—i— ri 15 Kânunsani Dumping Romancı ve hikâyeci Ekrem Be yi tanır mısınız, tanımaz mısınız? Tanısanız da, tanımasanız da, umu rumda değil. Çünkü bu zat yaradı lışta, kalübelâda meshurdur. Allah öna ne terbiye müderrisi İsmail! Hakkı Bey kadar boy ne de Yunus Nadi Bey kadar en verdi. Onun eni de, boyu da kendine| göredir. Kendisinin ne Son Posta sahiplerinden (E.) Bey gibi boyun dan, ne tüccar ve muharrir Nal- bant oğlu gibi eninden şikâyet et- tiğini duymadık. Terziler insaflı olsalar, kumaş parasından tasar- ruf edecek, Fakat olmuyor. Olma-'du, yanlış anlıyanlar, doğru kav- /rıyamıyanlar bulundu.. Neyse.. 3 3: # masının da sebebi aşikârdır. Gaze- tecidir ber gazeleci gibi elbisesini taksitle yaptırır. Bir gazetecinin taki sitle elbise yaptırması kazık yeme si demektir. Orada bir metre yarım| metre eksik kumaş gitmis düşünü-! lemez. Bu vaziyete rağmen darülfünu- nun felsefe şubesinden mezun ©- lan Kadri Ekrem Bey yaman bir iktisat mütehassısıdır; yahut öyle görünür. Bazan koltuğuna sıkıştı- dığı istatistik risaleleri, ticaret ga- zeteleri ve saire ils onu görenler, eğer tanımıyorlarsa: — Ne yaman iktisatçı, derler, mutlaka iktısat meclisi * âlisinden olacak... Halbuki o gazeteler, kitaplar, mecmualar ve hatta bazan köprü- deki Libreri Mondiyal şubesinden veresiye aldığı sarı kaplı kitaplar evinde birmasa üzerine yığılır, ka- lır. Vapurda bunları birkaç doste gösterip: ! — Monşer son senelerdeki Fran sız edebiyatı bak ne cereyanlar ge çirdi ilâ... ve yahut: — Fransanın demiryolu siyase- tini beğenmiyorum; bek 1928 sene gi sonundaki rakamlara? Demek wi, kâfidir. Bu. mübahaseleri duyanlar; bir iki dostlarına rastlayıp: — Kadri Ekrem mi? Ne dersen de! Oğlan okuyor.. Felsefe okuyor, istatistik okuyor, edebiyat okuyor! Dediler miydi o rahat eder... Sevimli bir çehresi vardır.. Yaş kaç? Bunu da merak e- diyor musunuz? Kendisine naza- ran 1899 tevellütlüdür. Fakat Ak- şam gazetesi muharrirlerinden Hi- Bey, bunu daima tekzip ede- — Nasil, nasil? benimla Tanin- da muhbirlik etmadin mı? de... der. Bu gayretli hikâyeci, diyebiliriz ki, talisizdir, yaşını inkâr edenlere olduğu gibi başmı inkâr edenlere de rasgelebilirsiniz. Meselâ kendisine darülfünunda hocalık etmiş bir müderris bir ak- şam onun hakkında birçok sözler savurduktan sonra: — Onun felsefeden mezun ol- duğunu düşündükçe felsefe hocası olduğuma nadim oluyorum demiş- ti... Fikirleri çok sert, hükümleri çok şedit olduğu için böyle düş- manlar toplryan Kadri Ekrem, be- reket versin ki, bir fikir üzerinde uzun müddet durmaz. Rivayete na 1931 kım iktısadi malümatın eksik oldu gunu bildiği için, bunları yanında» ki gençlere daima öğretmeğe çaba lar. Son zamanlarda ticaret ale- minde birçoklarının anlıyamadığı bir kelimeyi, (dumping) kelimesi- ni izah etmeğe pek merak sardı: Monşer, bir memleket, bir başka memleketteki mahsulü, me- selâ budğayr düşürebilmek için o- iraya kendine mal olduğu fiatten da iha aşağı buğday gönderir. Bu su- retle oranın piyasasını tular. İşte buna (dumping) derler. Bu kelime üzerine bahisler ol- Kadri Ekrem Bey kılığına, kıya fetine pek ehemmiyet vermez. Sır-İğ** tmda yakın zamanlara kadar sarı bir empermeabi taşırdı ki yaka- sında ve kollarında okkalarca yağ vardı. Birgün nasılsa bu pardesü temizlendi pirüpak oldu. O gün o- nu salına salına Babrâli caddesin- den iner gören ve dumping kelime sini ondan öğrenen bir genç arka- daşı elini sıkınca hayretle sordu: Üstat, muşambayı temizlet- mişsin, yağlarını çıkartmışsın? Evet! Genç gülerek cevap verdi: — Öyle ise, üstat bu hafta İstan- bu yağ piyasasmda dumping ol- muştur. ,. , MW Kânunusani 930 Borsalar 1 ingiliz lirası Kır. (1030 « Td mukabıı Polarf 0,4) Frsak Hret Belga Drahm 1s. Frank Lava Florla Kuron Silaz Pezeta Merk Çerraseç Kuruş Nukue alsteria o (İngiliz) 1Doler (Amerika) Frank (Fransz Utet (kalya OPrant Belçika) eo Truhmi (Yunan) ho Frank (İsviçrel Deva Bzlgar) illörin (Felemenk) 10 Kuron (Çekoslovak? Miisr Avasterya) 1 Pezetn (ismanya! 1 Rayşmarkı| Almanya) 1Ztoi Lehisas 1Pengb Macaristin 0 Ley (Romasya) İbo Dinar Yugoslorya) 1 Çevoneç Sevver Alin Mecidiye Bankosot ii Bariei Valilerin hangi salâ- hiyetleri arttırılmalı ? M.A. Alp,ekir KâmiB.le, ler ve kari- lerimizden bir M. A. Alp Bey diyor ki: Memurin ksnunu halile durdukça Valilerin salâhiyeti hiçten ibarettir. Çünkü valilerin memurlar üzerinde nüfuzu kalmamıştır. Bu kanun bir tx taraftan idareten azli ilga ediyor. Bir taraftan da valiler vekâlet emrine alı nır diyor. Vekâlet emrine almmak azil tabirinin yeni tarzda ifadesi değil mi- dir? Kendisi her an azil tehlikesine ma ruz, ve fakat en küçük bir memuru bile! 1325'azil hatta tecziye salâhiyetine gayri malik bir valinin memurlar üzerinde ne nüfuz ve tesiri olabilir. İdare maki| nesinin başında bulunan zat bu makine! yi tedvir için vazife alanlara nüfuz © demeyse maiyetine hâkim olamazsa bu makine nasıl işler ve halk üzerinde de öyle bir idare nasıl nafiz ve milessir olur. Bence evvelâ memurin kanunu ta dil edilmeli gerek merkezden gerek vi- lâyetten mansup bütün memurlir İk çin azil ve mafevklerce bir hadde kar! dar tecziye esasları kabul olunmalı ve; bu meyanda © valilere de salâhiyetler verilmelidir. Sıkı bir dissiplin böyle te essils edebilir. Hulâsa: Birinci derecede düşünüle cek şey bir valinin maiyeti Üzerinde na fiz ve müessir olmasının teminidir. Karilerinizden biri imzasile aldığı- zaran evinin üst katında doğan Kadri Ekrem, tam doğarken anne- si karşı evin damında bulunan rüz- mız bir mektupta deniliyor ki: Zannıma göre vilâyetlerin idari sa- Tâhiyetleri kanunlarla vâsi mikyasta- r zatın f ikirleri yp olur. Vilâyetlere mevdu salâhiyeti! hazıra ile çok iş yapılacağında tered- düt edilememek caizdir. Yalnız sarfi- yatta biraz daha vüs'at husulü için vi. İâyetler adedinin tahdidile fuzuli teş kilât masraflarının azaltılması ve bun dan ele gelecek milhim tasarrufun 50- Re ve sair imar ve inşa ihtiyacatına ilâ vesi düşünülecek ehemmiyetli bir me- selidir. Viğyetin yirmi beşe kasrı — kudretli valiler bulunmasına sebep olacağı cihetle — çok kâfi o ve sağlam bir idarei vilâyet temin edeceğinden u- fak, tefek kasabalardaki bimana alt. mış, yetmiş vilâyet adedinin yirmi be $e indirilmesile amik bir tetkikin vere! ceği kanaate binaen lüzumsuz olan mu hasebei hususiyeler teşkilâtınm kölli- yen liğvımdan hâsıl olacak bütçe tasar! rufatı her vilüyelle çok elzem yolları; şoseleri meydana getirmiş olar. Ve va lileri salâhiyet ve muvaffakiyetleri si kâyetinden kurtarır mütrleasındayım! efendim. Hamiş; Müfettişi umumilikler nü- munesine göre ağır bir masraf ve gayri nafi bir uzuv olduğu görülür. Bence a ğır mes'uliyetleri mütehammil ve fa- kat hiç kimsenin tahtı tesirinde olmıya| cak bir heyeti teftişiye parasına ac maz ve memlekette hür işliyecek seci- yede müfettişler idare makinesini yo- Junda yürülmeğe yegâne çaredir. Şürayı Devlet