— a — VAKTIT 27 Teşrinsani 1930 | | , Cinevrede Koiorani bir kime. Çocuklar, yüreği ile beyni bana verin, de daha kabul etti ladam eti yemeğe tövbe ettimdi ama, herif ağzımı sulandırdı | Cenevre, 25 (A, A.) — İhzari tahdi- di teslihat komisyonu deniz kuvvetleri! sveudu hakkındaki maddeleri bir mu- halif reye karşı 12 rey ile kabul etmiş- tir. Bu maddeler, bilhassa zabit ve kü- çük zabitlerle bahriye efradı mevcut larının ayrı ayrı ve ilân suretile bildiril mesi lüzumunu natık bulunmaktadır. Cenevre, 25 (A. A.) — Ihzari tahdidi teslihat komisyonu masarifin ilân su: retile bildirilmesi hakkındaki İngiliz teklifini 21 rey ile kabul etmiştir. Soy. yet murahhas heyeti ilân hususuna ait maddeler hakkımda müstenkif kalacağı »ı beyan etmiştir. Alman yada iktisat fir- kası hükümete müa- heret etmiyecek Berlin, 25 (A. A.) — t fır. kast doğrudan doğruya veya dolayısile sosyal demokratlara istinat eden bir kabineye artık müzaheret edemiyeceği- ni başvekile bildirmiştir. Bu iş'ar neti. cesi olarak adliye nazırı İstifasını vere- cektir. Fransa ordusu maki- neleğiyor Paris, 25 (A, A.) — Meb'usan mec- Tisi milli müdafaaya ait munzam tahsi- sat Tâyihasının müzakeresine başlamış ç tır. Milliyetperver cümhuriyetçilerden M. Mendel, hükümetin, hudutlar hak- kında umumi bir teslihat ve tertibat plânı derpiş etmemiş olmasına teessüf etmiş, milli müdafaaya ait imalâtm kâ fi derecede kontrola tâbi tutulmadığı- nı söylemiştir, Büyük bir grev ! Londra, 25 (A. A.) — Kömür maden Jeri patronları ve işçilerinin murahhas © Jarr arasında cereyan eden müzakerele 4 iri hafta sonuna doğru bir çıkmaza gir- :4 pek ziyade muhtemel olduğu be “İİİ yah edilmekte, Tskoçya ile cenabi Gal 5 omeleketlerindeki kömür madenlerinde de işlerin tamamile durması ihtimali mevcut olduğu söylenmektedir. brezilyada sui kastler Buenos - Ayres, 25 (A, A.) — Liman dan gelen haberlerde askeri ve irticai diği bildirilmektedir. Hükümet lehine olarak yapılan bir nümayiş esnasında müfritler nümayişçilere taarruz etmiş- lerdir. 18 kişi yaralanmıştır. Küçü Maliye vekilinin sıhhati — Ma. > vekili Şükrü beyin harareti dün am gene biraz artmış, 38 derecye yükselmiştir. Milir müdafan vekili Abdülhalik bey fazla çalışmak neticesi baş bönmeleri dolayısile 15 gün evinde istirahat ede- gektir. Bu müddet zarfında kendisine sıhhiye vekili Refik bey vekâlet edecektir. İrak fevkalâde komiseri müşa- viri — Ingilterenin Irak fevkalâde ko- mişeri Mr. Flumfersin askeri müşaviri Mr Yonkers dün Londradın şehrimize gel- miştir. Mr. Yonkers bugün Toros ek#- presile Bağdata gidecektir. Fransız Vis konsülü — Fransız sefareti kâtiplerinden İM. Zimmerman Vis konsolosluğa tayin edilmiştir. Becerano EK. iyileşti — Bir ay- danberi rahatsız o bulunan hahambaşı Becerano efendi üç dört gündenberi iyileşmiş ve kalkmıştır. Tramvaydan o atlamayınız — Ayın birinden on beşine kadar tramvay- İsra yürürken binen, inen 347 kişi hak. kında takibar yapılmıştır. Taahhüdünü yapmıyan şirket. ler — Hükümete kaşı bazı taahhüt lere girişitiği halde bu taahhütlerini PO Miyan bir Fransız hava şirketinin ii mallar geri verilmiş, teminat akçesine de vazıyet edilmişir. Abdülhak Hâmit B. evlendi — Büyük