23 Nisan 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

23 Nisan 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

« hünu EİN Gazinin beyannamesi Büyük şef, yeni beyannamesinde halk fırkasınım fikirlerini teker, teker düstur halinde teshit etti. Fırka prog- ramını muhteva itibarile başka fırka ların programlarile mukayese etmek » belki mümkündür, Fakat lâzım olan Şey, yapılması arzu edilen şeyi değil, mümkün olanı tabiatin zaruretini bu, lup formül halinde ortaya koymaktır. Eflâtun çok güzel etimhuriyet plânları kurdu. Fakat onun cümhuriyetleri plâtonik olmıya mahküm oldu ne in sanları tiranların istibdalinden kur tardı, one de insanlar Eflâtınm cünt huriyetinde (yaşamak saadetine maz- har oldular. Müspet devlet ada- mı ile mazariyecinin farkı Obur dadır. o Devlet ren tesbit eden insandır. Gazinin fırka prensiplerini izah eden satırlarında realitenin kuvvetini, ifadesini, vuzu- göremiyenler (varsa muhakkak (kendilerini ((ütapi) ye kaptırmış insanlardır. Köylü için, ki çük esnaf için, büyük sanayi İçin, ko nan teşhisler biribirini tamamlıyan, biribirini takviye eden hakikatlerdir. Bu vazyetlerin arkasından görünen bugünkü Türkiyedir. di Fırkanın umumi karakterini çizen (üalkçı, milletçi, lâik, devletçi inkılâp Şi) çizgileri, duran, yerinde sayan, ha yatı sadece kendi dar kadrosu içine #*kmıya çabalıyan (statik) bir fırka programı İle karşı karşıya olmadığımı 31 anlatyor. İçtimal ve siyasi teşekkülleri öldü- ren vaktinden evvel ihtiyarlatan sarsak bunak haline koyan yegâne İl let (statik) Teşmektir. Çünkü hayat du ven bir şey değildir. Madde değişiyor, hayat değişiyor, cemiyet mütemadiyen yeni hamleler, yeni sıçrayışlar yapı- yor, Tabiat, kupkuru bir madde değil, mütemadiyen olan, mtüemadiyen oriji nal terkiplerini ortaya atan, mütema diyen tezatların çarpışmasından kuv. vet alan bir olustur. "Madde istihalede, hayat istiahlede, ruh istihalede, cemi- yet istihalede.. Bütün tabiat ve cemi yet tarihi bir oluşun, bir hareketin dev relerini gösteriyor. Cemiyet, bilhassa siyasi taazzuvlar €n seyyal olanlarıdır. Maddenin hayatında inkılâp pek gekillere (o ayrıldığı (oOhalde siyasi hayatın tahavvülleri, inkılâpları da ha şiddetli, daha sayısız bir haldedir, Çünkü onun katılaşmamış bir hayatiye ti vardır. Siyasi hayata hükmeden nice inkılâplar vardır ki, kendilerini derhal çemberlemişler, statikleştirmişler İn. kılâbın hayatiyetini öldürmüşler yani hayatm hamlelerini kaskatı bir hale koymuşlardır, inkrlâplar bu cins inki- lâpçıların elinde daha diğarken fosil. leşmeşir. Gariinn ve halk fırkası o şeflerinin en büyük kudretleri yeni Türkiyeyi sta tik bir hale koymaktan çekinmeleri ol. muştur. İnkılâp fırkasını doğduğu günden beri dinamik bir siyasi ve içtimai uzvi yet olarak görüyoruz. Gazl son beyan. namesinde halk fırkasinm dinamikleş mek şuurunu fırka programına 644 © larak kabul etmekle halk firkasının hayatla muvazi bir istikamet aldığını işaret buyurmuştur. Dinamik üzviyet- ler yaşıyanlardır. Statik hayat