VAKIT 2 eden MART 1931 Taliin lütfürü inkârdan tevellüt Arasında akıbet —a— Mes'ut bir düğün ve meş'um bir netice — Hususi ders- ler — Ayrı kalan çocuk ca dersleri — Bir talâff Türkçe eş'ar — Fransız- uz meselesi — Mektep — Mukadderata doğru bir işaret ie Düğün hazırlıkları... Sade alleyi de! gil, bütün İzmiri baştan başa çalkalı- yan bu dağdağa arasında, herkesle be raber ben de yuvarlandım. Öteden be- ri mütasavver olan ba izdivaç araya| giren harbin ve hicretin nerları arasın da bugüne kadar tehir olunmuştu. Ni- hayet ahval az çok tabii hale dönün. ce, zaten aralarında karabetten daha kavi bağlar mevcut olan Evliyazade ve! Uşşakizade ailelerini dah aaçık bir su retle yaklaştıracak bu düğün şehrin en mühim bir hadisesi kabilindendi. Yusuf Bey, Süleyman Beyin büyti. gü, en güzel, en zeki gençlerinden biri, gehirde asaletile, mümtaziyetile müşte hir olan bir genç kızla evlenecekti. Bu gift o kadar ahenktar, o kadar nazar- frip olacaktı ki bütün şehir bununla meşgul olmakta bir zevk duyuyordu. Heyhat!.. O zaman kim tahayyül e debilirdi ki böyle tantana ile, servet ve ihtişamın ibzâl ettiği alâyiş vesaitile Yapılan düğünün ve mes'ut olmak için Ber türlü şernite ve hukuka malik olan! ba genç ve güzel çiftin üzerine meş'um bir taliin siyah kanatları gerilmişti. Yusuf bey fıtratın ve taliin bahsayi- gi olan en müsait imtiyazları mahve den bir nakiseye malikti: Haşarılık.. Evvelâ zeküsındaki ifratm gecici bir taşkınlığı hükmünde ehemmiyetten ari sannolunan bu nakise, galiba saadetin Coşkun bir ziya dalgası halinde kendi- #ine teveccühünden kâmaşan gözlerinin bulanıklığı arasında öyle bir şrmarık:| Tıkla şiddet kesbetmişti ki, nihayet, 0 kadar ihtimam ile, o kadar sevinçle! Yâzan : Halit Ziya kendisini kurtarmanın yine kendi elin de olduğuna kanaat edemedi, vahut bu kanaat hâsıl olmuşsa bile, onun hük- münü infaz edecek azmi nefsinde lw. lamadı?,, Bugünün fenni tahlillerile halledi- lebilecek olan bu suallere 6 zamanım büyükleri bir kelime ile cevap verir- İlerdi: Kader. . Bu acı sergüzeşte yalnız şu satırlar la işareti kâfi görerek o betbaht ada- mi nihayet vâsıl olduğu milebbet uyku suna terketmek İsterim. Aile çocuklarının tahsil ve terbiye) bi, bir suçlu gibi... O görmemezliğe ge- lirdi, muallimin iğri naxarını da ben görmemezliğe gelirdim. Bir köşeye si- ner, elimde bir kitap, sahifeleri çevirir ken, küğidin hışırtı yapmamasına dik- kat ederek derin nefeslere bile müsaa-| de etmiyen bir Korku ile, otururdum. ay devam edecek Kitabın yapraklarını cevirmeğe lüzum . çi da yoktu, zira okumazdım. Gözlerimin; , Ankara, 1 (A.A) — Cümhu bir muallime bir de şakirdine dönen,| riyet Merkez Bankası aksiyon- birini takrir ederken diğerini cevap; lârına kayıt muamelesi bugün | İverirken muayene eden mütemadi birl başlamıştır. 