şair Hâmit B ile Lüsyen FH..mın medeni akitleri yapılmıştır. Ziraat İ — Kânunuevvelin birinde Ankarada toplanacak olan zirası kongresine İstanbul mintakasından Daniş, Hulki, Raşit ve Zilini iştirak ede z beyler aberler Amerikan hikâyesi Kahramanlarımı size taktim edeyim; Kalver, kornel kollejinin Fran- sızca hocası, Emerson, ayni kollejde tabiyat hocası. Kalver, işinden memnun değil- dir. Çünkü, kendisi çok eyi İngilizce bilir. Hatta birazda, kırmızı derililer gibi konuşur ol- Amma diyeceksiniz ki unut- dukca Çince ve malezyaca bilir tunuz ayol, bu adam hem Fransızca hocası olsun, hemde sen bu adamin Fransızca bildiğini yazmal Kabahat benim değil, Kalver, Kornel Kollejine - büyük annesi Fransızdı. Kanında Eran- sız kanı vardır diye tayin edil mişti. Kanında Fransız kanı vardı amma, dili o dilden çakmıyordu. Yalmz bir kelime biliyordu: “Süvitman,, çocukların eline dayar kıraat kitabım, biri okur, sonra hoca seslenir.(Süvitman) bir başka talebe kitabını alır okur. Böylece seneler geçti. Geçti amma, Kal- ver bu işten yoruldu. Yalan söy- lemek, yalan yükünü taşımak, taş taşımaktan güçdur. Bunun için Kalver ne olursa olsun, şu hocalığı birakip bir başka iş tutmak istiyordu fakat işne- rede?.. Emersona gelince, bu delikanlı Kolumbiya darülfünununda oku- du, mastroldu. Tez yazdı doktor payesi aldı. Sorbona gitti. ve âlim bir profesör olarak memle- kete döndü. döndü ama bali haraptı. Bir türlü şöhret alamıyordu. Haftada 26 saat ders vermek onu pek genç yaşında harap ediyordu. Bütün bu mesaisine rağmen düştüğü (vaziyetten (şikâyetci idi. Ne olursa olsun dünyanm büyük şöhretleri arasına girmek isityordu. Iki dost bir gün, kollej hoca- lığından çıkıp Emerson: “ Ben dedi Papu adaların- daki kuşlardan bir kolleksiyon yapmak isterim. (Nevyork hay- vanat müzesinde bir çift cennet kuş lâzam, bunları bulup getir sem her halde eyi bir istikbâl hazırlarım. Kalver: — Çok eyi dedi, bende bir seyahat romanı yazarım fakat ya yamyamlar arasına düşerşek bizi çıtır, çıtır yerler. Emerson : “e Habır dedi. habır, yam- yamlar hakkında en son neşre- dilen eserlerden birini okudum. Meşhur bir profesörün eserinde diyorki: “— yamyamlar iyi ohuylu adamlardır. Onların aleyhinde ya- zanlar yam yâmların arasına gir- meyen insan lardır. Bir profesör, hemde meşhur bir profesör yalan söylemez. Iskeleye inanmış olmakla beraber bir hay- lı korku geçirdiler, ikisininde yürekleri hop, hop etti. Maamafi bu yam, yam iskelesi onlar için pek tehlikeli olmadı. Cünkü on- | başka tutmak | istediklerini birbirlerine anlattılar. l ! lar iskeleye çıktıktan sonra va- pur kalktı, fakat yamyamlardan kimse ortaya çıkıp ta. “ — Ey beyazlar, gelin bakalım İsizi Kazana atup pişirelim, de- | i mediler. Onlara böle bir teklifte bu- | lunmadıkları gibi kimse kalkupta yüzlerine bile bakmadı, Herkes kendi işile meşğüldü. Gagara, gagara... konuşuyor- ! lar... Hindistan cevizlerini, kaka- oları öteye beriye taşıyorlardı. | Akşam olunca, ihtiyar bir yamyam yanlarina yaklaştı, bu adam küçük cüsseli, ve çelimsiz insanlardandı. Ibtiyar adam çat- ra, patra İngilizce söyleyordu. Kalverde, onun kadar kırmızı derililerin lisanından anlayordu. Hoş bu anlayışıda