4 —VAKTT 11 Kânunevel | Sütunlarda Seyahat Bir koşu! Fransada “Katerinet, atlı bir koşü varmış. Senenin belli bir gününde yapılırmış. Bu koşunun ötekilerine Obenzemiyen tarafı şadur: 1 — Evvelâ koşanlar hep kar dırdır, 2 — Hepsi bekârdır. 3 — Onlar koşarken, canı is tyen canının çektiğini durdurup öpebilir ve evlenir. Şimdi de kıyafetlerini ö#nlatas “ yım. Ne kısa ne uzun etekle © koşulamıyacağı için, bü kızların hepsi ince, şeffaf birer mayo giyiyorlar. Malüm ya, mayolu vü- cut, çıplak bedenden daha alım- lıdır. Gevşiyen tıkızlığını kay- beden azaların düşüklüğünü sak: İsr. Işte bu hatunlar da böyle “ giyiniyorlar. Yukarda yazmasın ” unuttuğum bir şart daha var. Koşuya girenlerin yirmi beş ya- şını doldurmuş olmaları lâzımdır. © Yirmi beşinci yaş, vücüdün “ tekemmül ettiği, tem kıvanını bulduğu bir demdir. Kadınlara “canl tatlı, diyenler, onları Mâyvalar gibi düşünselerdi galbia iyi ölurdü. Genç kız, turfanda bir mey- vadır. İnsan özlediği için sever. Fakat türfanda meyvalarda olduğü gibi lezzeti azdır. Biraz ham, biraz Kekre hülâsi, ne bileyim biraz noksan olurlar. Yirmi beş lerinde başkalaşırlar, kokusu ka- | buğundan ta çekirdeğine kadar sinmiş meyvalar gibi serpilip ge- lişirler. Fransız kadınlarının bu koşuyu bu şartlar içinde tertip etmeleri, erkeklere karşı kurulmuş mü- kemmel bir tuzaktır. Vay bu ko- | Şuyu seyreden erkeklerin haline! , Biz, kuvtetlenmek, dayâniklı olmak için zırh giyer, demirlere bürünür, başlarımıza günâbımız- dan ağir tolgalar geçiririz. Ke dın bunun tamâmile aksine kuv- vetlenmek istedikçe soyunur ve soyundukça müthişleşir. Çıplak kadının ne yaman bir kudret olduğu" nu anlamak için, tarihi kahraman- ların çıplak bir göğüs karşısında uğradıkları bozgun kâfi bir ib- rettir. Saymağa ne İüzüum var? Sonra dikkat ediyor musunuz, bu koşuda bir nokta daha var: Koşmak, kan damarlârdâ coş- turur. Koşan insanın yüzü petm- © beleşir, dudakları allanır, gözleri parlar. Kadın nekadar tenksiz / olursa olsun metice değişmez. © Şühalde koşuyu tabi mabhiyat gibi düşünmek, onu bu İsimle anmak haksız olmıyacak. Hazır henüz kanunları kendi- miz yaparketi, şu koşuları yasak etsek, erkekler dünyâsını yeni bir âfetten kurtarırız. i | | Şişlide bir tevkif © Zabıta Şişlide bir randevu evinde kadriye isminde bir ka- dını tevkif etmiş ve İzmire gön- dermiştir. Bu kadın evli olduğu halde bir ây evvel bazi Yahadi getiçlerile İzmirde ,, İncir altı,, denilen yere gitmiş orada diger © iki”şahsın tecavüzüne uğramıştı. Bu arada cereyan eden hadise- nin maznünu olarâk aramyordu. Izmit zabitasi bü kadifih nihas yet şebrimize geldiğini tesbit 930 eli 150 milyon isterlin * 150 misyoner * 150 komiteci — 150 züppe Pencerelerin demir keperikleri sıktı #kı indirilmişti. Perde aralıkları ka- patıldiktan maada' üstelik harita çivisi ile duvara yapıştırılmıştı. Şaka değil, Entelliğens servisin fevkalâde içtima: var.. Büyük salondan dışarıya ışık bile sızmiyör, Reis elindeki küçük çekiçle: “Tık, tık, trk!,, masaya vurduktan sonra seslendi: — Arkâdâğlar.. Şimdi Kalepâtya hü kümdarlığındai geldi irkadaşımız Mis! ter Vels Herdetisonü diliyeceğiz.... Bu- yürün Mister Velis Hendersbi. Kale kâye Fakat Hervey boşuna