15 nisana kadar de- cevlanı vardı. Sanki ikisinin arasında| vam edecek olan bu muameleye testi edilerek arada dökülen kırıntıla.” simdiden pek çok tehaltik gös- rını toplamakla meşgul idim. terilmektedir. En ziyade telezziizle (dinlediğim > e icra ve iflâs İdersler hoca Emin Efendi ile fransızca! Mmualiminin dersleri idi, Hoca Emin E- : —— : Adliye encümeni tadil lâyihesını tetkike devam ediyor fendi ekseriyet üzere harabattan bir kasideyi, bir gazeli şerhettirir, aruz tecrübeleri yaptırırdı. Hele fransızca Ankara,I (A.A) — Adliye em cümeni bugünkü içtimamda icra ve iflâs kanunu üzerinde tetki- | için mecnunane bir meftuniyet hisse- derdim. Bende de biraz mukaddemat, katına devam etmiştir. Encümen | İ İ yarın veraset kanununun müza- birçok ta kulak dolgunluğu vardı. Bu ! keresine başlıyacaktır. Devlet bankası | Hisse kaydı bir buçuk nakıs sermaye ile derslere taabbüt edecek kadar bir alâka duyuyordum. Burada hatırıma pek şayanı dikkat bir hâdise geldi. Bir gün muallim bir müntehibat mecmuasından bir manzu- me okudu, sonra kitabı şakirdine uzat- Mübalâğalı haberler Ankara, 1 (Telefon) — Bütçe açığı! hakkımda bazı gazetelerde görülen ha. | Son Haberler i memnudur) sine pek itinakâr olan dedemin fıtra.|tı ve onu da cehren okumağa davet et İtimdaki semahat zeminlerinden birini| ti lonl, hususi .İ Aslen Fransiz olan bu muallim (R) kil ödendi, 5 e İarı telyin ederek fransızlara has tar- Biz İzmire gelince Yusuf Beyle Sü-|”* telâffuzile söyler ve okurdu Süley- leyman Beyi epeyce zaman evvel rüşti-| man Bey, galiba kulaklarında henüz yeden çıkmış bulduk. Selâmlrkta onlajaksi mevcut olan bu telâffuz tarzımı rin ayrı ayrı odaları ve bu odaların, Mi pm gneğik Derli mu i mü allim derhal elile onu tev esir Yi gm pda — Siz nesiniz? dedi. Inümüzdeki sene, bir kısım (vergilerin! lekte muallimlerden mürekkep müda- Süleyman Bey anlamıyarık cevap;jtenzili dolayısile varidat 17 milyon al İvimleri vardı, Arabi ve farisi hocaları. | veremedi. Cevabı o verdi: — Türk de-| kadar noksan zuhür edecek ve 981 büt- çesi 190 miloynu tecavüz etmiyecektir. f Mi r Hi vel ğil misiniz? O halde niçin bir fransızın İ iğ linke GM ia ia sesini, telâffuzunu taklit etmek istiyor (o Ankaradaki memur (maaşlarından > ? Doğru ve temiz telâffuz ediniz, kesileceği de kat'iyen doğru değildir. yanda eş'ar ve edebiyaf ile onları eğ yalcin sesinizle. Aksi takdirde) Hükümetin prensip sureti kat'iyede gal ve her ikisinde mevcut fıtri kabili.) fakat kendi pe itleri inekle, Kadihanlı zade sadece gülünç olursunuz. memur maaşlarına dokunmamaktır. eden İİ hoca Emin Efendi vardı. Muallimin o zaman pek doğru bul- re bitir, amcaların gibi... Sonra seni! Onun himmetile olacak ki Yusuf B.|duğum ve hâlâ doğruluğunda asla şüp düşünürüz, | henüz Yirmi yaşlarında * iken najt ve) he etmediğim bu sözü, tabiri mahsus) Artik beni bıraktı, odasına .doğru münacat ile başlıyan ve hurufu heca-|)e. kulağımda küpe oldu. ilerliyordu, sonra nedamet ederek ba- mn sırasile herbirinden kafiyedar ga-| Müphem vaziyetime hateme veren Ve| anı cevirdi: — Halit! Bana gel. dedi. zeller silsilesile devam eden bir küçük nihayet ailede tahsili a e Arkasından gittim. Yerine oturdu. divan bile vücude getirmiş ve tab'et.