Tanzimat Dairesi sa- gâr fırıldağına bakmış. O sebeplejdır. Müşteki olunacakları olsa, olsa İ-İbık azasından Bekir Kâmi Bey diyor kıymettar hikayecimizin bir filir)mar ve yollar inşası gibi sarfiyat husu|ki; ve kanaat üzerinde uzun müddet|sunda takyidat olmalıdır. Bu işler için! (Valilerin salâhiyetleri esasen vâsi durmasına imkân kalmamıştır. de bu takyidatın çok fazla olup olma ve gayri mahduttur, Tevsie ihtiyaç yok. Kadri Ekrem, Üsküdar sultani-|dığı cayı tereddüttür. Fikrimce vilâyetİtur. Çünkü hükümeti bülundukları ma sinde vezin öğrenebilseydi sair|lerin imar ve ihtiyaçlarının her zaman hallerde valiler, kaymakamlar ve hat- de olurdu, fakat öğrenemedi. Hat.|sahsi arzuya tebaan takip ve icra teta nahiyemüdürleri temsil ettiklerin. ta o dereceye kadar öğrenemedi| sebbüsleri bir başlangıcın şahıs tebdi-/den her smıf âmir ve memur ile kâffel ki manzum yazıları kendisine yük-İditile değişmesi gibi halât ile akamete! umura nezaretleri şamildir.. İstiklâli- sek sesle okutsanız vezinlerini bo-fuğraması salâhiyet şikâyetleri meyanr-'yet dajyesile bazı. devair memurları zar. Maamafih resmi ve hususi yer lerde heyecanlanıp birden bire hün İ b dahildir. Vilâyetimizin bu ihtiyacatı. bunların pek tabif olan hakkı nezaretle! umumi ve kesir olduğu için meydana rini tanımak istememekte, büyük kü- gür hüngür ağlıyacak : kadar haş-İxelebilmesi evvelâ vilâyetlerde yapıla. sastır. Affedersiniz... Ben onun bütün! meziyetlerinden bahsetmiyecek- kâye edecektim. | tim. Onun iktisadi bir tarafı bi-| İçük sair her sınıf memurin vazifelerini lcak işlerin ehemmi, mühimmi ayrıla-lifada kanun dairesinde müstakil ve bu — Asmalımesçiti Romanımsı hakikat, hakikatimsiroman: 38 dü Bu surete Leylâyıda, Necip | Fazilım sebebile kaçırdım. Fakat | bundan müteessir değilim. Yu- karidâ da söylediğim gibi, ken- ! disine beş dakikada ben “seni seviyorum ,,, «ruhum», yahut | “sevgilim, diye nerde ise Zanu- | bezemin ve bir kalbinde aşk itiraf- ları istiyen bir kadınla, geçici de olsa münasebette bulunmak ho- şuma giden şeylerden değildir. » » » Necip asker oldu. şimdi tavan arasında temamen yalnızım. Bu yalnızlık beni sılayor. Lili Su- riyeye gitti Bandide yalnız. Bir. gün ona, tekrar odasını gelip işgal etmesini teklif ettim. Ne- zaketle redetti. Kendisine, ev sahibesine piyano dersi verdiği ve cihetten rahat!!.. bir oda bul- muş. Bâbıilidede eski faaliyet kalmadı. Yeni harflerin kabulü dolayısile birdenbire (meydana çıkan bubran hepimizi bir tarafa fırlattı. Artık hayatımı kazanmak işin iki üç gazetede, kimisinde tercüme, kimisinde istihbaratta çalışmak mecburiyetinde kaldım. Bir gün, güzel san'atlar aka- demisine gitmiştim. Vanlı Safa- nım atölyesine uğradım. Fındıklı sarayının bir cenahmda bulunan atölye gayet geniş bir salon- du. Ortasında bir soba vardı, amma, yanmıyordu. Vanlı, go- cuk gibi bir ropdöşambra bü- rünmüş, yere koyduğu aynada akseden kendi ayağından, Ziraat “bankası hesabına yaptığı böyük bir tablonun içindeki köylü ayas ğını resmediyordu. Beni görünce: — Gel, bakalım hazret, dedi, al şu fırçayı da yardım et. — Aman, dedim, üstat, ben hayatımda hiç resim yapmadım. — Zararı yok benim canım Efendim, mesele şu furçayı şu boyaya batırıp, sonra şu bez üzerine sürmek.. İşte resim de- diğin budur. — Aman Vanlı! — Amanı zamanı yok, mete- ik kalmadı, bu tabloyu bugün teslim etmezsem bir ay Parusız kalırız, gayret etle, eyi, kötü... Yapanıyacaktım, Kat'i bir