yorulmuş. Çün kil (180) inci züpbede bülundu.. Ente- Jlicâis servis derhal beyaz, şık, her ta. irafı boyalı bir vapür fuftu. YÜZ elli İzüpbe Kep bird- vaptüra bindiler. Dört duvarı aynalı, perdeleri krep satenden kamaralara yerleştiler. Va- zifei vataniyelerini yapmağa giden bu| 150 genç sabahtar akşama kadar du. Caklarını boyamak, tırnaklarını mani. küre etmek kaşlarını yolmakla vakit geçiriyorlardı. Nihayet az gittiler, juz gittiler ve büyük denizler aşarak bir Kızıl Gömlek: YAZAN : mer Rıza Ben biliyorum b Sa Halbuki karamıK bistikten sonra iş değişmişti. Mes'üt karanlıkta de yol seçer ve Şâşirmaden ilerliyebilirdi. Fakat karanlık büstıkten sonra rüz- gür çıkt setayı bulutlar kaplamış, bu yüzden yol seçmek çok zörlüşmüş. tı, Mes'üt; develerin bir çüküra düşme sinden, vahşi bir hayvan taarruzuna yahut #iY eşkiye baskınına uğramak tan korkuyor, fakat bw korkusunu pâtya hükümdarlığı! yaptığımız tetki.İ gin Kalepatya sahillerine vardılar. |Le9lâya ihsas etmiyordu, kati bize anlatın. Salinün köşesinde hafif uzun boy- lu, iskelet yapılı bir adam doğruldu, 9 kadar zaif ve o kadar iskeletti ki ha- reket ederken kıkırtı kabilinden sesler çıkaracak Zânnelünürdü.. Mister Veis Hendersö: — By bütün düşünceleri Büyük Bri tanya hükümetidid itilâsı dis muhte- rem Entellicens servis erkânı. Şunu bilmelisiniz ki bu (Kalepatra) denilen yeri maalesef İngilterenin müstemlike Kalepatyahin merkezi olan Pafla şehrinde 150 züpbenin gelişi büyük bir hâdise oldu. Kadın, erkek, genç, ihti- yar herkes bu zarif insanları görmek için can atıyordu.. Onlar şehrin en iyi otellerinden birine yerleştiler. Kale patyadaki bütün İngiliz, Kalepaty sultanı, Kalepatya prensleri onları zi yarete geldiler.. Yerli kadınlar bu du- dakları boyalı, kaşları yoluk delikan- Nlar karşısında gözlerini süzerek ko- haritasinisi s6kmak kabil olâniyacak.İnuştular, bu nazik garp çocuklarına Neden mi dediniz?.. Çünkü bündan birladeta zorba birer aşık gibi musallat müddet evvel Bufiya yi& Entellicens|oldular.. Erkeklere gelince onlar (150) servis idaresine mensup (150) teşkilât-İdelikanimın kadınlar üzerindeki füs-| çı gönderdik... Giden arkadaşlar En-İünkâr tesire gayzedioyrlardı. Bir haf- tellicens servisim en iyi teşkilâtçıları|ta sonra yerli erkekler arasında yoluk idi. Fakat (Kalepatya) lılar 6 kadar)kaşlılara, mianikürlü tırnakirlara, bo- zeki insârilar ki bü 150 feşkilâtçi ora-İyalı dudaklılara rasgeliniyordu.. Gün dt hiçbir şey şapmddan geri döndüler.) geçtikçe kaşlar biraz daha inceldi. Tır- Bürideri sönra dini vasitilerdân itifa|nakalar biraz daha parladı, ve dudak de ötmidk imkânını düşündük. En iyillar biraz daha boyandı. miisyönerlerimizden 150 sini boraya Koca sultan bile o efekleri yerlerde sönderdik.. “Belki Kaldpatralilar tarilsürünen entarisini sırtından çıkarıp ki hakka gelirler de * “#ilterenin müs-latmış onun yerine zarif elbiseler giy- temlekesi olurlar. . ,orduk, Fakatlmiş, dudaklarını kulaklarına kadar! bu iidiği indahla? İ50 misyonerimizi del kırmızıya boyamıştı. Ya cellât. Ya meleketlerindö kövdülâr.. Sonra teş-|cellât. O da parmaklarını pınl piril kilüterlti te Misyönerlerin yâpama-| mariküre etmiş, kafa kestiği baltanıa dığı işi belki pita yapir, düşüncesi sapılı “kaul, ile ovup parlatmıştı. Ve ile burada birtakım erkâna; prenslere,| bütün bu işlerin ismi tanzimatı hayri- saltanat adamlarına avuç dolusu pâra!ye oldu.. ! sürmeli, sârfettik bu iş için (150) milyon ingi-İdudakları boyalı Ju adamlar; liz lirası sarfettik.. Lâkin bu da hiçbir “İ love yö netice vermedi. Halbuki gerek pöfrol- “İ love you, lâri ve görek bol kömürleri ile (Kâle.| (o Diye Ingilizce şarkılar söylemeğ: ptty&) İsgiltte için mühâkkak İâzım|başladılar. Moris Şövülyenin İngilizce olari bir Yerdir. Fakat bürüdân betiim| söylediği Pârade & ömür şarkisi mö- Miz ümidim yol. Çünkü 150 teşkilda oldu. (150) genç 150 ggünde “Kale lâtçının 150 misyönerin, 190 milyon im- patya,, Ya İriziliz lisim, İngiliz har. giliz lirasmm yâpâmadığıni bir şerİ siir soktular... Züpbelerin Kalepatya- hiçbir kuvvet icra ed ya geldiklerinin “151, inci günü bütün Mitser Velsin nutku burada bitmiş-| dünys ajânslart şü telgrafı vetiyorlar. ti. Bu esiriada aradan Hervey söz alarakl dı: ayağa kalktkı. Şunu da söyliyeyim kil (o “Kalepatya idaresi İngiliz mandası Hervey Eotelliceh$ #6rvisimi ör 47 cid-İş kabul etmiştir. Bu hasusta büyük di bir öğesidir, Gülerek 6ö2€ başladı:|yardımları dokuman 156 genee zarif — Ben bir #İkir söyliyeceğim. Fa-| Dizbağt nişanları verilmiştir. 180 ger. kât buhu her zamiari olduğu gibi yinelcin hatırasını tazizen Kalepatyanın gayri ciddi bulacaksınız. Biz Kalepat-İmerkeyi ölün Pafla şehrinde bir abide yaya 150 teşkilâtçı gönderdik olmadı.'yapıfaeaktkr. Abide genç bir adamı 150 misyoner gönderdik yile olmadı, tasvir edecektir. Abidenin bir gözünde 150 milyon isterlin göridetdik yine ol-İhir tek gözlük, bir elinde Bir Karmen madı. Bütaye şimdi (150) #üppe gönİtüpü, bir elinde de bir &yra bulunacık derelimi de bükin (150) gün içinde Kao-ltr.,, lepatyayı haşmetlü İngiltete impdrato' runum İdaresine âli” ntıyız #lâmiz mr. ya” Herveyin fikri özütü mündakşalar. dan sonra kabul edilli.. vi... fâkin İngillerede (150) züppeyi Sadri Etem Ölüm Müteşebbis (o fabrikatötlerden İ Tevfik Cenani Bf. nin pederleri bulmak bir mesele idi. Londrada töp- larian züppelerin âdedi 70 Şi göğmedi, Bereket versin ki Fransa ve Parlse, Yetmiş dokuz züppe de otadan getiri) di. Biti mi 1497. lâkin bir tane züpp> eksikti. Bir gün Hervey Londrâda des tu fransız şaiti Pol Jerâldiye rasgel di: — Yahu, dedi, çar aktar sihanı gezdin hetede #üppe olduğunu bilir. sin, Bize bi? züppe lâzım. Nereden bü alemi. Pol Jeraldi güldü: — Bunu Moris Dekobraya sorsay- dınız daha iyi idi. O daha çok gezmiş. tir. Burgaz öştafmdati Hüseyin B. kisa bir rahatsızlığı müteakip dün sabah irtihal etmiş ve Çen- Birdenbire bir ok ufku yararak gec ti. Mesut etrafta bir fakım haydut. ların bulunduğunu Ogördü. Hemen durdu. Devekini çöktürdü ve İyliya doğr yürüdü. Fakat ikinc biY okun atılmasile Leylim aci bir feryat ko- parMması bir olmuş, Mesut ona yelişe- rek devesini çöktürmüş, Leylânmm vu- rulduğunu ve okun yanma süplandığı. ni görmüştür. Mesut, okun saplı kalmasının teh- likeli olduğunu bildiğinden elini uza- tarak oku çökmesile kızcağız dala acı bir çiğlik köpdrmiş ve bayilmıştı. Me sut ne yapacağını düşünmüş, Leyli kucağına alarak köndi devesine götür- müş ve biraz geride bıraktıkları bir ma- nastira ilticayâ karâr vermişti. Her halde bu manastırda kendilerine yar dım edevtek bir kisme Bülunudu. Bu marastırlir Mristiyanlarad aitti, Terki dünya edem rahipler burnya çekikiyler ve kendilerini riyazet ve ibadetlere ta- bi tutarlardı. Arabistana imen ve orada mücerâlar geçiren hıristiyan misyonerlerinin mer kezi idi. Müslümanlığın intişarmdan kât müslümadlar, Kendi manastıra. rhtda ibadet ile meşgul olacak ziitlete dokunmamayı taat etmişlerdi, Mesut, manastıfa Yardıktan sonra inmiş Leylâyı taşıyarak kapıya kâdar götürmüş, kapıdan sarkan ipi çekerek manaslırın, çapını, çalmıştı. Çok geçmisden üzen «açi, üzün sa! kalli Bir rahip geldi ve kapiyi açma dan: — Kimsiniz? diye bağırdı. Mesut cevap verdi: — Bize imdat ediniz. Ölüm tehlike. si göçiren bir hastamız vat, Elinde bir müm taşıyan tahip ka- pıyı açtı ve Mesut ile Leylâyı içeriye &- Tarak onları en yakın odaya götürdü. Leylâ, derin derin inliyordu. Üs. tü Müşr kar içinde idi, Rahip önlârı odaya yerleştirdikten sonra koştu, manastır reisine hâber verdi. Birkaç dâkika #orira ihtiyar bir pir içeri girdi. Kızın başından geçen macerayı anladıktan sonra arkadaşı olân rahibin yardimile yarasını açtı, ve önü temizlemeğe başladı. Manâstı- rih baş rahibi yarayı yikadıktan sottta biraz süt getitterek yarayı onunla da yıkamış, ondan sonra bir methem ge. tirterek onu yaraya sürmüş, sonrâ ya rayı bağlamış, Leylâyı biryatağa ya- tırmş, üstünü örteliş ve yüzüne bir. az su serpmişti. Lâylâ uyuyordu. Bâş rahip Mesut ile könuşmağa başladı. — Bu kimin ketıdır? -—- Ashaptan birinin kızıdır. Rahip munvunu âlârâk Leylâruri yü. gelköyündeki metfeni mahsüsu- na defnedilmiştir. Merhuma rah- met ve kederdide mahtumu Tefik Cenani (OBİ. ile (muhterem ailelerine (sabrı cemil temenni eyleriz. $ Trabzon meb'usu Nebi xade Hamdi B.in teyze zadesi, mü- hendis Aptülkadir B. in dayısı sabık Cemiyeti Umumiyei Bele- diye azasıtidan ve milli sigorta | züne dikat etti. Sonra tekrâr sotdü. — O halde bu kız müslümem m7 — Tabii . - Fakat beni bu kızın boynunda Kr ristiyanlara mahsus bir işaret gördüm. “— Ne iğüreti?., — MHiristiyanların taptığı bir mus ka... -— Beniüi öyle bir şeyden haberim yok. Benim bildiği bu kızm müslü mar olduğudur. Mesut, sözü kızâ Kesmek istiyordü. Paha eskiden buraları! ği eni vuran 6 hain ittir ve uyu, Sana yanıbaşımızdaki odada İhizmet ederler. Mesüdün kârm açtı, kalittr ve gös terilen odaya girdi. Mest çıktıktaar sonra iki rahip baş başa vererek fısıldaşmağa başlamışlar- dı. İkisi bir müddet fısıldadıktan son- ra işlerinden birt kalkmış, büyük bir kitap getirmiş, ikisi yanyana oturarak okumağa başlamışlardı. Bu kitip on- lârii mukaddes kitabı idi, Mesat, yemeğini yemiş ve göri dön müştü, Leylâ, hâlâ yatıyordu. Bir a- ralık Leylâ, bir yanımdan öteki Yanı- na çevrilmek ister gibi olmuş, ve bir- denbire bağırmıştı. Leylâ gözlerini âç- mış ve etrafına bakmıştı, fakat bu *ceht onu yormuş İeylâ tekrür gözlerini kâpdmış ve yeniden daldtıştı. Baş rahip, Mesada dönerek! — Merük ötme! kartalda, dedi; Memrt, memnun oldu. Ve kendisi. ne gösterilen odaya giderek (uyudu. iErkenden uyanan Mesut Leylânm bu- lundüğu odaya girdiği zaman baş rahi. bin yirayı yeniden temizlemek ve #ar- mik fle meşgol olduğünü götüüş, bir- az çekilmiş birkac dakika sonra rahip tarafmdan tekrar igeri davet edilmişti. Leyli uyanmüş, könüşüyordu. Mes- ut içeri girdikten sonra ona sordu; — Mesut! Beni vurân kimdi? — Bilmiyorum, Efendim. — Ben biliyorum. Beni yurârt 6 İtin İssittir. — Nerede ariTâdını?.. -- Ondati büşkü bizi kim gözetler, ibizi kim tanır, — Haklısınız, fakat ortalık karan İsonra bu faaliyet afalete uğramış, fa-'lık olduğu için bir şey göremedik, itmedi) Aanyede Bir volis Hüseyin “isminde . biris nin ölümünden dolayı muhakeme ediliyör İstanbul ağır eza mahkemesinde dün Sârıyerde yakalıyarık karakölu İgötürmek istediği Hüseyin isminde hi- risinin kaçmağa teşebüs etmesi üzeri- ne arkasından silâh atarak vurmakla maznun polis Hilmi Efendinin muhe- kemesine başlamiştir. Muhakeme, kurşunun tetkiki İçin kilttıştır. “BON POSTA, DAVASI (Son Postâ) #leyhindeki hükümetin İmanevi şahsiyetini tahkir davası İstan İbul ağır ceza mahkemesinden Salâhi- iyet kararile İzmire gönderilmiş, İzmir mahkemesi İstanbulda rüyet edilmesi- İne karar vermişti. Bü hoktaf #azâr ihtilâf üzerine temyiz metdi tsyin etmiş davayı İstanbule göndermiştir. Yakmda bütada muhakemeye başlana- caktıt, 1 HALİT FAHRİ BEYİN DAYASI Şair Halit Fahri 8. tarafmdan “Da- rülbedai, mecmuası aleyhine açılan hakareti mütezammın neşriyât dava- sın rüyetine bugün 14 te İstanbul ikinci ceza mahkemesinde devam olü. İnataktır. Bügün şahitler dinlenilecek- tir. GALIP B. SERBEST BİRAKILDI Üçüncü cezada vasifesini sal İstima! maddesinde muhakeme edilen tevkif- hane sabık başgardiyanı Galip Bey 200 lira kefaletle serbest bırakıİmığtır. Muhakemesi kendisi mevkuf olmıya- rak devam edecektir. Hapishaneden firat davasında ih. İmalden Mâznun ölar Gelip B. dün bir İdayada güyri mevküf diürâk hasır bu. İlurimuştar. TEVKİFHANEDEN FIRAR DAVASINDA Tevkifhaneden kaçmağı teşebbüs Hem züpbeleri daha eyi bilir. Ma- aâmafih Kleman Votel de bu işte ihti! sas sahibidir. Fakat mademki söordu- müz, söyliyeyim. Eğer Prünsada bu- lamadınızat İstanbula baş vurun. Fen geçen seferki seyahatimde orada bir! yg müdürü Muhittin Şevket , müptelâ olduğu kanser has- talığından vefat etmiştir. Cena- zesi bu; saat on beşte Ös- manbeyde, Kır sokağmda No. h hanesinden kaldırılarak etmiş ve hakkında çıkarilan tev- * kif müzekkeresini buraya gön dermiştir. Kandillideki aile kabristanına defnedilecektir. Allah rahmet eylesin, hayli bu nesleden gördüm. Hele bir ta- nesi tam sizin 149 luk heyeti tamam- VAP Halbuki baş rahip Leylânın boynunda.|etmekle maznun Ahmet Besim, Arap ki muskâ ile derinderi ülâkadar olmuş,| Hüseyin ve Ahmet Nazmi ile firar hf- Leylânın baş ucuna geçmiş ve onün yü-|disesinde vazifelerini ihmalden mâz zünü tetkike başlamıştı. Mesut omunjnün gardiyanlarm muhakemetine düm 20 | hareketlerine ehemmiyet vermedi, başi İstanbul birinci ceza mahkemesinde 46 rahip Leylânın yüzünü birkaç dakika/vam olunmuştur. tetkik ettikten sonra yerinden kalkarak| o Mahkeme sabık tevkifhane müdürü Mesuda baktı. Ona: Ziya Beyle diğer birkaç şahidin celbi — Oğlum, dedi. Kalk yemek 0 muhâkemeyi talik etmiştir,