tasav. *vuru mezarda hayat gibidir. SADRİ ETEM Postada Tayyare ile nakliyat başladı Posta idaresi tayyare ile mek- tup nakletmeğe bu mektupları posta merkezlerindeki hususi gi- şelere kabul etmeğe başlamıştır. Tayyare ile gidecek olan bu mek- tupların tayyare zaromı 20 gram ağırlığında adi bir mektup için ya, Bulgaristana yedi bu- u Macaristan Avustur- ya, Çekoslovakyaya 12,5, Fran- sa, Lehistan, Almanyaya 20, Belçika, ingiltere, Felemenk, Da- nimarka, ve ispanyaya 25 kuruş- ter. adamı realiteyi gö onlar: istikbalin temeli çocuklarımızdır Denilebilir ki, çocuğu olduğu gibi'du ki (zafer kuvvetinin uçlarını — sağ tanımak, onu varabileceği nihayete ka'lam bir aile hayatında, iyi o bi çocuk! dar inkişaf ettirmek için bugünkü ka- ve gençlik terbiyesinde aramalıyız.) | dar hiç bir vakit çalışılmış “değildir.) | Bugün menedi bir millet yoktur ki Bu alâkaya işaret için olacak ki (ço çocuklarının ihtiyacını ve terbiyesini, cuk ve aile terbiyesi) ne ehemmiyet hayati işlerinin başma almamış olsun, verilen memleketlerde asrımıza (çocuk (gençlikten evelki hatainrin dilzelmesi iasrı) denilmiş ve çocukların yaratıcı)le ilerdeki inkişafın bir kat daha mü- kuvvetlerini gösteren sayısız omeşri:kemmel olacağına) inanmamış bulun. yat Ne Ka Bu husus sun. ta res r ve fotoğraflar rinde tet o Avrupada hükümetin bütçesinin yet kikat yapan (ruhiyat âlimleri) Çocu mediği yerlerde çocuk bahçelerinin. ğun bugüne gelinciye kadar (hakiki ana mekteplerinin açılmasını şehirle: hüviyetinin iyice anlaşılmadığını söy- rin ve belediyelerin deruhte ettiğini gö lemektedirler. o Hakikaten cocuk re- rürüz. Süt damlaları, çocuk yuvaları, simleri, uzun zaman tabii olmaktan kum havuzları, ziyade hayali, melek kanatlı bir in-'Jar, san yavrusu olarak ve mâverai bir tatil âlemde tasvir edilmiştir. Resimlerde! de, elbiseleri, (kıyafetleri, saçları taranması hep büyüklerin takli: muştur. Bu gayri tabiilik, bu büyü lere uyuş ve benzeyiş, eskiden çocuk ki larm sözlerinde ve konuşmalarında da| açık ve kapalı banyo. açık hava mektepleri küçüklere kolonileri (o ve kampları, çocuki seyahatleri, oçocuk okuma (odaları, içocuk konserleri, çocuk (o sinemalar, çocuk mahkemeleri, istirahat ve şifa üesseseleri, mütenevvi mektep teş lâtı hep şehirlerin, hükümetin cemi- belli olurdu, Çocuklar bizzat babala Yetierin, çocukluk ve gençlik dairede rma karşı ela şahs ile, siz veyagirinin idare ettiği işlerdendir. asilsade İse zati devletleri! diye hitap! (o Tekrar evlerimize dönecek olursak! İederek konuşabilir | ve babalarını pek burada, çocukların dünyaya geldikleri devrek görebilirlerdi. ,İbu vatanlarında bir hak sahibi olduk! 