Amerikan hikâye | Cehennemde elektrik te'sisatı.. Geçensenein 28 şubat akşamı büyük|yorlardı. Fakat hepsi bitkin, takatsiz, bir elektrik merkezinin şefi bütün sab'terden harap görünüyordu. Katrana rını kaybetmiş, bir gürültü bir kıyamet| yahut kurşuna daldırılmış, şişlere ge işçilerinden birini, işinde mahir fakat|çirilmiş, sedirlere uzatılmış, ıskarala» sarhoş, “Tomas Langemah,, £ kovmuşirm üzerinde tos top olmuş günahkâr | Komşu memleketlerde İ İ Bulgaristanda: Bulgar madenleri Bulgaristanda, hususi eşhasa ait madenlerden bazılarını işlet- mek üzre sermayedar bir Ame- rikan grupu Bulgaristana gelmiş ve maden sahiplerile temasa başlamıştır. Amerikalıların ma- den sahiplerile anlaşabilecekleri tahmin edilmektedir. Bu grup | Bu hal bütün man Ertesi gün derhal odayı değiştirme- -—-— Asmalımesçi PRomanımsı hakikat, hakikatimsiroman: 43 ticareti demekti. Bir zamanlar karesko isminde bir kadın... tu. “Seni eşek seni,, diyordu. Cehennem o! Ertesi sabah, bir cuma günü, şef (Karl Müller) atelyeyi dolaşmak üze- re evini terkettiği zaman gördü ki, par maklıklara, kilitlere dokunulmamış; fa kat müessese — son bakır tel parçası. na varmeaya kadar — tamamile boşal tılmıştı. Çağrılan polis memurları derhal gel diler. Kısa bir zamanda yaptıkları ta- harriyat semeresiz kaldı.,, Bu sırada Kari Müller bir âkşam evel bir işçiye yol verdiğini hatırladı. (Odur bunu yapan) diyordu. Başka hiç kimse... intikam almak için... Polis memurları hırsızın evine koğ tular; kapıyı vurdular: Cevap yok. Kapıyı kırdılar. Tomas Langemak kü- çük odasında, yatağın içinde hareket! siz yatıyordu. Onu ya kovulmanın ver-| diği keder böyle yere sermişti, yahut! ta kederli zamanında dertleştiği şarap. Döşeme üzerinde darmadağın yatan şa rap şişeleri bunu kâfi derecede vazıh olarak ispat ediyordu. Ama sirkatten bir iz bile bulmak imkânı yoktu. İş bu raddede iken kısa bir zaman- da garip bir hadise etrafa yayıldı. Ev- lerde, fabrikalarda, yazıhanelerde cere yan nâmma bir şey elde etmek kabil olmadığı halde elektrik fabrikası deh- şetli, izahı imkânsız bir “kudret istih- 1âki,, haber veriyordu. Bunlar cuma günü olup bitenler. Cu martesi günü gazeteler sirkate ait ma- İhmatla, elektrik fabrikasmın verdiği haberlerle dolup taşıyordu. Pazar gü: mü, meydana çıkarmak için mühendis- lerin kafa patlattıkları, muamma hâlâ , “Malledilmömişti. Pazartesi günü Tomas Langemak defnedilecekti. Erkenden; saat yedide, tabutu kapatılmak istenil di; fakat ceset ortada yoktu. Tam bu zamanda Karl Müllerin kapısı çalmdı. Kapıyı kendisi bizzat açtı ve önünde Tomas Langemakı gördü. O âciz, na- dim önünde durmuş af ve iş dileniyor du. Müller hayretten donmuş sordu: Sen ölmedinmi? Hayır beyim! Fakat ben sana iş veremiyeceğim. benim her şeyimi, her şeyimi, son çivi- sine kadar çaldılar! (inanmıyorsan bak! Aşaya indiler, Müller havlıdan atel yeye açılan kapıyı itti. Bomboş! Buanda bir polis göründü çalman eşyanm kâmilen şehir civarın- daki tarlalardan biri üzerinde bulun- ruhlar azap çekiyor; acıdan inliyordu Buzlar içinde sessiz, hareketsiz yatan lar bakışlarile iztıraplarımı anlatıyor lardı. Yüzleri öyle takallüs etmişti ki sade seyretmek insana dehşet veriyor- du. Tomas