—— 4 < VAKIT 13 Eyi 1931 Hatıralar TN İ Küçük Haberler * OKSFORD TALEBELERİ Evelki gün Piyerleti vapurile şehrirri İze Oksford darülfünunundan 25 ta 'lebe gelmiş şehrin görülecek yerlerini gezdikten sonra dün akşam ayni vapur la hareket etmişlerdir. * TİCARET ODASINDA — Bir ay danberi mezun olan ticaret odası umu mi kâtibi Vehbi beyin mezuniyeti bit- miş ve dün vazifesi başına gelmiştir. * ŞEHİR SULARI — Şehrimizde Dizanteri hastalığı olmadığı anlaşıl| masma rağmen belediye sıhhiye mü- dürlüğü şehir sularmın sık, sık nümu- neler almarak tahlili için alâkadarla- ra emir vermiştir. * CUZ'İ KÜSUF — Dün bir küsufa olmuş fakat bu yâİnız Behrenk azı civarından görülebilmiştir. (Vakıt) ım Tefrikası Dr) Ae. İSA | Öldürülmüş adamların kanları kestil leri koyunların kanlarına karışmıştı Bu maktüller isanın nazarında günahkâr dılar. Çünkü onlar da kan dökmüşlerdi İsayı bir filosof olarak & gösleren Pilet askerlerini gönderdi ve hâl malümatfüruş ve (şaşırtıcı | eser-birçoğu kesildi, sözünü Lüka inellİ lerin intişar ettiği bir devirde; alelâde İsa hakkındaki şu sözlerile | tetsİ bir takım müfessirler, yukarda (va-lettiğini söyler. Lükanın sözleri # 17) dan naklettiğimiz satırlar arasr|lardır: “O vakit bazı kimseler İSİ ma “Kötü işlerin müstahak olduğu hü-|Piletin Celilden gelen birtakım adi küm süratle infaz olunmadığındaa in'ları keserek onların kanları İle k& san oğullarının kalbi kötülük etmekileri kurbanların kanmı karıştırdığ arzusu ile doludur. (1) sözünü karıştı haber verdiler. ran sahtekârların ( ilâvesini o İsaya Hadiseyi daha makul bir surö yüklemekte, ve bu sathi, ve ancak is-'anlamak mümkün olsaydı, bu Iki! tihkara değer hikmetleri yüklemekten|limin kanaatini reddetmeğe mahal e Menfa hayatı manevi mevcudiyetin mematı demektir Menfanın tahribatı — Si bir adam — Bir yeis feciası — Gayrı muntazar bir telâki — Üstadın şüpheleri — Veda ederken — Bu ilk mülâkattan kalan tesir. — 66— Yazan : Halit Ziya Menfanın (tahrip küvveti ne desİziyen bir yere götürmekte olduğuna mek olduğuna Süleyman Beyin avde-|dikkat edince anladım. tinde, izmihlâli halini görünce vâkıf © Süleyman Bey orada bir teneşi oldum. Ancak bir sene süren bu musi| üstünde, henüz elbisesile, bihareket,| bet, kurbanını kemirmekte acele eden) biha şakağında (bir kan pıhtısı) bir açlıkla onu maneriyatından başlı-/ile yeşil bir çehre ile yatıyordu. Ağla- yarak cismaniyetine kadar dişlerinin mak, haykırmak, üstüne kapanıp © arasında ( ezmiş, çiğnemiş, onda ziha-|nu kucaklamak icap ederdi; hayır, bun yat, pürneşe, daima kendisine tuhaf/ların hiçbirini yapamadım, ağzımdan görünel şeyler için kahkahasını sal-/bir feryat değil, bir kelime çıkmadı. vermeğe, sonra kahkabasını keskin bir| Sadece Mustafa Beyin eline yapıştım, hieviye — ile tereeme etmeğe meyyal MEME Ae ğe Ayaz İshaki 8. Varşovada Yeniyıl gazetesini manasile... müstehzi one varsa onları emmiş bi tirmiş (gibiydi. Şimdi o dalgın, bir bulut içinde sinmiş, sanki siyah bir adamdı; uzun sükütları vardı ki eğer) bunlar bir