18 inci asrın sonlarına doğru bilhas ları, sıhhatlerinin o ve gıdaların ay- sa Russonun tesirleri — tabiate gö-r! bir ihtimama tâbi tutulduğu daha, re bir pedagoji esası, tahinte göre Ziyade ofaraziyatta Okalıyor. Çocu. bir din, tabiate göre bir siyaset, tabii dun ayrı bir odası, veya hiç olmazsa| haklar. Hüriyet ilâh yolu kıymet oyuncaklarile döşenmiş bir köşesi he- lenmiye başlayıncadır ki k haya. nüz pek az ailelerimizde görülebiliyor. tu da tabil ve serbest muhitini bulabil Onun bu köşeye ihtiyacı vardır. Çün! miştir. Bu zamanda ressamların eser kü çocuk evvelâ oyunla inkişaf eder. lerini tetkik edersek ilk odefa olarak Büyük Alman şairi o Sehillerin değiği oynıyan çocuklar, ayak üstü meyva Yİ- gibi (insan, oynadığı sahada ve oyuna yen ve yahut annesini kucaklıyan ç0- doymakla tam bir insan olabilir) yine cuk resimleri görürüz. Eskiden çocuk hu sebeptendir ki çocuk bahçelerinin larımı, çocuklarının ışıldıyan gözlerini, tedris metodunu oyun ve meşguliyet a zi resme ya Me içinde öğrenmek teşkil eder, rafa çektiren ebeveyne © kadar Sesa) (o 'Terbiyede, çocukların hayatı, ruhi) düf edilmez. (o Bugün bile babalarımı| çaziyeti tali ve tetkik edilerek muh zan zengin çocukluk resimlerini bula-| telif devrelerdeki inkişafları takip e miyoruz. 3 dilerek ve bütün bu tezahürlerin sebep Bu sadece bir fotoğrafçılık mesele) leri araştırılarak ilerlemek lâzımdır. si değil, doğrudan doğruya çocuğa (o Daha sonra ilk geneliği takip eden ehemmiyet vermek meselesidir. Eeki-|bülüğ çağında çocuğun okuyacağı lek den çocuğun hayatını, tabistini meş-İtürler, (o bulacağı arkadaşlar ehevey- esini ve faaliyetini tetkik eden #ain”|nini cidden meşgul edecek kadar mü- atkârlar (o yetişmemiştir. Bugün İse himdir. o Unutmamalı ki; çocuk ve bil çocuğun çehresini karşısında tutan. hassa genç sadece (opederane (sevgi. ona saatlarca bakan, onu samatlarr. ye değil, bir arkadaş sevgisine de muh nm mevzuu yapan İnsanlar ve meslek façtır, Ve en çok bu zamanda çocuk- ler ne kadar çoğalmıştır. Ve bu ancak jar, anlamak güçtür. Çünkü onlar çocuk asrında tahakkuk edebilmiştir. en çok kendilerini saklamağa ve gizle. Bunu herkesten evel Rumsoya med- m; aliştkle bir devreye girmiş yunuz. Çünkü (Emil) inde eminim|bulunurlar. İki biz çocukları tanımıyoruz, ve bütün! o Ekseriyetle çocuğun yalan söyleme İhatalarımız. onu tanımamaktan İlerilsi, bir sey | çalması, verilen emirleri geliyor diyerek çocuk ruhiyatı tetkika- tutmaması, bedil zevkleri veya mah tmm esasını hazırlıyan Russo olmus euhiyeti, o mükâfatlandırılması ve mü tur. ii : , Çİeazatlandırılması o hususlarında pek Ayni feryadı, İngiliz mülefekkiri keyfi ve kırıcı hareket ederiz. o Hal- HU. Spenserden istiyoruz. Çünkü Çif” buki bütün bu tezahürlerin sebepleri- liğindeki hayvanları günde bir kaç delni araştırmadan yapacağımız tesir. fa yoklıyan, timarlarına nezaret eden'yer, müfit olmaktan ziyade muzir o- ve fakat bir gün çocukları için bir 0- yayilir. | Ve birçok fenalıklar bizzat dada hir köşe yapmayı o düşünmiyen; pu yüzden ileri gelmektedir. onların semtine uğramıyan halaları; oy, fena zannedilen çocukta — kal hilcum edenlerin biri de Spenserdir. |, bir a eek ci Yy iy lan ilmi 5 iyi (zerrecik) vardır. e ter. Bu işaretlerden sonra yapılan i biyeye (kan) m İlsanile söyliyelim e enine Sir nüminei değildir ki bu iyi tarafr Otenmiye ederek ve Onun da kendine mahsus bir kâlnatı,/— — Ey için de Vo elini m bir görüşü, bir mantıkı O ve bir sezişi|"©” 4 siri ZEDELER b ie di rını hapseden arı birer birer vardır. Russonun ve Spenserin bu is sıyırarak kazandırılabilir. Anlaşılma retleri (sâdece aileleri değil, meşhur! 