Langemak nefretle bunlara bakıyor; attığı her adımda bir kazan içine fırlatılmayı, yahut izgaralardan biri üzerine yuvarlanmayı bekliyor- du. Fakat şeytanlar onu doğru baş zebaniye götürdüler. Kalın, heybetli bir sesle, başzebani, gürledi: (Kismin sen?) Biçare adam kekeledi: “Tomas Lan gemak elektrik enstallatörü., Zebani dudağını büküp kaşlarını ça- tarak tekrarladı: (Elektrik enstella- törü?) “Evet efendim... ve itiyat tesirile ilâve etti: Eğer bir hizmette bulunabilirsem... Zebani yüksek sesle güldü: “Hizmette bulunmak?. Sen! Ba: na? Ha! ha! Bana ne şekilde hizmeti edebilirsin sen?. sen kebap olmaktan başka bir şeye yaramazsın ki... Birkaç saat sonra Tomas Lange mak ıskarada kızarmıyor, kazanda kay nâmiyor, bir sürü şeytanla yer yüzüne çıkıyordu. Onlarla beraber efendisinin atelyesine giriyor, ne var ne yoksa aşı rıyor; bütün bunlar cehenneme nakle diliyordu. Bu hikâyenin en hayret edilecek nok tast bu olmamakla beraber, hiç kimse buna inanmıyacak, Fakat başzebani ve diğer şeyanlar o zamana kadar elek- trikten hiçbir şey duymamıştılar; ve Tomas Langemak elektriğin ne oldu- gunu, ve neye yaradığını onlara anlat tığr zaman'hayretten hepsinin ağızları açık kalmıştı. Bu anda Tomasın aklına kendisini belki heba olmaktan kurta- racak bir fikir geldi. Ve aklına geleni de saklamadı. “Acaba cehennemde de elektrikle ça- lışmak mümkün değil midi?. Teklif, başzebaniden ziyade, artık kömür taşımaktan ve buzları üflemek için ciğerlerini patlatmaktan kurtula- caklarmı düşünerek sevinen şeytanlar tarafmdan memnuniyetle kabul edil di. Tesisatla Tomas Langemakın ken- dini şimdiden “cehennem elektrik İşle ri müdürü umumisi,, olarak görüyor- du. Evvelâ Karl Müllerin atelyesinde- ki levazım çalındı. (Ben sana eşek de meyi ve kovmayı öğretirim) cehenne- me taşındı. Şeytanlar ilk malümatı âl işletmek üzre talip olduğu ma- denleri şimdilik iki sene için almak istemekte ve iki sene zar- fında alınacak neticeye göre mukavelenin temdit veya feshini teklif etmektedir. Bulgar Hariciye Nazırı Sırpça “Politika, gazetesi, Bulgar Hariciye Nazırı M, Bo- rofun Tevfik Rüştü B.e iadei ziyaret etmek üzre bu ayın ni- hayetinde Ankaraya geleceğini haber vermektedir. Gene bu gezetenin yazdığına göre M. Borof Ankarada kalacağı müd- det zarfında Türkiye ile Bulga- ristan arasında henüz halledil- memiş bulunan bazı meselelerin hallini temine çalışacak ve Ter- fik Rüştü B.le Bulgaristan ve Yunanistan münasebatı : hakkın- da da görüşecektir. a Tuna köprüsü Yugoslavya ve Romanya hü- kümetleri tarafından Tuna üze- rinde inşası tasavvur edilen köprünün ilk baharda inşasına başlanacağını ve iki sene zarfın- da ikmal edileceğini Sırpça ga- zeteler yazmakta ve bu bapta nihai kararı verecek olan Yu” goslavya ve Romanya murahhas: larmın yakında Bükreşte topla- nacaklarını haber vermektedirler. Arnayutlukta Italyadan istikraz duğunu haber verdi. Bir yandan dajdılar ve cehennem şimşek misali man gazete müvezzilerinin keskin çığlıkla-|zarasmı değiştirdi. Kapların, kazanla- rr'elektirik fabrikasında her geyin ge-|Fin teshininde, saçların kızdırılmasın. ne eskisi gibi yolunda gittiğini hay.