surette; — Vanlı; dedim, benim resme hörmetim var. Güldö, dedi ki: — Sen benim nasl Yessam olduğumu bilir misin? — Hayır! — O halde dinle. Ben karye- den kalkıp İstanbula geldiğim |i zaman nzerimde bir şalvar ve belimde bir kemer vardı. Ke- merin içinde, babamdan bisseme miras kalan 80 altın vardı. İs- tanbulu gezdikten sonra tekrar memlekete dönecektim. Çenberli taşta oturuyordum. Bir akşam sgençlik bu-şöyle Galataya ba- çocuğu arkadaşım vardı. Bera- ber gittik. İçtik, içtik. Ben bir aralık sızmışım. o Uyandığım za- | man yanımda arkadaşım yoktu, / Elimi belime attım. Kemerde | yoktu. Düşüne düşüne Çenberli taşa geldim, Kahveye oturdum. esere saree anan ie SeRmAAMEeA Ya rak bir program tahtında sıraya ko-|istiklâliyete itiraz ve onu ihlâle kryamlolduklarından bu kabil müddeiyat ve nulması kat'i ve âcil ihtiyaçlardan baş|ve tasaddi gayri caiz ve gayri kabillmülâhazalı mâni bir tefsir temini mak Janıp senesi içinde yapılacakların tayin|olduğu halde bazı hükümet memurları|sada kâfi ve kâfildir bunun için yeni- edilmesile kabil olduğuna göre bu cihelda salâhiyetlerini sutistima! ile müda-İden kanun tanzimine lüzum olmasa ge Kadri Ekrem, memlekette bir ta tin tetkik ve tevsiki medarı muvaffaki-/halâtı nabecada bulunmak istemekte|rektir, i lozlara gidelim dedik. Bir Rum £ Orada kendisile tanıştığın 4 cem Rifat ef” isminde bir vaziyeti anlattım, Beni teselli etti, “merak dedi, seni memleketine gö riz,, cak zengin olduktan sonra meğe karar vermiştim. Itirai tim ve bana bir iş bula rica eltim. Önce, o zaman kan Baba Tahirin .Malüm zetesine müvezzi olarak gil İki ay çalıştıktan sonra Fakat ben memlekete & 1 Ni para istedim. Beni kapı di attılar, Polise müracaat Polis bana bilhassa Baba Tahir Ef. söyler mi? w» diye cevap Oradan bir kolayını bulup yeye mübaşir yazıldım. elbiseler içinde kendimi gösterişli buluyordum. «Koca gazel€ Mübaşirlikten sonra hü i ilânında Avrupaya, imtibat rerek, resim tahsiline gittin. orada resim denilen, bezlerin rine, canım birtakım güzel b8 İ lan sermek usulünü öğrel Hayatımda yaptığım şeyler kat Avrupalılar her şeye taktıkları gibi buna da isim mışlardı. Kimisi Empressiyo diyordu, kimisi bilmem nel ce çalıştık. Söylediklerine ran orada bulunan Türk sinin eb iyisi ben idim. i büğrü tuhaf renkli şey'© İşte bon resmi böyle öğ! dim. Mes'ele cesaret ve bir © başlamak. Sen al şu fırçayı bakayi! Naçar, Vanlının sözünü dif dim, ve 5x6 eb'adında koca! tabloyu boyamağa başlad bir harman manzarası idi, Hai ğuktu. Vanlının meşguliyetin$ isvfade ederek dışarı fırlaf üzere iken, içeriye Şeyh dub, elinde bir şişe olduğu bi girdi. ri ar m mm miştim. aha doğrusu gile ortalıktan Layla — Nerelerdesin? , Yanlı anlattı: — Hergün burada” balık? tuyaruz, Hem meze oluyor, * de yemek. Şeyh lerinden biriside balık n idi. Bazı zamanlar, isteri kadının nöbeti lulması gibi, balıkçılık damarları tutardı. bilmem kaç kat olta ördüf” için ta Eyip Sultana kadar, tiği vaki idi. Evinde bir pantolonu, kutusu ye vardı. (Bitmedi) Kazanmak içi ilk şart ilândırf i Mlânsız kazancı artıri savaşmak, havada ER yarcsiz uçnuva çalı; mak gibidir Ticaretinizde , san'atı! muvaffak olmak istiyo riniz: Gazete ilânı en kolayı, ucuzu, en : sirlisidir. işte ilân tarifemizi Sonuncu sayılada o Sabrı Kuruş ği Sind 4 ni Iİ. Resmi İlânlar, sonuncu ni llân memurumuz size ## dah bir ilânm şekil ve © reti için hizmet etmeğe © zardır. 4 Memduhun garip tap” “ v gazete ilânına ehemmiyet