Melimci Rauf gömüldü Edebiyat hayatına mensup bir çok zevat cenaze merasimineiştirak ettiler Ufulünü teessürle yazdığımız Mehmet Rauf Beyin cenazesi dün, Cerrahpaşa hastanesinden Teşvikiye camiine nakledilmişti, Matbuat cemiyetinin daveti muci- bince saat or# ikiden itibaren dostları ve takdirkârları Teşvi- kiye camiinin avlusunda toplan- mıya başlamiklardır. İşlemeli ör- tülere bürünmüş, tabut musalla taşının üstünde sükün ve metruki- yetle sarılı bekliyordu. Önünde, yere ve musallaya dayalı iki çe- lenk duruyordu, birinin Okorde- lasının üzerinde ince bir yazıy- le şu kelimeler (o okunuyordu: “Istanbul Matbuat cemiyeti ,, Matbuat hayatına otuz beş yıl hizmet eden muharrire tek şük- | ran nişanesi,. Öteki çelengin üzerinde bir kadın ismi Nihal Selâmi. Romaucının kızı, hıçkırıklarını beyaz kış çiçeklerinin arasına karıştırıp göndermişti. Camiin avlusu, baştan başa karla örtülüydü ve kefenlenen tabiat, bu kimsesiz ve mühmel ölüye dudağında soğuk bir te- bessümle bakıyor gibiydi. Avluda, paltolarına sıkıca bü- rünmüş, kalkık yakalı adamlar, ikişer üçer kişilik kümeler teşkil ediyorlardı. Darülfünun edebiyat | fakültesi reisi Muzaffer B. bir tarafta duruyor, ötede Hüseyin Cahitle Ismail Müştak, beride akşam gazetesinin muharrirleri, karikatüristi bir yanda, Burhan Cabitle Comburiyet ve Vakıt yazı müdürleri, kapının önünde Hüssyin Rifat, başka bir tarafta, Güzel Şan'atlar san'at tarihi muallimi Burhan Ümit B., Selim Sırrı B., merbu- mun eski arkadaşları Bedri Ne- | but omuzların üstünde, akademisinin | Kâmil, Umumi meclis azasından Hacı Recep beyler... Birkaç eski gazeteci. Sükün içinde, düşünceli ve gözleri yere dikilmiş oturan adamlar. Bazı hanımlar, zabitler... Bir bahriye kaymakımı. Belki akrabası, belki romancının ço- cukluğundan, bahriye mektebin- deki talebeliği, yahut donanma- daki hizmeti zamanından kalma bir dost, Eileri ceplerinde, yanyana, fa- kat konuşmıyarak do'aşın ve içeride camide cuma namazının bitmesini ve cenaze namazını kı- lacak cemaatin dışarıya çıkma- | 9“! sını bekliyen ahpapları. Merhumun damadı Selâmi İz- zet, o kümeden bu kümeye gi- dip geliyor. Kapının önünde duran bir oto mobilden merhumun refikası, başka bir hanımla birlikte indi. Aptülhak Hâmit bey, Celâl sa- hir Beyin kolunda, caddede yeis ve asabiyetle, hayıflana hayıflana dolaşıyor. Nihayet dini merasim.. Ve ta- çiçekler önde, kafile yola çıktı. Cenaze çerken Celâl Sahir bey rica ve ısrar etli ve Aptülhak Hamit bey, tabutun arkasından ayrıla- rak evine girmiye temiye razı oldu. Maçka kışlasının önünde, gene merhumun refikası ibram ve 1$- rarla cenazeyi takip etmeklen menedildi,- arkadan gelen boş o- tomobile bindirilerek geri gön- derildi. Tabut, Maçka kabrista- nımna girdi. Mehmet Rauf, şimdi toprakla- rn Şükrü / rm altındadır. istemiye is- ai M. M. Reisi Dün Ankaraya Gitüi (Ust taralı Hinci sayfada) olduğundan teşvik ve tergibe lâyık görürüm. Kulübü gezdim, idare azasından memlekete hizmet etmek iste- dikferini anladım. Kulübün mü- nevver sınıf arasında hususi bir alâka ve rağbet görmesi şayanı