(da, buz imalinde, hulâsa her şeyde e kirryordu. lektrik nazarı itibara alınmıştı. Tomas Langemak bön ve sakin gü- Cehennemden elektrik fabrikasına Tümseyerek efendisine bakıyordu. kadar bir tünel kazıldı ve cereyan ce- Cuma gecesi Tomas Langemak öl-)hennemin transformatörüne getirmek düğü zaman, katılaşan vücudü hare-Jiçin fabrikanın mainelerine göz gö ketsiz kalmış, fakat ruhu açık duran)rünmez bir tel uzatıldı. Bu işler bittik pencereden uçup gitmişti. Dışarda bir|ten sonra cereyan cehennemin makine. müddet gideceği istikameti şaşırdı, çır/lerine salıverildi. (Hararet ve bürudet pındr durdu, sonra rüzgârın sürükledi|müvellitleri) mükemmel ( işliyorlardı. ği bir bulut parçası gibi yıldızlı göke| Günahkârların sevinecek bir şeyleri doğru yükseldi. Tomas Langemak efen|yoktu. Fakat şeytanlar şenlik yapıyor; disinin arzusuna rağmen doğru cenne-|Tomas Langemak memurun ve müteva te uçtuğunu kuruyordu. O böyle sevi-|zi muvaffakiyetini düşünüyordu. mip dururken bir girdap, daha doğru: (Fakat zafer neşesi çok devam elme- Sırpça “Politika, gâzeteği Ti“ randan “aldığı'malâmata atfen, Arnavutluk hükümetinin yeni se- ne bütçesindeki açığı kapatmak we Italyadan 50 milyon altın rank istikraz yapmak teşebbü- sünde bulunduğunu ve bu bap- taki müzakerenin bayli ilerledi- ğini, mukavelenin yakında imza edileceğini yazmaktadır. asama mr ans aa an asan, OEREKABMANEAN gevşemelerini bekledi. Sonra kolunu u- zattır. Teli kendine çekti ve katrana daldırdı. Kerpeteni yakalayıp teli kes ti ve katrana daldırdı. Kerpeteni yu kalayıp teli kesti. Çabucak paçavralar! ve katranlarla telin iki ucunu iyice sa rıp tecrit etti, Sonra bu iki ucu biribiri! ne bağladı, teli dışarı salverdi ve bek ledi. Az zamanda bütün cehennem yerin- den kalkıp oturuyordu. Katranlar, yağ lar, kurşunlar, ıskaralar soğuyor. buz. lar eriyordu. Günahkârlar kaplardan, kazanlardan fırlayıp çıkıyor; buzlar. dan kendilerini — kurtarıyorlardı. Şeytanlar kendilerini - kaybetmiş, ora dan oraya koşuyorlar; yumruklarını ısırıyorlar; günahkârları (o kovalıyor- lar; bu ani kazanın sebebini keşfe uğ- raşıyorlardı. Muvazenelerini tamamen İkaybetmiyenlerden bir kaçı elektrik te sisatını ortadan kaldırıyor; hararet ve burudetin terlidi için gene eski vasıta ları tesise uğraşıyorlardı, Tomas ken-| dini aramalarını beklemeden, bu karga şalık arasında kazandan fırladı, yer yüzüne çıkan tünele koştu ve kaçıp (lar, ğe karar verdim. Çünkü o aralık yapılacak daha mü- him bir işim vardı: Yemek. Bütün seyyahat müddetince yalnız Viyanaya uğradığımız zaman bir süt- lü kahve içmiştim, o kadar, Otelciye sordum: — Buralarda bir lokanta. — Hemen yanımızdaki sokakta var. Gittim. Sen Lazar istasyonunun ci“ varı İdi. Lokanta denilen yer iki kısım an ibaretti. Ön tarafnıda bir tezgâh, İtezgâhım önünde alir, pullu elbiseler giymiş kadınlar ve: — Dis - donc, la mome! — Ça va! — Et alors, sans biague! Diye konuşan kasketli adamlar vur dı. Garsona çorba içeceğimi söyledim, içersini gösterdi. Burası koridor gibi bir yerdi. Bir tarafa peyke konmuş- tu. Uç masa vardı. Boş olanma otur- dum. Ötekilerinde iki çift oturuyordu. Erkekler kadınların bellerine sarılmış"! arada sırada da burunlarını siler- lermiş gibi gayet tabii hareketlerle