| çocuk mpi İNCİSİ wn Bana da oturmak için işaret etti, mu.) > dedem iy tesad berler asılsız ve mübaleralıdır. bu se- neki varidatın 200 milyona baliğ olaca- gı ve açığın da 22 milyonu geçmiyeceği kat'iyetle temin edilmektedir. Esasen bir kısım masraflar da yapılmadığın;| dan ve Osmanlı borçlarından üçte ikisi tediye edildiğinden bu açığım filiyatta tesiri görülmiyecek gibidir. Ancak ö- tertip ve temin edilen bu izdivacın , kılmasına herkes bir halâs (o nazaril, Ailenin tahsil ile meşgul olan bu le teşkil etti, a baktı. Bu neticenin olanca mes'uliyeti) gençleri arasında unutulan, henüz hak| Bir gün elimde bir kitapla selâmlığın elbette damada aitti ve güya o mes'u.,kında bir karar. verilemiyen bir ben!üst kat sofasında koşarken haremin liyetin ceza akibetlerini ona tahmil e-) vardım. Belki bu noktaya hiğbir kim.) mabeyin kapısından oraya geçmek ü- den bir adalet eli artık onun mukadde| senin zihni taallük etmiyor, hele bulzere olan dedemle karşılaştım. Si rTatına da hâkim olmağa başladı. çocuğun dâ şu hususi derslere karıştı — 0 nedir? dedi, — Kitap, efendim!. Uzun senelerin meşakkatten, mihnet'rılmasmın pek tabii olacağına hiç kim-|dedim. — Kitap olduğunu gördüm, fa- ten, elim ıstıraplardan örülmüş ağırise hüküm vermiyordu. kat ne kitabı?.. zinciri onun boynuna dolanmış, hergün) © Ber de susuyordum, - kalbimde bir) ( Biraz tereddütle cevap verdim: Hi- onu biraz daha aşağılara çekip götür ukte ile.. Mektepsizlikten, derssizlik.|kâye... müştü. Artık kendisine karşı gösterdi|ten burkulan bir ukte ki bana Fatih as zi Sen ne zaman mektebe gidecek: £l lütufkârliktan istifade edilmediği-|keri rüştiyesinin geniş sınıflarını, se-İsin? nin İntikamını alırcasına taliin maküs| vilmiş hocalrmı, hele o her biri için) | Yüreğim hopladu Mektep?. hangi cilveleri bu betbaht adamın her günlayrı ayrı bir hasret acısı duyulan ar.)mektep?.. Fatih mektebi m aca başma bir yeni darbe havale ettiğine şa|kadaşları sanki kırık bir (kalâdoscope) İba oraya tekrar gitmek vi ün m hit olurduk; ve her defasında bütünlarasında gösteriyor, ve onlardan cüda|dü? Oraya, ondan sonra a ya : #ilenin terahhum noktasında toplanan| düşmüş olmak matemine biraz daha/sonra harbiyeye... Erkânıharp: ve kalbi derin bir acer ile sızlamakla bern-' zehir ilâve ediyordu. için yegâne mefküre © ramiz ber yine onu mes'ul ve müttehim tut. Bu dersler esnasında tamâmen yal.İli erkânıharp zabiti vardı vi > eN makta ittifak ederdi. nız kalırdım ve kalabalığın arasında) nebaşr evine gelir gider, babamı £ ela Hemen her mesut ailede güya taJavare saatlere bir hemdem bulamıya-| dü. Ona imrenirdim ve yn — ime We bir vergi borcu gibi kurban verilen|rak ellerim ceplerimde avlularda do-|vaadedrim: — Ben de bek Me enem betbahtlar olur ki biçare Yusuf Beyllaşırdım; nihayet kibrime, (infizlime| ( Dedeme cevap verdim: — Siz bilir. bunlardan biri olmuştu. Niçin böyle ol|galebe çalarak, yalnız kalmaktan bizar,|siniz efendim!.. dedim - sie» du, niçin yirmi beş oluz senenin acı/belki de biraz haset hissile, Süleyman! © O derhal kararını aldı: — Rüştiye. tecrübeleri arasında bir gün uyanarak'Beyin odasına girerdim: Bir gölge