arzudur.,, Kâzım Pş. Hz. muharririmizin diğer suallerine cevaben şu be- yanatta bulunmuşlardır: — Mecliste, tatilden evel mü- zakere edilecek kanunlar kacak- çı'ığa ait olanlardır. Bu kanun- lor bükümet tarafından hemen kâmilen bazırlanmış ve meclise gönderilmiştir. Bunların önümüz- deki hafta içinde meclis eneii- renlerinde ve umumi heyette müzakere ve intaç edileceğini tahmin ediyorum. Bu kanunların icap ettireceği teşkilât vesair tedbirler kısa bir zamanda icra ve talbik oluna- caktır. Meclisin on güne kadar tatil edilgceğini ve bu tatilin nihayet bir ay devam edeceğini zanne- derim. Şubatta tekrar toplanıla- cak ve bütçe kanunu müzakere edilecek, diğer işlere bakılacak- tır. Bu suretle mayıs nihayetine kadar mesaiye devam edildikten sonra belki haziran iptidasında yaz tatili yapılacaktır. Bu tatil de nihayet üç ay devam edecek- izahat aldım. | Bu vatandaşların çok hüsnü ni- | yetle ve çok saf bir maksatla tir. Meclisin bir senelik mesaisi bu izah ettiğim tarzda cereyan edecektir.,, Aero kulüp erkânından tay- yareci Hayrllnnas bey dün ak- şam Haydarpaşaya giderek ayni zamanda kulübün fahri reisi olan Kâzım Pş. Hz.nin teşyile- rinde kulüp namına hazır bulun- muştur. Aero kulüp merkezi itbaf edi- len binada yapılan bazırlıklar bitirilmiştir. Binanın açılma me. rasimi pazartesi günü saat 17 de yapılacaktır. Meşhur Amerikan tayyarecisi Çarls Lindberg kulübe bronzdan bir büstünü göndermiştir. Vecihi B. Istanbul üstünde Tayyareci vecihi B. dün öğle- den evvel İstanbul üzerinde ken- di yaptığı tayyaresile muvaffakı- yetli bir uçuş yapmıştır. i BU AKŞAM Josephine Baker Georges Milton Gaby Morlay Argentina Saint - Granier Roal Toutain Mariget Yıldızlar Rüvüsü ( Opera de Paris) de Le bal des petira Tits bisnes) filminde | her hadissden, İ bam alırlar. Kadın Ve ilham! Ömer Rıza Beyin verdiği cevap Meşhur İngiliz muharirlerinden Cil. ber Frankav, «rasında çikan davadan sönra bit makale neşrede - rek “ka: karısile | dınların bir ilham menbai oldukları” kalenin Ömer Rıza B. ıtişar ettiği memlekete ehemmiyet- gazetemizde olunduğu gibi san'arkâr kirlerinin ne düşündüklerini ankete şar. ressam Türk ve muharrirlerim ının verdik» leri cevaplar dünkü ve evvelki günkü ndu, Bugünde mubar- tir Ömer | evabıni neşrediyo- ruz. Ömer diyoe ki: — Hayatımda bütün ilhamı, sa'yimden ve idealimden aldım, Sa'y mütemadi sa'y ve gayret kadar, sa'y ve gayretin müsbet semereleri kadar insana ilham sayılarımızda lu alayı Maçkapalasın önünden ge- | Ver“ birşey bulunmadığına ka- nim. Kadının erkeğe ilham ver- diğini ipkör etmiyorum. Fakat kadının erkeğe ilham verdiği kadar erkeğin kadına ilham ver- diğine inanıyorum. Hayat yolun- da yürüyen ve hayatın hedefine varmak istiyen insanların birbir- lerine ilham vermeleri kadar ta- bii birşev voktur, Fakat insanlar ya'nız insanlardan ilham almaz- lar, berşeyd ber fırsattan il- Onun için ilhamı yalnız birşeye hasru vakftetmek doğru olamar. Kadının ilkam verdiğini inkâr etmiyorum, dedim, bu bir haki- kattir. Fakat bence erkeğin ka- İ dina verdiği ilham, kadından ak dığı ithamdan