ne anlayış! Kalver kendini zorladı. Ihtiyar kendini zokla'ir. Kalverin kırmızı dericesi ile, ihtiyarın Iagilizcesi- ni bir birine ekleyerek anltştı- lar.. İbtiyar yamyam Kalverin omuzunu sıvazladı. Yarı buçuk İngilizcesile : — Siz diyordu, #slen buralı olacaksınız. Halverişi anladı, “— Ab, dedi, bu beyazlar benim büyük anamın, anasının, anasının, anâsımın, anasının, ana- #ının, anasınm, anasını alıp bu- radan kaçırmışlar... Yamyam cevap verdi; . “ — Kan şeker... Senin kanın sıcak, papa gibi... Ihtiyar Yamyam bunların va- lizlerini sırtladı, ilerledi, iki beyaz onu takip ettiler. Emerson: “ — Profesör haklı imiş: diye sevinç alâmetleri gösteriyor du. Ihtiyar Yamyam çıplak ayak- larla basıla, basıla, betonlaşmış caddelerden geçti... Amerikalılar ârkasında! Alçak ve bir katlı tahta evle- rin arasından geçtiler, bu evler, yirmişer otuzar tane birer köşe- ye birikmişti. Bu evlerin önünde bellerinde birer kumaş parçası sarılı çıplak kadınlar, bürunları halkalı erkekler vardı. Yarı çıplak adamlar Amerika- hlara hayretle bakıyorlardı. Iki- sinin de bacaklarındaki golf pan- taloulara bakıp, bakıp alay edi- yorlar, bazıları ağızları sulanarak dudakları şapırdayarak bu iki beyazı seyrediyorlardı. Ihtiyar yamyam onlara bir oda gösterdi. Bu odada sedirler vardı. Ya- tak, yorgan hak getire. Pence- relerde cam, filân da yoktu. Kapılar birer oyuktan ibaretti, Tstiyar yamyam hurma kütüğün- den deve semeri gibi bir şey uzattı: “— Bunun üstünde oturursu- nuz, dedi. Bu keenne şilte idi. Odanın tavanı hurma dallarından yapıl- mış bir salaştı. Duvarlar hurma dalları bir araya getirilerek vö- cuda getirilmiş bir çiti. Iki Amerikalı, birer hurma dalma hamaklarını sardılar ve içine girdiler... İhtiyar yamyam.. Hamak kurduklarını görünce: “O... dedi mükemmal bir şey... Siz hâlâ ecdadnızn weullerini YAZAN : Ömer Rıza Mevvon Mekkede idi PE Mervan, ( Mekke | de hazreti | Ayşeyi ziyaret © ettiği “raman Leylânın orada misafir olduğunu anlamış, bilkassu bundan son derece memnun olmuştu. Leylânın orada (bulunması, ona hem Muhammedi yenmek, hemne hır- | sını tatmin etmek vermişti, Mervan bu fırsatı kaçırmak istemedi. Bir gün Mervan, hazreti Ay- şeyi ziyaret etmiş, Leylâyı onun yanında görmüş, Leylâya son derece hürmetkâr davranmıştı. Mervan o gün hazreti Ayşeye bir takım fikirlerini açmak için gelmişti. Onun fikri, hazreti Ayşe ile arkadaşlarının şimdiden bir adam seçmeleri ve devlet reişliğini ona tevdi etmeleri idi. Mervan bu fikrini bin bir ih- tiyat ile açtı: — Bana kalırsa, bu hareketin başına bir adam ge;'rmeliyiz. Bu adam kim olabilir?.. — Sen söyle bakalım... — Ben Talha ile Zübeyri mu. vafık görmüyorum. Çünkü bun- için fırsat lardan birini ötekine tercih ede- ! cek olursak ötekini darıltırız. İkisinide darıltmamak için başka bir adam bulmak lâzım, — Bu adam kim olabilir?.. — Ben şehit Osmanın oğulla- rından birini tercih ederim, — Fakat senin bu reyin ka- bul olunur mu? — Sizde bana iltihak ederse- niz pek alâ kabul olunur. — Fakat ben, hazreti Osman hanedanı namına kıyam etmiyo- rum ki... — Obalde siz kimi tensip ediyorsunuz... ” — Bana kalırsa, bize muvak- kat bir reis lâzumdır. Onun va- zifesi halka namaz