gi- irersin, dedi; höle orasmı bir ker ye muvaffak oldum. Karanfil dadı acıklı bir sergü- zeşt sahibidir. Evvelce bulunduğu kapıda gebe kalmak felâketine uğ ramış. Mamlin kimden olduğunu sormuşlar. Biçare zenci maceranm ehemmiyetini idrak edemeden kü- çük beyden olduğunu söylemiş. Küçük beyin bir sarhoşluğu esna- Kendi nefesim yine kendi kulakları| gelmed anladım... Bu meçhu-İsında Karanfilcağız bu tecavüze uğ ma çarparak eriyip gidiyor. Sen bir|lün küçük bir ışık tarafını sezeydi-| ramış.. İtirafı tamamile bir haki- sey duyamıyorsun değil mi? Feryat|niz. Hemen imdadıma koşardınız. kat. Fakat küçük bey bu isnadı bü- Tarımı sana duyuracak bir radyo ol sıtamız yok. Sen ne düşünüyorsan diyan tayin edilen Binti Betran eminim. Biribirimizden ne kadar u|tırmıyan pek zalim bir mahlük-Iğı ile sokağa salıvermiş.. Bu cür- zaklaşsak bu gönül birliğimizi hiç!tur..,, bir şey ihlâl edemez... “Gönderdiğim ilk mektubumda|ka bir de Karanfil dadı var. diri diri gömüldüğüm metfenim'saf yufka yürekli bir zenci. Şirin, müddet sürünmüş.. Nihayet bir ten Yavaş!cere tedarik ederek (caddelerde Hakkinda verdiğim izahat kâfi|yavaş bunun gönlüne hulül ote) dolma satmağa başlamı tat yerime, onun makamından ziyade kapıya yakın olan bir iskemleye otur. dum. — O elindeki kitaptan biraz oku ba- kayım, dinliyeyim... Titriyerek kitabı açtım; ağzımda bir kuruluk, gözlerimde bir bulanıklık! vardı. Bu kitap bir hikâye idi, fakat! ne idi? Hasan Mellâh, yahut Hüseyin Fellâh, belki de Fel;tun Beyle Rakım / Efendi. . | Kim derdi ki bu dakika mukadde- | ratımı tayin edecek ve temayüllerime! bir mecra çizecek olan dakiiredem.. — İ Okudum. Beni durdurdu, yalnız: | — İyi okuyorsun; dedi ve elini uzata-! rak kitabı istedi. Tarihten başka bir kitap okumuyan ve Cevdet tarihini belki ezher bilen de- demin gözlüklerini iyice yerleştirdik ten sonra Mitat Efendinin hikâyesini okumağa başladığını hayretle görerek; yavaşça odadan silindim. Fakat anla- madım ki bu dakikada ufkun istikbal perdesine bana ait bir şeyler çizilmiş- tir, Halit Ziya Uşşaki zade mal ile sırtına bağlı yavrusu, önün de dolma tenceresi rızkını çıkarma ğa uğraşırken Manda Raşide tesa- düf etmiş. Herif Karanfilden al- dığı büyük bir sadakat vadi muka- bilinde cürmünü kapatarak onu hizmetine kabul etmiş... (o Çocuğu büyütmüş. Şimdi Arif bu açık çi- kolata suratlı oğlan on iki yaşında ve yatı mektebindedir.,, Karanfilin kovulduğu konakta büyük bey vefat etmiş, küçük bey! “Meçhul inim hakkında bu defa yük bir nefretle reddetmiş. Konak| babasının yerine geçmiş aile gayet ten dilim döndüğü kadar temin et* as. Aramızda gönüllerimizi (Tele|biraz daha etraflı malümat verebi-| halkınca şeni bir müfteri telâkki o-| zenginmiş.. Ortada büyük bir mi-'tim. Kandı. Dadı arasıra sokağs pati) sinden başka bir konuşma va- leceğimi zannediyorum. Bâna gar:|lunan Karanfil üstündeki üstünde, ras var. Karanfil dadı çocuğunu çıkar. Kâğıt kalemin nereden al başmda sokâğa kovul.