düşünceye delâlet (ediyor idiyse bunun ne kadar müz'iç ve mü tip bir iş olduğuna vakit vakit yukarı kalkan (kaşları, ve kırışan alnı bir işret teşkil ederdi. Onu her | hangi; bir bahse celbetmek O lâzemgelse san- kibir merdivenin üstünde uyuya kal- mış bir adamı kucaklıyarak yere in| dirmek, ayakları üstünde (dik dur- masına (çalışmak lâzımgelirdi. Hiçbir zaman ne nefye gönderil-| mesinin esbabını, ne menfada geçiri- len hayatım safahatını omuntazam bir silsile halinde dinlemek mümkün ol- madı; Hele muhabbetimin onun rinde (tcessüs eden nüfuzunu istimal ederek istikbale (dair irşatlara, ba- basından intikal (oeden ve her halde onu servete yakm bir si'a içinde ge- çindirmeğe kâfi olan şeyin veçhel İsti- maline dair telkinlere teşebbüs etsem muhakemesine kuvvetinin fevkinde! bir ameliye tahmil olunuyormuşçasın. ellerini uzatarak: — Yeter!.. demek istiyen bir yorgun halini görürdüm. Bu feci tahavvülü, o ateşten tahmir olunmuş kâdâr ( in'şinle müstait fit. retin bu sönük halini herkesten ziyade ben görüyordum; fakat benimle be- raber kısmen herkes de (görüyordu. Onün için mümkün mertebe yalnız! kalmamasına dikkat olunurdu, ve Gün düzden ziyade geceleri vakit geçirmek için şurada burada uzun uzün kalış” larmda (ekseriyet refakatinde Kadı- hanlızade hoca Emin Efendi bulunur du. Bir aralık onun her geceyi Elham ra gazinosunda geçirdiğine o vâkıf ol- dum, hayat tarzlarımızın ayrı istika- metlere tevecciih etmiş olması harekât ye sekenatından beni sirasile haberdar! etmeğe mini oluyordu; o fakat daima| Içimde onu düşünürken, denizin derin Jiklerine inen bu maneviyeften suyun sathında kalarak yüzen bir şeyin, aşk iptilâsının hâlâ mevcut olup olmadığı- na dâir zihnimde bir sual uyanırdı. Bir gün bankada bermutat işlerin İzdihamı (arasmda meşgul idim, bir- den yanımda dehlize açılan küçük pen cerenin önünde bir gölge ( farkettim! ve mütelâşi parmakların cama vurdu- Kunu işittim. Başımı çevirerek orada dedemin eski çıraklarmdan habeş Ha- & Selimin yine kendi gibi habeş oğlu Mehmedi gördüm. Senelerden o beri kendisine rasgelmediğim Mehmedin siyaha yakım rengi aslisi bulanık bir kireç rengine dönmi Elile ba- na: — Gel! dedi. Fırladım, çıktım, o zâman yüzüme bakmıyarak: — Sü- leyman Bey. diyebildi. Yutkundu ye ancak: — Yaralandı. diyebildi. Derhal anladım ki hakikat yalnız. bundan ibaret değildir, fakat ne ben sormağa, ne o söylemeğe cesaret © demiyorduk. Biraz sonra ikimiz de 8 rabadan atladık ve gureba hastanesi- nin kapısından havlusma geçtik. , En evvel bir tarafta amca Sadık| Beyle akrabadan (müteşekkil bir hal; ka gördüm, hep bana bakiyorlardı. Sonra amca baştabip Mustafa Beye beni göstererek: — Götürünüz de gör sün! dedi. Bu cümle bende evvelâ: — Yaşı- yorl,, ümidini uyandırdı, lâkin Musta fa Bey beni elimden tutarak yukarıya hasta koğuşlarına tevcih edeceğine ta| havlunun öte tarafında mahzene ben-| li | “beni buradan çıkarın onun ve benim ellerimizin bu birleşme si bir zelzele gibiydi, o mu titriyordu, ben mi titriyordum?.. Bende ve bütün