3 âlimleri, ruhiyatçıları da çanakla dan, kaldırılıp atilan ve çocuk mahke- ike ve müşahedelerini mesi reisi Liniseyin o karsısında istic- sille senkett. Bu teikikat, ivap olunan bir çocuk, bütün yaptıkla gun hayatını, dimağında ve kalbindeki rına üzülen bir masumiyetle (benim heyecanları ve iştiyaklarını bize yale şimdiye kadar, böyle konuşan ol- kından tanıtt. Onda büyük bir inki- madı ki) demiştir. şaf ve hamle kabiliyetinin gizli oldu! & Bu söz, velilerin O ve mürebbilerin Sunu meydana koydu. Bu sayede yeni çocuklarla olan muamelelerinde unut. tedris ve terbiye cerefanlarmın yerâ-| mamaları lâzım gelen bir mana ifade ne sırrı keşfolundu. etmektedir. Kerşenstayner çocuğun, içeriden) Bu söylediklerimize en çok muhtaç Pa <1'olan, bu voksulluktan en çok mustarip uya doğru bir fiskiye gibi meli mektep haricinde kalmış, tene. dişarı leceği » Devex lin sc m Mana ee duvarlar arasında, yangın yerlerin yafmda devrettiği bir (güneş olarak|de geceliyen çocuklardır. Muhiti içti- tasvir ve terbiye inkılâbının buradan) mainin bu çocuklar üzerindeki tesirle başladığında ıwrar eder. Yeni mektebin/"i büsbütün başkadır. o Ve zannetme- İlle tarafından akeeden bizatihi müz) meli Ki bu çöcükun lazavvarları, emel takil faali i mdriei bi İleri diğer muhitlerdeki çocukların ay- kelime ie 7 cl çocuğun kendi 3-/isa ne yapardım? Alacağımız. cevap İlka ve faaliyetine istinat etmek de“ Bir ayakkabı alırdım — bir şapka ye alırdım veya bir defa korkusuz tram- v im! İlâh yolunda olacak- Yeni mektep tasında k le EN binerdim üh yolunda olaca! hine birçok değişiklikler yapıldığı hal de, aile terbiyesinde, mektepten hariç pe iel tere ii pak ak Sey ya amele de görürse, bir daha klübesine pılmıştır. Bilhassa biz de bu rahada|9vdet etmez. Aç ve bilâç (kaldırım. doldurulması lâzım glen bir uçurum) larda kalmayı ie eği Ve lc » Halbeki mektepten evelki se. Yet hatır savan bir komsu açıyarak, ay işi Kadak ak e yapı. | çocuğu Darülâcezeye yerleştirmek için Tacak hazırlıklar, bizzat aile hayatını kapı, kapı dolaşır. OFakat bu iyilik ve terbiyesini takviye edecek ve tahsili nafiledir ve bu çocuk artık ölmüştür. ve terbiyenin de en sağlam noktai ha; (Tekrar edelim Ni yi çi i yük serveti ve üm çocuklarıdır. reketi olacaktır. Tarih gösteriyor Ki Onları büyütmesini bilmiyen bir mil . let te ayni feci akibete mahküm olur. milli varir eder. Rus Baltık; — *Çacuk bahçeleri müessisi Frobe ir. Soğuk rüzgürlarda, sokağa atılan bir çocuk evinden muhitinden fena mu sağlam aile hayatı, sağlam çocuk terhi' yesi bütün bir milletin, #ın temelini teşkil kdeli Hatıralar Arasında üç buçuk kelime Fransızca bilen hariciyeyemi göz atmalıdır ? Küçük bir faaliyet dairesi — istirkap gözleri — Bir devi? | bir çocuk — Kantarm hükmü — Bir Alman