci tetkikten de hali kalmıyordu. Tet çı, “o, bir sayfayı doldururken dolaşıyor, > bitirince alıp çel İki genç ahpap olmuşlardı. (Kara Soytarı) mümessili; ilâveten: (Yağcı Jak)