ailede, hele biçare annesinde bu mâtemin tesiratmı anlat mağa lüzüm yok. Nihayet öğrenildi ki Süleyman bey yine meyus bir aşkin ne ticesi olarak o gece Elhamrada sevgi-| lisinin karşısında, hiç (o beklenmiyen bir zamanda, © tabancasını şakağınn dayamış ve intihar etmiştir. Niçin? Bunu tamamen mümkün olmadı, ihtimal kendisinden sebebini sormak mümkün olsaydı o da cevap veremiyecekti. Bu yeis hareke. tine onu sevkeden aşkı mıydı yoksa iflâs eden hayatı mıydı?.. ... Bu sıralarda mıydı, daha evveli miydi, tarihini sıhhatle tayin edemi- yorum. Bir gün bankadan çıkmış ve rıhtımı takip ederek mektebe doğru yollanmış idim. Birden deniz kenarım- da rıhtıma (bağlanmış bir o vapurun! karşısında birisini gördüm: Onu arka dan görüyordum, fakat derhal tanı. yarak hayretten dondum. Recai zade Ekrem Bey.. Bu nü sıl oluyor? O İzmirde ne arıyor, ye bu! rada vapurun arkasındaki oyazıyı bir muamma halledercesine niçin temaşa ediyor? Bu o derece (Ogayri muntazar bir şeydi ki aldandığıma hükmet. tim, yalnız resmini uzun uzun mua yene etmiş olmakla tanıdığım üstadın şu deniz kenarında dikilmiş pür dik kat adam olamiyacağına karar verdim. Aksine kajl olsaydım, onun hakikaten| Recaizade olduğuna hükmetseydim ken dirile muntazaman muhabere ettiğim üstada yanaşarak: — Ben, sizin gıya- ben tanıdığınız filânea. diyebilecek -| miydim? Hiç zannetmiyorum ki bu kuv) veti (o bulabilmiş olayım. Hatta ora- dan, belki dönüverir de beni tanır kor kusu ile, kaçtım; beş on adım sonra tesadüf karşıma Tahir Kenan çıkar. dı. Onu ellerinden tuttum: — Sen Recaizadeyi tanır mısın? — Nasıl tanrmam? dedi, | anlamak! çıkarmakta olan Şimal Türkleri ediplerinden Ayaz ishaki B. Şeh- rimize gelmişti tehaşi etmiyorlardı. - Bunlar, bütün günahkârların . İlâhi gazap ve azaba uğramalarının yalnız bir zaman me elesi olduğunu ifade eden tıflane fik- ri ona atfetmeklen zerre kadar tered- düt etmezken £ kitabı mukaddese en! az vükıf olan bir kari onlara yine ki-| tabı mukaddesin (o şu sözü ile cevap verebilirdi: “Yolculara (sorunuz, siz onların işaretlerini, tanırsınız. (Nice demler olur ki kötü adam helâk gü - nünden uzak kalır, fakat bunlar ancak gazap gününe yaklaşıyorlar.., (2) Bununla beraber bir kimse gafil kalmadığı bir nokta, İsanm, devrinde ki bütün mesihler gibi bu dünyadaki haksızlıkların o nasıl telâfi olunacağı| na dâir bambaşka bir fikir beslediği dir. Onun telâkkisine göre öyle bir an huldl edecektir. O (ati) hulül ettiği! zaman bu dünyada ıstırap çekenler ve| mücadele edenler (ilâhi meleküt) wn zevkini sürecekler, buna mukabil kötü ler bu ilâhi meleküttan koğulacaklar-| dır. Yuhanna incilinde, İsanın ana - dan doğma kör adamın ne kendi işle- iği, ne ana bahasınm işlediği günah| yüzünden O kör olmadığını söylediği rivâyet âlhnuyer. (2). Ber iim Sanma wuç ve ceza hakkımdaki telâkkisinin E yüp kitabmın telâkkisine tamamile mu tabık olduğunu göstermektedir. Onun için Lükadan yukarıya nak- lettiğimiz muhavere bizi bir takım te nakuzlara düşürmemek icap eder. Kat'i olan bir