| babasına ikrar ve kabul ettirterek | nacağını sordu. Tarif ettim. İlk bu meçhul kuyuda ben de onu dü-latlı bir arap karısından bahset'İmuş.. Nasılsa bir müessesede do-| mirasa kondurmak © hulyasında... mektubumda bir tek kâğıtla zarf şünüyorum, Ben ne düşünüyorsam|miştim.. Belki bu nam da asıl ismi ! ğurmuş.. Oradan vaz'ı hamlinden| Her zaman benimle bu bahis üze-| getirmişti. İkinci defasında çokça sen de onu düşünüyorsun bundan değildir. Bu' karı bana hiç göz a€-birkaç gün sonra kucağında kunda:|rine uzun uzun dertleşir... Ben delkâğıt aldırmıya muvaffak oldum... bu ümidini besleyip şişirecek tesel münden dolayı hiçbir kapıya ka-|lilerle onu avutup dururum. Benim riyetindeyim. Söylemeye sıkılıyo” “Evin içinde bu zebaniden baş-| bul olunmamış orada burada bir/le sıkı dostluğu işte bu cihettendir.|rum. Yazıhanem halâdir. Kâğıdı “Ben dadının bu hassas damarr- na girerek ondan bir gün kâğrt, ş. Bir peşte'zarf, kalem istedim. Evvelâ büyük |mını yazıyorum. Çi i mühendisler i necektir. ln e kli ali ak idi M. Meclisinde Bugün hangi kanunlar müzakere edilecek Ankara, 1 (A.A) — BüyükMik let Meclisinin yarınki ruznamesi" ne dahil bulunan mevat arasın da tiftik keçilerinin meni ihracı hakkındaki (Okanun bükümleri mahfuz kalmak şartile bütün hayvanların ecnebi memleketlere serbest olarak ihracı yalnız aygır, iydiş, kısrak ve katırların ibracı- nın Jüzumunda heyeti vekile ka- rarile menolunacağı hakkında- ki kanun Jâyibasile (zabıtai saydiye nizamnamesindeki (ma- kineli kayıkla sünger saydı fıkrasının o iska- fandr tabir edilen dalğıç maki- nesini otaşıyan omotörlü veya motörsüz kayıklarla sünger say- dına şumulü olmadığına dair tefsir bulunmaktadır. Saracoğ'u Şükrü B. Tepdilihava için şehrimize geliyor Ankara, 1 (Telefon) — Eski Maliye vekili Saracoğlu Şükrü B.in hastalığı iyileşmis ve son zamanlarda meclise muntazaman devama başlamıştır. Ancak dok- torlar kendisine tepdilihava tav- siye ettiklerinden Şükrü B, bu Büyükadada ikamet etmek üzre bu akşam İstanbula hareket et- miştir. Eski Maliye vekili istasyonda vekiller ve meb'us arkadaşlariyle | maliye erkânı tarafından teşyi edilmiştir. *i Mühendisleri taksim Ankara, 1 (Telefon) — Nafia vekâleti tarafından hazırlanmak- ta olân kanun Jâyıhasına göre iki kısma tefrik edilmiştir. Buna göre Türkiye ve Avrupadaki mütöndis mektep- lerinden mezun olanlara diplo- malı mühendis, ve diğer mek- teplerden mezun olup ihtisası bulunanlara yalnız mühendis de- Bu iki kısma mensup olanlar da icrayı san'at için vekâletten ehliyetname alacaklardır. Yeni lâyıhada âli mektep mezunu ol- mıyanlara da mühendis unvanı verilmesi o birçok (o mühendisler arasında hoşmutsuzluğu mucip olmuştur. bir taaccüple bunları ne yapacağı” mı sordu. Ben de ağlamalı bir çeh- re ile; — Mektepte benim de senin gi- bi bir çocuğum var. Ona mektup yazacağım. Zavallı yavrum...?1! Kimbilir şimdi beni ölmüş zan ile ağlayıp durur.. Dedim. Karanfilin de gözleri sulandı: — Başıma bir iş çıkarırsan son” ra uzun Şevki beni öldürür. Cevabını verdi. Arabı bu cihet* Kurşun kalemile yazma mecbu* kalemi koynuma sokup oraya giri" yorum. Mektubumun küçük bir kı9 'ünkü o kapali (Bitmedi)