ö- püşüyorlardı. Garsonun getirdiği (soue aux grati-! nde) denilen çorbayı büyük bir iştiha ile içtim ve bir daha ısmarladım. Onu da içtikten sonra ancak kendi- me gelir gibi oldum ve aceleden arkam- dan çıkarmağı unuttuğum muşambamı çıkardım. Yanımdaki masada oturan çift ba- na hâyretle bakıyordu. Erkek: — Bu ne iştiha, aşkolsun mösyü, dedi. Unal, Baka alimi Sy lan bu sözleri cevapsız bırakmamak is çin seyahattan henüz geldiğimi söyle- dim. Erkek sordu; — Nereden? — Istanbuldan, Kadın: — Yoy. iştenem, dedi. i Bu söz macarca (Aman Yarabbim) | demekti, — Siz macar mısınız? diye sordum. — Evet, dedi, nereden bildiniz. — Yoy iştenem dediniz de.. Işin asıl tuhafı, ben hayret ediyo:- dum. istanbuldan tavan arasnıdan ç- kıp Pariste başka bir tavan arasına İdüşüşüm yetişmiyormuş gi stanbul- da bıraktığım macar muhitine mukabil Parise gelir gelmez tanıdığım ilk ka- İdm gene macardı. Otele dönüp yattım. | Ertesi günü, ilk işim, Pariste oldu !Eunu bildiğim Sade hanımı aramak ol du. Monparnasta oturuyordu. Gidip ken idisini buldum, ve onun otelinde bir oda kiraladım. Sonra Versayda oturan bir İdostuma telefon ettim. Akşam üstü, Şanzelizede Fukets barda buluşmak İizere sözleştik. Burası, Parisin en çık bar ve kahvelerinden birisidir. Dostu- İmun verdiği İzahata nazaran buraya İFransanm asaletine mensup ve (gaga) denilen ihtiyarlar genç ve güzel metres jlerile beraber gelirlermiş. Hakikaten bir çok güzel ve hepsi in- ce kadınlar, beyaz saclı, ellerindeki has İtona dayanarak yürüyen, yakaları ro zetli insanlarla oturuyorlardı. Uzak-! su kaba, kıllı bir el onu yakalamış, a-|di. Rirdenbire başzebani bir işaretİkurtuldu. Ruhu avdet yolunu buldu, tan onlar görenler, baba kız zanneder. şağıya, içinde ateşler parıldıyan, kı7z-)verdi ve enstalâtör kaynıyan bir kat- gın ve buzlu rüzgârların nöbetleşe es-|ran kazanına atıldı. tiği bir uçuruma doğru çekiyordu. Az! Ololo! sonra Tomas Langemak kendini, iki Galiba sahiden son saati gelmişti! kara şeytan tarafından sürüklemiş, ce- Bu tahammül edilir şey değildi! Böyl yatakta uzanmış yatan cesede kavuş- tu. Kısa bir uykudan sonra aklı başıma geldi, efendisini oaradı, ve iş için yalvardı. diler. Yalnız, Fuketsin bar kısmında genç ve yakışıklı delikanlılar duruyordu. Hepsinin gözleri ihtiyarların ya» dü asile Beyaz kaf | Önce dumandan bir şey Burası geniş bir yerdi. Masa çok kimseler oturmuştu. EK dındı, ve ortada, 20 — 90 tane çıplak, o kadar ki, elbise nal larında birer iskarpinden şey olmıyan kadınlar dolaş! Bu kadınların içinde vardı. Dostum, hayretmli gördü — Burası (Belles poules) bir yerdir. Hem lokanta hem € bir yer. Buraya herkes gelir & içer, seyreder, istiyen eğlenir. “5 katları da vardır. Şu karşıd8 di gün, masalarda oturan elbiseli lar hep amerikalı veya şimal tinin kadınlarıdır. Onlar bü rak için gelirler, Müessesey€ kadınlara elbise giymek — Peki amma bunlar müti böyle çıplak eze geze göğl mez mi? Dostum güldü. Kadımlarm rini göstererek : b — Bir tanesininki düşük mü Dedi ve ciddi, ilâve etti; — Tabit göğüsleri düşer. İşt9” man müdiriyet onları çağırır W& dışarı atar, İrkildim. Bu hal bütün m yaz kadın ticareti idi. Bu (m genç ve pürsihhat hem de güzel ları, fuhşun