hakikat, İsa tarafın- dan söylenen sözlerin, tarihi sırasile tertip edilmemiş olduğudur. | Meseli o İsanm mabetteki sarraf lara ve sığır, koyun satıcılarma hü -| cumuna, mabedin yakılmasını isteme sine ait vekayi dördüncü incilin son muharriri tarafından, hakiki ve tari hi yerinden ayrılmış, bu hadiselerle! İsanın tevkif, muhakeme ve mahkü- miyetine müteallik hadiseler arasında ki münasebet ortadan kaldırılarak bertaraf edilmiş, bu hadiseler onun me sihlik devrinin mebadisinde vukubul - muş gibi gösterilmiştir. m Vekayiin sırasmı bu şekilde tahrif etmekteki maksat tamamile aşikârdır. nla beraber Re| o da bize doğ Ge eaizadeye karşi gittik, iru, hep vapurların birer birer ismini okuyarak geliyordu. Nihayet tam karşılaşınca o Tahir O güya bu te sadüf mukarrermişçesine (hiç şaşma- dı, hatta ben kendisine takdim olun'u — Ya, siz misiniz?.. bile demedi. Sanki © sabah biribirimizden ayrılmışız da İstanbulda köprü üstün- de buluşmuşuz gibi, Bize anlattı: Onu Abdülhamit bir heyeti tahkikiye riyasetinde — Trablus garbe göndermiş o Evvelâ bunu bir nefye benzeterek endişe etmiş, lâkin hakikat öyle değilmiş Orada i yı vazife olunmuş, sonra İş bitince çü-| rük bir vapurla avdetlerine irade çık- mış. Niçin bu Çürük vapura bindirik- mişler? Buna ©Peyce zihni ilişmiş. Bir çok arızalardan sonra nihayet İzmire gelmişler, fakat zihnine n şüphe. hususile seyahat refiklerinin (o tab'ına hiç muvafık gelmiyen hal ve tavrı, onu o derece birir eteliş Kİ nihayet”İzmi- re çıkmış, Fakat burada durmak, tarım mak şüphelere sebep olacağından he- men diğer bir yapurla dönmeğe azmet- miş. O vapur ancak ertesi gün buluna bildi. Hiçbir yre€ çıkmıyarak, İsmi - rin hiçbir tarafın! Börmiyerek burada geçirdiği o saajlerde zihnen o kadar meşgul, kendisini ittikçe istilâ eden şüphelerle ve (©ndişelerle o dersce muhat idi ki benimle uzun uzun konuş mağa bile kudret bulamadı. Yalnız veda derken: — Artık İs- tanbula gelseniz, orada dalma bulu- şurduk ve görüşürdük; deği. Ve bu| İstanbula davet bende günden güne büyüyen bir ihtiyac şiddetle tutuştu- racak bir körük vazifesini gördü. İşte Recaizade Ekrem Beyle ilk mü lâkat bu suretle vukua geldi. Halit Ziya: Uşşakizade Her ku Elektrik VE Tezgâhları SAT VERESİYE Metro Han: Beyoğlu — Elektrik Evi: Beyazıt Muvakkithane Caddesi 83 Ki iskelesi No. Çünkü bu şekilde hareket, İsanın ie yan yapan bir müfsit sıfatile muhake me olunduğuna dair bir fikir hâsıl ol. masına mâni olmaktır. Halbuki bu esası hiristiyanlar da kabul ediyorlar| dı, Löka ineilinin sahibi buna işaret ederek: “Kavmi tahrik ediyorlardı. vvette Maotörleri (2) der. Fakat buna rağmen vekayiin| İsırası karıştırılmış, İsann — tevkif) ve muhakemesine ait vak'alar, hare ketinin mebadisine getirilmekle gerek yahudilerin, gerek Romalıların İsa tarafından yapılan işleri adli takibata değer mahiyette görmediklerini onun i| çin İsanın o senelerce mabette vaazet- meğe ve çalışmağa devam ettiğini gös termektir, Lüka, Markosun incilini okuyan ve bilen bir adamdı. (Buna rağmen Tika, İsanm “Bu mabedi yıkacağım,.