daha çok büyük- tür. Kadın hürriyeti, kadın er- kek müsavalı, bu ilamın kuvvet | ve azimetini göstermiye kâfi değidir? | Gelenler, Gidenler | Iş bankası umum müdürü İz- mir meb'usu Celâl, gazetemiz başmuharriri Artvin omeb'usu Mehmet Asım beyler dün An- karadan şehrimize gelmişlerdir. $ Bulgar sefiri M. Pavlof An- karadan şehrimize gelmiştir. ———e— Mevkuflar mahkümlardan çok | edil. | Son zamanlarda tevkif lenlerin miktarı artmıştır; Elyevm tevkifhanede 400 den fazla mev- kuf bulunmaktadır. Buna muka- bi! hapisanedeki (o mabkümların miktarı azalmıştır. GLORYA'da > BU AKŞAM MESELE YOK filmi tekrar başlıyor. (Küçük Daktilo ) filminin ARMAND BERNARD ile ANDRE ROANE ve SUZANNE DEHELLY tarafından. Haftanın en şen filmidir. Bu vodvilin yıldızı olan Armand Bernard ile bir #ğntlik kahkaha. , her manzaradan, | i kesmişlerdi. Acuzenin Müellifi : Nizamettin Nazif Definesi Ressamı : Münif Fel manı mı ? Fransızlara imtiyaz m -Ne ıstiyorsun Venediğe ticaret ed —49— — Orada fazla kalmam.. Zaten mahkümlar bir haftadanberi hazır. Yalnız cellâda ve muhafız bölüklere| Jâzım gelen emirleri vermeliyim... Sor ra rahat rahat padişahımızı ararım. Bendeleri böyle düşünüyor, sultanım bilmem ne düşünüyorlar? — Peki öyle olsun... Paşa tekrar kadını etekledi: — Kaç kişi öldürteceksin? — Hazırda on beş kişimiz var, İs- terseniz bir kaç kişi daha buldurayım — O senin bileceğin iş... — Malümya Murat hanın emri ö- zerine geçen cuma siyânet yapılma! nıştı, , Sultan “Ne dersin?,, gibilerden Ke- ranın yüzüne baktı, . — Kâfi, — dedi — Yahudi karısı on beş kişi az değildir.. Fakat halkın gözünü korkuta bilmek için öldürüle. cekleri iyi seçmelidir.. — 000. Hânımecığım meşhur fal» cı kadın da bunlarla beraber baytayı yiyecek.. Malüm a.. Murat hanın oda» sina konan çeki taşı bu kadının falım- dan çıktıydı... — Haa... O falcı bir kadın mıydı? | — Beli... — Eh peki. Bu sırada Keranın birdenbire aya- ğa kalktığı görüldü: — Paler... Palet... Sakın bu 0 olmas — Hangisi? — Kim? Subaşıyla sultan bir ağızdan sor-| muşlardı. Yahudi karısı, elini kalçasına ba- sarak sultanın burnu dibine yanaştı: — Sen bilmezsin, — dedi — Onu Rehadan getirmişlerdi. — Rehadan mı? Reha meresi? — Bir âsi yerdir — diye izah etti! Derviş paşa — Anadolunun bir cani- bindedir. Isyanıs biri biter biri başlar. Şimdi gene isyan halindedir. o Halil; paşa kulunuz daha iyi bilirler ya... Bir| yeni zorba türemiştir. Sudrâetn İbrahim paşa (ORumeli taraflarında gezedursun Anadoluda ysile artmaktadır. — Yas, Demek kul tayfası ayi ak! direyor, — Ehemmiyetli bir şey değil... Si- vası almışlar. Kayseriye sarkıyorlar» mış... Mesele değil. Paşanın bu tesellisi cahil saraylr nım içine bir ferahlık serpti, elini göğ-! süne baste, rahat bir nefes aldı: — Neyse... Ben de mühim bir sey| sanmıştım... Eey Kera, sen bir şey anlatıyordun... Yahudi karısı isyan (o hadisesiyle çok alâkadar olmuştu her nedense ki, birdenbire devam edemedi sözüne... Hatta biraz da heyecanlanmıştı. — Evet, Ne diyordum? Ha. Evet, evet. İşte bu kadını oradan getir- mişlerdi. Bunun çoluğunu çocuğunu