en adi şeklile istihöğ tikten sonra, posası alınmış bir * eskimiş bir paçavra gibi kaldım yordu. Hangi demir vücut içki “© şun tahribatma iki seneden fat kavemet edebilirdi. Hatırladım. Bir zamanlar Vakaresko isminde bir Ron miyeti akvam tarafından İs beyaz kadm ucares var YAğlasi ya tetkikata gönderilmişti. Nö'EE iddia, Bundan daha âlâ beyaz © ticareti mi olur. i e Dişlere Dikkat Dişler! nasıl fırçalama po. eş Dişlerin çiğneyen satıl” içeriden tışarıya doğru bir © kamette fırçalamalıdır. N Dişlerin dil cephelerini bi sa diş etleri hizasında bih fırçalamak çok müşlüldür. nun için hususi fırçalar KU i mak lâzımdır. Keza, akıl rinin arka cephelerini de lamak müşküldür. Fakat sureti hususiyede itina temin edilebilir. i Fırçalama neticesinde di$' leri kanaısa kan duruncay# 5 dar fırçalamayı kesmek © fıktır. “ Diş fırçaları temiz kaplar risinde daima temiz olarak bafoza edilmelidir; aksi de faide yerine muzarrat *€X lit edebilirler. Her çocuk iki yaşına $ anpesi dişlerini her gün dan evvel fırçalamalıdır. Diş tabibi Sust * Karilerimden (Faruk Halit? Diş etlerinden kan gelmesi larm bir iltihabına işareti kan, muhtelif diş eti rahat” Bu vak'a — hiçbir suretle cerhedile nında oturan kadınlarda idi. larından gelir: bunun b çi bir alçak bu başzebani! Bu kadar €-İmiyeceği hulde — bir dereceye kaadr) | Dostumla orada buluştuktan sonra; eği hastalıgı olduğunu tayi” hennemin ortasımda buldu. J Burada dumanı tüten yağlarla dolu|mekten sonra! O! kaplar, erimiş kurşun kazanları, kay-| (Tomas çaresizlikten bunalmış bir mıyan katrandan göller, kızıl kor ateş|halde iken birden bire cebinde bir kerpe)sinde baş başa bir kaç şişe şarap boşal; Terin üzerinde ızkaralar, şişler, örtü-|tenle birkaç bez parçası bulunduğunu) tırken Tomas Langemakın bana anlat-| sedir: hissetti. Ayni zamanda cehenneme eJtığı gibi anlatıyorum. Bu meyhaneyejreceğim, dikkat et te gör. lektrik dağıtan telin kazanın, kolu ye-İzene sık sik gidiyorum, fakat hep baş Dedi. Bir otomobile bindik, neresi ler, kızgın balmumundan ler, buzdan dağlar, dereler göller var) imkânsız görünüyor. Fakat ben bunu bir akşam (yüz bir pare top) meyhane yemek yemeğe gittik. Sant 10 a doğru yemekten kalktık. Dostum bana dedi ki: — Seni hayli meraklı bir yere götü- mek ezberden mümkün değ Bir mütehassısa müracaat niz. Bazı çekilmiş diş etlerini! tabiisine irca, kabildir. Bi mahiyetine dı, Bir kısım şeytanlar kömür arabala. tişebilecek kadar yakınmdan geçtiğinilka simalar görüyorum. Tomas Lange- olduğunu hatırlıyamadığım — Yemekte rı sürüyüp getiriyorlar; kürekler, kan hatırlamıştı. İkinci defa olarak Tomas|mak artık oraya gelmiyor. Sevgili dos-İgaliba frnasız şaraplarını bir az fazla calarla ateşleri karıştırıyorlar; şikşin| Langemakta parlak bir fikir uyanıyor)tum öldü — hem de timarhanede teda kaçırmıştım — bir sokakta, lokanta ka yanaâklarile korları üflüyrlardı. Bir kısidu. visi gayrikabil alkol müptelâs ola-pısı gibi camekânlı bir kapı önünde in- mt da erisin diye buz kütlelerini üflü:| (Nöbetçi şeytanların nöbette bir #z(rak.. İdik, içeri girdik, öre bir müli iayin eder. İndi diş maf rının hepsi dişleri temizler. XX cemiyet, Bioks macununü “© ye ediyor. 5.k