kıldırmak ve onlarla temas ederek onların işlerini ve müşküllerini görmek- tir. — İşte iyiya, Osmanın oğul- larından biri bu vazifeyi göre- bilir, — Fakat ben bunu kabul et- miyorum, — Sebep?!... — Çünkü Osmanın hanedanı namina değil, Fakat adalet da- vası namına, kıyam ediyoruz. Biz bir cinayetin doğuracağı te- ferikaları bertaraf etmek için kalktık. Sen ise birtakım tefri- kalar icadına çalışıyorsun, Ben buna muvaffakat edemem, Onun için seninbu işlere müdahale etmemeni istiyorum. — Ben müdahale etmiyorum. Yalnız fikrimi — Fakat bu fikir, yeni bir tefrika icat edecek mahiyette- dir. Onun için sen bu gibi tel- kinlerden hazer et, Leylâ, Mervanın cüretkârlığına kızmıştı. Hazreti Ayşe sustuktan sonra oda bir kaç söz söyledi: — Mervan! dedi, bana kalırsa sen bu işlere sokulma, Kendine bir yer bulda orada saklan, İş- unutmamışsınız.. Bizde burada bunları kullanırız. Papu kanı başka şey.. Akıl, rahatlık hizde.. Beyazlara medeniyeti biz öğret- tik. Kalver: Arka arkaya bir dü- zine kadar (Yes) çekti. (Devamı yarın) Kızıl Gömlek | İ a — 72 ler düzeldikten sonra mey« çık | — Neden? Ben ne bir yet irtikâp etmiş, ne de yapmış adamım. Neden sakl. | cağım. Benim alnım ap aşi Saklanacak, senin duvarlar manarak adam öldürmeğe ka Mehmettir, o Yakmda © cezi körecek olan bu Mehmet! Leylâ iyice hiddetlenmişti — Sen Mehmede iftira yorsun. Osmani o öldürmemi sen onuu çekemiyorsun, kıskanıyorsun da onun için b söyliyorsun. Böyle söylemi devam edeceksen ben senin i lunduğun bir yerde bulunam Leylâ ayağa kalkmış, fs Ayşe ona bakarak : — Otur, Leylâ, henüz hi olduğunu (o Onutma, Ser Mervan, hastamızın canını sık demişti. Mervan ayağa kalkarak sande istedi ve giti. Ayşeye, Leylanın istirahat mesini emir ettiğinden iht teyze onun koluna girerek © sına gölürmüş, yatağına sokü ikisi baş başa vererek kol muşlardı . — Teyze benim senden ricam Yar. — Söyle evladım. — Biz buradan çıkalım, k seye haber vermeden Medin dönelim. — Nasıl olur kızım, Haz Ayşe bizi merak eder. — O halde bu evden çıki ve başka bir eve gidelim. Ç kü bu Mervan bizi gördük sonra muhakkak bize pusi kurar, — O halde Lübobanin © gidelim mi? — Hay, hay. İkiside giyinerek <ıktılar. ! bebe'nin evine gittiler ve orf çok iyi karşılandılar. Fakat b lann oturup kc “mağa yoktu. Humma, ona yeniden! sallat olmuştu. Lübabe Leyl yatırmış, onu örtmüş, ve onÜ meşgul olmüştü. Leylâ, nöl geçtikten sonra Mehmede mektup yazarak vaziyeti bi mek istemiş, Lübabe onun 8 sunu yerine getirmek için a larından birini yola çıkmak # harırlatmış, Leyla da bir ile bir kâğıt bulurak (Mekke) vukubulan hadiseleri icmal tikten sonra Mervanın (Me* de bulunduğunu ve onun rinden, desiselerinden ğunu söylemiş, ve ki i süratle bir cevap bekledi beyan ederek mektubünü mişti, ,ö w i Lübabenin hazırladığı devesine binmiş bekliyordu lânın mektubu ile berab*” ya babenin oğlu ibni Abbas ”| dığı bir mektubu alan araP lahze durmadan yola çıkmi; ( Türkoceğında konfere"”. 21 ikinci teşrin 950 perse” akşamı sast 21 de Doktor Mash? man Beyfendi tarafından “Shi gileri,, mevzulu bir konferan$ eyi tir. Bunu müteakip memleketi ei mış san'atkârlarmın kıymetli ye rı çalinacaktır, Bu konferansi i gelebilir, © i