| | nil yerine koymamış, bunun yeri ne yahudi ( ve kendisince sahtekâr 0- lan şahitlerin ağzından bir takım söze| | İ ler söyletmiştir. Bu şahitler, hep i E de SATILIR di. Lüka, (İsa) nın telmizlerile vuku- hulan mükâlemelerinin sırasını da İstefanos aleyhinde şehadet etmişler) mazdı. Bundan maksat Piletin sarrafl$ ve satıcılara tanrruz eden ( İsevif karşı vukubulan » mukabil hareli işaret etmek, ve bu hareketin arife! nü vukubulduğunu, o bu sırada İH yunların kesildiğini ve İsanm mâ ten o çıkarak kendisine yemek İV lattığı yere gittiğini söylemek emeli o zaman Lükanın rivayetile tam tavazzuh eder. o Çünkü o zaman herkesin günahkâr yaşadığı umumun tövbe etmeleri icap ett değil, fakat felâkete götüren yol geri dönülmesi ve henüz vukubular tecavizane ( hareketlerden dolay! be edilmesi icap ettiğini söylemiş “ Tur. d İsa, öldürülen adamlarm kani ür di ile kesilen kurban kanlarmın biri ne karıştığı haberini getiren ada ra, maktul düşen arkadaşlarım yatta kalan arkadaşlardan daha 4 günahkâr olmadıklarını, hepsinin £ ayni derecede isyana karıştıkların nun için tövbe etmiyenlerin matlöğ ayni şekilde helâk olacaklarını ix8 miştir, İsa bu sözlerle suç, ceza, “iğ nağkımda “umum veysnatta bul maktadır. Bilâkis İsa, vuku hadisat ile son derece alâkadar e di hatta muayyen hadiselere işaret di sözler söylemiştir. g O halde maktul düşen (Celil) di lisinin günahı ne idi? Bunlar İ“* arzusu hilâfmda ne yapmışlardı? Bu snale cevap vermek için Ms sun şu sözlerini hatırlamak Vini Markos bu sırada vukubulan haf lerden bahsederken “ihtilâl esnası” katil filini irtikâp eden fitneciler» ş lunduğunu anlatır. İsa, kendi vicdanile uzun uz3ö mücadele ettikten sonra arkadas! nım silâh taşımalarına müsaade ede onların bu silâhlarla kendilerini m faa etmelerini kabul etmişti. Fs” bu müsaadeyi veren İsa taraftarl nm şehre akın ederek Romalılar! Romalı Pileti kesmelerine müsaade miş miydi? Isanın böyle bit harekette bulaf'İ ğunu kabul eden bir kimse yoktur. İsanm maiyetinde bulunan # ritlerin maksatlarını ve plânları zah eden Josefüs, hatta İsayı ittü eden Romalı müddeiumumi bile 0 böyle bir tecavüzü emrettiğini söyle İmektedirler. Onun için bitaraf bir müverrih, sa! Kudüse girmeden evvel, taraftari” nın kan dökmemek için elden | #©İ her vasrtaya müracaat etmelerini * siye ettiğini kat'iyetle kabul edebi Muhakkak olan diğer bir nokta, © ritlerin, ve cengâver olan Ceaji » Visinin, bir kere silâhları sıyırdı sonra kan dökmeden onu tekrar X na sokmıyacaklarıdır. Umumiyetle dünyayı anlıyan insanlığı tanıyan, bilhassa Kudüs Til ve Romayı iyi bilen her insan betteki | satıcılara ve sarraflara K9) vukubulan taarruzun. (herhalde | kaç İnsanım hayatma mal oldufi takdir eder. Bunu anlamak icin * osun on beşinci babını okumağa tiyaç yoktur. (Bitmedi) bormus bulunuyor. İ Müdekkiklerden Brendts, Goethal jile beraber (Josefüs) ün “Roma valisi; adıköy 10 Üsküdar Şirketi Hayriye ———— (1) Vaz V8 - 11) (2) Kitabı Eyüp (21 - 29) (8) Yuhanna incili (3 - 8)