tacirini9 fikri — Büyük bir memur — Istanbul ufkunda iki me'mul âlim Yazan : Halit Zi — Hacı Halil Efendi, dedi; e Küçük bir masa, iki tane küçlk def ter, bir iştigal masası. Cezair hanı ma| #azasında bana tahsis olunabilen fa- aliyet dairesi ancak bu kadardı. Etra fımı ihata eden sıkıntı bir istirkap ve tevehhüm çemberi vardı. Ben nadiren fırsat zuhur edip te bu defterlerden bi rini elime alacak olsam başımın üstün den dolaşarak defterin sahifelerine bir istihza manasile düşen gözler olur du ki bunlar Hakkının yeşil gözleriydi. bu Hakkıyı edebiyat âleminde bana re fik olan Hakkı Efendiden tefrik etmek için uzun Hakkı diye tavsif edeceğim. 0, öyle uzun idi ki, zannederim, ben- den'pek çok evvel zaten onu bu suretle telkip etmişlerdi. Hadden aşırı uzun bir boyu, 6 nispette geniş omuzları, ve bittabi bunlarla mütenasip bacakla- rım ikmal eden şayanı hayret bir mik- yasta ayakları vardı. Bütün bu iri cüs senin içinde bir çocuk rahu saklanmış tı ve bücesim vücut harekete gelince onun süratine yetişmek mümkün ol mazdı, Beniisrailin en küçük çapta bir; nümunesi olan Davit ile Türk unsuru-| nun en mebzul bir sahavetle meydana attığı bu dev beraber işe çıkarken bi- rincisi koşmalı ikincisi ağır ağır salın-| malı idi Ki ikisinin refakatinde bir a- henktar yürüyüş tertip edilebilsin. Ben babamdan mağazanın bir nevi kâtibi sıfatile aldığım maaşa istihkak terile o Davide refakat O zaman ya palamut tazları nin arasında yahut larmın kenarında bir yere cak rakamı beklerdim, Kantaremm e ni haber veren sesinin öyle istinaf ve; temyiz kabul etmiyen bir kat'i ilâmı var dı ki nasılsa bir saniyelik bir istikrar gösterebilen bu âlete itimat etmekten başka çare kalmazdı. Bundan dolayı dır ki daima müstahsılın ovezinlerile bu vezinler arasında fark bulunur, fa- ikat bu fark mutlaka kantarcının vez- ni lehine halledilmiş olurdu; kantarcı. nın sıhhatı vezni ise satanla alan sında temevvüç edecek olan tema; ta tebaiyet etmek pek mümkündü. Bir gün ben küçük masamın başında ekseriyet üzre pek geniş olarak geçön boş saatlerimi ber mutat kitap okumak) 9 Ju İ lambo'su vardı. Dalgın okurken yânım dırarak İzmir piyasasına yeni gelen münevver fikirli, geniş vukuflu, bilhas sa fransizenvi pek iyi konuşan Lahen- baheri gördüm. Bu bir Alman idi ve ga liba musevi idi ki en ziyade palamut iş lerile meşgul olurdu. Benimle de birl kaç kelime teati etmiş ve mağaza sn- hibinin oğlu olduğumu öğrenmişti. — Ne okuyorsunuz? diye sordu. Ne okuduğumun cevabini aldıktan sonra elimden kitabı aldı, cevabımın sıhhatini tevsik etmek istiyormuşçası- na baktı, ve ırkına mahsus lüübalilik. le: — Bunu anlıyor musunuz? dedi. Biraz tutularak keskince cevap ver- dim: — Zannederim. siniz? denizin dibiee indi. lin — esas ieldkkisi, HIFZIRAHMAN RAŞİT ifilosu Çuşimada gi bir günde bir Japon profesörü diyor! bamın yanma kadar götürdü! nuzu İstanbula gönderiniz, © pa! tan daha iyi şeyler yapabilir... Gözümün önünde bir bulut landı ve bir kavsi kuzah arasınd8” tanbulu gördüm, o İstanbul