Kocasının kellesini halk, günlerce saray önünde seyretmişti, — Yaz. E, bunu neye öldürme diler? | | — İşte onun esası malüm değil. O zaman, Dur bakayım. Evet Hüse. yin paşa burada sadaret kaymaktımıy- dı, İyi bilirim, ben gider gelirdim « vine. » — Şimdi nerede bu paşa? — Vallah bilmem. O galiba Ha- beş taraflarına sürülmüştü sonradan. Yazan: Ğ. Feudau — Peki. Hüseyin paşanın alâkas” ne bu işle? — E o, tutturdu onları. Bu aile çok zenginmiş.. Fakat hazinelerinin yerini bulamamışlardı.. Hüseyin pa- şa onu (belki bir gün söyletiriz) diye bekletirdi.. Sonra kendisi (gözden düşünce kadın Yedikulede unutulmuş olmalı... Odada bir an sükün oldu. Üç kas | fadaş düşünceye kaldılar. . Kera elle- ri arkasında bir aşağı, bir yukarı bir müddet dolaştı. Sonra subaşıya yak - Jaşarak, damda yarenlik eden mar « nık kediler gibi omuzunu paşanın ko- luna sürttü. ONLAR ERMiŞ MURADINA — Bu işte para vardır— dedi” le sen de bir taliln; dene baka — Öyle öyle. — diye hak veri raya sultan - Senelerce (o zi kalmak onun sinirlerini er | gerektir. Zannederim ki artk yete kavuşmak #ster, — Hafif tertip bir işkence Yİ be ve bir az da kurnaz hareket © kadın sırrını söyler gibi gelir — Sen ne dersin paşa.. iş paşa bir saniye kağât) kundu, Sonra ellerini ağuştu! ) — Vallahi bilmem... —dedi ” bu kadını eennetmekân padişah Vikte ziyaret ettim karanlıkta bir baykuş gibi parlıyordu. V€ kindardı.. Haditti, Velhasıl si zayıflamışa benziyordu. Mama demki sultanim emir buyurur!” bette bir çaresine bakılır. Ama gi söyl Söylemezse.. rlemezse verirsin cellâi sar baltayı. i — Ferman sultanımm.. Paşa, bir daha, eğildi. ri gülyağı kokan eteğini bir dn Bu sefer kendisin; alıkoyan ol Geri geri giderek odadan id İki kadın bir müddet beki Sokak kapısı kapandı. vee çakıl taşlarını ezerek yürüyen © sesleri işitildi. Bir müddet daha sustular Kera kollarmı açtı: — Gel benim kızım! su yavrum.. Allah bana bu günle gösterdi ha... Artik ölsem de yemem... Sultan, yahüdi karısınm sö naklarmı bir kaç defa © öpi yanaklarmı onun dudaklarmdaf tararak aayğa kalktı: — Artık ben gitmeliyim... rim endişeye düserler.. adi yırlı bir iş getirdj mi? — Daha konuşmadım... — Konuş da yarın bana gel iş gördürmek için yâlyarmıya yok... Sarayda bundan böyle, e! yalnız ben olacağım.. Ne Sti | Venediğe ticaret fermanı mı? Fr? lara imtiyaz mı? Eiçilerden çevirmek istediği bir enlirika m Gel bana o santte yapayım işini il BİZ. Parmakları oynatarak gır” tı: — Anlarsın ya. Parrra! Kera: — Kolay.. — dedi — Sen git de... Sabah ola hâyır ola. Sultan yaşmağını taktı; evde tı. Kera bahçe kapısına kadar yi etti. Sedyesine bininciye kadi” | kasından baktı. ğ Sonra kapıya kol demirini © odasına döndü. i mun Ressamlar toplanıyOo” Güzel San'atlar birliği !€“) şubesi heyeti umumiyesi i€“ edeceğinden azanm 29: 12 / Salı günü saat dörtte AlaY küne geimeleri rica olunur: Darülbedayi Temsi Bugün akşam saat 21,30'da Vodvil Tercüme eden: li | Vasfi Rıza ve İİ Bedia M. Halk gecesi. nl | | Yakmda: MAYA sinemasında Bugün ve yarm sast matinesinde proğrama | Zengin Varye Numaralı /