— VAKDI 3 Kânunevel 1930 5) Iktısat mecli- si toplandı (Üst tarafı 1 nci sahıfada) leti) tarafından yapılacağını iddia et- mek bazı esaslı uzuvları eksik bir insa- na azası tam olan bir insanın görebile- ceği işleri gördü “eğe benzer. Bunun l el İhtiyar Kurt İşgal yıllarında idi. Bursanın köylelak sakalından umulmaz bir çeviklikle rinde de istilâ sellerinin yaklaştığını arkadaşlarından uzaklaştı. Kendi evi- duyan talisiz ülkelerin korkulu bozgu|nin önüne gelince bir köşeye saklanıp nu başlamıştı. Genç kadmlar kaçırılı.| herkesin uyumasını bekledi. Sonra ta- içindir ki bugün bir devlet tam teşek- kül etmiş addolunabilmek için iktrsadi| leri inletiyordu. Çocuklar da yeni gelin) yamçısının altnda saklıyarak ağır ağır uzuvlari” tecehhüz etmelidir. Devletin mümeyyiz vasfı hakimiye- te sahip olmaktır. Fakat bugün haki- miyetin sahası “tie darlaşıyor. Bu h.. © Ozhidin gözünden kaçmıyan bir hadisedir. Onun yerini birlikte ve be- raberes çalşmak esası tutuyor. Bilhas- imişlerdi. Köyde yalnız ihtiyarlar ve sa katlar kalmışlardı. da idi. Yunan piştarlarının karşı sırt- lerle beraber daha uzaklara gönderil-/ağaçlıklar arasında kayboldu. Köy derin, korkulu bir süküt içine sinmişti, Pençerelerden hiçbirinde ışık Rüstem ağa, bir kolunu rus muhare-İyoktu. Uzaktan köpekler acı acı havli besinde Yunus Rey tabyasında bıra-'yor, bunlara çakal ulumaları cevap ve! kan bu eski kurt ta kalanlar arasin. | riyordu. Rüstem ağa, pek iyi tanıdığı, karış sa “Collaboration economigue,, hakimi- yetir o aktığı sahayı harisane İşgal ediyor. Cakikatte şudur ki dünkü jan- darma devleti bugün iktisatçı devlet olmüuştı « İktisat millet ve memleketin! larda çadır kurduğu günün akşamı)karış bildiği kayalıklar arasından kıl muhtarın odasında toplanan arkadaşla) çarıklarile keçi gibi geçiyor ve çıkılmaz rma: gibi görünen bir dağa (ırmanıyordu. — Gâvur bu gece değilse, yarın sa-|0 sarp kayalrın üstüne varmca, durdu. bah mutlaka köye girecek, Kadmlar ar| Etrafı dinledi. Ay ışığı altında ince bir tık yerlerine varmışlardır. Onlar için|beyaz serit gibi kıvrılan ırmak çok de- maddi, manevi ve ahlâki varlık ve iler.| korkulacak bir şey kalmadı. Bize gelin- leme şartlarının istinat ettiği esastır. İktısat yalnız maddi iht: saçları doyur. maya yara: bir meşgale ve vasıl: de ğildir. Bilâkis milletlerin kültür sevi- yelerinin (o teşekkülünde milessir bir esastır. Şu izahztımla sizin mevcüdiye- tiniz ve mevcudiyetin IU-umu zarureti © kendiliğinden sabit olur. Binaenaleyh bazı ağızlarda Âli iktisat meclisi zait bir uz ıvdur ilga edilmeli diye gezen © söz asrın İcabını gözününe getirmeksi- In hirsmat i hakiki ve - zi” ve farkına varılmıdan söylenmiş — bir irtica ifadesidir, Her biriniz bir ik- tısat grubu içinden çıkıp geldiğiniz için bu tekemmülün şartları ne olduğunu herhalde bilirsiniz. Devletin vazife #tten ve © ienpten haberdar edersiniz. Üçüncü senesini ikmal etmek üzere olân mesai hayatınızın ilk beş içtimadevresi ha- 3. . . hir, gümrük <aseti, tediye o muvazenesi gibi memleketin iktısadi- yatını umumi; “e alikalandıran uzuv- Jardır. Bundan sonra mesalniz bu mev- zular haricinde ayni zamanda daha Co-- * ve daha müteayyen mes'ele. — ler üzerinde olacaktır. Siz bilhassa ta- til zamanlarında yapacağınız müşahe- delerinizi hükümete bildirirseniz hükü-' met bunları tetkik ederek müzakerat! i - Tuznamesine ithal etmeği en esaslı bir vazife ve hizmet addedecektir. Mesu.nizde parlak ve emin muvaf- fakiyetler diler ve altıne ı içtima dev- - Yenisin ilk celsesini açarım., tahvil edilmiştir. Ankara, 2 (A.A) — Âli iktisat mec. Msi bugünkü içtimamda tediye muva- | zenesini ve Türk ticaret eşyasınm inki- şafı çerelerini tetkik etmek üzere teşkil - edilen komisyonlara atideki zevat se- çilmis” “ir; Tediye muvazenesi komisyonu: Sa- Jâhettin, Bekir Vehbi, SadiReşat, Rifat >> Hüseyin Mü-“- Beyler. Ihracat eşyası tetkik komisyonu da 77<“* Asım, Mehmet Vehbi, Nazmi Halil, Murat Şükrü, Şevki Remzi, Saa- . dettin ve Sürsyya Suphi Beyler. Memleket Haberleri) Afyonda lise Afyonkarahisar örtn mektebi İlseye Balıkesirde bir faola U Balıkesirde İf metm irtifanda bir © binada 40 kuruş yevmiye ile çalışan 15 yaşında bir boyacı çöcuğu iskeleden düşmüş, parça parça olmuştur. © Kınık belediyo szaları istifa ettiler İzmirden verilen mmalümata göre ser- best fırka namzetlerinden terekküp eden “ (Kınık) belediye azsları İstifn ermişler, “tekrar C. İH. fırkasına kabulleri için mü- “racaatta butunmuşlardır. o —— © Rus emelesi dün şehri gezdi Dün imanımızı, 300 Rus amelesile “gelen Rus vapuru yarından sonra seya- 'batine devam edecektir. Ameledün şehri “ve mubtelif sinsi mülesseeeleri gezmiştir. “VAKIT, e abo- ne oluruz ce, düşman öküzlerimizi #lsa bile canr- mıza kıymaz. Yine buralarda dururuz. Keşişin ötelerinden gelenler, bizimkile- rin yavaş yavaş toplandıklarını çeteler yaptıklarımı, düşman kollarını çevirdik lerini, kervan vurduklarını osöylüyor- lar. Eğer böyle ise, elbette bir gün bize de bazı işler düser. Dedi, Sonra ayrıldılar. Rüstem ağa, saa vah sarar vere era eeamanı . Türkiye-lIran Ağrı hududu tashih edilecek Istanbula gelen Tahran sefi- “ikacılardan daha ziyade) rimiz Husrev bey Türk -iran i görür. münasebatı hakkında şu beya- natta bulunmuştur: — İranile samimi münasebe- timiz dostluk yolunda gittikçe kuvvetleşmektedir. Türkiye- Iran dostluğu, bu dostluğun bugün budutlardâ emniyet ve asayişle başlıyar (feyizli o mukaddemesi yakır o .ta umumi sulhün ha- lelden vikaye sine ve gittikçe kök salmasına sebep olacaktır. Ağrıdağ vaziyetinin son saf- hası; burasını gayri kabili tes- hir addeden cani ve şakilerden bugün bir tek haydut bile bu mıntakada mevcut olmaması karlı, sarp olan bu dağın artık emniyet ve asayiş havası altında bulun- masıdır. Muhtelit budut komisyonu An- kara itilâfnamesi .: çizilen hu- dut aksamını arazi üzerinde tes- bit etmekle meşguldür. Ağrıda- ğının istikbalde eşkiyaya bir da- ha melce olmasına meydan ver- miyecek ve Tebriz, Erzurum, Trabzonun mühim ticaret yolu emniyet ve asayişini ber türlü te- cavüzden masun kılacak olan Ağrn hududu tashihi teklifimiz İran bükümetince esas itibarile kabul olunmuştur. Yalnız Ağrıda sırf emniyet ve İstikrar maksadile talep et- tiğimiz bu ufak mıntakaya mu- kabil daha cenuptan talep et- melerine müsaade ettiğimiz ara- zinin tayin ve teklifi için tetki- katta bulunmaktadırlar. Ağrı tedip harekâtı esnasında dost İran hükümeti endirek bir şekilde harekâta iştirak eylemiş- tir. Iran Kürt aşairinin bir kısnı- nı budüttan uzaklaştırmış, eşki- yaya yardım ihtimallerine karşı tedabiri mania ittihaz eylemişti... Bu meyanda Ibsan Nuri, Şeyh Abdülkadir, gör Hüseyin paşa oğullalrını avenelerile beraber silâhtan tecrit ile evvelâ Tebriz- de tevkif, bilâhare daha şark taraflarına nakledilmek üzere Tahrana sevkeylemiştir. Bu cani- lerin firarlarına meydan verilmi- yeceğini, her türlü muhabere ve müraselelerine mâni olacağını vadeylemiştir. rinlerde akıyordu. Tüfeğini, fişekliğini oraya itina ile yerleştirip sakladı ve sonra yine geldiği “yollardan inmeğe başladı. Sarptan ayrılınca kıl çarıkla- rını bir taşın altıma soktu ve beline tak tığı kunduralarını giyerek köye doğru yollandı. Ertesi gün hakikaten Rüstem ağanın dediği çıktkı. Başta Yunan süvarisinin keşif kolları olmak üzere ağırlıkları da gelip köyde karargâh kurdu. Kuman dan köylüyü topladı: — Kimin veinde silâh varsa getir sin. Sonra aratırım. Kimin evinde çi. karsa o aileyi, evlerinin kapılarına asarım! Dedi. Birkaç çakmaklı, bir iki av çif tesinden başka zaten silâh yoktu. Onla rı da getirip verdiler, Rüstem ağa, her sabah erkenden dağ İlara çıkar ve akşamları sırtında çırpı yüklerile köye dönerdi. İşgul kuvvetle. ri de ona alışmışlardı. Biraz da aptal rolüne çıkmışa benziyordu. Çok defa yunan neferleri ona takılırlar ,alay e derler; fakat o &ülümsiyerek sesini çıkarmaz, geniş bir tahammülle bunla rın hepsine dayanirdı. Yunanlılar karşı sırtlarda cephe al. mışlardı. Her gün karargâhtan bir sü- vari postası, emirleri taşırdı. Düşma- nın geldiği günden henüz bir ay geçme den bir akşam köyde bir karışıklık, bir telâş göründü, Irmak kenarında süvari postasının cesedi bulunmuştu. Kıt'anın doktoru muayene ederken, ölünün tam kalbi üstünde bir mavzer yarası gör- müştü, Karargâhtaki telâş ta işte bun- dan ileri geliyordu . Hemen bir müfreze süvari yola çı- karılmış, etraf taranmış; fakat hiçbir delil bulunmamıştı. Akşam, sular kara rırken Rüstem ağa, yine her vakitki yoldan, sırtında ayni çalı, çırpı yığını ile gelince, o da umumi kargaşalığa karışmış, sormuş, aramıştı. Üç gün sonra yine ayni yerde bir i- kinci süvari cesedi bulundu. Ve dört gün sıra İle birer maktul daha gömül- dü. Bu iş artık karargâhı çileden çıka- racak bir hal almıştı, Cenazelerin hiç- | götürülmekliğimi emretti. YAZAN : Ömer Rıza —718- Leylânın yeni âşıkı onu memnun etmeğe çalışıyordu «Fakat Sait te Leylâya karşı İyor, kağnıların İniltili tekerlekleri dere! vanda sakladığı filintayı ve fişenkliği! hürmetten başka birşey göster miyor, anlaşılan onu memhun ederek gönlünü almayı düşü- | nüyordu. Bu adam bir iki defa Leylânın tabtırevanına (o yaklaşa- rak bir şeyler söylemek istemiş, fakat birşey istemeden geri dön- müştü. Ertesi günü de böylece ge çirdik. Benim bütün emelim Ley- lâya yaklaşarak onunla konuş- maktı. Fakat Leylâ ile ben ta- rassut altında idik. Ertesi gün kendimi hasta göstererek Leylâ ile görüşmek için vesile aramak istedim. Sabahleyin basta oldu- ğumu ve hareket edemiyeceğimi söyledim. Kafile reisi bana acı- yacağına “Bu cadolozu yolda bırakınız!,, dedi. Bağırdım. Be- in kızımdan ayırmayınız! Günah- tır, ayıptır! dedim. Leylâ, benim bu feryadımı duyarak © yanına Onun (emrini yerine ge tirerek beni tahtırevana soktu- lar. Leylâ tahtırevanın kapılarını örterek benmile konuşmağa baş- ladı: Teyze dedi, ömrümde böyle bir hale giriftar olmadım Tehlike içindeyiz. Mudafaa imkânı yok. Neticeyi bekliyelim. Onlar bize iyi mu- amele ettikçe biz o sesimizi çi- karmıyalım. Belke bu adamlar bizi Hz. Ayşenin ordugâbına gö- türecekler, belke bu mazur genç onun adamlarından biridir, onun sözlerinden ve imalarından bana tama ettiğini anlıyörüm, Fakat bir mukabelede bulunamıyorum. Vaziyetimizi Mehmede bildire- bilsek.. Bu vazifeyi ben derühte ettim. Ona dedim ki: — Zaten bu adamlar benden kurtulmak için çare arıyorlar. Ben geri kalmak veya ayrılmak istediğimi gösterecek olursam, onlar da beni götürmek için israr etmezler. Onnn için buişi yapa- rım. Gedim, Bir kaç dakika sonra Leylânın Tahtıravam durdurulmuş, ve ben inmiye davet olunmuştum. Leylâ, bir az daha kalmam için müsade etmelerini, istirahat edeceğimiz bir şeylerine ilişilmiyor, hatta taşıdık.|ilk konakta İneceğimi söyledi. Onun ları mühim kâğrtlara, emirnamelere bi| sözünü kabul ettiler. Onunla ko le el sürülmüyordu. Etrafta dolaştığı nuşan ve kendisine Sait deni- söylenen çeteciler yapsalardı, muhak-| len bu il ya bakışla kak hiç olmazsa silâhlarını alacaklar. ba ağ ya dı. Hayır, daima cesetleri, yanıbaşların da otlıyan beygirlerile beraber buluyor| (e Bir türlü cinayetlerin arkası kesil lar, hiçbir iz, hiçbir emare elde edemi-| miyor, yoldan geçen askerler birer bi- yorlardı. rer vuruluyordu. Bir gün yine bir pos- Bundan sonra yalnız posta da çıka-)ta hareket ederken arkasından beş yüz ramaz oldular. Mutlaka iki üç atlı bir-İmetre geriden giden bir (o müfrezenin leşerek yoldan geçerlerdi. Bir haftaltam ırmak kenarında süvarini nattan sonra üç süvarinin leşleri getirildi.İdüştüğünü gördüler ve epeyce uzüktan Köylüler dehşetli bir tazyika uĞTadr- gelen bir silâh sesi işittiler. Ses kaya- lar. Hatta çalı demetlerile gelen Rüs-|lıktan gelmişti. Oraya koştular. Sarp, tem ağayı da çok sıkıştırdılar. Fakatlçıkılmaz gibi görünen kayalığı kuşattı. © biçarenin hiçbir şeyden haberi yoktu.İlar, Evvelâ hiçbir şey görülmedi, hiçbir! Dağlarda kimseye rastlamamıştı. Tü-İsey duyulmadı. Fakat müfrezenin mut fek sesleri de duymamıştı. Fakat orta-jaka kayalara çıkmak için karar ver. da üç cenaze ve göğüslerinde, tam külp|dikleri anlaşılınca birden bire granit! leri üstünde üç mavzer kurşunu yara-| yığını içinden bir silâh patladı ve tır- sı vardı. mananlardan biri düştü. Yarım saat Kumandan köylünün tarlalarına, o-İsüren bir müsademeden sonra müfreze duncuların ormana gitmesini yasak et-İkayalar arasında filintasmı kilitlenen mişti. Rüste mağa da çırpı toplamağalellerinde sım sıkı tutan Rüstem ağanm gidemiyordu. Nihayet bir gün onun)|cenazesile karşılaştı. Ak sakalı alnın. kaybolduğu farkedildi. Ve hemen oldan sızan kanlarla kızarmış, yüzünün akşam köye yine iki vurulmuş Yunan)|buruşuklarında pihtılar donmuştu. Kai askerinin leşleri getirildi. Her taraf a-|yalarm dibinde de henüz vücutları 80 randı, tarandı, fakat ne katilleri ne değumamış on dört Yunanlı leşi yatıyor- me ağayı bulmak mümkün olama-|du. 1 Onun Leylâyı, şiddetli bir bir sile sevdiği her halinden idi. Akşamâ doğru, etrafı kuyulü bir yere vardık. Hepimiz ii yemek yidik ve konuştuk. Leylâ kulağıma şunları fısık dadı: — Sen burada bir lâhze du” mıyarak bemen hareket et, Me dineye git ve vaziyeti Mel bildir, Mehmet beni bunlerin © linden kurtarsın. Çok geçmeden bizim kafileyi bir telâş aldı. Herkesin hayv# nina binmesi istendi. Leylâ, 49” naçar ayağa kalkarak Tarhtır# nına bindi Banada “haydil de” i vene bin,, dediler: — Hastayım, buradan kınık dayamam, Beni buracıkta bır#” kınız da tahatça öleyim dedi Meğer, geriden bir kafileni9 | geldiği görülmüş, bunlar takip” ten korktukları için dakika fevt etmeden hareket (etmi Ben, bin bir müşkülü çiğneyerek Leylâya veda ettim. Onun bass bu ande söylediği sözler ti verdi. Leylâ dedi ki: — Teyzel benim için korkmi Fakat imdadıma yelişiniz!... — Merak etme! Dedim ve göz yaşlermi zapt edemeyerek ondan ayrıldım. Af“ kadan gelen kafile, ileriye gitti gi için ona refakat edemedi” Günlerce yalnız başıma dola: nihayet bir gün mahvölâcek le gelmişken Mesuda tesadil. etim ve onunla birlikte geldi” Mehmet, bu macerayı dinledik ten sonra yalnız başına alar i bir şey kararlaştırmak istedi; ir tiyar teyzeyi başka bir çadır? misafir etti. Mesudun neree9f istirahat edeceğini gösterdi. “© çadırına dündü. Vaziyet karanlıktı. Leylâls” kaçıranların kim oldukları Bö” değildi. Onu Mervan e farzedilse ortada Mervandan yoktu, Ortada yep yeni bir kab” raman görülüyordu. Bu ads” nerden çıkmış, " -ylâyi nerde gö” müş, onun kex. sile olan müs” sebetlerini nasıl anlamış, ve X* çırma hareketini nasıl ri wuştı?... Mehmet, bunların ni de halledemedi. Ortalık ağ” dığı halde Mehmet düşüm”. ve bir çare bulamıyordu.. Mehmet, sabahleyin, «gad dan çıkmış, Hz. (Ali) nin bu duğu yere gitmiş, ve yeni gi habsr almak istemişti. 3 (Alijnin otağı etrafında t9P'* nan bazı zevat dereden tepede yaklaşarak sordu: va — Yeni bir şey varmi? * — Hayır bir şey yok! bug ' bareket edeceğiz... # Mehmet te onlarla berabö” turmuş ve onların 3 493 şeylere alâkadar olmuştu 3d Fakat onun aklı Basradt yay Kendisi, Leylânın muhak&? raya götürüldüğüne kane Mehmet, bir müddet 3d uzakta koşa koşa gelen bir ada” mı tarassut etmişti. Bu ” ğ otağ pi ğa zeka j Bm bean vayy e vx v3 TESTİSLİ . LE e Sl zrzezi m EZTİPSSEEI | EF# FATE FEESETEZ Eş GEFZİZ EE