ki kas” nedir onun hasretini çekiyordum Taklarımda bir uğultu ile lâkırdıni” /kasını işitemedim. O gün akşam üzeri bu vak'ayı 9” Beye hikâye ettim Şem'i B. üze hayırkâr tesirler bırakmış olan sinnen çok büyük, ve fıtraten tam nasile pek büyük bir dost idi ki nezaretinin İzmir demiryolları de komiseri idi. Bu zattan bah için başka vesileler bulacağım. O gün beni dinledikten sonr zak kaldı, isine alacak zat tesirini ki: — Bakınız, Halit Bey, bu de ileri sürecektim, fakat hususi re pek karışmak adetinde deği nun için susuyordum. Mademki bir vesile zuhur etti, Şimdi söyl! Siz hariciye mesleğine intisap niz. Zannetmem ki ticaret âl yük bir şeyler yapabilesiniz. gündenberi demiryollar müdürü misi Hayri Bey İzmirdedir. Bi memleketin en zeki ve hususile ti cayı eniyi bilen büyük memurla” biridir kendisinden müsaade zi ona tanıtayım. Eminim ki der” da pek muvafık bir tesir yaj “İnız. Ve o, o derece nüfuz ve mü kespetmek için esasen mevcudiyetleri-| ah;bi bir adamdır ki Istanbul ne pek te lüzum olmıyan defterlerime himayesine alırsa, ki buna m itina etmekle iktifa eylemiyerek bazan| nazarile bakıyorum, kolaylıkla tartılacak mallar için elimde çeki def| fak olursunuz. ederdim. | Şem'i beyin şu suretle telhis ol! sözleri üzerine ikizün sonra b incir çuval-) istasyonunda küçük bir odada İN- İzatın huzuruna ithal edildim. şerek kantarcının bir hamlede çektiği| ük zat pek küçük kıt'ada, ve tesadüfen takribi bir çizginin Üstün) #yvel yıpranmış bir ihtiyardı yi de durdurduğu topuzdan kaydoluna-|g, kalıpaız fesile, pek ihmal edi") “ *İyafetile, hasusile simasını bf, Tindeki topuza kantarın koluna ve dili V DER yl ti ne hâkim olan öyle bir istibdadı ve vez böle yilan ik veb beni ” / Bu İlk tesiri hâsıl eden #İ Beni oturtmadan, selâmıma etmeden, bir kelime söyle Şem'i Bey yemyeşil idiş lan fakat bütün heyetinin — i la geçiriyordum: elimde Floberin Sa- sözlerinin doğruluğunu ke bende İmkân birak; da bir gölge hissettim. Gözlerimi kal. me ihtiyacı tevlit eden m artık huzurundan $ İgelmişti, hatta biraz da ge$” isinin İskemlelerile bir küç İle olamıyan vücudümün ola vaz'ile selâmladım, ve çık Şem'i Bey, hep öyle İgeçirdi. O kadar acınacak ki ne o ne ben bir kelime zum görmedik, Zaten & Ki her ikimiz de sade? ben o sırada gülmedim ©, den çıktıktan sonra ür y 0! sande eylemiyen, hatta göl baştan aşağı bir süzmeğe bile görmiyen bir acele ile önünü?” .İrımı karıştırarak, kendi ken© iİlereesine: — Tuhaftır, dedi buçuk kelime fransızca ö K hemen hariciyeye göz atarls”"”4 Zihnimde daha #iyade “g4” nin sözleri vardı. O ninde de derin bir tesif tı ki bir hafta sonrs 5 demet tavsiye mekte! bir yığın Mi il ei — Mesel, dedi; Floberden me bilir. İğ,» E8it vEp ha O zaman daha ziyade tutularak bir a wii çırpıda anlattım. Yavaşca kitabı masa- sali gibi kapandıktan nın üstüne koydu, yanındaki yerli mu malıyan bir tnsavvuri$” sevi tercümanı yakasından tutarak ba- ni açarak idi. ds şen yari yi pile al aca mk Sİ l ! m | yan e A

Bu sayıdan diğer sayfalar: